Sanal Alamet Sayı 4

Havasını soluduğumuz şu zamanlar, bireysel hayat döngümüzü dijitale dökmeye doğru yönelten bir süreç. Yavaş yavaş farkında bile olmadan derslerimizi, etkinliklerimizi, alışverişlerimizi, dostlukla içilen çay sohbetlerimizi ve hatta gezilerimizi bile sanal alemde yapmaya başladık. Bu durumdan ne yazık ki kaçışımızın olmadığını gün geçtikçe daha net gördük. “Eskiden daha güzeldi” demenin bir faydası olmadığını fark ettiğimizde, içinde bulunduğumuz şartları daha iyiye dönüştürebilme, sanalı kendimize avantaj olarak sunma şansını yakaladık.

Dijital şartları nasıl daha iyi kullanabiliriz düşünceleriyle 6 arkadaş, gönül coğrafyalarımıza dalıp çıkarken, belki okuyucularımıza keşfedilmemiş bir kıta sunarız hissiyatıyla, yeni döneme ayak uydurmak insanlara dokunabilmek için ne yapabiliriz diye düşündük. Sosyal medyada, sitelerde, bloglarda karşımıza çıkan uzun yazılardan sıkıldığımızın farkına vardık. Zaman kavramı beşerin en kıymetlisi, bizde bunu göz önünde bulundurarak, vakitleri israf etmeden kısa ve öz şeyler ortaya çıkaralım, evde otururken okuyalım, izleyelim, kahve içerken müzik dinleyelim, dergilerle tanışalım, beğendiğimiz sayfaları paylaşalım, gitmeyi özlediğimiz yerleri anlatalım istedik ve hazırlıklara başladık.

 

Kitaplıklarımızın başına geçip kitaplarımızı taradık, film listelerimizi açtık filmlerimizi yeniden karıştırdık. Müziklerimizi tekrardan dinledik, unutamadığımız parçaları seçtik. Sosyal medyalarımızı, bağlantılarımızı kontrol ettik, paylaşıma açmak istediklerimizi not aldık. Gitmeyi çok sevdiğimiz, manzarasına doyamadığımız ve çok özlediğimiz mekanları hatırımıza getirdik. Dergilerimize elimiz değdi ve bunların her birini yazıya dökelim istedik.

Nasıl yapmalıyız? Sorusuna; klasikten uzak, uzun uzadıya gitmeyen, yazarken zevk aldığımız ve şahsına münhasır yazılar ortaya çıkarmak istediğimiz konusunda ortak bir karara vararak işe koyulduk. Şimdilerde biz, ayda bir düzenli formatta okurumuza yeni keşifler sunmak için içeriklerimizi bir araya getiriyoruz. Önünüze gelen çalışmamızın işleyiş mekanizması bu şekilde. Geriye kalan tek şey sayfayı ilerletip içeriklerimizle tanışmanız.

Güzel vakit geçirmeniz ve faydalanmanız dileğiyle, Değerli Okurlarımız…

Genel Yayın Yönetmeni: Kübra Taşdemir

Editör İşleri: Elif Saylan

Kendi Halinde Yazarlar: Ceylan Sultan Toraman, Elif Saylan, Esra Kamacı, Hatice Uysal, Kevser Betül Kurar, Rabia Yıldırım.

