İslamcı Dergilerde İran Devrimi
İslamcı Dergiler, Türkiye kültür ve yayıncılık tarihinde zengin bir birikimi temsil ediyor. İslamcı Dergiler Projesi kapsamında çok sayıda dergi taranıp araştırmacıların hizmetine sunuldu. Biz de bu yazımızda İran’da gerçekleşen devriminin Türkiye’de İslamcı dergilere genel hatlarıyla nasıl yansıdığını değerlendirmeye çalıştık.
İran İslam devrimi Türkiye’deki İslamcı kesim içerisinde büyük bir heyecan uyandırmıştır. Zira, İslamcı dergilerde yazarlar İran devrimini sevinçle karşılamışlar, devrimi öven yazılar kaleme almışlardır. Bu yazılarda dikkati çeken en önemli husus, Her ne kadar ihtiyatla yaklaşılmakla birlikte, devrimin İslam toplumlarının son ikiz yüzyıldır içerisinde bulunduğu uyuşukluktan kurtulmalarına vesile olacağı ve onlara özgüven getireceğine yönelik olumlu beklentilerdir. İslam devrimi, batılıların savunduğu şekliyle İslam’ın ibadet ve tapınma biçimleriyle sınırlı ve günümüzde hükmünü ve iddiasını yitirmiş bir din olduğu görüşünü ters yüz ettiğini, günümüzün modern yapıları içerisinde sosyo-ekonomik ve yasal bir düzen iddiasını sürdürebileceğini kanıtladığını ifade etmişlerdir.[1] Aynı şekilde Hicret dergisinde İran’ı en iyi tanıyan akademisyenlerden biri olarak kabul edilen İngiliz kökenli akademisyen Hamit Algar ile yapılan mülakatta, devrimle ilgili düşünceleri sorulduğunda o da nitekim Türkiye’deki İslamcı camianın içerisindeki ruh halini yansıtan bir yanıt vermiştir. Algar: “Ben şahsen, İslam’ın bugünkü dünyada siyasi bir tez olarak, bir devlet nizamı tezi olarak ortaya çıkması ihtimalinin kalmadığını inanmak ve ümidimi neredeyse yitirmek üzereydim…” “Artık evimin bir köşesine çekilip, çocuklarımı Müslümanca yetiştirmekten öteye, devlet planında yapacak bir şeyimiz yok galiba! ” demek üzereyken, ümitsizliğe kapıldığım bir sırada, İran’daki inkılap bana yeni bir dünya hediye etti”, demiştir.[2]
Türkiye’de sol gazetelerde İran ihtilali sonrasında ortaya çıkan İslamcıların bir devrim yapamayacağı yönündeki şüpheli ve küçümser tutum aynı zamanda din adamlarından ihtilal liderliği olmaz yönündeki varsayımlar, İslamcı yazarlar tarafından eleştirilmiştir. Nitekim Sebil dergisindeki yazısında Nevzat Yalçıntaş: İran İhtilal hareketinin bir din adamının liderliğinde ve din adamlarının aktif iştirakleriyle yönetilmesinin, Batıda ve Türkiye’deki Batı yanlısı çevrelerde yanlış değerlendirmelere yol açtığını belirterek, din adamlarının ve dini liderlerin bir milletin kaderinde ne kadar önemli bir rol oynadıklarının tarihin bir çok kez gösterdiğini belirtmiştir. Nitekim bunu hatırlamak için kurtuluş savaşımızı hatırlamamız yeterli olacaktır. Aynı şekilde kadınların devrim boyunca en ön saflarda yer almaları İslamcı yazarların vurguladıkları diğer önemli husustur. Kadınlar, devrimin başarıya ulaşması için bir çok fedakarlıkta bulundukları vurgulanarak, sokaklara dökülen kadınların bir çoğunun başörtülü ve çarşaflı olmalarının batıdaki ve Türkiye’deki basmakalıp ve kadınları küçümseyici düşüncelerin yıkılması anlamına geldiği ifade edilmiştir.[3]
İslamcı yazarların devrimin gerçekleşmesinin ardından üzerinde durdukları diğer konu ise devrimin bölgeye ve Müslüman coğrafyalara yansıması üzerinedir. Nitekim yazarlardaki ortak kanı, devrimin özellikle Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti altında yaşayan Müslüman toplumlarda yeniden bir uyanışa yol açacağı yönündedir.[4] Yine devrimin bileşenlerinden olan Sosyalist Tudeh partisinin İran içerisinde faaliyetleri yazarlar tarafından şüpheyle karşılanarak devrim sonrası şekillenecek yeni yönetim sisteminde Sovyetlerin Tudeh partisini kullanarak devrim sonrası dönemde etkin olmaya çalışacağına dikkat çekilmiş, İslami kesimin bir an önce bağımsız politikalar üretmek için kendi yönetici kadrolarını yetiştirmesi gerektiği vurgulamıştır. Nitekim Tudeh’in Humeyni’nin isminden yararlanarak bir Marksist İslami cumhuriyet kurmaya çalıştığı belirtilmiştir.[5]
