İmam Mâlik’in Muvatta’ına Dair İncelemeler

Değerlendiren: Erkan Benli

Hicri II. asrın muhaddis ve fakihlerinden olan Mâlik b. Enes (ö. 179/795) erken devirde yetişmiş önemli şahsiyetlerden birisidir. Devrinin önde gelen hocalarına mülaki olup onların ders halkalarında bulunmuş hadis ve fıkıh sahalarında önemli bir mertebeye yükselmiştir. İmam Mâlik’in, Mâlikî mezhebinin kurucusu, İmam Muhammed’in (ö. 189/805) öğrencisi ve İmam Şâfiî’nin (ö. 204/820) de hocası olduğu düşünüldüğünde onun önemi anlaşılır. Re’y konusundaki vukufiyeti sebebiyle “Rebîatü’r-re’y” lakabıyla meşhur olan Rebîa b. Ebû Abdurrahmân’ın (ö. 135/753) fıkıh birikimini aktarması, İbn Şihâb ez-Zührî (ö. 124/742) ile genç yaşta tanışması ve Abdullah b. Ömer’in (ö. 73/693) azatlısı ve onun ilminin varisi Nâfi’den (ö. 117/735) rivayetlerde bulunması fıkıh ve hadis müktesebatına büyük katkı sağlamıştır. Ebü’z-Zinâd (ö. 130/748), Eyyûb es-Sahtiyânî (ö. 131/749), Yahya b. Saîd el-Ensârî (ö. 143/760) gibi hocaları ve Abdullah b. Vehb (ö. 197/813), İbnu’l-Kâsım (ö. 191/806) gibi önde gelen talebeleri düşünüldüğünde onun önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

İmam Mâlik’in ilmi şahsiyeti, hadis müktesabatı, cerh-ta‘dil ve rical alanındaki bilgi birikimi özellikle de Muvatta’ üzerinden net olarak bilinmektedir. Hicri II. asrın ortalarında oluşturulmuş olan Muvatta’ erken dönem hadis ve fıkıh tarihi açısından son derece önem arz etmektedir. Ale’l-ebvab niteliğinde yazılan bu eser, İmam Mâlik’in binden fazla talebesi tarafından rivayet edilmiştir. Ayrıca hem İmam Mâlik’in hem de eserinin dönemi açısından konumunu görmek adına tarihte vakıa olarak kaydedilen Abbasi halifelerinin Muvatta’ı kanun metni olarak kabul etmek istemesi karşısında İmam Mâlik’in bunu reddetmesi, her bölgenin kendi ameli üzerine devam etmesini istemesi, onun ilmi dirayetini ve Muvatta’ın yaşadığı dönemdeki otoritesini yansıtmaktadır.

Hicri ilk asırlardan itibaren büyük bir öneme haiz olan İmam Mâlik ve Muvatta’ı üzerine birçok çalışma yapılmıştır. Ancak İmam Mâlik ve Muvatta’ı üzerine yapılan çalışmaların son zamanlarda arttığı gözlemlense de bunların yeterli olduğu söylenemez. Bu gaye etrafında Türkiye’deki İmam Mâlik ve Muvatta’ etrafında oluşan akademik çalışmalara önemli bir katkı sunmayı hedefleyen bu araştırma, söz konusu eksikliği doldurma adına önemli bir konuma sahiptir.

Hadis tarihinin erken döneminde telif edilen eserlerden biri olan İmam Mâlik’in Muvatta’ı üzerine editoryal olarak hazırlanan çalışma, İlmi Etütler Merkezi’nde (İLEM) İmam Mâlik ve Muvatta’ı üst başlığı altında 2016 yılından itibaren Rahile Kızılkaya Yılmaz’ın öncülüğünde yapılan atölyede farklı disiplinlerden araştırmacıların bir araya gelmesiyle İmam Mâlik ve Muvatta’ına dair farklı açılardan yapılan araştırmaların kisvei tab‘a bürünmüş halidir. Araştırma üç bölüm halinde ve altı farklı araştırmacının altı çalışmasını ihtiva etmektedir. İlk bölümde Şeymanur Keçeli Göktay ve Ayşe Nur Duman tarafından Muvatta’ın ravileri, ikinci bölümde Abdulbaki Durmaz ve Sümeyye Onuk Demirci tarafından Muvatta’ın muhtevası, üçüncü bölümde Fatma Yıldız ve Rahile Kızılkaya Yılmaz tarafından Muvatta’daki rivayetler üzerine yapılan araştırmalar kitap bölümleri halinde incelenmiştir.

