Sanal Alamet Sayı 5

Havasını soluduğumuz şu zamanlar, bireysel hayat döngümüzü dijitale dökmeye doğru yönelten bir süreç. Yavaş yavaş farkında bile olmadan derslerimizi, etkinliklerimizi, alışverişlerimizi, dostlukla içilen çay sohbetlerimizi ve hatta gezilerimizi bile sanal alemde yapmaya başladık. Bu durumdan ne yazık ki kaçışımızın olmadığını gün geçtikçe daha net gördük. “Eskiden daha güzeldi” demenin bir faydası olmadığını fark ettiğimizde, içinde bulunduğumuz şartları daha iyiye dönüştürebilme, sanalı kendimize avantaj olarak sunma şansını yakaladık.

Dijital şartları nasıl daha iyi kullanabiliriz düşünceleriyle 6 arkadaş, gönül coğrafyalarımıza dalıp çıkarken, belki okuyucularımıza keşfedilmemiş bir kıta sunarız hissiyatıyla, yeni döneme ayak uydurmak insanlara dokunabilmek için ne yapabiliriz diye düşündük. Sosyal medyada, sitelerde, bloglarda karşımıza çıkan uzun yazılardan sıkıldığımızın farkına vardık. Zaman kavramı beşerin en kıymetlisi, bizde bunu göz önünde bulundurarak, vakitleri israf etmeden kısa ve öz şeyler ortaya çıkaralım, evde otururken okuyalım, izleyelim, kahve içerken müzik dinleyelim, dergilerle tanışalım, beğendiğimiz sayfaları paylaşalım, gitmeyi özlediğimiz yerleri anlatalım istedik ve hazırlıklara başladık.

Kitaplıklarımızın başına geçip kitaplarımızı taradık, film listelerimizi açtık filmlerimizi yeniden karıştırdık. Müziklerimizi tekrardan dinledik, unutamadığımız parçaları seçtik. Sosyal medyalarımızı, bağlantılarımızı kontrol ettik, paylaşıma açmak istediklerimizi not aldık. Gitmeyi çok sevdiğimiz, manzarasına doyamadığımız ve çok özlediğimiz mekanları hatırımıza getirdik. Dergilerimize elimiz değdi ve bunların her birini yazıya dökelim istedik.

Nasıl yapmalıyız? Sorusuna; klasikten uzak, uzun uzadıya gitmeyen, yazarken zevk aldığımız ve şahsına münhasır yazılar ortaya çıkarmak istediğimiz konusunda ortak bir karara vararak işe koyulduk. Şimdilerde biz, ayda bir düzenli formatta okurumuza yeni keşifler sunmak için içeriklerimizi bir araya getiriyoruz. Önünüze gelen çalışmamızın işleyiş mekanizması bu şekilde. Geriye kalan tek şey sayfayı ilerletip içeriklerimizle tanışmanız.

Güzel vakit geçirmeniz ve faydalanmanız dileğiyle, Değerli Okurlarımız…

Genel Yayın Yönetmeni: Kübra Taşdemir

Editör İşleri: Elif Saylan

Kendi Halinde Yazarlar: Ceylan Sultan Toraman, Elif Saylan, Esra Kamacı, Hatice Uysal, Kevser Betül Kurar, Rabia Yıldırım.

Dünya üzerinde geçmişten bu yana kullanılmış birçok takvim vardır. Her takvimi bulan millet farklıdır ve takvimlerde kullanılan isimler de anlamına özel olarak konmuştur. Modern takvimlerin temeli ise 8. yüzyılda atılmıştır. Bu takvimler MÖ. 46 yılında Jül Sezar tarafından kullanıma başlatılmıştır. Bu takvime kurucusu Jül Sezar olduğu için Jülyen Takvimi ismi verilmiştir. Bu takvim son şeklini MS. 8 yılında imparator Agustus tarafından almıştır. Şu an kullanımda olan 12 ayın anlamları her sayıda özel olarak verilecektir. Bu ay “Nisan” ayının ismiyle başladık.

