Bacon: Yöntem Olarak Deney
Yazar: Abuzer Gündüz
Bilim doğaya sorular sormakla başlar. Bu soruların niteliği ise yolumuzu belirler. Birçok farklı alanda sayısız sorular sorulabilir ve nitekim cevaplar da alınabilir. Fakat verilen cevapların gücünü, soruya yaklaşımımızdaki yöntem belirler. Öyle ki tek tek soruların çözümü yerine, mümkün olan tüm soruların çözümünde bize ışık tutacak genel-geçer yasalar bulmak pek tabi bilimdeki işlevselcilik adına bize daha çok mesafe katettirecektir. Bacon bize bu hususta kendi tecrübesiyle ışık tutmuş biridir.
Francis Bacon (1561-1626) kendi tarihselliği bağlamında değerlendirildiğinde yaşadığı dönemin şartlarına sıkı bir reaksiyon verdiği görülür. Yaşadığı dönemde belki de o dönemdeki bilimsel çalışmalara daha sonradan ciddi biçimde yön verecek birçok yeni buluşa şahitlik etmiştir. Örneğin matbaanın icadı, pusalanın icadı, barut ve teleskopun icadı bunlara örnek olarak verilebilir. Sonuç olarak nice yeni buluşları tetikleyecek buluşların yapıldığı döneme rastlamaktadır. Bu durum Batı’da bir çok yeni gelişmeye neden olmuştur. Bu artan bilgi artışı bilimsel bilginin niteliği sorularının daha yoğun şekilde gündeme gelmesine neden oldu. Bu tartışmaya ciddi bir şekilde katkı sunanlardan biri de Francis Bacon’dur.
Bacon bilimi, temel amacı, insanın doğa üzerine tahakküm etme isteği olarak tanımlar ve bunu mutlak anlamda yapması gerektiğine inandığı için, bu meseleye en geniş anlamda alan açacak olan maddenin yapısı ve temel yasalarına ilişkin çalışmalar yapmıştır. Çünkü bu vesileyle evrende genel geçer yasalara dair bir bilgiye sahip olabileceğimizi düşünür. Tabii ki arzu edilen daha çok olana dair bir bilgi edinme gayesi değil de olacak olana dair bize bir yol açacağı düşüncesini barındırıyordu. Bir tür daha sonraları Laplace’nin dediği gibi bilimsel olarak yeterli bilgi ve uygun yöntemle -matematiksel fiziğin yasalarıyla- geleceğe dair de bilgi sahibi olmak kaçınılmaz olacaktır fikrine alan açıyordu. Ve sanırım temel motivasyon da bu idi.
Bacon ilk olarak dönemin hâkim düşünüşünü belirleyen Aristotalesçi bilim anlayışı ile hesaplaşmakla işe koyulur. Aristotales’in tümdengelime dayanan bilim anlayışına karşın tümevarımı öne sürer. Aristotales’e yaptığı eleştiri, tümdengelimin çok fazla soyut, genelleyici ve fiziksel dünyadan kopuk olduğuna dair eleştirileridir. Çünkü Bacon’a göre bu Aristotales ve destekçileri olguları belli bir sınamaya tabii tutmadan gelişigüzel kullanmaktadır. Hâlbuki nedenselliğin izahı adına olguların ne zaman oluştuğundan ziyade ne zaman oluşamayacağı düşüncesi de önemliydi. Bacon’a göre –en önemli eleştirisi budur- Aristotalesçi mantığın bize sunacağı olanak bilinenlerin ispatıdır, buna karşın yeni bilgiler üretmekte çok zayıf durumdadır. Bu açıdan doğadaki temel yasaları bulabilmek adına yöntem olarak deneye başvurulması gerektiğine vurgu yapar. Tüm bunları “Yeni Aragon” isimli kitabında izah eder. Bacon bilimin üretilemediği karanlık çağın temel karakteristiği olarak bu bilim anlayışını görür ve çıkış olarak da bunu terk etmeyi önerir.
Bacon bilim adamının temel vazifesinin doğadaki bilimsel yasaları bulup buradan da kesin bilgiyi bize sunmak olduğunu düşünür. Bundan dolayı bir tür bilim karşısında yalıtılmış özne nosyonunu arzular. Bunun ise ancak deneyle sunulabileceğini düşünür. Zira insanın insan olmaklığından bir kısım zihinsel düğümlerin tesiri altında olduğuna dair iddialarda bulunur. Putlar adını verdiği bu düğümler dört kısımdan oluşur: tiyatro putu, kişinin tesiri altında kaldığı bir kısım ünlü kişilere vurgu yapar, kabile putları insanların çevresiyle paylaştığı bir kısım zihinsel eğilimlere vurgu yapar, pazar yeri putları, insanın atalarına dair birçok yanlış bilgiyi, tortuyu taşıması ve son olarak mağara putu ise insanın bizatihi birey olarak toplumla olan ilişkilerinde tabiatın ışığını durduran ve bozan konumuna işaret eder.
Deneyin bizi bu düğümlerden kurtararak nesnel bilgiye götüreceğini düşünen Bacon, beklenen bilimsel gelişiminde ancak bu şekilde başlayabileceğine vurgu yapar. Fakat günümüz bilim insanları Bacon’u matematiğin bilimdeki rolünü fark edemeyişini oldukça garipserler. Zira daha sonraları Galileo “Deney evrene matematiğin diliyle sorulmuş sorudur.” diyecektir.
Tüm bu sonuçlara yalıtılmış tarih dışı bir özne fikrine ulaşmak gayesiyle varan Bacon, gündeme getirdiği bu yöntem ile daha sonraları bilim düşüncesini merkezine oturtulacaktır. Her ne kadar bu hususta başarılı olmuş olsa da bilebileceklerimizi bu yöntemle sınırlandıran günümüz bilim anlayışları ve Bacon’dan daha sonra Descartes de daha da oturmuş olarak göreceğimiz tarih-dışı özne fikri ile hakikati beşeri öznenin insafına terk etme problemini doğurmuştur.