İbn Sina’nın Sebeplik Anlayışı ve Metafizik İşlevi

Değerlendiren: Mervenur Yılmaz

İbn Sina’nın Sebeplik Anlayışı ve Metafizik İşlevi, Fatih Kılıç, 31.05.2014, 16.30

İLEM Tez Sunumlarında Mardin Artuklu Üniversitesi, Felsefe bölümü öğretim görevlisi M. Fatih Kılıç, “İbn-i Sina’nın Sebeplik Anlayışı ve Metafizik İşlevi” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.  Sunumunun başında tezin başlığı ile ilgili açıklamalarda bulunan Kılıç, illiyet fikrini en iyi açıklayan kavram olması bakımından, özellikle “sebeplik” kavramını tercih ettiğini belirtti. İbn Sina düşüncesinde illiyet fikrini çalışma sebebini ise, merkezi bir filozofu ve onun düşüncesinde merkezi bir konuyu çalışmanın, tarihsel süreci öncesi ve sonrası ile daha net bir şekilde görme konusunda ve genel olarak çalışılan filozofun düşüncesine vakıf olmada önemli bir role sahip olduğunu dile getirerek açıkladı.

Tezde orijinal sayılabilecek bazı noktalar üzerinde duracağını belirten Kılıç, temel sorularla sunumunu sürdürdü.  Öncelikle, İbn Sina’da genel olarak kaç sebepten bahsedebileceğimiz üzerinde duran Kılıç, özellikle İbn Sina’nın ilk metinlerinden olan “Hikmetü’l-Aruziye” ve “Kitabü’l-Hidaye” adlı kitaplarında, meşhur olan dört sebebe ilave olarak iki sebebin daha zikredildiğini belirtti. Robert Wisnovsky’nin, bu ilave sebeplerin filozofun ilk eserlerinde müstakil birer sebep olarak bulundukları fikrini savunduğunu söyleyen Kılıç; bu sebeplerin, Yeni Platoncular tarafından, Aristotelesçi sebeplik şemasını metafiziğe açık hale getirmek için ihdas edildiğini belirtti. Kılıç, bu konudaki Yeni Platoncu kaygının ise Aristotelesçi şemanın varlığa gelişi açıklamadığını düşünmelerinden kaynaklandığını ve Aristotelesçi fail sebebin fizik ve metafizik anlamının birbirinden ayrılmasından dolayı bu tartışmanın gündeme geldiğini dile getirdi. İbn Sina’da bu iki sebebin bulunması durumunda Platonik ideleri kabul etmemiz gerektiğini söyleyen Kılıç, bu açıdan Wisnovsky’nin iddiasının aksine bu sebeplerin müstakil olarak bulunmadığını düşündüğünü belirtti.İbn Sina’nın Sebeplik Anlayışı ve Metafizik İşlevi afiş

İkinci olarak, gaye sebeple ilgili fizik-metafizik ayrımının olup olmadığını sorusunu soran Kılıç, fail sebeple ilgili olarak bu ayrımın açık bir şekilde yapıldığını fakat gaye sebeple ilgili bu ayrımın olmadığını söyledi. Bu ayrımın yapılmaması durumunda, Tanrı’ya gaye sebep dememiz ciddi risk taşıyacaktır. Gaye sebebin mahiyeti bakımından diğer sebeplerden önce ve diğer sebeplerin sebebi, varlığı bakımından diğer sebeplerden sonra, diğer sebeplerin sebeplisi durumunda olduğunu söyleyen Kılıç; Tanrı’nın hiçbir şekilde sebepli olması mümkün olmayacak bir şey olduğunu belirtti ve Tanrının gaye sebepliğinin nasıl gerçekleştiğinin açıklanması gerektiğini dile getirdi. Yine Wisnovsky’nin iddiasının aksine bu ayrımın yapılmasının çok mümkün olmadığını düşündüğünü söyleyen Kılıç; İbn Sina düşüncesinde sebeplerin, nedenlinin varlığına katılan, varlığına katılmayan olarak ikiye ayrıldığını ve bu tasnifin, son dönem eserlerinden biri olan “İşarat ve’l-Tembihat” adlı kitabında geliştirildiğini dile getirdi.

Sunumunda, “sebeplik hangi disiplinde temellendirilir” sorusuna da cevap arayan Kılıç; İbn Sina’nın bu konuyu metafiziğin ispatlamakla mükellef olduğunu ve İbn Sina’ya göre gözlemlerin, bize ancak bir ardışıklığı vermesinden ve sebepliği anlayanın akıl olmasından dolayı, bu konunun ancak metafizikte temellendirilebileceğini söylediğini belirtti. Gazali’nin konu ile ilgili eleştirilerine de değinen Kılıç, sebeplik ile ilgili tartışmaların İbn-i Sina’daki kaynakları hakkında açıklamalarda da bulundu.

Tanrı’nın hangi sebep türü ile anılmaya daha layık olduğu sorusunu da gündeme getiren Kılıç, metafizikçilerin fizikçilerden farklı olarak varlık veren bir fail ilkeyi kabul ettiklerini söyledi. İbn-i Sina düşüncesinde Tanrı’nın hem fail hem de gaye sebep olduğunu söyleyen Kılıç, bu konuda Wisnovsky’nin Yeni Platoncu bir bağlam bulduğunu ve bu konuda haksız olmadığını dile getirdi. Tanrının böyle bir öncelik sonralık ilişkisine maruz kalmasının sıkıntı doğurabileceği sorunu etrafında mana olarak, adet olarak ve kavl olarak bölünebilen zorunlu bir şey olmadığını dile getiren Kılıç, bu durumda “kavramsal düzeyde bir ikilikten söz edebilir miyiz” sorusunu açıklamaya çalıştı.

Son olarak illiyet-sudur ilişkisine değinen Kılıç, İbn Sina düşüncesinde konunun nasıl ele alındığı hakkında açıklamalarda bulundu. Parwiz Morevedge adlı yazarın, İbn-i Sina düşüncesinde sudur fikrinin mantığı ile ilgili iki seri halinde yayınlanan makalelerine değinen Kılıç’ın sunumu sorularla sona erdi.

Leave a Comment