Bir Osmanlı Düşünürünün Eklektik Perspektifine Seyahat
Yazar: Zehra Kumru
Osmanlı Devleti’nde Şeyh Edebâlî (ö. 726/1326) ve Molla Fenari (ö. 834/1431) gibi pek çok âlim kök salmıştır. Nitekim 16. yüzyılda dönemine ve kendinden sonrakilere ışık tutan diğer bir ilim deryası âlim ise Taşköprülüzâde Ahmed Efendi (ö. 968/1561) olmuştur. 1495 yılında Bursa’da doğan Taşköprülüzâde tedrisini İstanbul’da tamamlamasının ardından Koca Mustafa Paşa, Sahn-ı Semân, Edirne Üç Şerefeli gibi önemli medreselerde müderrislik yapmıştır ve hayatının belli bir kısmını ise kadılık görevini ifa ederek geçirmiştir. Taşköprülüzâde’nin câmiu‘l-ulûm kabilinden bir âlim olduğunu ifade etmek yanlış olmayacaktır. Zira kendisi kelâm, fıkıh, tefsir, ahlâk, mantık, biyografi, Arap dili ve edebiyatı, ilimler tarihi, tıp gibi muhtelif alanlarda yetkinleşmiş bir âlim ve düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır.
Taşköprülüzâde’nin dil, ahlâk ve siyaset alanlarındaki görüşlerini farklı cihetlerden ele alan Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset adlı eser, İhsan Fazlıoğlu ve İbrahim Halil Üçer’in editörlüğünde “Uluslararası Taşköprülüzâde Sempozyumu”nun bir neticesi olarak İLEM Yayınları tarafından literatüre kazandırılmıştır.
Bahsi geçen eser dil, ahlâk ve siyaset ile ilgili on bir makaleden müteşekkildir. Eserde Taşköprülüzâde’nin “dil” ile ilgili düşünceleri Şükran Fazlıoğlu, Mehmet Taha Boyalık, Ali Aslan ve Alaaddin Günay tarafından ele alınmıştır. Şükran Fazlıoğlu, Taşköprülüzâde’nin dilin varlıkla olan ilişkisini ve dil bilgisinin genel bilgi kavramı dahilindeki konumunu ile birlikte eylemle olan ilişkisini Miftâhu’s-se‘âde ve misbâhu’s-siyâde adlı eser bağlamında incelemiştir. Öte yandan M. Taha Boyalık, Taşköprülüzâde’nin Hâşiye ‘alâŞerhi’l-el-Keşşâfli’l-Cürcânî adlı eserini kaynaklar, yöntem, muhteva ve özgünlük bakımından ele alarak bahsi geçen eserin şerh ve hâşiye geleneğindeki konumuna dikkat çekmiştir. Ali Aslan ise, Taşköprülüzâde’nin Arap dilbilimine ilişkin görüşlerini onun eserlerinden hareketle belli bir taksime tabi tutarak incelemiş ve daha sonra Taşköprülüzâde’nin Müftetihuilmi’l-i‘rab ismiyle müsemma muhtasar risalesini göz önünde bulundurarak düşünürün nahiv ile ilgili fikirlerini okuyucunun istifadesine sunmuştur. Alaaddin Günay, Arap dilbilimi alanında, Seyyid Şerif Cürcânî (ö. 816/1413) ve Sa‘deddin Teftezânî (ö. 792/1390) arasında vuku bulan tartışma ile ilgili Taşköprülüzâde’nin düşüncesini izah etmiştir.
Eserde Taşköprülüzâde’nin ahlâka dair fikirleri Asiye Aykıt ve Müstakim Arıcı tarafından ele alınmıştır. Aykıt, Adûduddîn el-Îcî’ye (ö. 756/1355) ait olan Ahlâk-ı Adudiyye adlı eser üzerine Taşköprülüzâde ve Müneccimbaşı Ahmed Dede’nin (ö. 1113/1702) yaptıkları şerh çalışmalarını onların ahlâki tekâmül anlayışları çerçevesinde ele alıp mukayese etmiştir. Müstakim Arıcı ise Aristoteles’ten İbn Miskeveyh’e (ö. 421/1030) kadar erdemler teorisini açıklamakla birlikte Taşköprülüzâde’nin erdemler ile ilgili düşünceleri detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Bunlara ilaveten Arıcı, erdemlerin kavramsallaştırılması ve tanımlanmasını, Aristotelesçi-Galenci erdemler ahlâkı kaynakları göz önüne alarak açıklamıştır.
