Okulsuz Toplum – Ivan Illich
Okulsuz Toplum, Ivan Illich, çev. Mehmet Özay, Şule Yayınları, İstanbul, 2013, 141 s.
Okulsuz Toplum adlı bu kitap, Ivan Illich’in değerlerin ve daha çok öğrenimin kurumsallaştırılmasını sorguladığı makalelerinden oluşmaktadır. Yazarın üslubu açık olmakla birlikte kitabın çevirisi ancak orijinal metin ile birlikte okunduğu zaman anlaşılır hale gelecek kadar kötüdür.
Eser, giriş bölümünden ve yedi makaleden meydana gelmektedir. Kitabın bölüm başlıkları genel hatlarıyla: ‘Okulu Neden Devlet Kurumu Olmaktan Çıkarmalıyız?, Okul Olgusu, Sürecin Ritüelleştirilmesi, Toplumsal Kurumların Görünümü, Sağduyuya Dayanmayan Tutarlılık, Öğrenme Ağları, Epimethouscu İnsanın Tekrar Doğuşu’ şeklindedir.
Illich, kitabın hedefine ve muhtevasına ilişkin bilgi vererek başladığı makalesinde sadece eğitimin değil tüm sosyal gerçekliğin kendisinin de okullaştırılmış durumda olduğunu, değerlerin kurumlaşmasının toplumsal kutuplaşmaya ve psikolojik çöküntüye yol açtığını belirtmektedir. Illich, eseri ortaya koyma sebebini ve şeklini şöyle açıklamaktadır: “İnsan doğasını, dünya görüşümüzü ve dilimizi şekillendiren modern kurumların sahip oldukları genel sorunu ortaya koymak istiyorum. Bu nedenle okulu örnek olarak seçtim. Tüzel devletin diğer bürokratik kurumlarını oluşturan tüketici-aile, siyasi parti, ordu, kilise ve medyayı sadece dolaylı olarak ele alacağım.” (s. 14)
Bir çocuğun eşit nitelikte okul eğitimi hakkına sahip olmakla zengin bir çocuğun konumunu nadiren elde edebileceğini ifade eden Illich; zorunlu eşit okullaşmanın ekonomik olarak da uygulanamaz olduğunu belirtmektedir. Fakir çocukların daha çok okula bağımlı kaldıklarını; bu çocukların gelişim ve eğitim amacıyla okula bağımlı kaldıkları sürece diğerlerinden daha da geride olacaklarını ifade etmiştir. “Eşit eğitim fırsatı, gerçekten de, hem arzu edilebilir hem de uygulanabilir bir amaçtır. Fakat bunu ancak zorunlu okullaştırma ile mümkün saymak; kurtuluşu, kiliseyle karıştırmak anlamına gelmektedir.” (s. 23)
Ivan Illıch, eğitimle ilgili birçok noktaya değindiği ve kanımca tüm kitabın özünü teşkil eden bu ilk makalesinde toplumun okulsuzlaştırılması meselesi hakkında radikal fikirler ortaya atmıştır. Fakat zorunlu eğitimin eşit eğitim fırsatı yaratmadığı gibi Illich’in idealleştirdiği özgürleşmiş eğitimin de eşit eğitim fırsatı tanımadığı aşikârdır.
Yeryüzündeki pek çok insanın kendi çocuğu için modern yaşamda söz konusu olan çocukluğu istemeyeceğini belirten Illich’e göre; çocukluk dönemini yaşayarak büyümek, kendinin farkına varma ve okul yaşı dolayısıyla içinde bulunduğu toplum tarafından empoze edilen rol arasındaki insanlık dışı bir tezat sürecinden geçmek suretiyle cezalandırmak anlamı taşımaktadır.