Devrimin ilk yılının dolmasının ardından bir yıllık süreci analiz eden yazılarda devrimin bir yılda İran’ı nasıl değiştirdiği üzerinde durulmuştur. Bu analizler genel olarak olumlu bir mahiyet arz etmektedir. Nitekim yeni yapılan İslami anayasa, yabancı şirketlerin millileştirilmesi, dış politikada Amerika ve Sovyetlere yönelik olarak geliştirilen bağımsız dış politika, faizin kaldırılması, baskı ve zulüm altında yaşayan Müslüman topluluklara yardım etme niyetleri, İslamcı yazarlar tarafından devrimin ortaya çıkardığı önemli kazanımlar olarak lanse edilmiştir. Diğer yandan elçilik krizi, Irak’la yaşanılan sorunlar ve içte ve dışta meydana gelen gerginliklerin ve ekonominin kötü durumunun bu olumlu havayı bozabileceğine dikkat çekilmiştir.[6]
Devrim sonrasında İran’ın İstanbul başkonsolosluğunu şah rejiminin görevlilerinden teslim almak üzere İmam Humeyni’nin temsilcisi olarak görevlendirilen ve halihazırda Fatih’teki Çakmakçılar camiinde imamlık görevini yürüten Ali Ekber Mehdipur, Türkiye’deki birçok gazetede olduğu gibi İslamcı dergilerde de ilgi odağı olmuştur. İslamcı dergiler, devrimin mahiyetini ve devrim sonrası İran İslam cumhuriyetinin bölge ve Türkiye ile ilişkilerini, İran da İslami devletin nasıl teşkil edileceğine yönelik birçok konuyu Ali Ekber Mehdipur’a sormuşlardır. Mehdipur, öncelikle devrim kelimesinin sosyalistlere ait bir kavram olduğunu belirterek Devrim yerine inkılab kelimesinin kullanılmasının İran’daki mevcut durumu daha doğru tasvir edeceğini belirtmiştir. Mehdipur, İran halkının böyle bir devrimi gerçekleştirmesinde ve Şah’a bu denli nefret duymasının nedeninin ise, İslam nizamında Şahlık ve benzeri zulüm idaresinin yerinin olmadığını belirterek; İslam, zayıfların ve mazlumların hakkını korumuştur. Fakat, İran’da Şah bir zümrenin hamisiydi, Müçtehitlerimiz ise fakir, fukara halkımızın hamisiydi. Halkımız gerçek yöneticilerinin kimler olması gerektiğinin farkına varmıştır. Mehdipur, İslam devletini teşkil etmek için yeni bir İslami anayasanın yapılacağını ve bu anayasanın kaynağını Kur’an-ı Kerim’den alacağını belirterek yeni kurulan cumhuriyetin batı medyasında yazılanların aksine Şii devleti olmayacağını belirtmiştir. İran’daki yeni rejimin bütün İslami kesimlerin sahipleneceği bir İslami devlet olacağının altını çizmiştir. İran’ın bölgede İsrail ile mücadele eden grupları destekleyeceğini belirterek bu devrimle birlikte aslında bölgedeki direnişte yeni ve önemli bir safhaya geçildiğine dikkat çekmiştir. İran’daki devrimin sadece İran’la sınırlı kalmayacağı kendisini İslami bir nizam olduğunu iddia eden ama halkına büyük eziyetler gösteren Suudi Arabistan gibi bölgedeki bir çok baskı rejiminin ayakta kalma ihtimalinin azaldığını vurgulamıştır.[7]
Sonuç olarak İslamcı dergilerde yazarlar İran İslam devriminin gerçekleşmesinin ardından devrimi sevinçle karşılamışlardır. Dergiler, genel olarak günümüzdeki medyanın mezhepçi tonunun aksine, mezhepsel farklılıkları bir kenara bırakarak İran’daki devrimi anlamaya çalışmışlar, İran’da İslami devletin başarılı bir şekilde teşkil etmesi hususunda gönül birliğine sahip olmuşlardır.
[1]“iran’daki Zafer Bütün Müslümanların Zaferidir”, Tevhid 1, sayı 9 (1979): 10; Z.A Suleri, “İran Devrimi Batı’nın Yüreğine Allah Korkusunu Yerleştirmiştir”, Sebil 4, sayı 174 (1979): 16; Z.A Suleri, “İran Devrimi Batı’nın Yüreğine Allah Korkusunu Yerleştirmiştir-2”, Sebil 4, sayı 175 (1979): 16; Hüseyin Hatemi, “İran’da Gerçekleşen Zafer İslamındır!”, Sebil 4, sayı 165 (1979): 11.
[2]“Amerika’nın İran’da İslam’dan Yediği Darbe, Vietnam’daki Yenilgisinden Daha Ağır Oldu!”, Hicret, sayı 16 (1980): 14.
[3]Nevzat Yalçıntaş, “İran İhtilali Üzerine”, Sebil 4, sayı 165 (1979): 3; “Sora Sora… Prof. Dr. Ebulkasımİçtihadi’ye İran İslâm Devrimi Üzerine Sorular”, Mavera 6, sayı 66 (1982): 8; “iran’daki Zafer Bütün Müslümanların Zaferidir”.
[4]“İran Devrimi Azerbaycan’ı Etkileyecek Mi?”, Yeniden Milli Mücadele 10, sayı 494 (1979): 16; “İran’da Bunalım Ülkeyi Nereye Sürüklüyor?”, Yeniden Milli Mücadele 10, sayı 499 (1979): 5.
[5]RaymondArond, “İslami Marksizm”, Sebil 4, sayı 206 (1979): 8; “İran’da Komünist Humeyni Yönetimini Zorluyor”, Yeniden Milli Mücadele 10, sayı 474 (1979): 16.
[6]“İran Devrimi Bir Yılda Ülkeyi Nereye Getirdi?”, Yeniden Milli Mücadele 11, sayı 525 (1980): 7; “İran’da Bunalım Ülkeyi Nereye Sürüklüyor?”; “Mehdi Pur Konuşuyor: İslam Devrimi Sonrası İran”, İslami Hareket 2, sayı 18 (1979): 16.
[7]“Mehdi Pur Konuşuyor: İslam Devrimi Sonrası İran”; “Mehdipur: Anayasamızın Kaynağı Kur’an-ı Kerim Olacaktır”, Tevhid 1, sayı 9 (1979): 10.