Yayın Tarihi: Mart 2022

Altyazı Sinema Dergisi

Film izlemek birçok insanın hayatında büyük yer kaplayan bir eylemdir. Kimi profesyonel şekilde, kimi keyifli zaman geçirmek için, kimi olduğu an ve ortamdan bir süreliğine sıyrılmak için film izler. Daha belki bir sürü sebeple filim izliyoruz. Hangi sebeple olursa olsun bir film seçerken rehbere ihtiyaç duyabiliyoruz. Altyazı Sinema dergisi 2001’den beri yayınlanan bir sinema dergisidir. Çeşitli yayın süreçlerinden geçip günümüze gelmiş bu dergi çeşitli başlıklar altında sinema üzerine bize farklı bakışlar sunuyor. Filmlerin arka planlarını, yönetmenlerin kendi filmleri üzerine detaylı bir analizi, güncel ve kült olmuş eski yapımların incelemelerini, sinema tarihinde iz bırakmış oyuncularla, yönetmen ve senaristlerle röportajlarını içinde barındırıyor. Elinize içeceğinizi alıp yorucu günlük işleriniz arasında dergiyi okurken hem anlık bir mola verip hem de hafta sonu tatilinizde izleyebileceğiniz bir film belirleyebilirsiniz.

Hüznün Lalesidir Dünya - Nurullah Genç

1999 yılında Nurullah Genç’e Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Şairi ödülünü kazandıran eser, adından naat geleneğinin modern yorumu olarak bahsettiriyor. Sevmek, aktif bir eylemdir. Nurullah Genç’in hayat hikayesini öğrendikçe onun ne kadar sevgi dolu olduğunu görecek ve şiirlerini okudukça sevmeyi seveceksiniz. Nurullah Genç’in ilme, ailesine, inancına olan bağı kalemine de yansımış. Nitekim kitabın arka kapağında yazdığı gibi yürek ritimleri kitaba dönüşmüş. Az sözle çok şey anlatmak şairlere; doğduğu an’a doğduğu eve, uyuduğu beşiğe, geçtiği sokağa, su içtiği çeşmeye, ana baba ve kardeşlerine, oturduğu mahalleye ve gittiği okula kadar sevgilinin her anını gözleyen şiirler yazmak da Nurullah Genç’e has.

Türkiye Okumaları- Necdet Subaşı

Türkiye Okumaları, atölye serisi olarak planlanan etkinliğin kayıt altına alınmasıyla oluşan bir eser olarak 2021 yılında basılmıştır. Necdet Subaşı editörlüğünde çıkan kitap, birçok katılımcının katkısıyla ortaya konulmuştur. 13 haftalık atölye serisi sonucunda ortaya çıkan eser, dünyada olup biteni ve bizlere yansımasını, varlığımızı etkileyen olay ve süreçleri inceleme niteliği taşımaktadır. Çevrimiçi olarak gerçekleşmiş etkinliklerin kayıt altına alınması ile oluşan bu eserin, düşünme sürecimize sayısız katkısı olacağını düşünüyor ve sizlere öneriyoruz.

Fahrenheit 451 – Ray Bradbury

Yaratılmışlar olarak keşfetmeye ve üretmeye merakımız özümüzden geliyor olmalı ki Fahrenheit 451 kitabının hikayesi de Ray Bradbury tarafından bodrumdaki kütüphanede kiralık daktilo ile yazmasıyla başlıyor.

Yazılan eser kitap haline getirildikten sonra okurların elinden düşmüyor tabi. Böylelikle 1951 yılında ilk basımı yapılan bilimkurgu türündeki distopik romanın; 1966 yılında François Truffaut tarafından kendi yorumunu katmasıyla sinemaya, 1988 yılında da operaya uyarlanması kaçınılmaz bir yükseliş oluyor. Kitabın uyarlaması Türkiye’de de “Değişen Dünyanın İnsanları” adıyla gösterime giriyor.

Bir kitabın konusu kadar ismi de çok önem taşıyor elbette. Peki, neden Fahrenheit 451? Fahrenheit, Celsius gibi ısı birimi. 451 Fahrenheit da kağıdın yanma derecesi. Kitapta distopya olduğunu yeniden hatırlarsak kitabın kağıtların yanmasıyla ilişkili olduğunu anlayabiliriz. Ama neden? Kitaplar ilmin ve bilimin nesillerce aktarılması için en elzem kaynakken..

