Dilbilimde Tartışmalı Bazı Meseleler

Yazar: Oğuz Demir

Dilbilimciler, dil fenomenini nesnel yargılarla açıklama iddiasındadır. İnsan idrakinin bir formu olan dilin doğasını açıklamak; dili deneyci, gözlemci ve betimleyici bir tarzda incelemek “dilbilim” olarak adlandırılır. Eski çağlarda Hindistan’da, Antik Yunan’da, İslam medeniyetinde ve adını zikretmediğimiz diğer coğrafyalarda dil ile ilgili sayısız çalışmalar yapılmış olsa da dilbilimin 19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk çeyreği arasında yaşamış olan İsviçreli Ferdinand de Saussure’un öğrencileri tarafından tutulan ders notlarının incelenmesi sonucu modern bir bilim disiplini haline geldiği kabul edilmektedir. Ferdinand de Saussure, dilde yapısalcılığı savunmak suretiyle dili artzamanlı filolojik çalışmaların tekelinden kurtarıp eşzamanlı bir üslupla, dili kendi içerisinde inceleme yolunu açmıştır. Ayrıca göstergebilim-dilbilim bağıntısı kurarak dilin doğasını açıklamayı hedeflemiştir. Dilbilim günümüzde ise felsefe, psikoloji, yapay zekâ, sinirbilim, antropoloji gibi alanlarla dirsek temasında olması itibarıyla bilişsel bir bilim olarak kabul edilmektedir. Dilbilimcilere göre doğal diller arasında üstünlük gözetilmez. Her dil aynı oranda karmaşıktır.

Modern dilbilim çalışmalarının duayen ismi Noam Chomsky’ye göre, dile yatkın olan tek canlı insandır. Bunu dil yetisi olarak adlandırır. Ona göre dilin ortaya çıkışının temel sebebi ise iletişim değil, kişinin kendisini ifade etme gerekliliğidir. Diğer bir deyişle, dil ile iletişimi eşdeğer görmemektedir. İletişim ancak dilin bir alt dalı olabilir. Burada dil ile kast edilen herhangi bir insanın doğduğu yörede öğrenip konuştuğu dil değildir. Dil Chomsky nazarında psikolojik, biyolojik ve matematiksel bir olgudur. Chomsky’nin evrensel dilbilgisi kuramında dilin özyinelemeli olması en güçlü argümanlarından biri olarak hâlâ geçerliliğini korumaktadır. Özyinelemeyi; dilbilgisel bağlamda, sözdiziminde bir bileşenin aynı türden başka bir bileşenin içine yerleştirilebilmesiyle sonsuz sayıda öge içeren birleşik veya sıralı cümle türetilmesi şeklinde tarif edilebiliriz. Bu konuda Chomsky’ye en güçlü itiraz Daniel Everett isimli diğer bir dilbilimciden gelmiştir. Bir Amazon kabilesi dili olan Piraha dilini uzun yıllar aralarında yaşayarak inceleyip, dillerinde özyinelemenin olmadığını akademik çalışmalarla öne sürmüştür. Chomsky ise akademik olarak olmasa da medya aracılığıyla Everett’in ileri sürdüğü itirazı kabul etmemiştir. Ayrıca Chomsky defalarca revize ettiği evrensel dilbilgisi teorilerinde gramer odaklı bir üslup benimseyerek dilin kökeni araştırmalarını gereksiz görmüştür. Ancak tüm dilleri ortak kurallar çerçevesinde tek tipleştirme çabalarının, dillerin kökeni araştırmalarını sekteye uğrattığını ileri sürmenin ne denli doğru olduğu ayrıca tartışma konusu edilebilir.

Tüm bu ampirik ve objektif yaklaşımların yanı sıra modern dönemde dil ile ilgili farklı yaklaşımlar da yok değildir. Bu netameli meseleler; dil-dünya-düşünce ilişkisi ve dilin kökeni gibi meselelerdir. Kültürün, vücut hareketlerinin ve coğrafyanın kişinin dünya görüşünü ve dil anlayışını büyük ölçüde etkilediği Sapir-Whorf hipotezi ile antropolojik bağlamda gündeme gelmiştir. Asırlardır süregelen dil çalışmalarında dilin kökeni sorusu ise daha geniş bir boyutta gündemde kalmaya devam etmiştir. Dipsiz bir kuyuda dolaşmaktan pek de farkı olmayan bu mesele ile ilgili -dilin yalan söyleme ihtiyacından dolayı ortaya çıktığı gibi- birçok sansasyonel varsayım mevcuttur. Ancak natüralist ve mantıkçı pozitivist bakış açıları bu tarz çalışmaların gelişmesini engellemiştir.

