Bir Metafizik Olgu Olarak “Kendilik”

Yazar: Ali Ramazan Kartal

İnsanın dünya dediğimiz -ara-daki macerasını anlamlı kılma çabasında bir olgu olarak kendilik şuuru ele alınmalıdır. “Kendilik” kavramını; nefs, ruh, kimlik, kişilik gibi kavramlardan ayırarak mefhum düzeyinde ayakları yere basan, kavram karmaşasının yaşandığı o mistik sahadan sıyırarak, alt metinleri ve tamamlayıcı konularıyla beraber ele almak, insana anlam yönünü sunmak manasına gelecektir.

Kendini Aramak kitabı, işte bu amaca yönelik, İslam düşünce geleneğinde; aranacak, bulunabilecek ve karar kılınabilecek bir kendiliğin varlığını iddia ile yazılmış, alt metninde bu kendilik bilincinin yitirilmesi ile halimizin ne olduğunu tespit etmeye çalışan ve bu kavramı tekrar temel bir mesele olarak ele almamızın zaruretini hatırlatan bir eserdir.

  • Konu Bakımından Eser
Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu

Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu’nun 2003-2010 yılları arasında Anlayış dergisindeki yazılarından derlenen Kendini Aramak eseri; kendilik bilinci etrafında, medeniyet teşekkülünde rol alan diğer birçok mefhumu da içeren kapsayıcı bir tutum ile kaleme alınmıştır. Eser içerisinde şiir, siyaset, varlık tasavvuru, medeniyet anlayışları gibi konuları muhtelif yazılarıyla ele alan müellif, bu konuları insan ve insanın kendilik bilinci kavramları etrafında toplamakta ve bağlamlarını yitirmeden insicam içerisinde okura sunmaktadır.

Müellifin birçok konuya dair tutum ve duruş ortaya koyabilmesinin temel nedeni ise farklı sahalarda ilgi ve bilgi sahibi olmasıdır. Kendisine has üslubuyla birlikte “kendilik” kavramı üzerinden bir bütün okuması ve değerlendirmesi yapmaya girişmesi yazarın interdisipliner bakış açısına sahip olduğunu okura göstermektedir. Diğer eserlerinde ele alınan farklı konular da bu tespitimizi teyit etmektedir. Nitekim yazarın “Fuzuli Ne Demek İstedi?” kitabında meşhur bir beyit üzerinden bilim ve gelenek okuması yapmayı amaçlaması da İhsan Fazlıoğlu’nun bağlam kurma becerisini ve kurduğu bağlamlar marifetiyle kendi fikir potasına sahip olduğunu göstermektedir.

  • Eserin Muhtevası

Eseri, belirli tek bir kavram üzerine inşa edilmiş eserlerin bir çoğundan ayıran özelliklerinden en önemlisi de başlıkta da bulunan ve kendisine mesele olarak ele aldığı “kendilik” kavramını uzayda tek başına dolaşan bir varlık olarak değil de İslam düşüncesinin, insan metafiziğinin bir parçası halinde yorumlamasıdır. Okurun da dikkatini çekecektir ki “kendilik” meselesi kitabın küçük denebilecek bir cüzünü kaplamaktadır. Bu mesele; insan,varlık, siyaset tasavvurları ile birlikte yorumlanmakta ve adeta düşünsel devre tamamlanmaktadır.

Eserin kısıtlı hacmi, değinilmesi icap eden konuların genişliği ve bu konuların teferruatıyla ele alınma ihtiyacı göz önüne alındığında derinlik probleminin ortaya çıkması kaçınılmazdır. Gelgelelim yazarın, konuları aktarılabilir kılmak maksadıyla muhtevayı dar tutması bu derinlik sorununu aşmaya yeterli olmamıştır.

Birçok derleme eserde karşılaşılan bütünlük problemine müellifin düşmesine mani olan sebep ele alınan konuların yalnızca bilimsel çalışmalardan oluşmayıp her bir yazının bir düşünce sisteminin, bir yaşayış biçiminin farklı haysiyetlerini teşkil etmesidir.

Müellifin eserinde kullandığı ve varlık anlayışına içerisinden baktığı mefhumlar, esere başlar başlamaz okurun dikkatini çekecektir. Nitekim diğer eser ve kayıtlarında da belirttiği üzere müellif, kavramlara ve kelimelere yüklenen mefhumlar üzerinde son derece hassas ve dikkatlidir. Bu farklılık ve dikkat hali okuru kavramlar vasıtası ile müellifin kendi anlayış dünyasına çekmektedir. Menfi özelliği ise esere kendi dünyasından bakmakta ısrar edenler açısından eserin anlaşılması ilk merhalede nispeten zor olacaktır.

  • Müellifin Eserdeki Üslubu

Eserin içeriğinden bahsedecek olursak, müellif takdim kısmından sonra ilk dört yazısında “insan” kavramından ve bu kavrama yüklenen anlamlardan bahsetmektedir.

“Kendi-lik” yahut “ben-lik” dediğimiz anlayıştan bahsedebilmemiz için elbette “kendi” veya “ben” üzerinde durmamız gerekmektedir. Yazar da bir mesele olarak insanı ve insana yüklenen anlamlar üzerinden farklı tutumları eleştirel bir göz ile ele almaktadır. Kendi ifadesi ile “soru da insandır, yanıt da.”  Yani, üzerine konuşulacak her ne varsa, sorulacak hangi soru varsa insan ile başlamak mecburiyetinde ve yine günün sonunda vakıa olarak önümüzde “insan” durmaktadır.

