Bir Hayat Tarzı Eleştirisi Olarak: İslamcılık
Cihan Aktaş, Bir Hayat Tarzı Eleştirisi Olarak: İslamcılık, İstanbul, Kapı Yay., 2007, s. 280
Ocak 2007 yılında Kapı yayınlarından çıkan bu kitabın yayıma hazırlanması, içinde yer alan yazı ve konuşmalara nasıl ulaşacaklarını sormak için Cihan Aktaş’ı arayan okuyucuların talepleriyle yayıma hazırlanmıştır. Yazar yazılarını; çoğu 2000 yılından sonra ya bir dergide basılmak üzere ya da bir toplantıda tebliğ etmek amacıyla yazmıştır. Yazar tekrara düşmemek için bu yazıları yeniden ele alıp yazmıştır. Ancak kimi yazılarda tekrara düşülmüştür.
Yazar kitaptaki yazılarında bölümler halinde değindiği altmışlı yıllardan itibaren gelişen İslamcılık perspektifini şöyle değerlendiriyor: Dindar kesimlerde özellikle seksenli yıllarda belirginleşen kültürel canlanmanın merkezinde yer alan hayat tarzı eleştirilerinin iki boyutu vardı. Hem modernlik adına dayatılan taklide ve biçimlere dayalı bir hayat tarzını, hem de dini temsil ettiği öne sürülen, bir yanıyla taşraya, diğer yanıyla da mahalleye ait âdet ve alışkanlıkların korunmasına ilişkin kaygının, zaman içinde varoşlarda tutunma çabasından da etkilenerek oluşturduğu yaşama modelleri. Müslüman kökenli ve az gelişmiş sayılan toplumları modernleştirme adına ileri sürülen yüzeysel değiştirme girişimlerini eleştirmekle işe başlayan İslamcılık, kendinden önceki kuşakların dini anlama ve yaşama yol ve yöntemlerini de eleştirmekten geri durmamış, bu eleştiriyi zaman zaman bütünüyle bir yazılı tarih ve kültür inkârcılığına kadar vardırmıştır.
İslamcılar aslında Batı uygarlığına ve modern hayat tarzına sade, yavaş ve mütevazı bir hayat görüşü açısından haklı eleştirilerde bulundular; ama bu eleştirileri kullanışlı üsluplar ve araçlarla öne sürmekte yeteri kadar başarılı olamadılar. Bu alandaki başarısızlığın nedenini, Ümit Aktaş’a göre ‘‘estetik ihmal’’ de aramak gerekmektedir. İslamcılık, yetmişli yıllardan itibaren devrimler çağının etkisi altında bir hareket olarak tebarüz etmiş ve düzeni değiştirme amacına yoğunlaşmaya zorlayan bu etkilenme, estetiği eylemde ya da emekte, dünyayı yeniden yapma, yeniden kurma eyleminde ve bunu için ortaya konulan emekte aramaya yol açmıştır.
Diğer yüzüyle ise İslamcılık, özellikle yazılı kültür alanında başarı göstermiş olan bir dalgadır. İslamcı aydınların gündeminde olan sahicilik, içtenlik, kendi olmak, kimliğine sahip çıkmak, kimliğini yeniden tanımlamak, daha yavaş ve sade, daha mütevazı ve tabiatın dengelerini gözeten bir hayat kurmak, israftan kaçınmak, hakkaniyet ve adalet vb. okuma başlıkları, İslamcılığın yazarın bu kitapla “hayat tarzı eleştirisi” olarak tanımladığı boyutlarını belirginleştirir.
Hayat tarzı, en geniş anlamıyla kişinin karakterini, doğuştan mizacını veya tabiatını ve aynı zamanda kişinin ikinci tabiatı haline gelen davranış alışkanlıklarını gösterir. Kimi Kur’an yorumcuları ‘’din’’ in başta gelen açıklamalarından birinin ‘’davranış’’ veya ‘’hareket şekli’’ (yahut tarzı) olduğunu belirtmişlerdir. Muhammed Esed burada Hz. Ayşe’nin Hz. Muhammed hakkında konuşurken onu hayat tarzının Kur’an olduğunu vurguladığını bildiren hadisleri hatırlatıyor.