“… Bitişik evdeki kitap, dolu bir silahtır. Yakın gitsin. Silah ateş etmesin. Adamın kafasını koparın. İyi okumuş bir adamın hedefi olmayacağını kim bilebilir ki? Ben mi? Ben böylelerini hazmedemem, bir dakika bile…’’

Baskıcı bir gelecek üzerine yazılmış hem roman hem de film olarak çeşitli ödüller almış bu eseri konusuna ilgi duyan okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.

İşe Yarar Bir Şey

Yönetmeliğinde ve senaryosunda Pelin Esmer’in imzası bulunan İşe Yarar Bir Şey yol ve yolculuk unsurları üzerine inşa edilen bir filmdir. Yaptıkları tren yolcuğunda Leyla ve Canan’ın hayatları birbirine değer. Orta yaşlarında, şair ve avukat olan Leyla ile hemşirelik hayatına yeni atılmış ama oyuncu olmak isteyen Canan arasında kurulan diyalogda, felç geçiren Yavuz’un ölmek için yardım istemesi üzerinden yaşamın ve ölümün iç içe geçmişliği yansıtılır. Aynı dünyaya farklı gözlerden bakarken Leyla ile bir şairin zihin dünyasına da konuk oluruz. Filmde yer verilen şiirler başta olmak üzere edebi ve kültürel referansların kuvvetli olmasında senaryosunda beraber çalışılan Barış Bıçakçı’nın önemli bir payı olsa gerek. Yazınsal ögelerin ötesinde kullanılan odak unsurlar, zarif çekimler ve güçlü oyunculuklar bütünüyle film adeta başlıca bir şiire dönüşmüştür. Film, derinlikli bir kadın karakterin penceresinden hayattaki anlam ve işe yarar bir şey yapma arzusu üzerine etkileyici ve düşündürücü bir yolculuğa eşlik etmeniz için çağırıyor izleyicisini.

Green Book - Yeşil Rehber

2018 yılında gişeye giren Dram/ Komedi türündeki filmin yönetmen koltuğunda Peter Farrely oturuyor. IMDb puanı 8,2 olan Yeşil Rehber; 3 Oscar, 3 Altın Küre, 1 BAFTA ve ek olarak 7 ödül ile birlikte toplamda 14 ödüle sahip. İki saat on dakika uzunluğundaki bu film 1962 yılında yaşayan ünlü piyanist Donald Shirley’nin gerçek yaşamını konu ediniyor. Film, yılbaşı turnesine çıkmak için hazırlanan Don Shirley’nin şoförü Tony Lip ile geçen birkaç günlük ilginç olaylarla dolu yol hikayesini anlatıyor. Film özellikle piyanistin Afro-Amerikan kimliğinden dolayı yaşadığı ırkçı sorunları ve o dönemde Amerika’daki yaşantı ile insanların olaylara bakış açılarını da ön plana çıkarıyor. 

Donald Shirley’in gerçek konserlerinden kesitlerin de yer aldığı film, izleyiciye kaliteli bir müzik şöleni de sunuyor. İzlerken keyif alacağınız fakat zaman zaman da hüzünleneceğiniz bu filmi biz çok beğendik.

Corpse Bride – Ölü Gelin / Animasyon

Corpse Bride; vizyona girdiği yıldan bu yana çok sayıda izleyiciye kavuşan animasyon türünde başarılı bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. 2005 yılında gösterime giren “Ölü Gelin”in yönetmen koltuğunda çizimleriyle ön plana çıkan Tim Burton oturuyor. Her yaştan izleyici bulan “Ölü Gelin”in başrollerini Johnny Depp ve Helena Bonham Carter gibi başarılı isimler seslendiriyor. IMDb puanı 7.3 olan filmde mutsuz bir gencin güzel bir kadına aşık olmasının ardından evlenme teklifi hazırlığını yaptığı mezarlıkta ortaya çıkan ölü ruhların arasından karşılaştığı ölü gelinle yaşanan maceraları anlatıyor. Müzikalin sahnelerde başarılı bir şekilde kullanıldığı ve ayrıntıların ustaca işlendiği bu animasyonu en kısa zamanda izlemenizi tavsiye ediyoruz.