İnsanın hissi, vicdani ve akli yapısından teferruatıyla bahseden yazar; bu tasnifi ile mensubiyet duyduğu anlayış penceresinden bu yapıyı dikkate almayan tutumları eleştirmektedir. “İnsan” hakkında ve insan üzerine yazılarından sonra bir yazıda “özgürlük” anlayışından bahsetmektedir. “Bir Özgürlük Masalı” başlığı ile yazar modernitenin sabitesiz özgürlük anlayışını eleştirmekte ve özet ile özgürlük anlayışının ancak geçerli bir sabitenin varlığı halinde anlam kazanabileceğini aksi halde söz konusu olanın manipülatif masallar olduğunu belirtmektedir.

Akabindeki yazılarında ise sırasıyla dünyayı öncesi ve sonrası ile değerlendirmektedir. Dünyayı mebde ve mead arasında yorumlamakta ve bu -ara-da insanın yer tutmasından ve buna bağlı olarak yere tutunmasından bahsetmektedir.

Mebde ve Mead: Sözlükte “başlamak, meydana gelmek; bir işi başlatmak, icat etmek” anlamında bed’ ve “geri dönmek; yeniden yapmak, bir işe ikinci defa başlamak” mânasında avd (avdet) köklerinden türeyen mebde’ ve meâd zaman ismi olup “başlangıç ve yeniden dönüş zamanı” demektir.

Sonraki yazılarında ise şiir, ilim, gerçeklik, söz, nazar, siyaset ve bilgi anlayışı hakkındaki görüşlerinden bahsetmektedir. Bütün bu konuların genişliği ve derinliği karşısında müellif; bu mevzuların tamamını bir düşünce sisteminin parçası kılarak birbirini tamamlayıcı ve birbirine dayanak olarak sunmaktadır.

Esere yapılabilecek eleştirilerden ilki daha önce de belirttiğimiz gibi hakkında bahsettiğimiz “kendi” kavramının kitapta küçük bir kısım kaplamasıdır. Kitap başlığında taşıdığı kavram üzerine derinleşmeksizin kendini ara-rken ihtiyaç duyulabilecek yol işaretlerinde bahsetmektedir yani bir geleneği tevarüs ederek yolun daha önce gidilip gelindiğini okura belirtmektedir.

Tevarüs etmek: Miras olarak birinden diğerine kalmak anlamına gelmektedir.

Bir kavram etrafında toplanan muhtelif konulardan bahsedilmesi usulü, yazar açısından esere bir bütünlük kazandırsa da muhatap açısından her bir konuda yüz yüze kaldığı yargıları bir hayli artırmaktadır. Örneğin “Bu -ara-da olmak” yazısı içindeki “Bilgi bir nokta idi cahiller onu çoğalttı.” ifadesi, oruç yazısındaki maneviyatın inşa metodu hakkındaki yargısı gibi yüklü mevzular adeta sathi olarak geçilmekte ve yargı ile okur baş başa bırakılmaktadır.

Üstelik okur açısından bu zorluğun üzerine neredeyse her yazının sonundaki sloganvâri ifadeler de eklenince eserin dünyasına dahil olmak daha da zorlaşmaktadır. Eseri inceleyenler fark edecektir ki müellif eseri “objektif” bir üslup yerine bir ferdi olduğu metafizik gelenek penceresinden kaleme almaktadır. Dolayısıyla bahsettiği yargılara maruz kalacak muhataptan da en azından bir aşinalık ile sayfalarda dolaşması beklenmektedir.

Yazıların bazılarında geçen hikayeler ve şiir alıntıları ise eserin akıcılığına katkı sağlamaktadır. Yazarın üslup açısından alışılagelmişin dışında kavramlara dikkat çeken   “-“ (kısa çizgi) kullanımları, bazı açıklanmaya muhtaç yargıların hızlı geçilmesi okuru zorlayabilmektedir. Kitaptaki yazılarda ele aldığı konuların fikirsel bir yekûnun farklı vechelerini teşkil etmesi, hikayelerle örnekler vermesi ise anlamayı kolaylaştırmaktadır.

Hülasa “Kendini Aramak” kitabı İhsan Fazlıoğlu’nun eserlerine giriş mahiyetinde değerlendirilebilecek, birçok konuya değinilen, İslam düşünce geleneğinin hoca tarafından benimsenen kısmı ile mevzulara dair anlayışın bir özeti nispetindedir. Hocanın diğer eserlerini ve kayıtlarını inceleyen okurlar fark edecektir ki bütün bu konulara dair fikirler beylik söylemlerden ibaret değil aksine tamamına yakını altı fikir işçiliği ile doldurulmuş, izahına güç yetirilebilmiş tavırlardır. Örneğin dünya ve medeniyetimiz tarihini bir vakıa mesabesinde ele alarak onu takdis ve tahkir etmeksizin bilginin konusu kılınması veya kavramlara yapılan yüklemelerin doğruluğu üzerindeki ısrarı yazarın fikrine olan güvenini ve samimiyetini göstermektedir.

Okura naçizane tavziyemiz ise “Kendini Aramak” kitabının ardından yazarın “Kendini Bulmak” kitabı da okunmalıdır. Ayrıca bilim tarihi ve felsefesi dersleri ve konferans kayıtları kitapta üzerinden geçilen konular hakkında takip edene detaylı bilgi sunacaktır.

Rabbimiz müellife hayırlı uzun ömürler, ilmine tahkik ve tezyid nasip eylesin. Okuyanları müstefid eylesin.


Kaynakça

İhsan Fazlıoğlu,Kendini Aramak,İstanbul,Ketebe Yayınları2021,syf. 180

TDV İslam Ansiklopedisi


Ali Ramazan Kartal

Kayseri doğumlu, Orta öğretim ve hafızlık eğitimini Kayseri’de aldı. Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi bölümünde 3. Sınıf ve İLEM Kademe Programında I. Kademe öğrencisidir.

Leave a Comment