Latincesi Aprilis olan Nisan ayı, anlamını yine Latincede “aperire” (açmak) kelimesinden alır. Ağaçların çiçek açmaya başladığı mevsimi ifade ederken Yunancada ise Nisan ayı Απρίλιος (Aprillius) olarak isimlendirilmiştir. Kelime, anlamını Güzellik Tanrıçası olan Aphrodite’in kısaltması olan Aphro’dan almıştır. Türkçesi ise Farsça (Nisan), Süryanice (Nisanna), Sümerce (Nisag)’den gelmektedir. Kelime anlamı Akatça ve Sümercede “ilk meyve”, “yılın ilk ayı”, “taze mahsül”, “tufanda” gibi anlamlara sahiptir. Aşık Paşa’nın 1330 tarihli Garibname’sinde “çünki gökden indi nīsān ḳaṭresi” şeklinde kullanılmaktadır. Sözcük, aynı zamanda Arapçada “Rumi takviminin ikinci ayı” olarak kullanılmaktadır.

Açıkdeniz Dergisi

1 Mart 2022’de Açıkdeniz Aylık Toplum ve Kültür Dergisi olarak özgürlük fikriyle, yaşam sevinciyle ve umutla yayın hayatına adım attı. “Derginin adı neden Açıkdeniz?” sorusunu dergiyi hazırlayanlar kendi internet sayfalarında “Uluslararası hukukta ‘açık deniz’ kavramı, denizlerin karasuları ve kıta sahanlığının ötesindeki kısmını ifade ettiği, hiçbir devletin sahiplik iddia edemediği, hiç kimseye ait olmayan, herkese açık, kimsenin kimseye engel koyamadığı, barışçı amaçlarla kullanma şartıyla herkesin istifade edebildiği geniş ve engin kısmını…” şeklinde okuyucuya açıklıyorlar.

“Düşünceler dergide gelişir, ekolleşmeler dergilerde oluşur” diyen yazar Metin Karabaşoğlu derginin genel yayın yönetmenliğini üstleniyor. Yayın Kurulunda ise; Hakan Yalman, İ. Latif Hacınebioğlu, Mehmet Kaplan, Murat Kuru, Safa Mürsel, Taha Burak Toprak, Tahsin Törk gibi birbirinden kıymetli isimler bulunuyor. Aylık ulusal süreli bir dergi olan Açıkdeniz’in ilk sayısında, çok konuşulan fakat az anlaşılan “Z kuşağı” konusu işleniyor.

Derginin okuyucuları ise dergiye kendi internet sitesinden ve kitapyurdu.com’dan ulaşabiliyor. Her ay zihinsel kıta sahanlığının ötelerinde anlamlı yolculuklara çıkma ümidiyle Açıkdeniz’i takipte kalabilirsiniz. İyi okumalar.

Bize Yön Veren Metinler Serisi

Akıl, ahlak, adalet, adap ve aşk kavramlarını bir araya getirdiğimizde aklımızda canlanan çoğunlukla Alev Alatlı Hocamız olur. Batıya Yön Veren Metinler projesinin ardından tarafından yürütülen Bize Yön Veren Metinler seçkisini Prof. Dr. Sadık Türker; “Irkların eşitliği esasına dayanan İslam kültür siyaseti ile İslam devletlerinin himayesinde yaşayan gayri müslimlerin oluşturduğu pek çok unsurdan oluşan İslam toplumunda, Müslüman yahut zımmi toplulukların Türkçe, Arapça, Farsça başta olmak üzere çeşitli dillerde kaleme aldıkları metinlerden yapılan seçmelerle İslam çatısı altında oluşan Biz’i tanımlayarak, Biz’i şekillendiren, Biz’e yön veren veya yönümüzü/biçimimizi değiştiren, kilometre taşı niteliğindeki matbu olan veya olmayan temel metinleri Türkçe okurun hizmetine sunmaktadır” cümleleriyle bize açıklar.

Bize Yön Veren Metinler Serisi’ni okumanız naçizane tavsiyemizdir sevgili okurumuz.