Bu açıklamalardan sonra yazıların bir kısmının ana temasını oluşturan, entelektüel kadınların nazarı ve tecrübeleri ile kadın algısı dile getiriliyor.
Özellikle altmışlı yıllarda, kendini hızlı ve önü alınamaz bir şekilde modernizm ile karşı karşıya bulan Müslümanların, “daha İslamcı, Müslümanca yaşama” için geliştirdikleri pratik ve reflekslerden bahsediyor. Gelişen teknoloji, sonu gelmeyen ve her gün bunlara bir yenisi eklenen “ide”ler karşısında kimi zaman paniğe kapılıp aşırılıklar sergilenmiş; kimi zaman korunma adı altında baskılar uygulanmış; töre, gelenek ve din üzerinden tahakkümler kurulmuş ve bir takım yanlış algılar zinciri oluşturulmuştur. Oluşturulan bu tahakkümlerden netice olarak etkilenenlerden biri de “kadın” olmuştur. Bu tahakkümler altında kalan kadın, kendi problemlerini çağın sürekli değişen yüzü karşısında savunamamış, derdini anlatamamış ya da çekinmiştir. Feminizm hareketleri bu duruma karşı gelmek isterken, ilk hatayı kendilerini savundukları hemcinsleri kadınlara karşı yapmıştır. Kadını sadece cinsiyet üzerinden,, modern, estetik ve cinsel bakış açılarıyla şekillendirmeye çalışmış, bu şekilde kadınları hak ettikleri statüye kavuşturabileceklerini sanmışlardır.
Başka bir taraftan namus kavramıyla tek taraflı olarak kadın sorumlu tutulmuştur. Eve hapsedilen, perdeler arkasına saklanan, kendini savunmaktan ve ifade etmekten geri duran ve susan kadınlar namuslu ve iffetli olarak addedilmiştir.
Özellikle ilk bölümlerden sonra Müslüman kadının statüsünün bu yıllarda yanlış bir zemine terkedildiği dile getirilmektedir. Yazarın bizzat kendi anılarından ve tanıklık ettiği bu tür olayları başından geçirmiş kişilerle sohbet edip ilk ağızdan dinlemesi, o dönemleri yaşamış biri olarak konuyu değerlendirmesi, o yıllarda kadının konumu ve yaşamı hakkında önemli sosyolojik bilgiler vermektedir.
Değerlendirmenin sonuna gelecek olursak modern hayatın dayatmış olduğu ‘sorgulamaksızın itaat’ kültürü, Müslümanları İslam’ı yaşama noktasında hayli sıkıntıya sokmuştur. Uzunca bir zaman tüm bu kuşatmalara karşı yeni bir devlet, yeni bir düzen kurma hayali kuran Müslümanlar, bir süre sonra söylemlerini değiştirmiş ve bu hayat tarzıyla birlikte ‘kendilerine uygun’ olanı seçip yaşama yolunda tercih yapmaya götürmüştür. Bu tercih, İslam’ın bazı kaideleri ve estetik disiplininden yoksun olarak ilerlemesiyle, Müslümanların daha sonra hoşnut olmayacağı neticeler doğurmuştur.
Sonuç itibariyle yazının başında da belirttiğim gibi olumsuz anlamda etkilenenlerden biri de kadın olmuştur. Bu neticeleri güncel, gerçekçi ve tutarlı bir şekilde belirleyebilmesi, toplum içindeki farklı katmanlardan kadın örnekleri verebilmesi, her şeyden önce kadını ‘kadın gözüyle’ görüp değerlendirmesi, mevcut piyasadaki ‘kadın profili’ çizmeye çalışan birçok esere göre daha elle tutulur bir eser konumuna getirmiştir. Ayrıca Cihan Aktaş’ın bu kitabındaki ve diğer yazılarının dergilerde yayımlanması ve yazdığı eserlerin ödüller alması, kendi alanında bu eseri önemli bir konuma getirmiştir.