Mızıkacılar Şehri: Bremen
Bremen, Almanya’nın en küçük eyaletidir ve eyaletin başkenti de Bremen şehridir. Diğer şehri ise, Bremerharven ismindeki liman şehridir. Almanya’nın kuzeyinde olan Bremen Kuzey Denizi’ne limanı olması hasebiyle aynı zamanda bir liman şehridir ve Hamburg’dan sonra Almanya’daki en büyük ikinci limana sahiptir. Dolayısıyla Bremen’in sanayisi birçok Alman şehrine nazaran gelişmiştir ve bu gelişmişlik şehrin ticari cazibesini arttırmaktadır. Çevresi Aşağı Saksonya eyaletiyle çevrilmiş olan Bremen’in içinden geçen Weser Nehri de şehre ayrı bir canlılık katmaktadır. Havasına gelirsek, kışın -20 seviyesini rahat görebilirken yazın ise 37 dereceye kadar çıkabiliyormuş, klasik Almanya havası diyebiliriz.
Sanayi ve ticaretin sağladığı kozmopolit bir görünüme sahip olan Bremen’in popülasyonunun yaklaşık %18’ini göçmenler oluşturuyor. Göçmenlere büyük iş potansiyeli sunan bu şehir aynı zamanda göçmenlere karşı daha misafirperver ve hoşgörülü bir tutum sergiliyor. 2017’deki federal seçimlerde Almanya’daki oyların %11,5’ini alan AFD Partisi (Alternative für Deutschland), Bremen’deki 2019 belediye seçimlerinde %5,5 oranında bir oy toplamıştır. Almanya geneline göre Bremen’de aldığı oy hayli düşük olan sağ popülist AFD, göçmen karşıtı politikalarıyla bilinen bir partidir. Bu yüzden, Bremen için düşen AFD oylarından yola çıkarak Merkel’in “Bunu başarabiliriz” (Wir schaffen das) diskuruyla öncülük ettiği göçmen politikasına olumlu yaklaştığını söyleyebiliriz.
Şehirde kültürel çeşitliliği hissetmek mümkündür. Özellikle, Meksika’dan Hindistan mutfağına Tayland’dan Balkan mutfağına şehir merkezinde onlarca restorana rastlamıştım. Ancak restoranlara gelen müşterilerin göçmenlerden çok Almanlar olması da hayli ilginçti. Bu konuda restoran sahiplerinden Almanların farklı tatları denemeye açık olduğunu işitmiştim. Öyle ki, Bremen’in birçok farklı ülkeden kardeş şehirlerle yaptığı dostane iş birlikleri şehirdeki çeşitliliğe zenginlik katmaktadır. Bu kardeş şehirlerden birisi de İzmir’miş. Yirmi beş yılı aşkın bu kardeşlik, iki belediyenin karşılıklı ziyaretleri ve etkinlikleriyle canlı tutulmaya çalışılıyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda Bremen’de İzmir’den bir koro Türk halk ve sanat müziği eserlerini seslendirmiş.
“Meydanda Bremen Mızıkacıları’nın tasvir edildiği eşeğin üstünde köpek, kedi ve horozun olduğu meşhur heykelin şans getirdiğine inanılıyor. Bunun için eşeğin diğerlerine nazaran parlak renkli ön ayaklarına aynı anda iki elle dokunmak gerekiyor. Söylenene göre eş zamanlı olmadığı takdirde turist olduğunuz belli olacağı için şansınızı kaybedebilirsiniz.”
Bu bilgilerle beraber şehri gezerken birçok farklı heykele rastlayabilirsiniz. Hannover’deki gibi modern sanat eserlerinden ziyade eski heykeller daha yoğunluktadır. Aynı zamanda, her bir heykelin ayrı bir hikayesi olmasıyla beraber en sembolik olanı ise “Bremen Mızıkacıları”na (Die Bremer Stadtmusikanten) aittir. Meydanda Bremen Mızıkacıları’nın tasvir edildiği eşeğin üstünde köpek, kedi ve horozun olduğu meşhur heykelin şans getirdiğine inanılıyor. Bunun için eşeğin diğerlerine nazaran parlak renkli ön ayaklarına aynı anda iki elle dokunmak gerekiyor. Söylenene göre eş zamanlı olmadığı takdirde turist olduğunuz belli olacağı için şansınızı kaybedebilirsiniz.