Mâlik-Şâfiî irtibatını analiz eden araştırma, hem Şâfiî’nin Mâlik’ten rivayetlerinin fıkıh ve hadis tarihinin erken dönemine ışık tutmakta hem de bir ravi olarak Şâfiî’nin konumuna yönelik önemli analizler ihtiva etmektedir.

Araştırmanın birinci bölümünün ilk çalışması Şeymanur Keçeli Göktay tarafından İbnü’l-Faradî’nin Târîhu Ulemâi’l-Endelüs Adlı Eserinden Hareketle Muvatta’ Râvileri Hakkında Değerlendirmeler başlığıyla yer alır. Araştırmanın muhtevası başlığından da anlaşılacağı üzere Muvatta’ ravilerine dair bir değerlendirme sunmaktadır. Göktay, bu çalışmada Endülüs bölgesinde hadis rivayetiyle öne çıkan 27 Muvatta’ ravisini ve onların Muvatta’ı rivayetindeki rollerini tespit etmeyi amaçlamaktadır. Bunun yanında Muvatta’ın Endülüs bölgesindeki önemi, ilmi faaliyetler, mezhebi eğilimler gibi yan konular da çalışmada yer almaktadır. Öncelikle İbnü’l-Faradî’nin (ö. 403/1013) biyografisi verilerek onun hadis ve rical ilmindeki önemi gösterilmiştir. İbnü’l-Faradî’nin Târîhu Ulemâi’l-Endelüs’ünü inceleyen yazar buradan hareketle onun rical bilgisini göstermektedir. Endülüs coğrafyasına dair genel bilgiler verilerek Mâlikî mezhebinin bölgedeki yaygınlığı sebepleri etrafında değerlendirilmiş ve Muvatta’ın bölgedeki otoriterleşme sürecine dair bilgiler aktarılmıştır. Göktay, son olarak Muvatta’ı kesin olarak dinleyen 27 raviyi ve dinlediği bilgisi kesin olmayan 8 raviyi kısmi biyografileriyle beraber değerlendirmiştir.

Birinci bölümün ikinci çalışması Ayşenur Duman tarafından Muvatta’ın Erken Döneme Tarihlendirilmesinde Biyografik Delillerin Rolü başlığıyla yer alır. Duman, Muvatta’ın hem İslam ilim geleneğindeki öneminin yanı sıra batılı araştırmacılar tarafından da incelemelere konu edildiğini belirterek çalışmasında Normal Calder’ın (1950-1998) Muvatta’ üzerindeki tarihlendirme görüşünü Muvatta’ ravilerinin biyografileri etrafında incelemektedir. Calder’ın Muvatta’ı hicri III. asrın ikinci çeyreğinde Endülüs’te yazıldığı iddiasına karşı çıkılarak Muvatta’ın hicri II. asırda Medine’de yazıldığı kitap ravilerinin biyografileri ekseninde incelenmektedir. Calder’ın iddiasına göre Muvatta’daki rivayetler maktu iken mevkuf, mevkuf iken merfu hale getirilmiştir. Calder tarihlendirmeyi yaparken Sahnûn’un (ö. 240/854) Müdevvene’si ile mukayese etmiş, Muvatta’ın Müdevvene’den daha geç bir dönemde yazıldığını iddia edip Muvatta’ın İmam Mâlik tarafından yazılmadığı sonucuna ulaşmıştır.[1] Calder’ın iddialarından sonra ise araştırmanın temel tezi olan bibliyografik deliller etrafında Muvatta’ı İmam Mâlik’ten en erken tarihte dinleyenlerden başlamak üzere birçok ravi vefat tarihi ve biyografileri etrafında incelenmiştir. Buna göre araştırma Yasin Dutton’ın bibliyografik delillere[2] işareti üzerinden sonuca doğru giderken Calder’ın iddialarını tenkit ederek Muvatta’ın hicri III. asırda yazıldığı görüşünü geçersiz kılmıştır.

