Fizikle Metafizik Arasında Mezhepler
İLEM İslam İlimleri Çalışma Grubu, 9 Aralık 2017, Cumartesi günü İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Tekin’i misafir etti. Tekin 2017 yılında Eskiyeni yayınlarından çıkan, kendisinin de editörlüğünü yaptığı “Gerilim ve Çatışma Arasında Mezhep” isimli kitapta yer alan ve “Fizikle Metafizik Arasında Mezhepler; Sosyolojik Bir Yaklaşım” başlığını taşıyan makalesinin sunumunu gerçekleştirdi.
Tekin, uzunca bir zamandır İslam ve Sosyoloji, İslam’ın bünyesinde yer alan fıkıh, sünnet, kelam ile ilgili yeni bir okuma yapmak, aktüel veya tarihsel birtakım problemlere değinmek amacıyla çalışmalar gerçekleştirmektedir. Daha öncesinde “Hikmet Sosyolojisi”, “Sünnet Sosyolojisi”, “Fıkıh Sosyolojisi” gibi başka çalışmalara da imza atmıştır. Bu bağlamda “Gerilim ve Çatışma Arasında Mezhep” çalışması öncesi olan bir geleneğin devamı niteliği taşımaktadır. Kitabın ikincisi de yayına hazırlanmaktadır.
Tekin, kitap içerisinde yer alan makalesini yazmasındaki temel amacını; geçmiş dönemlerde Batı’da olumsuz anlamda toplumu ciddi şekilde etkilemiş olan mezhep çatışmalarının gelinen noktada travmatik boyutlara ulaşması ve Ortadoğu başta olmak üzere günümüz İslam toplumlarında ciddi anlamda mezhep çatışmalarının ve kargaşasının yaşanıyor olmasıyla alakalı olduğunu ifade etmiştir.
“Mezhep çatışmalarını ortaya çıkartan sebepler nedir” diye sorduğumuzda, çok farklı cevaplar olmakla birlikte Tekin’e göre bunların başında mezhebe bakış ve mezhebin nasıl algılandığı ile ilgili birtakım problemler gelmektedir. Bu bağlamda Tekin sunumunda ilk olarak mezhep olgusunun nasıl algılandığının üzerinde durmuş, sonrasında ise nasıl algılanması gerektiğine ilişkin öneriler getirmiştir.
Tekin, makalesinde öne sürdüğü temel tezi; “mezhepler hem tarihsel hem de sosyolojik nitelikler taşıyan yapı ve kurumlardır” şeklinde ifade etmiştir. Ona göre, dini yorum farklılıkları mezheplerin oluşumunda bir yer işgal etmekle birlikte, süreç içerisinde sosyal, siyasi, ekonomik ve kültürel yapılarda mezheplerin ortaya çıkmasında ve şekillenmesinde etkili olmuşlardır. Mezhepleri ortaya çıkartan ve şekillendiren bu yapılar dikkate alınmadan gerçekleştirilen çalışmalar eksik olacaktır. Tekin mezheplerin ortaya çıkmasıyla ilgili görüşünü kartopu metaforuyla şu şekilde ifade etmiştir: bir kartopu yapıp, o kartopunu yüksek bir dağın zirvesinde aşağı yuvarladığınızda, o kartopu aşağıya ulaşana kadar ilk halinden çok daha büyük bir kütle haline gelir. Kartopunun ilk hali din, son hali ise siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik bir takım unsurları barındıran mezheplerdir. Son halinin din olarak insanlara sunmak, onlara çok ağır yük yüklemek olacağının farkında olarak meselelere yaklaşmak gerekmektedir. Burada o tarihsel unsurların kötü oldukları anlamı çıkartılmamalıdır. Yapılmak istenen sürekli bir tetkik halinde olmak ve öze dair şeyleri kaybetmemek gerektiğine yapılan vurgudur.