Ayrıca, şehrin her yerini sarmış Bremen Mızıkacıları karakterlerinin heykelleri ve resimleri, tuğladan yapılmış Alman mimarisine özgü olan evlere renk katıyor. Renk demişken eskiden balıkçılara ve şehir esnafına ev sahipliği yapmış olan Schnoor Mahalle’sine de değinmeden edemeyiz. Almancada ip anlamına sahip “Schnur” kelimesinden gelen Schnoor Mahallesi’nde balıkçılar eskiden halat ve urgan üretiyorlarmış. Bu yüzden, zaman içinde bu isim mahalle ile özdeşleşmiş. Bremen’in en eski mahallesi olan Schnoor 14-15. yüzyıldan kalma evleriyle, daracık sokak ve geçitleriyle şehirdeki en rengarenk bölgedir. Çeşitli kafe ve pastaneye sahip olan Schnoor sokaklarında Bremen’i anımsatacak hediyelik eşyalar büyük oranda ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Bunun yanı sıra, belediye binası etrafına kurulmuş Bremen’in şehir merkezinin ortasındaki Roland Heykeli UNESCO Dünya Mirasları listesinde belediye binası ile beraber kendine yer bulmuş. Bu belediye binasının neden UNESCO tarafından korunma altına alınmasının sebebi ise Avrupa’da geç orta çağdan günümüze dek orijinalliğini korumuş ve savaşlarda hasar görmemiş tek belediye binası olmasıdır. Bremen’de genel olarak Rönesans etkisiyle inşa edilmiş barok mimariye ait yapılar hakimdir; ancak, belediye binası kendine has gotik tarzıyla ve hemen çaprazındaki 13. yy’da inşa edilen Aziz Peter Katedrali ile birer istisnadır. Protestan kiliselere merakı olanlar için farklı bir tarza sahip olan Bremen Katedrali’nde, İncil’de geçtiği üzere cennetin anahtarının Aziz Peter’e verildiği anın tasvir edilmiş halini katedraldeki eserlerde görmek mümkündür.
Bremen’de gezerken Weser Nehri kenarına inmesek olmazdı. Nispeten büyük ve hayat dolu bir rıhtım olan Schlachte turistlerin uğrak noktalarından birisidir. Bremen’in taze balıklarının tüketildiği ve aynı zamanda birçok kafenin bulunduğu Schlachte, yazları ortalama 2000 ziyaretçiyi ağırlayabilecek kapasitede bir yerdir. Şehrin içinde birçok Alman şehrine göre daha fazla bisiklet yolu vardır. Zeminin yürüyüşe ve bisiklet sürmeye elverişli olması sebebiyle bisiklet kullanımının Almanya’da nüfusa oranla en yoğun olduğu şehir olması pek de şaşırtıcı değil. Spor tutkusu sadece bisiklet sürmekten ibaret değil tabi ki. Şehrin futbol takımı Werder Bremen de şehrin sakinlerinin tutkularından biriymiş. O yüzdendir ki, küçük dükkanlarda veya sokaktaki satıcılarda Werder Bremen futbol takımına ait envaiçeşit yeşil ve beyaz renklere sahip ürünler bulunmaktaydı. Ancak, Hamburg şehrini veya futbol takımından hiç söz etmemekte fayda var. Öyle ki, iki büyük liman şehrinin rekabeti sadece ticari alanda değil sahada da kendini hissettirmektedir.
Her ne kadar Almanya’nın bir ucunda, kuzeyinde olduğu için gezginlerin, turistlerin rotasında sona kalan bir şehir olsa da Bremen, kendine has atmosferiyle ve tarihiyle gezip görülesi bir şehirdir.