Ağaçlar Ayakta Ölür - Tiyatro

Alejandro Casona’nın yazdığı “Ağaçlar Ayakta Ölür” tiyatro oyunu Tiyatro yazarı Nedim Saban tarafından Türkçeye uyarlanarak tekrar yazıldı. Casona, İspanya İç Savaşı’nın ardından yazdığı bu oyunda,  yalan dünyasının içinde bile iyiliğe sığınmanın bir gereksinim olduğunu vurgulamıştır. Dede büyükanne torun üçlüsünün ilişkilerini göreceğimiz oyunda Nevra Serezli, Nuri Gökaşan gibi usta isimler yer alıyor. Nedim Saban’ın yazıp yönettiği oyun farklı alanlarda 9 ödül almayı başardı. Oyun 16-26 Mart tarihleri arasında Şişli, Kadıköy, MOİ Sahne, Şişli, Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde farklı günlerde oynanmaya devam edecek. Tiyatro sever okurlarımıza bu ay Ağaçlar Ayakta Ölür oyununu kaçırmamalarını öneriyoruz.

BİZANTİNİZM SERGİSİ

Pera Müzesi ve İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün birlikte hazırladığı Bizans’ın popüler kültürdeki eklektik varlığını araştıran çalışmalar Pera Müzesinde bir araya gelerek sergilenmeye başladı. Emir Alışık’ın küratörlüğünde hazırlanan “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm!” çalışması da bu çalışma altında Pera müzesinde 21.11.2021 / 6.03.2022 tarihleri arasında sergiye çıktı. Sergi popüler kültürde Bizans’ın konumunu, popüler kültürün Bizans mirasıyla etkileşimini temsil eden çalışmaları içeriyor. Geçmiş ve geleceği bir arada değerlendirebileceğiniz nadir çalışmalardan biri olan Bizantinizm sergisini ve Pera Müzesinde yer alan aynı çalışma altındaki diğer sergileri okuyucularımıza öneriyoruz.

DÜŞ SUDA SERGİSİ

Borusan Contemporary’nin 2020 yılının Mart ayında açılması planlanan fakat pandemi nedeniyle ertelenen koleksiyon sergisi Düş Suda, 7 Nisan 2021 tarihinde açıldı. İsmini Edip Cansever’in şiirinden alan sergi sanal teknolojilerin sağladığı çeşitli imkanlar sayesinde zenginleştirilerek davetlisine unutulmayacak bir deneyim sunuyor. Perili Köşk’te 6 Mart’a kadar devam edecek olan bu sergi, güncel sanat sahnesinin önemli isimlerini bir araya getirerek yeni medya sanatının, görsel sanatlara getirdiği yeni ifade olanaklarını ve izleyiciyle kurduğu etkileşimli ilişkiyi merkeze alan bir çalışma ortaya koyuyor. Koleksiyonda yer alan 12 eser Perili Köşkün dışında, Kuruçeşme-Emirgan hattında belirlenen rotada seçili noktalarda sergilenecek. 

Peter Coffin, Thierry Dreyfus, Boomoon, Ellen Kooi, Frank Thiel, Michael Wolf, Antti Laitinen, Rafael Rozendaal, Jim Campbell, Marizio Nannucci, Hans Kotter gibi güncel sanatın önemli isimlerinin işlerini Cansever’in dizeleri bağlamında yeniden yorumlandığı bu sergiyi okuyucularımıza öneriyoruz.