İkinci bölümün ilk çalışması Abdulbâki Durmaz’ın Muvatta’ın Bâb Başlıklarının Tahlili başlığıyla yer alır. Durmaz burada Ehl-i hadis alimlerinin fıkhi birikimini bab başlıklarını ifade ederken kullandığını Buhârî’nin “fıkhu’l-Buhârî fî terâcimühî” ifadesi üzerinden örnekleyerek Muvatta’ın da bu açıdan önemli bir yere sahip olduğunu aktarır. Durmaz, buradan hareketle Muvatta’ın bab başlıklarını incelerken nüshalar arasındaki farklılığı, başlıkların özelliklerini, lafızlarını, kaynaklarını ve İmam Mâlik’in bab başlıkları üzerinden fıkıh metodolojisini göstermeyi hedefler. Durmaz, Muvatta’ın birçok nüshası içerisinden Yahya b. Yahya el-Leysî (ö. 238/849) ve Ebû Mus‘ab ez-Zührî (ö. 242/857) nüshalarını tercih etmiş ve bab başlıklarını incelerken hangi nüshayı esas aldığını hadisle beraber belirtmiştir. Bab başlıklarının hepsini değerlendirmenin çalışmanın kapsamını aşacağından eserin her bölümünden birtakım örnekler özelinde konu ele alınmıştır. Durmaz, bab başlıklarını dört ayrı grupta inceleyerek bu başlıkları umumî, hususi, fıkhi ve açıkça hüküm bildiren başlıklar olarak tespit etmiştir. Bab başlıklarının kaynaklarına bakıldığında onların ayetlerden, merfu-mevkuf-maktu hadislerden ve İmam Mâlik’in kendi sözleri etrafında oluşturuldukları gösterilmektedir. Hem bu durum hem de Kur’ân-ı Kerîm, İcma, Kıyas, Amel-i Ehli Medine, İstihsan, Örf etrafında oluşturulan başlıkların incelenmesi İmam Mâlik’in fıkıh metodolojisini yansıtmıştır. Diğer taraftan birçok nüshası olan Muvatta’ın seçilen beş nüshası arasındaki farklılıklar incelenmeye çalışılır. Durmaz bu mukayeseyi yaparken bâb başlıklarındaki ravi hatalarının İmam Mâlik ve ravilerinin tasarrufları tarafından olabileceğine ve hata ihtimali olabilecek bab başlıklarının varlığına ulaşmıştır.

İkinci bölümün ikinci çalışması Sümeyye Onuk Demirci’nin Muvatta’daki Fukahâ-i Seba‘ Rivayetleri başlığıyla yer almaktadır. Medineli yedi fakih olarak kaydedilen “fukahâ-i seb‘a” tabiun devrinin erken döneminde yaşamış olan Saîd b. Müseyyeb (ö. 94/713), Urve b. Zübeyr b. Avvâm (ö. 94/713), Kâsım b. Muhammed b. Ebî Bekir (ö. 107/725), Hârice b. Zeyd b. Sâbit (ö. 100/718-19), Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mesûd (ö. 98/716) ve Süleyman b. Yesar’dır (ö. 107/725). İsimler hususunda ihtilaf bulunsa da genel kabul olarak bu yedi isim öne çıkmaktadır. Buradaki yedi fakih alim Zeyd b. Sâbit (ö. 45/665), Abdullah b. Ömer, Hz. Âişe (ö. 58/678), Ebû Hüreyre (ö. 58/678) ve Abdullah b. Abbâs (ö. 68/687-88) gibi önemli sahabiler devrinde yaşamış ve onlardan ders almıştır. Bununla beraber onların rivayetleri de hem erken dönem hadis rivayeti hem de fıkhî birikimin aktarılması açısından önemli olmaktadır.

