Modern İnsan ve Modern Ritüelleri
Modern İnsan ve Modern Ritüelleri, İhsan Kutlu, 22.03.2014 Cumartesi, 16.30
İLEM tez sunumları programı dâhilinde, İhsan Kutlu’nun Uludağ Üniversitesi Sosyoloji bölümünde tamamladığı yüksek lisans tezini sunduğu ‘Modern İnsan ve Modern Ritüelleri’ başlıklı konuşmasını dinledik. İhsan Kutlu’nun tezi ritüeller açısından modern insanın durumunu ve rasyonalite ile ritüel ilişkisini ele alıyor.
Kutlu, sunumuna modern dönemde rasyonalite ve ritüel karşıtlığının mevcut olduğunu belirterek başladı. Ritüel ayin ve ibadeti; rasyonalite ise ratio, akıl ve logosu çağrıştırmaktadır. Ratio’nun hikâyesi Yunan’a dek taşınabilirse de bugüne dek süren asıl kırılma aydınlanmayla, Descartes’ın özne nesne ayrımıyla başlamaktadır. İnsanı ratio sahibi olarak tanımlayan rasyonalite; din, tanrı, kilise, batıl inanç ve ritüelleri irrasyonel ilan ederek reddetti.
Öte yandan, ritüelin genel bir tanımı yapılacak olursa tekrar edilen davranış, düzene uyma davranışı, herhangi bir biçimde değil belirli bir biçimde yapılan şey denebileceğini söyleyen Kutlu, ritüelin insan için temel bir faaliyet olduğunu belirtti. Mary Douglas’ın deyimiyle sosyal bir hayvan olarak insan bir ritüel varlığıdır. Ritüel, sadece dine ait bir alanda yer almayıp tecrübeci bir hayat ve tecrübeci bir anlam içerisinde kendisine yer bulur, gündelik hayatımız bu anlamda bir ritüel örgüsüdür. Aydınlanmacı akıl ise artık ritüelsiz bir toplum talep edilmesi gerektiğini söyledi. İşte Kutlu’nun tezi, bu tezatı gösteriyor ve bugün geldiğimiz noktada aydınlanmacı aklın da kendi ritüellerini üretmekte olduğunu savunuyor.
Kutlu’nun söylediğine göre rasyonelleşmeyle dine ait ritüellerin terk edilmesinin ardından yeni ritüeller ortaya çıktı. Ritüelin kutsallık, düzen ve anlam olmak üzere üç temel yönünün bulunduğunu belirten Kutlu, çalışmasında Durkheim aracılığıyla kutsallık, Eliade ve Berger aracılığıyla düzen ve sembolik etkileşimci, gelenek aracılığıyla da anlam yönünün dönüşümünü ele alıyor. Kutsallık açısından, daha önceki birliği sağlayan ritüellerin yerini bugün ulus devlet formunda bayrağa hürmet, marş, milli bayramlar v.b. yeni ritüeller alıyor. Sibel Özbudun’un çalışmasının gösterdiği gibi ayinlerin yerini alan törenler siyasal iktidarın meşruiyetini onaylama aracına dönüşüyor. Ayrıca insan düzen varlığıdır ve ritüel kozmosa katılma davranışıdır. Kutlu’nun verdiği örneğe göre, daha önce insanların çeşitli topluluğa kabul ritüelleri bulunduğu gibi bugün meslekler ve üniversite kurumu genel bir topluma giriş ritüeli yerine geçmektedir. Günümüzde insanların üzerinde taşıdığı marka ve etiketler de bir yandan parayı kutsayan tüketim toplumuna dâhil olma ritüelleri olarak okunabilir. Bugün, doktora tezi yazma sürecini de bilimsel cemaate dâhil olmayı sağlayan bir ritüeldir. Son olarak, ritüel hayatı anlamlandırma ve ona hakim olma çabasını içerir, insanın dünyayla bağını sağlar. Mesela, cenaze ritüeliyle insan, ölüm karşısındaki acizliğini gidermeye çalışır. Ve bu kadim ritüel günümüzde de -bir çalışmanın tespit ettiği yönleriyle- ucuz, hızlı, sıkıcı olmayan ve görsel bir şova dönüşen haliyle devam etmektedir.