Ebuzer - Ali Şeriati

Ebuzer El Gıfari’nin hayatını roman/biyografi tadında yazan Ali Şeriati kitapta aynı zamanda Hz. Muhammed’in vefatından sonraki dört halife döneminde yaşanan olayları da okuyucuya aktarıyor. Ali Şeriati’yi ilk defa okuyacaklar için güzel bir başlangıç kitabı olan Ebuzer; akıcı bir anlatıma ve sade bir dile sahip. Kitapta Peygamberimizin vefatından sonraki dönemde yaşam tarzında oluşan ciddi değişimlere ve halifeler arasında yaşanan meselelere de birçok yerde eleştirel bir dil ile değiniliyor. Hz. Ebuzer’in yaşamının sadeliğini anlayabilmek ve dönemin olaylarına farklı bir açıdan bakabilmek için okuyucularımıza Ebuzer kitabını öneriyoruz.

Mustafa Ruhi Şirin/ Bembeyaz Oruç Gemisi - Oruç Kuşu

1955 yılında Trabzon’da doğan Mustafa Ruhi Şirin uzak denizlere kaptan olma hayaliyle büyümüştür. Hem yetişkinlere yönelik hem de çocuklar için yazdığı şiirleri, masalları ve hikayeleri bulunmaktadır. Yazarın eserleri Arapça, Almanca, Fransızca, Macarca ve Korece başta olmak üzere ondan fazla dile tercüme edilmiştir. Yazar Mustafa Ruhi, çocuksu ruhu koruyabilen nadir insanlardan biridir. Eserlerini okurken nahif şahsiyetini sezinlememek elde değildir. Yazarın eserleriyle okuyucu adeta içindeki çocuksu ruhun sesine kulak verir. Yusuf Kaplan’ın değimiyle Mustafa Ruhu Şirin, adıyla müsemma, ruh sahibi, şiir gibi şirin bir insandır.” Çocuk Vakfı’nın kurucusu, şair, yazar, çocuk edebiyatçısı kimliğinin yanında insanlar Mustafa Beyi şiir gibi şirin bir insan olarak benimsenmiştir.

Ramazan ayında bulunduğumuz manevi atmosferde Mustafa Ruhi Şirin’in şiirlerinden Bembeyaz Oruç Gemisi ve Oruç Kuşu şiirlerini çocuklarınızla, kardeşlerinizle birlikte okumanızı tavsiye ediyoruz.

Adaminte Makan Abu (Adem’in Oğlu Abu)

Adem’in Oğlu Abu, Hint-Malayem dilinde yazılmış sosyal drama filmidir. Hintli Yönetmen Salim Ahmed’in yazıp yönettiği film ilk olarak 2011’de gösterime girmiştir. Film, küçük bir evde hanımıyla yaşayan Abu’nun Hacca gitme hayalini gerçekleştirmek için verdiği mücadeleyi anlatır. Bütün hayatını temiz bir şekilde geçirmiş ve yıllardır para biriktirmeye çalışmış yaşlı Abu her akşam hanımıyla birlikte, ölmeden önce Hacca gidebilmek için Allah’a dua eder. Filmin başından sonuna kadar Abu’nun yaşadığı olaylar bir süre sonra izleyicinin de derdi olmaya başlar. Her Müslümanın hayali olan Hac ve oluşturduğu manevi his, Abu’nun hayalinde olduğu gibi, filmle birlikte insanın zihninde ve kalbinde tekrar canlanmaya başlar.

Ramazanda ailenizle birlikte yoğun hislerle izleyebileceğiniz Adaminte Makan Abu filmini okuyucularımıza öneriyoruz.

The Fall – Düşüş

Ailece izlemeye uygun ve kaliteli vakit geçirmeyi vaat eden The Fall, 2006 yılı Hindistan-ABD-İngiltere ortak yapımıdır. Yönetmeni Tarsem Singh olan film, Berlin festivali dahil pek çok festivalden ödül almıştır. Film 1920 yılında Los Angeles’da bir hastanede, bir kız çocuğu ve çekimler sırasında sakatlandığı için yataktan çıkamayan bir dublör arasında geçen olayları konu alıyor.

Depresif başkahramanımızın küçük kızdan aracı olmasını istediği bir konu vardır ve onu ikna etmek için etrafındaki en erişilebilir verilerle doğaçlama kurgulayarak anlatmaya başladığı ilginç hikayedeki gerilim, hayatlarındaki aksiyonla paralel gitmektedir. Küçük kız hikayenin sürükleyiciliğine kapılır ve dublörün verdiği aralarda her şeyi yapmaya hazırdır.

