Güneydoğu Anadolu’da Kırsal Toplumsal Yapıda Değişim
İstanbul Üniversitesi Sosyoloji bölümünde gerçekleştirdiği doktora çalışmasını İLEM’de sunan Serdar Nerse, birçok yönden oldukça güncel ve kritik bir konu üzerinde çalışmış görünmektedir. Türkiye’nin kırsal alan ve tarım politikaları yıllardır eleştirilmekte, bu politikaların doğruluğu sürekli sorgulanmakta ve yanlışlığı üzerine hiç değilse zımni bir ittifak olduğu dikkatlerden kaçmamaktadır. Kırsalın tasfiyesi, tarım politikalarının tarımı teşvik etmekteki yetersizliği, tarımla beraber hayvancılığın göz önündeki tablosu gibi hususlar tarım ve hayvancılık bakımından çok önemli olan Güneydoğu Anadolu Bölgesi üzerine çalışmayı gerekli kılmaktadır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kırsal ve toplumsal yapısında meydana gelen değişimi incelemeye çalışan Nerse bu amaçla önemli bir saha araştırması yürütmüştür. Çalışma sahası olarak DİKA bölgesini seçmiştir. Mardin, Siirt, Batman ve Şırnak illerinden oluşan bu alt bölgedeki kırsal ve toplumsal yaşamdaki değişimi kırsal kalkınma ve tarım politikaları ekseninde ele almıştır. Çalışmayı zaman dilimi olarak 1999-2014 yılları arası ile sınırlandırmış ve bu dönemde meydana gelen değişimi tespit etmeye çalışmıştır. Nerse bu saha çalışmasından elde edilen verilerle birlikte bölgede tasfiyeye dayanan tek yönlü bir değişimin olmadığını, daha ziyade canlanmaya dayalı bir değişimin olduğunu göstermek istemiş ve bu iddiaya dayalı hipotezlerini bu çalışmayla desteklemiştir.
Çalışma alanı olarak 4 il ve buradaki 19 köy belirlenmiştir. Bu köyler belirlenirken de 7 değişken kullanılmıştır. Nerse, nitel çalışma yöntemlerinden gömülü kuram deseni tercih ettikleri için bu yedi değişkenin baştan belirlenmesi gerektiğini ifade etmiştir. Bu yedi değişken ise: köy tipi, tarım yapma yöntemi, toprak mülkiyeti, kırsal üretim aktiviteleri, gelir, yaş ve cinsiyettir. Tespit edilen 19 köyde 66 katılımcı ile görüşülmüştür. Köylerin konumuna, üretim biçimlerine, ulaşım, toprak mülkiyeti, sosyal yapılanması, iktisadi yapıları gibi değişkenlerine bakılmıştır. Merkeze hem yakın hem de uzak köylerde görüşmeler yapılmıştır.
Tarım yapma yöntemi olarak kuru tarım ve sulu tarım yöntemi ayrımına gidilmiştir. Toprak mülkiyeti açısından köylerin durumunda TÜİK verileri esas alınmıştır. Kırsal aktivite türü olarak yaygın biçimde bostan bitkileri, hububat ürünleri, tarla bitkileri, hayvancılık, meyvecilik ve sebzecilik gerçekleştirilmektedir. Gelir durumları değişkeni ise gerçek gelir durumuna ulaşmanın güçlüğü nedeniyle tespit etmede zorluk yaşanan bir değişkendir. Çalışmada statik sorularla işin yürümediği anlaşılmış ve bu statik soruların altı doldurulmaya çalışılmıştır.
Çalışmanın temel savlarından birisi kırsalda tersine bir canlanma olduğu iddiasıdır. Bahaattin Akşit gibi uzmanlar ağırlıklı olarak kırsalın tasfiyesinden bahsetmekte ve meseleye bu kabulü esas alarak yaklaşmaktadırlar. Fakat “gerçekten durum bu mudur?” sorusunun peşine düşen Nerse durumun öyle olmadığını tespit ettiğini iddia etmektedir. Sunumunun bu kısmında köy ve kırsala ilişkin ana akım düşüncenin eleştirisini yapıp kırsallığın ele alınmasında yaşanan perspektif değişimini tespit etmiştir.
Kırsallık politikalarının tarihini ele alan Nerse, ulusal kalkınma politikalarına geçiş aşamalarını ele almıştır. Nerse’ye göre son yıllarda tarıma ilişkin politika geliştirmede referanslar çok çeşitlenmiştir. Küreselleşmenin etkisi, bölgesel kalkınma ve 2000’lerden itibaren katılımcı, sürdürülebilir tarım politikaları, cinsiyetçi tarım tartışmalarını gündeme getirmektedir.
2000’lere kadar köylerin tamamen boşalacağını iddia eden birçok köy çalışmasının yanıldığını iddia eden Nerse bunun üç farklı şekilde yanlışlandığını belirtti. Nerse’nin, demografik yapıda yaşanan değişme; köy yapısı ve köylülükte meydana gelen değişme; üretim, bölüşüm ve dağıtım kategorisi denilen sınıfsal yapıda yaşanan değişim şeklinde kategorize ettiği değişimler köylerin tamamen tasfiye olacağı iddiasını boşa çıkarmış görünmektedir. Tabi bu değişim çok yönlü ve farklı olmaktadır. Her köy her bir değişimi aynı oranda ve aynı yönde tabi ki yaşamamaktadır. Hatta aynı köy içinde bile kesimsel farklılaşmalar yaşanabilmektedir. Bu iddianın temel sebebi o bölgede görülen çeşitli aşamalardır.
