Sığmaz Zaman

Yazar: Kübra Taşdemir

Zaman, yarın ölecek olsan ne kadar değerli olur değil mi? Günleri ardı ardına yaşarken en son ne zaman soluklandın? Ne zaman derin bir nefes aldığında sadece varlığını, var oluşu ve var olanı zihninde tarttın? Cismen var olduğunu fark ettiğinde, yok olabilme ihtimalin ne zaman seni düşündürdü? Bak hep “zaman” geçiyor cümlelerim içerisinde… Zaman işte, bir bir tüketeceğiz hepimiz bu evrenin süregidenini.

Bitmez tükenmez isteklerle hayatımızı şekillendirdiğimiz bir ömür içerisinde nereye varacağız? Aslında hislerimizle bir noktaya geleceğiz, bizi oluşturan her bir zerremiz bir duyguyla kavrulmuş olacak. Büyüyeceğiz ve geri kalan zamanı kollayacağız, küçüleceğiz ve geçen zamanı hesaplayacağız. Zihnimiz hep olduğumuz anda değil geçmiş ve gelecekte olacak, kaçıracağız çoğu zaman hissettiklerimizi, bu sefer de ya geçmişe ya geleceğe yöneleceğiz. Ya üzüleceğiz ya umut edeceğiz. Tarafımızı seçtiğimiz an varlığımızı tadacağız, bir de ne göreceğiz! Gönül ferahlığı.. Zamanla alışmıyor mu insan var olurken varlığının hissettiklerini yüreğinde taşımaya? Olduğumuz insanla ömrü tüketmeye devam edeceğiz.

Ömrü tüketmek mi? Tüketmek ve tükenmek için mi yani bunların hepsi?! Hiç sanmıyorum sürekli zaman geçsin diye zamanı tüketmeye geldiğimizi. Buldun mu sen varlığının niyetini? Ne için yaşıyorsun, ben neden yazıyorum zihnimdekileri, sen neden okuyorsun bu kelimeleri… Var bir niyet, yaşadığını hissetmek için olduğun seni ortaya çıkaran bir zaman var. Kendini nasıl buluyorsun bu kargaşa ve hızda? Geçen zamanda, aslında gelen her anda. An, geçmiş gelmiş ve geliyor derken zihnimizin her bir parçası değil mi? O zaman tüm zaman benim zihnimde değil mi? Zaman nereye sığar bilmiyorum ama bazen zamanın içine tüm evrenin sığdığını görüyorum. Toprağı eken dedelerimiz, bahçeyi sulayan ninelerimiz gözlediğini beklerken neler sığdırıyorsa her bir mevsimi yaşadığı ömrüne ben de sen de aslında ömrümüze onu sığdırıyoruz. Sonsuz bir yaşam, bir var oluş sığdırıyor zamana.

Zamana neden katıldığının bir anlamı var, senin benim bu evrenin bir anlamı var. Anlamlandıramadığımızı da zamana bırakmayı tercih edeceğiz, bu ertelemeyi ilaç gibi tedavi edecek zaman. Bak işte zaman şimdi de doktor oldu; bazen beni dinle ilaç düzenine uy iyileşeceksin diyecek, bazen hareket etmen lazım diyerek hayata adım atmamız gerektiğini hatırlatacak, bazen sağlıklı beslen diyerek beni verimli yaşa diyecek, bazen tüm yaşadıklarını seninle konuşarak ömrünü nasıl güzel yaşaman gerektiğini belirtecek. Zaman doktorsa her insan ilk önce kendini bir hasta gibi mi yetiştirmeli peki… Belki hasta değiliz ama hasta olmaya yatkınız. İyileşmek için mücadele ettiğimiz her bir saniyemiz, günümüz ve yıllarımız var. Zamana bırakılan iyilik zamanla kalbe de yerleşir, yerleşen de kolay çıkar mı gönülden? Kalplerimizin yurdu zaman. Zamana iyilikle umutla baktığımız her bir gün aslında bir bütün halinde çoğalıyoruz. Niyeti iyilikten geçen her bir kalp ömrünü iyi yaşamaktan ve varlığını iyileştirmekten başka daha ne güzel ne yapabilir ki?

Leave a Comment