İmam Mâlik’in hicri 93 yılında doğmuş olması düşünüldüğünde fukaha-i seb‘a’yla uzun zaman bir arada olmadığı görülmektedir. Ancak İmam Mâlik’in fukaha-i seb‘a rivayetlerine Muvatta’da yer vermesi Medine’deki Amel-i Ehli Medine görüşüne katkı sağladığı söylenebilir. Buradan hareketle Muvatta’ özelinde yapılan incelemede Demirci, bu yedi fakihin Muvatta’daki rivayetlerini tespit etmiştir. Bu tespit işlemi yapılmaya çalışılırken İmam Mâlik ile fukaha-i seb‘a arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak da hedeflenmiştir. Öncelikle fukaha-i seb‘a özelinde sayısal analiz yapılmıştır. Bu analizde dikkat çeken yön Muvatta’da yer alan rivayetlerin hangi konu hakkında olduğudur. Ardından fukaha-i seb‘a talebeleri tespit edilmiştir. Veriler üzerinde önemli değerlendirmeler yapılmış, rivayetlerin konularına göre dağılımı ve senedin müntehası açısından türlerine göre dağılımı fukaha-i seb‘a özelinde tablo eşliğinde sunulmuştur. Fukaha-i seb‘a’nın Muvatta’da rivayetlerinin maktu rivayetlere göre fazlalığı İmam Mâlik’in onlardan yaptığı nakiller kadar görüşlerine de önem verdiğini gösterir. Fukaha-i seb‘a’nın mevkuf rivayetlerinde çoğunlukla Hz. Ömer’in bulunması onun Muvatta’ ve fukaha-i seb‘a indindeki konumunu ayrıca gösterir.

Üçüncü bölümün ilk çalışması Fatma Yıldız’ın Hicrî II. Asır Münekkitlerinin Cehâletle İlgili Kullanımları: İmam Mâlik Örneği başlığıyla yer almıştır. Yıldız, meçhul ravi olgusunun nasıl ortaya çıktığını İmam Mâlik örneğinde incelemeyi amaçlar. İbn Ebî Hâtim’e (ö. 277/890) göre “Hadis rivayetiyle meşgul olduğu bilinmeyenler ve fazla hadis rivayet etmeyen dolayısıyla hadisçiler arasında bilinmeyen kişiler” için cehalet kavramı bir cerh terimi olarak kullanılmıştır. İmam Mâlik’in meçhul ravi karşısındaki ilk tezi maruf ravi yani ilim meclislerinde ravinin tanınır olmasıdır. Yıldız, Medine dışında İmam Mâlik’in bilmediği bir raviye işaretle rivayetlerin belli bir bölgede bilinmesini, ravinin çok az hadisi olması sebebiyle kim olduğunun bilinememesi üzerinden İmam Mâlik’in cehalet olgusunu ele almıştır. Ravinin meçhul olmasıyla alakalı Ebû Yezîd el-Medînî (ö. 101-110/719-729) özelinde örnek veren Yıldız, İmam Mâlik’in Medineli bu ravi hakkında rivayetlerinin Basra’da bilinirliğini yani orada ilmi yaşantısını sürdürüp Medine’de bilinmediğini göstermiş ve meçhullük olgusunda rivayetlerin bir bölgede bilinmesini açıklamıştır. Diğer taraftan ravinin az hadisi olması açısından Umeyr b. İshak özelinde örnek verilerek onun yalnızca bir rivayetinin nakledilmesiyle meçhullük olgusu değerlendirilmiştir.

Hicri II. asrın ortalarında oluşturulmuş olan Muvatta’ erken dönem hadis ve fıkıh tarihi açısından son derece önem arz etmektedir.