Eserde Taşköprülüzâde’nin siyasete dair görüşleri ise Mustakim Arıcı, Özkan Öztürk, Ahmet Tahir Nur, Mahmet Gel ve İsmail Taşpınar tarafından kaleme alınmıştır. Arıcı, Taşköprülüzâde’nin siyaset tanımını, onun eserleri kapsamında detaylı bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. Özkan Öztürk, siyaset düşüncesinin ve siyasetin temsiline yönelik bağlamların inşa edilme yollarını ve tasavvufî yorum merkezli bir yapıda geçerli siyâsi ilişkilerin düzenlenmesinin hangi etkenlerle mümkün olabileceğini Taşköprülüzâde’nin Risâle fî beyâni esrâri’l-hilâfeti’l insaniyye adlı eserini de baz alarak açıklamıştır. Ahmet Tahir Nur, amelî hikmet, tasavvuf ve siyâset-i şer‘iyye literatüründe değerlendirilebilen siyaset tasvirlerinde Taşköprülüzâde’nin siyaset ile şeriat, hikmet ve adalet kavramları arasında kurduğu ilişkiler hakkında şümullü bir bilgi vermiş, bunun yanı sıra Taşköprülüzâde’nin siyaset düşüncesinde kendini gösteren Gazzâlî (ö. 505/1111) etkisinden bahsetmiştir. Mehmet Gel ise Da‘vâ-yı Âsiyâb (Değirmen Vak‘ası)’ına karşın Taşköprülüzâde’nin düşünce ve görüşlerini detaylı bir şekilde inceledikten sonra Taşköprülüzâde’nin davaya dair görüşlerini siyaset-ulemâ çerçevesi kapsamında incelenmiştir. İsmail Taşpınar ise Taşköprülüzâde’yi “Yahudilere Reddiye Risalesi/ Risâletü’r-Reddi ale’l-Yehûd” adlı reddiyeyi yazmaya iten sebepleri tespit etmekle birlikte Taşköprülüzâde’nin Yahudilere karşı kaleme aldığı reddiyesinin muhtevasını incelemiştir. Ayrıca Taşköprülüzâde’ye atfedilen risalenin Osmanlı’da yazılmış olan reddiye literatüründeki konumu açıklanmıştır.
Nihai kertede tefsir, tasavvuf, kelâm, belâgat, fıkıh, ahlâk vb. gibi muhtelif ilimleri haiz ve çağının önemli simalarından biri olarak karşımıza çıkan Taşköprülüzâde’nin eserleri ve düşünceleri kapsamlı bir şekilde incelenmiştir. Taşköprülüzâde gibi bir âlimin zihin dünyasının, alanında yetkinleşmiş kıymetli yazarlar tarafından incelenip araştırmaya tabi tutulması eseri değerli kılan ve üzerinde tefekkür etmeye iten önemli hususlardan biridir.
Taşköprülüzâde’de Dil, Ahlâk ve Siyaset adlı bu kıymetli çalışma ilahiyat, felsefe ve tarih araştırmacıları için önemli bir kaynak mesabesindedir. Ayrıca Osmanlı’daki ilmî çalışmalar ve âlimler hususunda derinleşmek isteyen ve buna ilişkin konuları merak eden her okuyucu için nadide bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Geçmiş ile şu an yaşadığımız hayat arasındaki köprüyü kurarak geleceğe umut olabilmek için hiç şüphesiz geleneğimizi bilmemiz elzemdir. Bu amaçla yapılan çalışmaların varlığının ve daimîliğinin sürdürülmesi temennisi ile…