Buhranlarımız ve Son Eserleri

Osmanlı Devleti’nin var olma mücadelesi verdiği yıllarda bu mücadelenin bilfiil içinde bulunmuş bir fikir ve devlet adamı olan Said Halim Paşa’nın çeşitli yıllarda (1911-1921) bazılarını Fransızca olarak- kaleme aldığı yazılarının ve onun hatıratından da bir bölüm ihtiva eden bu eser M. Ertuğrul Düzdağ tarafından bir araya getirilip yayına hazırlanmıştır. Yazılar günümüz okurlarının kolay anlayabilmesi için sadeleştirilmiş ve Buhranlarımız ve Son Eserleri adıyla günümüz Türkçesine kazandırılmıştır.[1]

Avrupai tedrisattan geçmiş ve köklü bir devlet geleneğine sahip aileden gelen Said Halim Paşa aynı zamanda köklerine de sıkı sıkıya bağlı bir Osmanlıdır. Uzun yıllar devlet bünyesinde çeşitli görevlerde bulunan ve hayli fırtınalı bir siyasi yaşam süren Paşa dönemin sosyo-politik şartları gereği sürgünler yemiştir. Sadrazam olarak zirveyi gördüğü siyasi kariyerinden istifalar da eksik olmamıştır. Bu tecrübeler ile devlet mekanizmasının birçok yerinde görev alan Paşa, devletin içinde bulunduğu vahim durumu bizzat tecrübe etmiştir ve bu sayededir ki sorunların çözümü için ortaya koyduğu fikirlerin altyapısı sosyolojik olarak tutarlı olabilmiştir. Nitekim kendisini çağdaşı diğer birçok Osmanlı Aydın’ından ayıran en temel fark da budur: Tecrübe. Ünlü fikir ve kültür adamı İbnü’l Emin de kendisinin bu özelliğine dikkat çekmiş ve ondan tanıdığı devlet ricali arasında en yetkin kişi olarak bahsetmiştir.[2] Onun Batı ve İslam’a olan vukufu eserlerinde de bariz bir şekilde görülmektedir. Batı’nın sorunlarını aktarırken sorunun derununa olan hâkimiyetini gösterir nitelikte örnekler vermesi ve İslam’ın sorunlarına değinirken direkt kaynak eserlerden de yararlanmak suretiyle ortaya koyduğu çözümler onun entelektüel seviyesini ortaya koymaktadır. Kaldı ki Paşa’nın Batı dilleri ve düşüncesindeki yetkinliği bazı yazlarını Fransızca olarak kaleme almasını ve okuyucu yelpazesini geniş tutmasının yanında bu yazıların Avrupa’da da okuyucu bulmasını sağlamıştır.

Yazılar kaleme alındıkları dönemde hususi olarak basılmanın dışında genelde devrin önde gelen İslamcı dergilerinden olan Sebilürreşad’ta (Sırat-ı Müskatim) yayınlanmıştır. Böylelikle kendisinin fikirleri geniş bir dağıtım ağı ve okuyucu kitlesi olan bu dergi ile daha kolay yayılma imkânı bulmuştur.

Said Halim Paşa mezkûr yazıları farklı başlıklar altında (Taklitçiliğimiz, Fikir Buhranlarımız, İslam Dünyası Nedene Geri Kaldı?…) kaleme alsa da tüm bu yazıların özünde bir soruya cevap aramıştır: İslam ümmeti nasıl kurtulur? Ancak bu soruyu ‘Osmanlı nasıl kurtulur?’ şeklinde sormak da onun Osmanlı küberasından olması ve dolayısıyla sorunlara bu pencereden bakıp cevap aramasından ötürü çok da yanlış olmayacaktır. Kitap zikrettiğimiz soru çerçevesinde gelişen deneme türündeki yazıların bir araya getirilmesinde meydana gelmiştir. Her ne kadar deneme diye adlandırsak da içerdiği sosyolojik ve felsefi görüşler kitabı bir denemeler bütünü olmaktan çok daha öteye taşımaktadır.

Paşa’nın eserlerinde bir sorunun yanında bir iddia da vardır. Bu iddia yaşadığı dönemdeki sorunların kaynağı olarak gördüğü yanlış batılılaşmadır. Bugün dahi entelektüellerimizin bir fikir uzlaşısında bulunamadığı bu konuya 19. yy başlarında cevap vermesi ve öne sürdüğü deliller ile bu fikrini sağlam bir zemine oturtması Said Halim Paşa ve eserlerinin önemini anlamamız açısından pek mühimdir.