Dinler açısından bakıldığında İbrahimi dinler nazarında dilin Hz. Adem’e bahşedildikten sonra bir şekilde onun aracılığıyla neşet ettiği konusunda ortak görüşler bulunmaktadır.

İslam geleneğinde ise dilin kökeni ile ilgili tevkifi, ıstılahi, mezc edici ve tevakkufi olarak isimlendirilen yaklaşımlar vardır. Tevkifi görüş, dilin vahiy yoluyla öğretilmesi suretiyle ortaya çıkmasıdır. Istılahi görüş ise dilin insanlar arasında uzlaşma yoluyla ortaya çıkmasıdır. Mezc edici görüş, dilin vahiy yoluyla Hz. Adem’e öğretildiğini; daha sonra beşeriyetin, dili aralarında uzlaşarak geliştirdiği şeklinde karma bir açıklama getirir. Tevakkufi görüş ise bu konuda kesin bir tavır takınmamaktadır. Ek olarak 14. yüzyılda yaşamış önde gelen mütekellimlerden Adududdin el-Îcî’nin disiplin haline getirdiği vaz’ ilmi literatüründe de dilin kaynağı konusu, esas mesele olarak ele alınmamıştır. Daha çok lafız-mana delaleti, özel isim veya cins isim olma durumlarına değinilmiştir. Bu açıdan bakıldığında vaz’ ilmi, dilin dil olması bakımından incelendiği hem felsefi hem de yapısalcı bir yaklaşıma sahip görünmektedir.

Modern dönemde dil çalışmaları teolojik açıklamaları önemsememektedir. Biyolojik açıdan sesletimin nasıl oluştuğuna dair bulgular vardır. İnsanın iki ayak üzerinde durabilme pozisyonuna gelmesi sonucunda gırtlak yapısının da zaman içerisinde alçalmasıyla -yiyecek yutma esnasında boğulma tehlikesi olmasına karşın- iletişim kurabilmek uğruna ses çıkararak konuşmayı başardığı şeklinde açıklamalar bulunmaktadır. Dilin dinamik bir mekanizma olduğu göz önünde bulundurulduğunda, zaman içerisinde değişikliklere maruz kalması kaçınılmazdır. Yaklaşık beş bin yıllık yazı tarihinde dilin kökeni tartışmaları dilciler, filozoflar, tarihçiler, din adamları ve mütekellimler arasında geniş bir biçimde ele alınmıştır. Sözün ise yazıyı öncelediği genel kanı olarak önümüzde duruyor. Dilin kökenini keşfetmeye çalışmak, tarihin dehlizlerinde gezintiye çıkmaktan çok da farklı değil gibi görünüyor. Güncel bulgular çerçevesinde dünya üzerinde yedi bin civarında konuşulan doğal dil olduğu varsayılıyor. Ancak bu dilleri eşzamanlı olarak teste tâbi tutmak ve tümüyle ilgili evrensel kurallar belirlemek, dilbilim kuramcıları için hâlâ kat edilmesi gereken uzun mesafeler olduğunu göstermektedir.

Kaynakça

Altınörs, A. Dil Felsefesi Tartışmaları Platon’dan Chomsky’ye. İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2015.

Deutscher, G. Dilin Aynasından. Çev. Cemal Yardımcı. İstanbul: Metis Yayınları, 2015.

Fazlıoğlu, Ş. Dil Bilimlerinin Sınıflandırılması. İstanbul: Kitabevi, 2012.

Güler, İsmail (ed.).  İslam Medeniyetinde Dil İlimleri: Tarih ve Problemler. İstanbul: İSAM, 2015.

Kıran, Z., Eziler Kıran, A. Dilbilime Giriş. Ankara: Seçkin Yayıncılık, 2018.

Küçükkalay, H. Kur’an Dili Arapça. Manevi Değerleri Koruma ve İlim Yayma Cemiyeti, 1969.

Leave a Comment