Rasyonalitenin ritüeli reddetmesine rağmen yeni ritüeller oluşturduğunu göstermenin ardından, Kutlu, bu ritüellerin hangi mantığa göre oluştuğunu ve bu çelişkili durumun sonuçlarını açıklamaya çalıştı. Rasyonelleşmeyi dünyanın büyüsünün bozulması olarak tanımlayan Weber’in tespitine de değinen Kutlu, Ritzer’in onun analizini büyüsü bozulmuş dünyanın yeniden büyülendiğini noktasına taşıdığını belirtti. Ritzer’e göre modern ritüeller aklın randıman ilkesine göre şekillenmektedir; verimlilik, hesaplanabilirlik, denetim ve öngörülebilirlik özelliklerine sahiptir. Bu durumu benzer bir şekilde Charles Taylor ve Horkheimer’da araçsal akıl kavramsallaştırmasıyla ele alırlar. Taylor’a göre araçsal aklın ritüelleriyle ortaya bireycilik ve anlamın kaybı problemleri çıkmıştır. Horkheimer’a göre de bürokrasinin demir kafesi bizim düşünmeyi kaybetmemizin intikamıdır. Kutlu’ya göre modernite bize çalışmalısın, tüketmelisin, üretmelisin der, fabrikada, üniversitede vb. mesleklerde çalışıyoruz fakat bunun anlamının ne olduğuna, ne için olduğuna dair bir sorgulamaya girmiyoruz. Neil Postman da bu durumu technopoly olarak adlandırır, her iş uzmanlara teslim edilmiştir ve verimlilik, teknik hesaplama insani muhakemeden üstündür. Heidegger ise bilim biliyor ama bilim düşünmüyor der. Atom bombasını üreten bilim adamının yaptığı şeyin sonuçlarını düşünmemesi böyle bir anlam kaybıdır.
Sunumun ardından sorulan sorularla Kutlu, bu bakış açısının gündelik hayatımızda neleri sorgulamamıza sebep olabileceğine dair örnekler verdi. Modernitenin etkilerini kendi açımızdan düşünecek olursak, biz de Batı etkisiyle toplumumuzu yeniden şekillendiriyor ve geleneksel ritüellerin yerine yenilerini üretiyoruz. Ve bu durum Berger’in tabiriyle dinin ve kültürün sunduğu kuşatıcı kozmik bütünlüğün bozulmasına yol açıyor; yani düzen, anlam ve bilgi bütünlüğünün. Ve sonuçta doktor hastasını insan değil kadavra, psikolog vaka olarak görür hale gelebiliyor. Öğretmen öğrencisini, imam cemaatini müşteri olarak algılayabiliyor. Oysa öncesinde din, insanı bütün bir insan olarak anlamlandıran kozmik bir düzen idi. Modern ritüellerin dininkilerden bir diğer farkı da daha önce tanrı tarafından konulan kurallar geçerliyken bugün insanın insana dayatmasıyla verimlilik, kâr güdüsü gibi araçsal akıl ilkeleriyle üzerinde yeterince düşünülmemiş bir iktidar kuruluyor.
Sonuç olarak, Kutlu’nun tezi, insanın ritüel bir varlık olup dünyayı öyle anlamlandırdığına ve toplumsal hafızanın ritüellerle taşındığına işaret etmesi bakımından önemli. Kutlu’nun tezi, ritüelleri reddetme iddiasında olan rasyonalizmin aksine, kendi akla dönük ritüellerini ikame ettiğini gösteriyor. Bu durumda ortaya çıkan dinin ve kültürün sunduğu anlamın kaybı, kozmik bütünlüğün bozulması gibi sonuçlar da tezde kendisine yer buluyor. Dolayısıyla tez, modern insanın ritüelle ilişkisini sorgulaması gerektiğini düşündürüyor.