Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme: Birleşmiş Milletler ve İslam Dünyası
İlem Siyaset Çalışma Grubu İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Berdal Aral’ı ağırladı. Seminer kendisinin Küre Yayınlarından yeni çıkan “Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme: Birleşmiş Milletler ve İslam Dünyası´” kitabı çerçevesinde gerçekleşti.
Bugün İslam dünyasının hemen her yanı maalesef ateş altındadır. İşgaller, askerî müdahaleler, iç savaşlar, terörizm, askerî darbeler, insan hakları ihlalleri ve topraklarından göç etmek zorunda bırakılan milyonlar Müslüman dünyada barış, huzur ve güvenlikten söz etmeyi âdeta imkânsız kılmaktadır. Aral, uzun zamandır bu konularda makaleler yazmakta ve bu meseleye kafa yormakta. Yaptığı çalışmaları en önemli varlık nedeni ‘uluslararası barış ve güvenliği sağlamak’ olan Birleşmiş Milletler örgütü ile İslam Dünyası ilişkisi üzerine kitabıyla yeni bir mecraya taşımış oldu.
Ortaya çıkış süreciyle geldiğimiz noktayı kıyasladığımızda Birleşmiş Milletler’in İslam dünyasına yönelik yükümlülüklerini yerine getirmediği açıkça görülmektedir. Bir diğer taraftan da Müslümanların, özne olarak, yaşadıkları sorunları, önceliklerini ve beklentilerini ifade etmeleri, onlar açısından hem bir hak hem de sorumluluk teşkil etmektedir. Aral, çalışmanın böyle bir kaygının ürünü olarak kaleme alındığını ifade etmektedir.
Aral “barış ve güvenlik” maksadıyla oluşturulan Birleşmiş Milletler bünyesinde Müslüman toplumların ve devletlerin dûçar olduğu güvenlik sorunlarının çözümüne dair bir sonuca ulaşılmadığı, hatta çözüme dair bir çabanın dahi olmadığı gözlemleri sonucunda böyle bir çalışmanın ortaya çıktığını ifade ederek konuşmasına başladı. Kendisinin çalışma usulündeki ayırıcı nokta meseleleri, salt örnek olaylar ya da teori bazında değil de her iki yönüyle ele alması. Bu çerçevede program “Bugünkü BM Güvenlik Sisteminin temelleri nelerdir? BM Sistemi kurulurken bunun arka planında yatan kaygılar neydi? Uluslararası barış ve güvenlik neydi?” soruları üzerinden örneklerle devam etti.
Sunumda bilhassa Soğuk Savaş sonrası olay nüveleri konu yapıldı. Bunun sebebi de Soğuk Savaş sürecinde Doğu-Batı çatışmasının Güvenlik Konseyi sisteminde sebep olduğu blokajın ortadan kalkmasıdır. Soğuk Savaş’ın bitmesi ile birlikte BM Güvenlik Sisteminde etkisini giderek arttıran bir ABD ve İngiltere; giderek genişleyen bir yetki ağı karşımıza çıkmaktadır. Yeni yetkiler; insani müdahale hakkı, koruma sorumluluğu, bir takım yeni devletlerin kurulmasını sağlamak (Örneğin Doğu Timor, Güney Sudan), bir takım devlet idarecilerini Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne sevketmek (Örneğin Ömer el Beşir, Sudan; Muammer Kaddafi, Libya gibi), çok daha kapsamlı, en acil ihtiyaçların bile karşılanmadığı, topyekûn olarak uygulanan ambargo kararları… Bu denetlenemez yetki ağı Berdal Aral’ında vurguladığı üzere en çok İslam dünyasında olumsuz sonuçlara sebep olmuştur.
Söz konusu “sınırsız” yetkiler, ideolojik olarak karşıt kutuplarda yer alan rejimlere karşı uygulanırken, Güvenlik Konseyi’nin ve müttefiki ülkelerin yahut rejimlerin uluslararası hukuka aykırı fiillerinde uygulanmamaktadır. Örneğin Irak Kuveyt’i işgal ettiğinde her türlü yaptırım kararına maruz bırakılırken; Ermenistan Karabağ’ı, Rusya Kırım’ı işgal ettiğinde Birleşmiş Milletler bünyesinde hiçbir yaptırım kararı çıkmamaktadır. Görülmektedir ki veto hakkına da sahip olan sürekli üyeler bu yetkileri, kendi ulusal ve jeostratejik çıkarları çerçevesinde kullanırken İslam dünyasından tek beklenen ise sessizce bu kararları uygulamasıdır.
Neticede Güvenlik Konseyi’nin İslam Dünyasının barışı ve güvenliği için en büyük “engel” olduğunu daha da derinden hissetmekteyiz. Seminer bu vahim tablo karşısında Prof. Dr. Berdal Aral’ın BM güvenlik sistemine yönelik ve İslam Dünyası’na dair önerileriyle son buldu. Aral bu tabloya karşı şu BM’de reforma ilişkin şu önerilerde bulunmaktadır:
- Güvenlik Konseyi yapısı korunacaksa dahi İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde görevlendirilen bir İslam ülkesinin Güvenlik Konseyinde yer almalı; Konsey’de adil temsil gerçekleşmeli,
- Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin veto hakkı ortadan kaldırılmalı,
- Güvenlik Konseyi üyelerinin aldığı kararlar 2/3 çoğunlukla BM Genel Kurul’unca onaylanmadan yürürlüğe geçememeli
- Güvenlik Konseyi’nde siyasi sebeplerle yaşanan kilitlenmeler Genel Kurul tarafından 2/3 gibi bir oy çokluğu ile aşılabilmeli,
- Kriz anlarında müdahale etmek için Birleşmiş Milletler bünyesinde ülke nüfuslarına göre teşkil etmiş sürekli bir ordu kurulmalı.
Aral’a göre Birleşmiş Milletler’de böyle bir yapısal reforma yanaşılmazsa İslam İşbirliği Teşkilatı yayınlayacağı bir deklarasyonla “Güvenlik Konseyi’nin İİT üyesi ülkelere yönelik ambargo, askeri müdahale kararlarına” karşı Teşkilat’ın 2/3 çoğunluğunun onayı olmadan böyle müdahalelerin yapılamayacağı noktasında bir tutum sergilemelidir.
Soru cevap faslıyla sona eren programda “Birleşmiş Milletler ve İslam Dünyası” meselesi çerçevesinde ortaya çıkan sorunlar başta olmak üzere ilgili diğer sorular da cevaplandırılarak katılımcılara verimli bir ilmî atmosfer sunulmuştur.