Çocukların okula ihtiyacı olduğu ve çocukların sadece okulda öğrenebileceği olgusu toplum tarafından gerekli görülmektedir. Fakat bu düşünce yapısı da aynı okulların toplumu şekillendirmesinin bir ürünüdür. Çocukları bu tarz bir ayrıma tabi tutmak aynı zamanda diğer yaş gruplarının aleyhine bir ayrımcılığı da beraberinde getirir: “Okulların devletle ilişkisinin kesilmesi bebeklere ve yetişkinlere, yetişkinlikleri ve gençlikleri boyunca çocukluğa ilgi duyan yaşlılara karşı işlenen şu anki suçları da sona erdirecektir.” (s. 44) “İnsanoğlunu çocukluk kategorisine ayırmakla onları bir okul öğretmeninin otoritesine ebediyen boyun eğmeye mecbur etmiş oluyoruz.” (s. 45)
Illich, sonraki makalelerinde; ortaya attığı fikirleri destekleyen ve besleyen meseleler üzerinde durmuştur. Kurumların bireyin üzerinde söz sahibi oluşunu ve bireyi denetleyişini, modernleşmenin bireysel özerkliği yok edişini, sadece egemen sınıfın toplumda söz sahibi olup bunu baskı aracı olarak kullanışını, eğitimin değerinin not ve sertifikalarla ölçülmesini, insanların hayal gücünün sınırlarını daraltmasını, eğitim müfredatlarını, okula yüklenen tüm anlamların analizini ve diğer toplumsal kurumların çok yönlü yanlarını-kullanımlarını güçlü yorumlarla okuyucuyla paylaşmıştır.
Illich, altıncı makalesinde okulun dönüşümünü göstermeye çalışacağını ifade etmiştir. Ivan Illich’e göre kaliteli bir eğitim sistemi şu üç amacı gerçekleştirmeye çalışmalıdır: Yaşamının herhangi bir anında mevcut kaynaklara ulaşmak suretiyle bir öğrenim gerçekleştirmek isteyen herkese imkân sağlamalıdır; bilgi sahibi olanların, bu bilgilerini paylaşmaları konusunda kendilerinden bir şeyler öğrenmek isteyenleri bulmalarına yetki tanımalıdır; halka, yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlayabilecek bir imkân olarak, bir konuyu onlara sunmak isteyenler için gereken her türlü olanağı sağlamalıdır. Bu doğrultuda Illich, fırsat ağı tabirini kullandığı çalışma ağlarından bahsetmiştir. Network aracılığıyla bir çalışma ağının kurulabileceğini ve bir şeyler öğrenmek isteyenlerin birbirini bulmasına bir arada olmalarına yardım edecek diğer yollar üzerinde durmuştur. Yaratıcı ve ilginç olmakla birlikte ütopik düşünceler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Böyle bir öğrenme sistemi ne kurulması ne de uygulanması açısından imkânsız görünmektedir. Aksi bile olsa, bu yöntemin tek başına faydalı olmayacağı ortadadır.
Sonuç olarak Okulsuz Toplum’da Illich, modern dünyaya, modernleşmeye, kurumlara baş kaldırmış, eğitim sistemini derinlemesine sorgulamış, eğitim sisteminin eksiklerini tespit etmiş, etkileyici fikirler ortaya koymuştur. Fakat yıktığı o sisteme alternatif bir sistem sunamamıştır. Eğitimin özgürleştirilmesi düşüncesi kısıtlarıyla birlikte gözönüne alınmalıdır. Okulsuz bir toplum, sınıflar arasındaki eğitim eşitsizliğini çözemeyecek bilakis eşitsizliği daha da arttıracaktır. Çocukların öğrenme sürecinin farklılıkları, çocukluk sürecinin sıkıntıları, istek, disiplin, çocuğun kendini yönetme durumunun olmaması ve yine çocuğun eğitiminin başkalarının kontrolünde olması ve ekonomik sebepler örnek verilebilir. Yetişkinler açısından baktığımızda da durum farklı değildir. Eğitim olanakları, insanların öğrenmeye ne kadar istekli oldukları öğrenme sürecini etkileyecektir.