Kadıköy Antika Pazarı

“Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı” diye bir söz vardır. Bu söz eskiye arzu duyulmadığını ima eder fakat bunu, eskiye arzu duyulduğunda nur yağacağını kabul ederek yapar. Kadıköy pazarı, özellikle pazar günleri eskiye olan rağbetle, nurun yağdığı nadir mekanlardan. Eski aksesuarlara, klasik eşyalar ve süslere yönelik hayranlık dolu ilgi, tarihi eşyalara merakı olan insanların yüzlerinden okunabiliyor. Sadece antika eşyalar değil, birbirinden renkli kumaşların satıldığı, çanta ve tekstil malzemelerinin mevcut piyasa fiyatlarına kıyasla ciddi anlamda ucuza alıcı bulduğu sosyete pazarında da tarihi bir hava hissediliyor. Kalabalık ve yoğun bir pazar kültürünün hakim olduğu bu pazarda, 20 hatta 30 senelik esnaflık yapanlar olduğu söyleniyor. Kadıköy pazarında antika pazarı dışında da, bulunmayan ürün yok. Gıdadan tekstile, züccaciyeden halı, perde gibi eşyalara her türlü ürün pazar dışı satıcılara nispetle çok ucuza satılıyor. Tarihi Salı Pazarı içerisinde Pazar günleri kurulan pazar 09:00 – 17:00 arası faaliyette. Her hafta Uzunçayır’da salı ve cuma günleri pazarı kuruluyor, pazar günleri ise meşhur sosyete pazarı ile aynı yerde antika pazarı kuruluyor. Pazar yeri zaman içerisinde değişmiş olmakla beraber İstanbul’un en eski pazarlarından olan Kadıköy Pazarı, alışveriş ve nostaljiyi bir arada yaşatıyor. 

İyifikir Hobi Mağazası ve Atölyesi

Şebnem Al Kavşut ve Mehsut Kavşut, çocukluk yıllarından beri birçok fikri zihninde barındıran iki insan. Şebnem Hanım ve Mesut Bey’in ortak noktası Hüsnü Arkan olduktan sonra fikirler bir araya gelerek Muş’ta Hobi Mağazası olarak ortaya hayat bulmuşlar. Yetinmeyi değil denemeyi, öğrenmeyi, gelişmeyi ve çokça da üretmeyi seven biri Şebnem Hanım. İyifikir de bu sebeple hâlâ oluşum aşamasında ve sonuna kadar da “oldum” denmeyecek bir süreç içinde olacak. Şebnem Hanım mağazanın oluşum sürecini “Biz de zaten mekan ararken mekan kurma sürecinde bulduk kendimizi. İlk önce makrome ve akrilik atölyesi ile başladı. Malzemelerden oluşan bir atölye idi. Daha sonra üreten yönümüzden de hız alarak üretmeye ve satmaya başladık. Her insanın içinde zevk aldığı bir şey vardır. İzlemeyi seven çok ancak eylemsel güç başka. Yeteneksiz insan yok denecek kadar az. İnsanların yeteneklerinin körelmesinde de ne yazık ki eğitim sistemimiz ve yaşam koşturmacası etkili. İyifikir’in, Muş’a yeni, beklenen, aranan bir soluk kattığını düşünüyorum. Bana daha mutlu bir insan olmayı öğretti” cümleleriyle anlattı.

Farklı her şeye açık ve meraklı Kavşut çiftinin hobi mağazasında işte bu tam bana hitap ediyor diyebileceğiniz bir ürün bulabilir ya da atölye günlerinde nakış, punch, makrome ve akrilik gibi çeşitli alanlardaki atölyelere katılarak eğlenerek öğrenebilirsiniz. Aynı zamanda mini kafede arkadaşlarınızla güzel müzikler ve içecekler eşliğinde sohbetler edebilirsiniz. Muş’a yolunuz düşerse merkezde olan ve mutlaka uğramanız gereken bir mekan olduğunu düşünüyoruz.