Tekin, dini tartışmaların siyaset ile birlikte yürüdüğünü Emeviler döneminde ortaya çıkan kader tartışması ve Mutezile üzerinden açıklamıştır. Tekin’e göre Emeviler’in kader tartışmasını gündeme getirmelerinin altında, dini nedenlerden çok, yükselen toplumsal itirazlara karşı meşruiyet sağlamak ve gerçekleşen olayları Allah’ın bir takdiri olarak insanlara kabul ettirmek amacı yatmaktadır. Bunun yanı sıra kadercilik anlayışı Mutezile mezhebinin de ortaya çıkmasına zemin hazırlayan nedenler arasında yer almaktadır. Mutezilenin kader tartışması başta olmak üzere durduğu yer önemlidir. Öyle ki Mutezile kader anlayışına bir itirazı temsil etmektedir. Mutezile’nin en tipik özelliği insanın fiillerinin yaratıcısı ve sorumlusu olduğu düşüncesidir. Mutezile’yi ortaya çıkartan bir başka önemli neden ise Müslümanların sınırlarını genişletmesi, yeni kültür ve toplulukla karşılaşmaları ve onlara karşı İslam’ı savunma içgüdüsüdür. Dikkat edildiğinde Mutezile’nin en tipik karakteristik özelliklerinde bile siyasi ortam çok etkilidir. Elbette dini tartışmalar olmuştur ancak siyasette etkili bir mekanizmadır. Mutezile’yi ortaya çıkaran bir diğer neden ise “mürtekib-i kebirenin durumu” gibi İslam dünyasının kendi içinde yaşadığı siyasal ve sosyal olaylardır. Mutezile başta özgürlükçü bir yapıdayken, sonrasında siyasi etkiyle “mihne” olayı ile birlikte tahakkümcü bir yapıya bürünmesi üzerinden de siyasetin ve sosyal ortamın etkisini görebiliyoruz. Tüm bunlar mezheplerin ortaya çıkış ve gelişim süreçlerinin tarihsel süreç içinde siyasal ve sosyal olaylarla birlikte değerlendirilmesinin gerektiğini anlatmaktadır.
Tekin’e göre mezhep; tarihsel süreçte siyasi, sosyal, kültürel olaylar ve düşüncelerle etkileşimler ile kendi içerisinde tutarlı ve sistematik tezler, görüşler ve yorumlara sahip olan ve bu boyutuyla ana dini yapının içerisinde itikadi ve ameli açıdan farklı yorumlar getirmiş dini sosyal kategorilerdir. Bu tanımda şu nitelikler öne çıkmaktadır:
- Mezhepler tarihsel süreçte kültürel, sosyal, ekonomik olaylarla etkileşim içinde oluşmaktadırlar. Görüşlerinin oluşmasında bunlar etkilidir.
- Ana dini yapıdan görüşler ve yorumlar olarak farklılaşmışlardır ama kopmamışlardır.
- Kendi içlerinde sistematik olarak tutarlı ve bütüncül görüşlere sahiptirler.
- Mezheplerin dini-sosyal kategoridirler.
Tekin, bu bağlamda makalesinin başlığında kullandığı fizik ve metafizik kavramlarını şu şekilde açıklamaktadır; mezhep tamamen sosyal koşulların oluşturduğu bir yapı olarak görülemez, mezheplerin ortaya çıkmasında metafizik olgularda etkilidir. Ancak mezhepler sadece metafizik nedenlerle de oluşmamıştır. Siyasi, sosyal, kültüre ve ekonomik nedenlerde etkili olmuştur. Bu yönüyle de fiziksel nedenler etkilidir. Özetle mezhepler metafizik tartışmalardan ortaya çıkmalarıyla metafizik, siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel nedenlerin etkili olmasıyla da fizik alem ile ilgilidir. Bu ikisi arasında gerilimleri yaşanmaktadır. Mezhepleri ortaya çıkmasında etkili olan faktörleri örnekler üzerinden açıklayan Tekin, mezheplerin nasıl algılanması gerektiğine dair önerilerde bulunarak sunumu sonlandırmıştır. Öneriler:
- Birincisi mezhepler din değildir. Kişiler bir mezhebe tabi olabilirler ama kesinlikle ait olunan mezhep kişinin kimliğini oluşturan en aslı unsurunu oluşturan bir parça olmamalıdır. Bunların birer yorum olduğunu bilmek gerekir.
- Devlet-toplum, devlet-birey ilişkilerinin belli bir yere oturtulması gereklidir. Hükümet edenlerin hiçbir şekilde belirli bir mezhebi temel doktrin haline getirmemesi gerekir. Tersi durumda toplum içinde ciddi problemler meydana gelir.
- Benim mezhebin en doğru diğerleri tamamen yanlış şekilde bir algılama doğru değildir. Ötekileştirmemek, dışlamamak gerekir. Evet herkes kendi mezhebinin doğru olarak kabul edebilir ama diğerlerini yanlış kabul edemez. İnsanlar tartışabilmeli. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi temel alınmalıdır.
- İlim adamalarının sözlerinin maliyetine dikkat ederek konuşmaları gerekmektedir.
- Tekfircilik anlayışından uzak durulmalıdır. Hiç kimse bir başkasının kafir ilan etme hakkına sahip değildir.
Bu öneriler ile Tekin sunumunu nihayete erdirmiştir.