Kitabın üçüncü bölümün ikinci çalışması Rahile Kızılkaya Yılmaz’ın İmam Şâfiî’nin er-Risâle’de İmam Mâlik’ten Naklettiği Rivayetler başlığıyla yer almaktadır. Çalışmasına Mâlik-Şâfiî ilişkisini açıklamakla başlayan Yılmaz, Şâfiî’nin Mâlik’ten naklettiği rivayetleri er-Risale üzerinden incelemeye odaklanır. Yılmaz, araştırmada Şâfiî’nin er-Risâle’de Mâlik’ten naklettiği 41 rivayeti tespit etmiş, bu rivayetlerin hepsini tablolar eşliğinde göstermiştir. Rivayetler ele alınırken hadislerin kaynağı, çeşidi, isnadın ittisal-inkita‘ durumu ve hadisi nakleden son ravisi mukayeseli bir şekilde incelenmiştir. Hadislerin er-Risale’de geçtiği yer ile Muvatta’da geçtiği yeri karşılaştırılmıştır. Rivayeti nakleden son raviler ve o hadislere eserlerinde yer veren müellifler de tablolarda gösterilmiştir. Ayrıca Yılmaz, senet atlası olarak isimlendirdiği listedeki hedefini Şâfiî’nin Mâlik’ten naklettiği hadislerin senet formlarını ortaya çıkarmak olduğunu belirtmiştir. Söz konusu atlasta İmam Mâlik’in, İmam Şâfiî’den rivayet ettiği kırk bir hadisin yer aldığı EK-3 listesinde rivayetler isnatları etrafında belli açılardan mukayese edilmiştir. Yılmaz senet atlasından hareketle İmam Şâfiî’nin er-Risâle’sinde İmam Mâlik aracılığıyla rivayet ettiği ravilerin tamamını vefat tarihleriyle beraber görmeyi hedeflemektedir. Bunun yanında 41 rivayet içerisinde senedin müntehasına göre en çok zikredilen iki ravinin birer hadisi üzerinde senet-metin analizi yapılmıştır. Ayrıca Mürsel tariklerin tespiti adına bir mürsel hadis de incelemeye tabi tutulmuş böylece toplam üç rivayetin ayrıntılı isnad-metin analizi yapılmıştır.

Merfu hadislerde İbn Ömer ve Ebû Hüreyre rivayetlerine yer verilirken mürsel hadis Saîd b. Müseyyeb rivayetlerinden gelmiştir. Yılmaz, buradaki üç hadisin isnat-metin analizini yapmakla erken dönem hadis ve fıkıh tarihi hakkında birtakım analizlere ulaşmayı hedeflemektedir. Sözü edilen çalışma yapılırken rivayetin çeşitli tarikleri tespit edilmiş sonrasında ise tablolar etrafında gösterilmiştir. Araştırma, Muvatta’ dışında Kütüb-i Tisʻa ve Muvatta’ nüshalarını da kapsaması yönüyle dikkat çekmektedir. Yılmaz isnad-metin analizi yaparken hadisin rivayet seyrini mukayeseli bir şekilde göstermeyi hedeflemektedir. Çalışma, sırasıyla Ebû Hüreyre, İbn Ömer ve İbnü’l-Müseyyeb rivayetleri etrafındaki analizlerle devam etmekte ve Yılmaz’ın değerlendirmeleri de her bölümde yer almaktadır. Analizlerde dikkat çeken bulgulara ulaşılmış diyebiliriz. Mesela İmam Şâfiî’nin isnadlarda seçici davrandığı, metinlerdeki lafızlarda devamlılığı esas alırken isnadlarda sık sık değişikliğe gidebildiği bunlardan birkaçıdır. Yılmaz araştırmayı yaparken İmam Şâfiî’nin er-Risâle’deki Mâlik rivayetlerini EK-1’de bu rivayetlerin mukayeseli olarak incelendiği tabloları EK-2’de, son olarak daha önce zikredilen isnat atlasına dair rivayetlerin senet formlarını EK-3’te vererek çalışmayı önemli ölçüde zenginleştirmiştir.