Filimde zekice kullanılmış metaforlar ve 18 farklı ülkede, 26 farklı gerçek mekanda çekilmesinden kaynaklanan görsel şölen; hiç efekt kullanılmadığını öğrenmenizle birlikte farklı bir film izlediğinizi filmin ilk dakikalarından itibaren hissetmenizi sağlıyor.

The Message - Çağrı

1977 yılında vizyona giren Çağrı filmi bu sene 45. yılına özel 4K kalitede revize edilerek yeniden Türkiye’de Ramazan ayında 15 Nisan’da sinema salonlarında izleyicisiyle buluşuyor. Gösterime girmeden önce 12 Nisan’da yapılacak olan filmin galasına 2005 yılında vefat eden filmin yönetmeni Mustafa Akkad’ın oğlu Malik Akkad katılıyor. 4K kalitesinin revizesini ve dağıtımını 35 yıllık tecrübeye sahip olan Pamir Demirtaş ve Pinema Filmcilik üstlendi. Yıllar geçse de kendini defalarca izleten Çağrı filmini Sanal Alamet ekibi olarak, sinema salonlarında yüksek kalitede izleme heyecanını tatmak isteyen seyircilerimize öneriyoruz.

Hasan Mert Kaya

Twitter hesabını aktif bir şekilde kullanan Hasan Mert Kaya, İslam Sanatı ve mirası konusunda yaptığı çalışmalarla tanınmış bir tarihçi ve  kuratördür. Bir dönem Türk Hava Yolları Skylife dergisinin genel yayın yönetmenliğini de yapmış olan Hasan Mert Kaya’nın sosyal mecrada da röportajları ve konuk olduğu programlar bulunmaktadır. Twitter’da, İstanbul’un çok fazla görünürde olmayan yapıları hakkına yazdığı yazılarının yanında yurt dışında ve yurt içinde ziyaretinde bulunduğu şehirlerde fotoğrafladığı eserlerle ilgili de paylaşımları bulunmaktadır.

Özellikle Sanat Tarihi ile ilgilenenlerin her paylaşıma dikkat kesileceği Hasan Mert Kaya’nın sosyal medya sayfasını bilinmeyenleri keşfetmek isteyen okuyucularımıza öneriyoruz.

Yaqeen Institute

Yaqeen Institute, dijital platformlarda dikkat çekici tasarımları ve takibi kolay içerikleriyle İslami araştırmalara öncülük etmek misyonuyla yola çıkan kar amacı gütmeyen bir kuruluştur. Sene boyunca teheccüd, Peygamber Efendimizin (sav) izinde ebeveynlik, alışkanlıklar, Peygamber Efendimizin (sav) akıl sağlığına yaklaşımı gibi çeşitli konularda paylaşımlarda bulunan enstitü, insanları imanı esinleyen ve akılla temellendiren bir İslam idrakine sevk etmeyi hedeflemektedir. Geçtiğimiz senelerde Ramazan’a özel Melekler ve Hz Muhammed (sav) ile tanışmak konulu 30 videodan oluşan seriler hazırlanmıştı. Ramazan 2022 boyunca, yine Dr. Ömer Süleyman’ın anlatımını yapacağı seri için, Ahiret konusunu seçtiklerini duyurdular.

Ortalama 10 dakikalık videolar öğretici, etkileyici ve izlemesi keyifli bir içerik sunuyor. Paylaşımların dili İngilizce olduğu için yabancı dilinizi geliştirmek için de bu videoları izleyebilir hatta etrafınızda aynı çaba içerisinde olanlara sizlerde önerebilirsiniz.

İLEM Ramazan Okumaları

Ramazan ayının tatlı heyecanı içerisinde bilgi birikimimizin katlanmasını sağlayan bereketli bir dersler zinciri olan Ramazan Okumalarında 2020 yılında birçok değerli hoca ağırlandı. Ömer Türker’in Esma-i Hüsna Okumaları, Eşref Altaş’ın Tefsir-i Kebir Okumaları, İbrahim Halil Üçer’in Hikem-i Ataiyye Okumaları, Tahsin Görgün’ün Kırk Hadis Okumaları ve İhsan Fazlıoğlu’nun El-Munkız okumaları gerçekleştirdiği bu süreçte Ramazan akşamlarımız ilim akşamları oldu. Ramazan ayını bereketlendirmenin en güzel yollarından olan İLEM Ramazan Okumalarını sizlerle paylaşıyor, istifadeli olmasını diliyoruz.

