İslam Tarih Yazımında Dönemlendirme Sorunu
İslam Tarih Yazımında Dönemlendirme Sorunu, Mustafa Demirci, 28 Nisan 2015 Salı, 18.00
İslam Düşünce Tarihi Yazımında Dönemlendirme Sorunu başlıklı seminerler dizisinin ikincisi İslam Tarih Yazımında Dönemlendirme Sorunu konuşması ile Mustafa Demirci tarafından İLEM’de gerçekleştirildi.
Demirci’ye göre dönelendirme yapmak bilimsel bir ön şarttır. Aksi halde tarih, plansız bir kitap gibi olur. Dönemlendirme, medeniyetlerin kendi iç dinamiklerini, gelişme aşamalarını, tarihsel seyirlerini, farklı ritimlerini, kültürler serisini, değerler setini ve ideal kişiliklerini ortaya çıkarmamıza yardımcı olur. Yani insan tipi, kültürel anlayışı ve zihin dünyası, ekonomik karakteri ve siyasal yapısı kendi içinde nispeten bir bütün teşkil eden paket dönemler, ayırıcı vasıflarıyla ortaya konmadan o devirlere ilişkin olayların anlaşılması ve yorumlanması sınırlı kalacaktır.
İslam tarih yazımında özgün bir dönemlendirme yapmadığımız durumda İslam tarihi soyut bir resim olarak zihinlerde kalmaya devam edecektir. Bu dönemlendirme ile İslam tarihi incelenirken, herhangi bir dönemde olup bitenleri anlamlandırma ve çerçevelendirmede dayanılabilecek paradigmaların temeli oluşturulabilir. Ayrıca İslam Tarihi’nin kendi içindeki farklılaşmaları ortaya konduktan sonra, farklı dönemler arasında karşılaştırmalı çalışmalar da yapılabilir.
Demirci, İslam tarih ve medeniyetine dair okumaların Avrupa merkezci kavramlar ve kategoriler içinde anlaşılmaya çalışıldığını dolayısıyla tarih algımızın problemli olduğunu belirtti. Nitekim mevcut dönemlendirme Avrupa’daki tarihi olaylar etrafında şekillenmiş ama söz konusu olaylar dünyanın geri kalanı üzerinde gözle görülür bir etki bırakmamıştır. Burada dönemlendirmede milat olabilecek 476 ile 610 tarihleri karşılaştırılabilir. 476’da Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının Persler, Hintliler, Çinliler üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmazken 610 yılında Risalet’in başlangıcını takip eden otuz yıl içerisinde bin yıllık dünya düzeni altüst olmuştur. Bin yıllık Pers İmparatorluğu, Zerdüştlük, Paganizm tarihe karışmış; Kuzey Afrika, Mezopotamya, Anadolu’nun yarısı Müslümanların eline geçmiştir. Dünya haritası yeniden düzenlenmiş öyle ki bugün yaşadığımız dünya o gün şekillenmiştir. Yine Çinlilerin Batıya ilerlemesinin durdurulmasının ve bugünkü sınırlarına hapsolmasının arka planında da aslında Risalet’in apaçık bir etkisi söz konusudur. Bu da bize gösteriyor ki büyük bir medeniyet, bilim ve düşünce geleneği oluşturmuş olan İslam tarihini Avrupa merkezci kategoriler içinde anlamaya çalışmak onu bütünüyle anlamsızlaştırmakla eşdeğerdir.
Avrupa merkezci dönemlendirmenin sakıncası Avrupa ya da Roma-Germen uygarlığının evrensel insan uygarlığıyla özdeş olduğu ve eski Yunan’dan beri kesintisiz ve doğrusal bir ilerleme içinde geliştiği varsayımına dayanmasıdır. Avrupa, Doğulu uygarlıkları statik, değişmez, geri ve tarihin ilk devirlerinde kalmış olarak tanımlar. Declinist yaklaşım dediğimiz bu yaklaşım Demirci’ye göre buna bir alternatif geliştirilmediği sürece onların oluşturduğu imajlar zihinlerde kökleşerek örtük Avrupa merkezcilik üretir. Bu da zihinsel konforumuzda bir bozulma ve geçmiş algımızda bir şaşılaşmayı beraberinde getirir. Söz konusu tasnife yansıyan Avrupa dışı dünyanın tarihlerinin görüntüsü, kırık dökük bir mercekten yansıyan karmaşık ışıklara benzemektedir. Dolayısıyla acilen yeni bir dönemlendirmeye ihtiyaç vardır.
Demirci, yirmi yıldır literatürü taradığını ama Müslüman coğrafyada konuyla ilgili tek bir kalem dahi oynatılmadığını ve yapılmış olan üç tasnifin de oryantalistler tarafından yapıldığını ifade etmektedir. Seminerde S. D. Goitein, Andre Miquel ve S. G. Hodgson tarafından yapılan dönemlendirmelerin karakteristik özellikleri hakkında bilgi veren Demirci, en son kendi tasnifini katılımcılarla paylaştı. İslam Medeniyetinin Biyografisi diye isimlendirdiği ve ileride müstakil bir çalışma olarak yayınlanmayı düşündüğü tasnifi şöyledir:
610-750: Fetihler ve Teşekkül Devri
750-1258: Klasik İslam Medeniyeti
1258-1800: İmparatorluklar Çağı
1800- … : Sömürgecilik ve Kriz Devri
Demirci, seminerde bu tasnifini zikri geçen üç tasnifle karşılaştırarak ele almış ve bunu yaparken İslam’ın siyasi tarihinden ziyade, İslam medeniyeti alanındaki gelişmeleri temel almıştır. Ona göre, medeniyeti tarih araştırmalarında incelenebilir bir birim olarak ele almak, daha sistemli ve daha üst bir bakışı ve tekil olguları daha geniş bir bütün içine oturtarak çözümlemeyi gerektirir. “Ne ağaca bakarak ormanı, ne de ormana bakarak ağacı ihmal edebiliriz.” Yani ayrıntılarda boğulup bütünü ihmal etmemeli, bütüne takılıp tarihi gerçeklikten uzak kalınmamalıdır. Önce nesilleri temel alarak kademe kademe bir veya birkaç yüzyıllık dilime kadar bakış açısı genişletilmelidir. Birkaç asrı görebilecek kadar yüksek bir bakış açısından bakıldığında; bir medeniyetin değişik geleneklerinin kendi içindeki bağımsız seyrini, derin fay hatlarını ve kırıklarını, eş zamanlı olarak genişleme ve daralmalarını, yükseliş ve çöküşlerini daha net biçimde görebiliriz.
Demirci, İslam tarihi yazarlığının nazari yönünün zayıf olduğunu belirtti. Dolayısıyla dönemlendirmenin üzerine oturacağı; tarihin kırılma anlarının, farklı medeniyet tiplerinin ve aşamalarının ölçülerini ve standartlarını belirleyecek tarih teorileri ve felsefelerinin eksikliği söz konusudur. İslam tarihinin gerileyiş ve yükseliş ölçüsü nedir? Yoksa ne yapmalı? Yapısal değişikler, soluk kesilmeleri ve filizlenmeler tespit edilmeli ve tarih filozoflarının açıklamaları takip edilerek dönemlendirmeler yapılmalıdır.
Seminer hocamızın kendi tasnifinden yola çıkarak hazırladığı dönem haritalarının gösterimi ile sona erdi.