İmam Mâlik, talebeleri ve Muvatta’ üzerine üç bölümde altı farklı araştırmacı tarafından birer çalışmayla oluşturulmuş eserde erken dönem hadis tarihi adına önemli veriler sunulmuştur. Muvatta’ın önemi, yayıldığı coğrafya, nüshaların ve ravilerinin çokluğu üzerinden görülebilmektedir. Bunun yanında İmam Mâlik ve Muvatta’ hakkındaki klasik ve modern dönem hadis tartışmaları göz önünde bulundurulduğunda ilgili kitap bölümlerinin içerikleri itibariyle bunlara dikkat çektiğini belirtmek gerekir. Gerek Yasin Dutton gibi Muvatta’ nüshaları etrafında tarihlendirilmesi gerekse bu araştırmada Duman’ın yaptığı gibi ravilerin biyografik verilerinden hareketle yapılan tarihlendirmeler, Calder’ın yapmış olduğu değerlendirmelere yönelik önemli tenkitler mahiyetindedir. Biyografik delillerin kullanılması oryantalistlere cevap verilebilmesi adına etkili bir keşiftir. Bununla beraber tarihlendirme tezlerine yeni bir bakış açısı kazandırıldığı söylenebilir.

Erken dönem fıkıh birikimini Mâlik’in Muvatta’ özelinde düşündüğümüzde bab başlıklarının önemi ortaya çıkmaktadır. Sadece hadis verisi olarak görülmeyen bab başlıkları Durmaz’ın yaptığı gibi çeşitli açılardan incelemelere tabi tutulmuştur. Fukaha-i seb‘a’nın ilmi terikesinden faydalanan İmam Mâlik, hadis sahasında önde olduğu gibi böylece fıkıh sahasında da öne çıkmıştır. Dolayısıyla onun fıkhî birikimi Medineli yedi büyük fakih alimin Muvatta’daki rivayetleri özelinde görülmektedir.

Mâlik’in Medine’de ikamet etmesi ve dışarıdan gelenleri tanıyamaması cehalet olgusunu karşımıza çıkarmıştır. Hicri II. asırda cehalet olgusu terimleşmemiş iken Mâlik’in çeşitli açılardan rivayetleri kabul etmeyişi cehalet kavramının erken devirde algılanış biçimini gösterir niteliktedir. Son olarak Mâlik-Şâfiî irtibatını analiz eden araştırma, hem Şâfiî’nin Mâlik’ten rivayetlerinin fıkıh ve hadis tarihinin erken dönemine ışık tutmakta hem de bir ravi olarak Şâfiî’nin konumuna yönelik analizler ihtiva etmektedir.

Çalışmaların başlıkları incelendiğinde spesifik araştırmaların olduğu görülmektedir. Bu durum çalışmalar arası bütünlüğü zedeleyici olarak görülebilir. Ancak İmam Mâlik ve Muvatta’ını farklı yönlerden incelenmesi adına zenginliktir. Çalışmaların bazılarında bibliyografik zenginliğin görülememesi eksikliktir. Araştırmacıların işini kolaylaştıracak dizin bölümünün ve yazarların biyografilerinin verilmesi yerinde bir katkı olmuştur. Son olarak belirtmek gerekir ki daha önceki çalışmalarda karşımıza çıkmayan yeni bir terim olan “senet atlası” kavramına değinilmemesi eksiklik olacaktır. Yılmaz’ın bulgusu alan adına önemli ve geliştirilebilir bir katkı sunmaktadır.


[1] Calder’ın bu görüşlerinin ayrıntıları için bkz. Yılmaz, Rahile, Norman Calder’ın Studies in Early Muslim Jurisprudence Adlı Eseri Çerçevesinde Şarkiyat Literatüründe Muvatta’ın Tarihlendirilmesi, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, 2014, sayı: 24, s. 393-407.

[2] Muvatta’ın tarihlendirilmesinde onu İmam Mâlik’ten dinleyen talebelerinin biyografileri üzerinden özellikle de vefat tarihlerinin esas alınmasıyla en erken hangi tarihlerde dinlenildiğini tespite dayanmaktadır. Böylece Muvatta’ın hicrî II. asrın ortalarında yazılmış olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.

ed. Rahile Kızılkaya Yılmaz, İmam Mâlik Muvatta’ı Talebeleri ve Erken Döneme Tesiri Hakkındaki Tetkikler (İstanbul: İLEM Yayınları, 2022), 254s.

Erkan Benli
1999 yılında Hatay’da doğdu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Hadis alanında yüksek lisans yapmaktadır. Araştırmaları daha çok Hadis Tarihi ve Usûlü üzerinden ilerlemektedir.
Leave a Comment