Cemal Toy Resim Atölyesi – Atölye / Uğraş

Ressam Cemal Toy, 1969 yılında Kütahya’da doğmuş. Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden 1991 senesinde mezun olduktan sonraki süreçte yurt içi ve yurt dışında birçok karma ve kişisel sergiye katıldı. Ressam Toy, eserlerinde bütün bir insanlık macerasının; yok olmuş veya olmaya yüz tutmuş kültürlerin sembolleriyle işaret ettiği gerçekliğin izini sürerek tablolarını aynı arayışlar çerçevesinde Küçük Ayasofya’daki atölyesinde resmetmeye devam ediyor. Cemal Toy aynı zamanda İstanbul’u resmederken İstanbul’un dünden bugüne kültürel dokusunu geleneksel ve modern bir üslupla kullanıyor. Sayın Cemal Toy’un Instagram hesabını takipte kalarak çocuklarınız için atölyelere başvurabilirsiniz. Ayrıca haftanın her günü 11:00- 19:00 arasında atölyesini ziyaret edip nadide tablolarını da inceleyebilirsiniz… İyi gezmeler…

8. Uluslararası CNR kitap fuarı

Bu yıl sekizincisi düzenlenecek olan CNR Expo kitap fuarı 26 Mart-3 Nisan tarihleri arasında Yenikapı – Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde ziyaretçilerini bekliyor. En son 2020 yılında yapılan ve her yıl büyük bir ilgi gören CNR Kitap fuarı bu sene, yayınevi ve katılımcı sayısının önceki senelere göre daha fazla tutacak. Aynı zamanda bu sene bir ilk olarak fuar süresi boyunca toplanan kitaplar, ihtiyacı olan köy okullarının kütüphanelerine bağışlanacak Her yayından birçok yazarın imza gününün olacağı CNR Expo kitap fuarını ilgisi olan okuyucularımıza öneriyoruz.

Sayfalarca İyilik (Oluşum)

Sayfalarca İyilik, bizlere kitapların dünyasına bir kapı aralarken toplumsal faydayı gözeten insanları bir araya getiren bir girişim. Okuma grupları, ufuk açıcı paylaşımları ve bir araya geliş hikayeleriyle etkileyici bir nitelik taşıyor. Sayfalarca iyilik, bir arkadaş grubunun pandemiyle birlikte kitap okuma alışkanlıklarını sürdürmede yaşadıkları zorluğu iyilik vesilesi haline getirmeleri ile ortaya çıkmış. Herkese kapılarını açan bu güzel oluşuma daha nice sayfalar ve sayfalarından dolup taşan iyilikler diliyoruz!

Sanatın Tarihi (Sosyal Medya)

Tüm amacının Sanatı ve Sanat Tarihini sevdirmek olduğunu söyleyen Celil Sadık, 2016’dan beri Twitter’da zamanla yüz binlere ulaşan takipçilerini sanat tarihinde zaman yolculuğuna çıkardı. Resim sanatına ait sanatçı ile eserler hakkında uzun ve bilgilendirici tweet zincirleri oldukça detaylı, ilgi çekici ve akıcı oluyor.  Paylaşımlarında sadece Sanat alanlarında uzman insanlara değil, her alandan, entelektüel düzeyden insana hitap eden oldukça sade ve anlaşılır bir dil kullanıyor. Sanat tarihinin her alanına dokunan bu hesabın yaptığı anlatım zincirlerinde en popüler eser ve figürlerin bilinen ve bilinmeyen yönleriyle kapsamlı anlatımları sunuluyor. Bununla beraber takipçi, tweet zincirlerinde popüler kültür ürünü olmamış eser ve sanatçılarla da müşerref olabilir. Hesabından son zamanlarda yoğunlukla online olan seminerlerini de duyuran moderatör; “Uygarlığın Ayak İzleri-Krallar ve Tanrılar”, “Uygarlığın Ayak İzleri-Rönesans’tan Barok Dönem’e Sanat Dehaları” ve “Batı Resminde Aşk ve Bazı Küçük Felaketler” eserlerinin sahibi.

