Geçmiş ile Yarın Arasında Yaşamak
Geçmiş ile Yarın Arasında Yaşamak, Necdet Subaşı, 28 Kasım 2015 Cumartesi, 15.30
İLEM Eğitim Programı, kademe seminerlerine devam eden öğrencilere akademik içerikli seminerler ile varlığa, var oluşa, benliğe ve dünyaya dair farklı bakış geliştirmenin yanı sıra gönüllerine sirayet edecek sohbet dizisini de bu sene itibari ile programa dahil etti. Bu dizinin ilk sohbetini Bilal Kemikli Hoca ‘Dervişin Vakit Tasavvuruna Dair’ başlıklı konuşması ile gerçekleştirdi. İkinci sohbeti ise ‘Geçmiş ile Yarın Arasında Yaşamak’ adlı başlıkla Dr. Necdet Subaşı’ı gerçekleştirdi. Kur’an-ı Kerim tilaveti ile başlayan program, Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü adlı şiirinin arkadaşımız tarafından seslendirmesi ile devam etti. Bu girizgahlardan sonra gönül sohbeti başladı.
‘Gönül sohbeti insanın içini aktardığı kalbi bir sohbet olduğundan riyadan uzak kalınması gereken zorlu bir hasbihaldir’ diyerek söze sıcak bir başlangıç yapıldı. Subaşı, başlığa dair bir mülahaza sunacak olursak geçmişin mukabili olarak gelecek kavramı tercih edilebilirdi; ancak gelecek yerine yarın kavramı tercih edilmiştir ki geleceğe dair çok dar bir tasavvur çizilerek, modern dönem gençliğinin düçar olduğu tulu emel hastalığına bir çözüm olarak düşünülmüştür. Bir iki kuşak öncesinin hastalığı ise geçmişte yaşamak ve geçmişteki yaşantı ile bugünü inşa çabasında olmaktır. ‘Nerde eski ramazanlar, nerde o eski bayramlar’ kabilinden cümleler güzelliğe ve huzura dair ne varsa bunun hepsini geçmişe hapseder ve bugün ile yarın için karanlık bir rota belirler. Yahya Kemal ‘Bin atlı akınlarda çocuklar kadar şendik.’ Dizesi ile geçmiş kuşağın mutluluğu yaşanmışlıklara hasrettiğini görürüz. Halbuki geçmiş ile ilişki ve geleceğe dair tasavvur kararında bırakılmalıdır dedi.
Geçmiş ile yarın arasında nasıl bir arasatta yaşanıldığına dair Necdet Hoca kendi hayat hikayesinden örnekler vererek konuşmasını sürdürdü. Her ne kadar aynı topraklar, coğrafi şartlar ve kültürel değerler paylaşılmış olsa da her bireyin tecrübesi kendi şahsına münhasırdır. Kendine ait olan hikayeleri kelimeler ile dondurarak yarına dair yeni terkipler oluşturmak gündemi ile çocukluğunda ideolojik bir alt yapıya hizmet etmek üzere kurulmuş olan köy enstitüsündeki eğitim hayatından, oradaki ilkokul öğretmeninin köy halkını dönüştürücü pozisyonundan bahsetti. Çocuklarının dini yaşamına dair kaygı duyan baba, ailesiyle birlikte bu anlamda daha nezih bir çevreye sahip olabilmek adına Konya’ya giderler. Köylü imajı ve doğup büyüdüğü Artvin’in şartlarındaki dindarlıkları ile Konya’da yüzleştiği dindarlık ve şehirlilik arasındaki bocalamalara dair anekdotlar, dönemin zihin dünyasına ışık tutar mahiyetteydi. Yükseköğrenim tedrisatı için gitmiş olduğu Erzurum’daki öğrencilik yıllarından, görev icabı gittiği Balıkesir ve Konya’ya dair mülahazalarından hatırında kalanları aktarması, gelenek içinde öğrenilmiş bir takım kalıp yargıların, insan hayatında değişik bir forma bürünmesi veya tamamen kökten kesilip yerine yenisinin eklenmesinin çaba gerektiren zorlu bir süreç olduğunu ifade etti. Nitekim kırsaldan kente çeşitli vesileler ile göç etmiş insanlar bu durumun sancısı ile mücadele etmişlerdir dedi.