Paşa’nın etraflıca ele aldığı yanlış batılılaşma düşüncesine katılmakla beraber Batılı güçlerin bir Hıristiyanlık şuuruyla hareket ederek İslam toplumlarını ele geçirdikleri tezini eksik ve hatalı bulmaktayız. Milliyetçiliğin hızla yükseldiği bir dönemde dinin politik planların şekillenmesine ne derece tesir edebileceği ortada iken kendisinin böyle bir söylem geliştirmesi İslam Ümmet’ini ortak bir düşman karşısında birleştirme amacı güttüğü söylenebilir.

Yanlış Batılılaşma ile ilgili ortaya koyduğu bu fikirlerin yanında Paşa’nın bir diğer önemli iddiası da Ümmetin kurtuluşunun İslam ile olacağı düşüncesidir. Osmanlı Entelektüellerinin aklına yerleşen “İslam terakkiye mani midir?” sorusunu oryantalistlerin empoze ettiğini savunan Paşa, dönemin aydınlarına da ciddi eleştiriler yöneltmektedir. İçinde bulundukları toplumun yaşadığı sosyal bunalımı Batı’ya has ilaçlarla tedavi etmekle suçladığı bu insanları kendi toplumlarını yeteri kadar tanımamakla eleştirmektedir. Batı’da ortaya çıkan ve Batı’yı ileriye taşıdığı düşünülen fikriyat ve nizamâtın herhangi bir -İslami- filtre uygulanmaksızın alınmasının devleti ve milleti bir çıkmaza sürüklediğini düşünen Paşa, terakki için Batı’nın vazgeçilmez olduğunu kabul etmekle beraber alınacak şeylerde seçici olunmasının gerekliliğini vurgulamaktadır.

Kitap Paşa’nın eserlerini bir arada göstermesiyle kendisinin fikri yapısına nüfuzumuzu da kolaylaştırmakta ve düşüncelerindeki tutarlılığı görebilmemizi sağlamaktadır. Yapılan -bazı yerlerde aşırıya kaçıldığını düşündüğümüz- sadeleştirme ve –kitaba nüfuzumuzu kolaylaştırması amacıyla- eklenen dipnotlar ile okuyucuya dönemin sosyal ve siyasi yapısıyla ilgili doyurucu bilgiler sunan kitap, kendisinin edebi meziyetleri sayesinde gayet anlaşılır bir durumdadır. Paşa’nın yazdıklarının (o) günün sorunlarına çözüm arar nitelikte olması onu sistematik bir çalışma yapmaktan alıkoymuş ve yazılarının konularını muhalifi olduğu düşünceler üzerinden şekillendirmeye itmiştir. Ancak eserlerinde cevap aradığı mezkûr soru dikkate alındığında eserleri arasındaki bağlantıyı sağlamak çok zor olmayacaktır. Her ne kadar Paşa, günün sorunlarına çözüm arayan yazılar kaleme almıştır desek de onun fikirlerinin çoğu bugün bile hala geçerliliğini yitirmemiş ve üzerinde düşünüldüğünde bize çok şey katacak niteliktedir.

Bunların yanında Paşa’nın İslamcı bir mütefekkir ve devlet adamı oluşu siyasi eylemlerini bu yönde şekillendirmiş ve didaktik ögeler barındıran bu eserleriyle de mücadelesini çok katmanlı bir şekilde sürdürmeye çalışmıştır. Bu durum ayrıca yüksek rütbeli bir devlet görevlisinin devletin içinde bulunduğu zor şartlara ne şekilde reaksiyon gösterdiğini belirtmesi bakımından da kayda değerdir.

Değerlendirmenin başında da belirttiğimiz üzere bu kitaptaki metinler, yazıldıkları dönemde İslamcılık düşüncesinin geliştirilmesinde çok büyük katkılar yapmış (hala yapmakta) ve İslamcı kesimin fikriyatında mühim tesirler bırakmıştır. Bu nedenle bu kitap bugün yapılan İslamcılık araştırmalarında dönemin fikri atmosferini bu denli etkileyen Said Halim Paşa’nın düşünce dünyasını aktarması bakımından araştırmacılar ve döneme ilgi duyan herkes için büyük bir öneme haiz başvuru kaynağıdır.

[1] Said Halim Paşa, Buhranlarımız ve Son Eserleri,(Haz: M. Ertuğrul Düzdağ) İz Yayıncılık, İstanbul 1994

[2] İnal, İbnülemin Mahmut Kemal, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar, c 3, İş bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2013

Leave a Comment