Bölgede 1980’lerden beri yaşanan çatışmaların etkisi, ciddi seviyede güvenlik problemlerinin olması kırsalın tasfiyesinde önemli bir sebep oluşturmaktadır. Ancak tek etken bu değildir. Aynı dönemde kırsallık itici olarak da hissedilmeye başlanmıştır. 1999-2005 arası devreye sokulan kalkınma yaklaşımları ve tarım politikaları uzunca bir süreden sonra hissedilmeye başlanmıştır ve nüfus buna göre şekillenmiştir. 1999 öncesi siyasal ve ekonomik birçok sorun bölgeyi tasfiye ederken, 1999’dan itibaren bir hareketlenme yaşanmıştır. 2005 sonrasında ise uluslararası taleplerin özellikle IMF’nin direktifleri doğrultusunda tarım politikası olarak sübvansiyonların ve doğrudan desteklerin durdurulması istenmiştir. Ancak bu politikanın içerde bölgeye yansıması böyle olmamış, farklılaşmıştır. Bunların kullanımı artmış, bilinirliği arttıkça kullanımı da yaygınlaşmıştır. Hem üretimde hem bölüşüm ve dağıtım hareketlerinde artış yaşanmıştır. Nerse bu gelişmeleri üç nedene bağladıklarını ifade etmektedir: iktisadi, sosyo-kültürel ve siyasal. Çatışma ortamı ve güvencesizliğe ilişkin boyut siyasal nedenlerin, sağlık, eğitim, ulaşımda rahatlama sosyo-kültürel nedenlerin, işsizlik girdilerinin yüksekliği ve verimsizlik iktisadi nedenlerin başında gelmektedir.
Kırsal tasfiyenin en temel sebebi işsizlik, gelir yetersizliği ve girdi pahalılığıdır. Tohum, gübre ve mazot girdileri çok ciddi sıkıntıdır. 2000’lerden itibaren sosyal nedenlerde iyileşmeler hissedilir olmuş ve bu da canlanmayı etkilemiştir. 2014’e kadar çatışmaların durması da canlanmayı etkilemiştir.
Sınır köylerinde modern tarım yöntemlerinde gelişme tespit eden Nerse, dağlık köylerde ise tersi yönde bir gerileme olduğunu ifade etmiştir. Yeni köylü tipinde nüfus kırı terk etmemiştir, ancak işi kenttedir. Tarım desteklerinin etkisiyle meyvecilik ve sebzecilik gelişmiş, fıstık ve kiraz üretimi yaygınlaşmıştır.
Değişimin tek yönlü ve tek boyutlu olarak izlenemeyeceğini ve son 15 yılda iki boyutta bir değişim gözlendiğini iddia eden Nerse’ye göre bölgede aynı anda hem iticileşme hem canlanma vardır. Canlanma daha çok sınır köylerinde ve merkeze yakın köylerde, iticileşme ise dağlık ve merkeze uzak köylerde daha yaygındır. Kırsallıkta canlanma ise çatışmanın durdurması, tarım dışı iktisadi faaliyetler, üretimde çeşitlenme gibi birçok sebebi etkisiyle gerçekleşmektedir. Yine 2014’te kentte yaşanan çatışmalar, beklenmeyen bir sonuç olarak şaşırtıcı biçimde kırsallıkta bir canlanmaya yol açmıştır.
Ulusal tarım politikaları içerde farklılaşarak yönlendirilmektedir. Sübvansiyonların devam etmesi köylülük tiplerini artırmıştır: geleneksel köylülük dağlık ve merkeze uzak bazı yerlerde devam etse de tüccar köylülük, girişimci uzman köylülük sınır köylerinde, ulaşım imkânlarına yakın diğer bölgelerde farklılaşmaya başlamıştır. Uzman köylüler traktör dışında da teknolojik aletler kullanmaya başlamışlardır. Girişimci köy kentsel işleri öğrenmeye başlamış ve nakliyecilik gelişmiştir. Petrol taşımacılığı için yeni bir ortakçı tipi ortaya çıkmıştır: tarım makinaları dışında araçların ortaklığı.
Eskiden ağalık ırgatlığa dayalı ortakçılık varken şimdi yeni durum olarak ailenin bir bölümü kente taşınmıştır, köyde arazisi vardır ve bu araziyi köyde kalan akrabasına verir. Tüm bu yaşananlar sonuç olarak küçük köylülüğün giderek daralması anlamına gelmektedir. Köylülüğün ilk etapta orta sınıflaşması söz konusudur.
Birçok istatistikî analiz yapan ve karşılaştırmalı tablolarla değişimi etraflıca ele alan Nerse, sonuç olarak şu tespitleri yaparak sunumunu başarıyla tamamlamıştır: kalkınma ve tarım politikaları ilk etapta kırsallığın tasfiyesi, 2005 sonrasında ise sübvansiyon ve desteklerin durdurulması yönünde iken (IMF’nin etkisiyle) köylüler tarım işçisi olmaya mahkûm oluyordu. Bu dönemde köylü ancak girişimci ruhuyla hareket ederse desteklerden faydalanabiliyordu. Böylesi sınırlı destek içeren kalkınma hamleleri bölge için yeterli olmamaktadır.
Bölgesel köy bazlı kesimsel bir kalkınma modelinin geliştirilmesi çok önemli ve gereklidir. Hâlihazırdaki kalkınma modeli oldukça sınırlı olduğu için kalkınma modelinin etkili olduğu bölgelerle diğerleri arasında, mesela Mardin’in köyleri ile diğer illerin köyleri arasında ciddi farklılık ortaya çıkmaktadır. Bölgedeki diğer köyleri de kapsayacak şekilde ve sadece ekonomik anlamda değil kültürel ve siyasal eğilimleri de içerecek şekilde kalkınma modelinin genişletilmesi gerekmektedir.