Diyanet Hafız Uygulaması

T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı, Bilgi Yönetimi ve İletişim Dairesi Başkanlığı tarafından geliştirilen HAFIZ uygulaması, Kur’an-ı Kerim’i tamamen veya kısmen ezberlemek isteyenlerin hizmetine sunulan bir uygulamadır. Uygulama HAFIZ adını taşısa da bu uygulama ile amaçlanan yalnızca hafız yetiştirmekten ziyade birkaç ayet veya birkaç sure ezberlemek isteyenlere de yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Tercih edilen her seçenekten ezber yapılabilen bu uygulama basitleştirilmiş arka plan ile her yaştan bireyin kullanımına uygundur. Uygulamada kişisel ezber listesi oluşturulabilirken ezber listesini başkalarıyla paylaşabilme ve okuma yönünü belirleme gibi birçok pratik özelliği de bulunmaktadır.

Diyanet Hafız uygulamasını, yoğunluklar arasında bile Kur’an’a erişmek isteyen ve ezber yapmak isteyen tüm okuyucularımıza öneriyoruz.

Nebimed Araştırma Grubu

Tıbb-i Nebevi; Peygamberlerin ve son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin; sağlıklı birey sağlıklı toplum adına yaptığı, söylediği ve önerdiği uygulamaların bütünüdür. Tıbb-i Nebevi başka bir deyişle maddi manevi iyilik halidir, yani sağlıklı bir yaşam tarzıdır. “Geleceğin tıbbi, Tıbb-i Nebevi üzerine kurulacaktır.” sözleriyle yola çıkan Hilmi Bakır, 2016 senesinden bugüne kadar çeşitli konu başlıkları altında dersler ve kurslar vererek bu dersler sayesinde birinci, ikinci ve üçüncü kur olmak üzere toplamda 3000’e yakın öğrenciye ulaşmıştır. Pandemi nedeniyle kurların işleyişi örgün eğitimden uzaktan eğitime geçilirken bu sayede farklı şehirlerdeki insanların derslere olan yoğun talepleriyle karşılaşılmıştır. Bu eğitimleri takiben konferans, kongre, tez, yayın ve etkinlik/ atölye faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Nisan 2018 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde “1.Gençlik Tıbb-i Nebevi Kongresi” 10 ayrı konu başlığı ile düzenlenmiştir. Teorik bilgiyi pratik uygulamalarla dökerek misvak ve karanfil özlü ağız spreyi, cilt temizleme toniği ve el antiseptiği, yüzey dezenfektan ve temizleyici, akne kremi, besleyici ve nemlendirici krem, hatmi çiçeği sabunu, kükürtlü sabunu vb. ürünler üretmişlerdir.

Nebimed Araştırma Grubu bir gönüllülük hareketi olarak doğmuştur. Amaçları Hz. Peygamberin sağlık ile alakalı uygulamalarını öğrenmek, yaşam şekli haline getirmek kısacası yaşayarak yaşatmaktır. Tıbbi Nebevi’yi bilimsel yönüyle üniversite öğrencileri ilgi ve ihtisas alanları doğrultusunda derinlemesine çalışmaktadır. Her yıl düzenli aralıklarla kurlar açılmaktadır. İnternet adresinden kur kayıtları yapılmaktadır. Eğitimlerin sonunda onaylı sertifika öğrencilere verilmektedir.

Vaiz Fatma Bayram ile Sohbetler

Vaiz Fatma Bayram, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) hayatını 50 dakikalık derslerle birlikte dinleyicisiyle buluşturuyor.  Hz. Muhammed’in hayatını kronolojik bir şekilde sohbet tadında anlatan Fatma Bayram aynı zamanda “Fatma Bayram ile Sohbetler” başlığı altında tefsir dersleri, Esma-i Hüsna’ya giriş dersleri de hazırlıyor. Ramazan boyunca her gün düzenli bir şekilde Podcast olarak takip edilebilir dersleri okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.

