1960–1980 Arasında Çıkan İslamcı Dergilerde Yılbaşı Ve Noel
İslamcı dergilerin yılbaşı ile ilgili geçmişi söz konusu olduğunda, tahmin edilebileceği gibi, bir reddiye literatürü ile karşı karşıya olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla bu dergilerin farklı veya ortak bakış açıları ile yılbaşı konusunda ürettikleri fikirleri araştırmak aslında, bu reddiye literatürünü araştırmak demektir. O halde bize de, İslamcı dergilerin 1960 ve 1980 arasında yılbaşı kutlamaları hakkındaki itirazları genellikle hangi yollardan yaptığını ortaya koymak düşmektedir.
İlk olarak dergilerin, yılbaşı yahut Noel kutlamalarına yalnızca mesafeli olmaktan öte aktif olarak karşı çıktıklarını ve bunlara karşı bir mücadele içinde olduklarını belirtmek elzemdir. Bu mücadele, özden kopuş anlamına gelen batılılaşmaya karşı açılmış bir savaş izlenimi veren siyasi ve felsefi programlarının bir parçası gibi görünmektedir. Bu aktif karşı çıkış ve program, Sebil dergisinin 6 Ocak 1978 tarihinde yayımlanan sayısındaki bir makalede oldukça açık bir şekilde dile getirilmektedir. Buna göre dergi, Akıncılar Derneği’nin Ankara’da Hicri yılbaşını kutlamasını “tarihin derinliklerindeki köklerimizle yeniden irtibat kurmak arzusunda yeni bir merhale olarak” değerlendirmektedir.[1] Miladi yılbaşı ve Noel, köklerle kesilen irtibatın bir sonucu olarak anlaşılmakta ve bu irtibatın yeniden kurulması önünde bir engel olarak görülmektedir.
Sebil dergisi örneğinde, yalnızca yılbaşı ve Noel kutlamalarına değil fakat modernleşme ile gelen takvim değişikliğine de karşı çıkılmaktadır. Ancak belirtmekte fayda var ki, İslamcı dergilerin hedefinde genel olarak yabancı ve zararlı bir bayram olarak kutlamaların kendisi vardır.
Batılılaşmaya bir özden kopuş macerası olarak bakan bu dergilerde, yılbaşı ve Noel’in kutlamalarına karşı çıkmak için kullanılan argümanların üç temel üzerine bina edildiği görülmektedir. İlk ve kaçınılmaz olarak, dini savların sıklıkla bu mevzu hususunda tekrar edildiği gözlemlenebilir. Buna göre yılbaşı kutlamaları da dâhil olmak üzere bütün batılı pratikler ancak batılılara benzemek suretiyle onları, başarısız olmaya mahkûm olunmasına rağmen, memnun etme çabalarından ibarettir. Batılılar, bu bağlamda Yahudi ve Hristiyanlar, toplumun aidiyetlerinden biri olarak kabul edilen İslam’dan vazgeçmediği sürece Türkiye toplumundan hoşnut olmayacaklardır. Gayrimüslimlere benzemek ve onları veli edinmek ise zaten İslam’a göre yasaktır. Bu takdirde Noel kutlaması gibi pratiklerin de haram olduğu düşünülmektedir.[2]
İkinci olarak, yılbaşı ve Noel kutlamalarına nasyonal ve toplumsal bir nazardan karşı çıkıldığı anlaşılmaktadır. Bir batılılaşma alameti olmaktan ve ilkesel olarak karşı çıkılmasından başka kutlamalar, topluma ve ülkeye zararlı etkileriyle de ön plana çıkartılmaktadır. Yılbaşı gecesi münasebetiyle hatırı sayılır bir şekilde artan alkol ve uyuşturucu kullanımı sonrası kendini bilmez hale gelen insanların ve o gece çokça artan kumar ve fuhşun ürettiği iddia edilen ahlaki çöküntü dergilerin sayfalarına yansımıştır. Bunun dışında, bu gece yapılan israf ile ekonomiye ve kesilen çam ağaçları ile ormanlara vurulan darbe de bu sayfalarda yer bulmuştur. Bu günah işin, “ferdin içindeki gizli günahla” sınırlı kalmak yerine toplumsallaştırıldığı/alenileştirildiği ve asıl problemin burada yattığı üzerinde durulmuştur.[3]
Son olarak, tarihsel bir bakış açısıyla argümanların oluşturulduğu gözlemlenebilmektedir. Buna göre, Noel yortusunun ortaya çıkışı ve Batı toplumlarındaki işlevinin irdelenmesi yoluyla bu bayramın Batı’da bir karşılığı ve işlevi olduğu ancak Türk toplumu için bu özelliklerinden yoksun olduğu açıklanmaya çalışılmıştır. Buna göre Yeniden Milli Mücadele dergisinin 15 Ocak 1974 tarihli sayısında Noel yortusunu, feodal düzen altında ezilen topluluklar ve günümüz Batılı insanı için “Batı toplumunun anormal kültürel ve ekonomik baskısından kaçış hareketi…” ve “zamanımız Batı toplumunun yabanlaşan, yalnızlaşan, güçsüzleşen insanının yudumladığı uyuşturucu, sersemletici bir içki…” olarak tarif etmektedir.[4] Aynı şekilde derginin, Patrik vekili piskopos Harisiadis ile yaptığı röportajda da Harisiadis, bayramların kökenlerine yönelik açıklamalar getirmektedir.[5] Böylece bu bayram ve kutlamaların Türkiye toplumunun bugünü ve kökenleri itibariyle hiçbir şey ifade etmediği kanıtlanmaya çalışılmıştır.
Yılbaşı yahut Noel kutlamaları, görüldüğü üzere Türkiye’de uzun bir geçmişi olan ve sert itirazlara maruz kalmış pratiklerdir. Bu itirazları, 1960 ve 1980 arasında İslamcı dergiler özelinde özetlemeye çalıştık. Geçen uzun zaman sonrasında İslami camiada, bu pratiklere aynı sertlikte itiraz edilip edilmediği yahut argümanlarda herhangi bir değişme gözlenip gözlenmediği ise merak ettiği takdirde okuyucunun araştırmalarına bırakılmıştır.