Niwemang – Hossein Alizadeh

Farsçada yarım ay anlamına gelen Niwemang; 2006 yılında Irak’da çekilen bir film. Filmin müzik bestecisi Hossein Alizadeh. Bu müziği özel kılan ise bir köyde esir tutulan 1333 kadının aynı anda şarkı söylemesi. Benzersiz bir ses uyumu ve olağanüstü bir akustik içeren bu müziği tekrar tekrar dinlemekten kendinizi alamayacaksınız.

Dönence – Barış Manço

Türkiye Rock müzik tarihine baktığımız zaman yediden yetmişe şarkılarına eşlik ettiğimiz isimlerden biri de Barış Manço. Dönence şarkısı da her duyduğumuzda eşlik etmekten kendimizi alıkoyamadığımız parçalardan biri.  Barış Manço’ nun Sözüm Meclisten Dışarı albümünde 10. sırada yer alan şarkının bestesi Celal Güven, Ahmet Güvenç ve Nejat Tekdal ‘a, sözleri ise Barış Manço’ ya ait. Dönence şarkısı da 1981 yılında çıktı ve 1982 yılında Barış Manço kendisiyle yapılan röportajda şarkının hikayesiyle tanıştırdı bizleri.

Türkiye Rock müzik tarihine baktığımız zaman yediden yetmişe şarkılarına eşlik ettiğimiz isimlerden biri de Barış Manço. Dönence şarkısı da her duyduğumuzda eşlik etmekten kendimizi alıkoyamadığımız parçalardan biri.  Barış Manço’ nun Sözüm Meclisten Dışarı albümünde 10. sırada yer alan şarkının bestesi Celal Güven, Ahmet Güvenç ve Nejat Tekdal ‘a, sözleri ise Barış Manço’ ya ait. Dönence şarkısı da 1981 yılında çıktı ve 1982 yılında Barış Manço kendisiyle yapılan röportajda şarkının hikâyesiyle tanıştırdı bizleri.

“Dönence dünyanın iki ayrı kutbundaki meridyenlerdir. Ve hiçbir zamanda birlikte olamazlar. İnsanın doğasında da iki zıt kutup vardır. Bu kendisinde olmayanı arama içgüdüsüdür. Örneğin kış mevsiminde yazın gelmesini bekler yazında kış mevsimini ararız. İnsanlar hiçbir şeyin tamamına sahip değillerdir. Her şeyin yarısını yaşarlar. Örneğin 12 saat geceyi 12 saat gündüzü yaşıyoruz. Ama 24 saat boyunca gündüzü veya geceyi yaşayamıyoruz. Yani devamlı bir beklenti ve umut içinde yaşayıp duruyoruz. Bu beklenti ve umudunda bir sonu yok dönüp duruyor.

İşte tüm bu düşüncelerin ışığında dönence doğdu. Aslında “dönence” yoruma açık bir parça. Çünkü bizim dinleyici kitlemiz çeşitli kesimlerden oluşuyor. Bu çeşitli kesimlerden gelen insanlarda bu parçadan kendilerine göre bir sonuç çıkarıyorlar. Zaten arzu ettiğimiz bu soyut parçadan herkesin arzu ettiği somut sonuçları çıkarmasıdır.

“Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız bekliyorum

uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor

Görüyorum dönence”

Bu sözlerle insanların beklentilerini vurgulamaya çalıştım. Geceyi yaşayan bir insanın gündüze olan özlemini dile getirdim. Çünkü insanlar her gece aynı duyguları duyuyorlar.

“Kupkuru bir ağacın dalıyım yapayalnız

Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor

Biliyorum dönence”

Burada insanlardaki tatminsizliği ve olmayanı arama duygusunu açıklamaya çalıştım. Devamlı gelecekte olacakları umut ederek yaşayan insanları yani..”

Barış Manço’nun şarkının hikayesini anlatımından sonra şarkıyı bir kez daha dinlemenizi öneriyoruz.