Cafer Ağa Medresesi

Ayasofya yakınlarında bulunan Cafer Ağa Medresesi 1569 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Geniş bir avlusu bulunan medrese günümüzde birbirinden farklı alanlarda 15 ayrı atölyeye de ev sahipliği yapmaktadır. Eski mimarisinin büyük çoğunluğunu koruyan medresenin avlu kısmında ise vakit geçirilebilmesi için oturacak alanlar bulunmaktadır. Bereketli bir ramazan gününde vaktinizi değerlendirmek istiyorsanız Cafer Ağa Medresesine giderek atölyeleri takip edebilir veya bahçesinde serin bir bahar havası eşliğinde kitabınızı okuyabilirsiniz.

Çengelköy Mezarlığı

Mezar kelimesi, Arapça ziyaret kökünden gelir ve “ziyaret mekanı” anlamındadır. Kabir kelimesi ise Arapça’da “ölünün gömüldüğü yer” ifadesine karşılık gelmektedir. Kabir ve aynı anlamdaki medfen kelimeleri yerine Farsça ve Türkçe’de daha yaygın olarak mezar kelimesi kullanılır.

Filmler, dergiler, kitaplar, tiyatrolar vb. insana has zihinsel ve sosyal faaliyetlerle hayatlarımızı anlamlı hale getirmek için çabalarken en sarsıcı gerçeği hatırlayıp hayatımızı bu gerçeğin bilinciyle yaşamak adına sizleri adı üstünde olan bu ziyaret mekanına davet etmek istiyoruz.

İslam şehirlerinde mezarlıklar genellikle yerleşim alanının ve surların dışında şehir kapılarına yakın yerlerde oluşmuştur. Öte yandan Çengelköy Mezarlığı, Üsküdar’ın ortasında oldukça merkezi bir bölgededir.

Buranın ziyaretçileri biraz yokuş tırmanmak zorundadır çünkü mezarlık bir tepenin üstündedir. Sonrasında mezarlık ehlinin yanına varan ziyaretçiyi şehir gürültüsünden uzak, huzurlu bir mekan ve temiz bir boğaz manzarası karşılamaktadır.

Kabirlere gitmekle ilgili olarak Kur’an-ı Kerim (et-Tekasür 102/2) ve hadislerde (Wensinck, el-Muʿcem, “zvr” md.) geçen görevlerini ifa etmek üzere orada bulunan ziyaretçiler kabir ehline selam verdikten sonra dilerse mezarlıkta gezinerek, dilerse manzaraya karşı oturarak tefekkür edebilir.

Kaymak Mustafa Paşa Camii

Sultan III. Ahmet döneminde Kaptan-ı Deryalık yapmış olan Damat İbrahim Paşa’nın damadı Nişancı/Kaymak Mustafa Paşa tarafından 1720 yılında yaptırılan camii İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasında konumlanmaktadır. Üsküdar Çengelköy sahilinde Kuleli Askeri Lisesi’nin hemen yanı başında bulunması sebebiyle Kulebahçe Mescidi, Kuleli Ocağı Camii ve Kuleli Camii isimleriyle de bilinmektedir. Boğaz’ın güzide yalı camilerinden biri olan Kaymak Mustafa Paşa Camii, minik bahçesi, bahçesindeki çınar ağaçları, manzarası, binanın kareye yakın dikdörtgen şekli, bol pencereleri ve kiremit rengi dış cephesi ile dışından itibaren ziyaretçilerini sıcak bir şekilde karşılıyor.

Camiinin içi ise ferah, bol ışıklı yapısı ve süslemelerinde kullanılan malzemeler ile insana huzur veren bir atmosfer oluşturuyor. Sakin bir zaman geçirmek isteyenlerin yolu Çengelköy’e düştüğünde bu mütevazı camiyi ziyaret edebilirler.

CEVHER DUDAYEV – ÇEÇENİSTAN BAŞKANI

Cevher (Cohar) Dudayev İkinci Dünya Savaşının bitmeye hazırlandığı günlerde 15 Şubat 1944’de o dönemde Rusya’ya bağlı olan Yalkhara köyünde ailenin 13. çocuğu olarak doğdu. Sovyet rejimi Dudayev’in dünyaya geldikten yalnızca 12 gün sonra topraklarında bulunan 850 bin Çeçeni ülkelerini terk etmeye zorlayarak Orta Asya’ya sürmeye başladı. Birçok Çeçen sürgün yolunda hayatını kaybetti. Dudayev çocukluğunu bir süre Kazakistan’da geçirdi. Müslümanlığın çok zor ve gizli bir şekilde yaşandığı dönemlerde Cevher Dudayev annesi tarafından zor şartlar altında bilinçli bir Müslüman olarak yetiştirildi. 1957’de Sovyet Rusya Çeçenlerin dönüşüne izin verince Dudayev 12 yaşında genç bir delikanlıyken Çeçenistan’a döndü. Çeçenistan Grozni’de olduğu süre boyunca elektronik alanında eğitim aldı ve kendi alanında çalışmalarını devam ettirdi. 18 yaşında Sovyet ordusunda Havacılık bölümüne katıldı ve Gagarin Hava akademisinden mezun oldu. Zaman içinde başarılarından dolayı Cevher Dudayev’e SSCB tarafından 12 madalya verildi ve 2 Devlet nişanı takıldı. 1987’de, 43 yaşında, Tümgeneral olmayı başaran Dudayev Estonya’nın Tartu üssüne göreve gönderildi. SSCB’nin Estonya’yı işgal girişimine karşı çıkarak SSCB’deki görevinden istifa edince Cevher Dudayev’in mücadelesi resmi olarak başlamış oldu. 1990’da ülkesi Çeçenistan’a dönen Dudayev ülkesinin işgalden kurtularak bağımsızlığını kazanması için çalışmalara başladı. SSCB’nin Dudayev’e karşı başarısız darbe girişiminin ardından Cevher Dudayev ülkesindeki sözde yönetime karşı halkın desteğiyle 1991’de devletinin başına geçti. Aynı yıl içinde yapılan referandumla Cevher Dudayev %85 oyla Cumhurbaşkanı seçildi.

Seçimle birlikte hayallerini gerçekleştiren Dudayev 1 Kasım 1991’de Çeçenistan’ın bağımsızlığını dünyaya ilan etti. Rusya Başkanı Boris Yeltsin’in Çeçenistan’daki seçimleri tanımaması ve 4 yıl boyunca bu kararını devam ettirmesi ve Çeçenistan’a uyguladığı yaptırımlar üzerine 1994-1996 yılları arasında 1. Çeçen savaşı yapıldı. İki yıl süren bu savaşta Çeçenistan’ın mücadelesine bütün dünya şahit oldu.

21 Nisan 1996’da Cevher Dudayev’e iletişim için gönderilmiş bir telefonun kullanılmasıyla telefonun sinyalleri üzerine Dudayev’in yeri tespit edilerek saldırı düzenlendi. Çocukluğundan beri ülkesi için hayal ettiği özgürlük adına mücadele eden Çeçenistan Cumhurbaşkanı Cevher Dudayev bu saldırıda şehit düştü. Cevher Dudayev ile birlikte vatanı için savaştığı cesur komutanlar verdikleri mücadeleyle akıllara ve tarihe not düştüler. Hayatı boyunca ideallerinin peşinden giden ve vatanı için savaşan Cevher Dudayev’i kelimelerle sınırlı bırakmak istemiyoruz. Onun hakkında yazılan birçok yazıyı okumanızı ve hakkında yapılmış belgeselleri izlemenizi tavsiye ediyoruz.

“Üzerimdeki üniformam kefenim, şehadete talibim. Şehitliği rütbe ve şeref kabul ediyorum. Kanımın son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı ve milletimin hürriyeti için savaşmaya hazırım.” (Cevher Dudayev)

“Savaşınızın hedefi nedir? İslam için mi savaşıyorsunuz?’ Şöyle cevapladı: ‘Onlarca yıldır diasporaya sürülmüş her Kafkasyalı ve Çeçen çocuk bir gün bunu hayal eder, İslam bir gün tüm Kafkasya’ya geri dönecek ve yalnızca kendi topraklarına da değil. Ben de Kafkasya topraklarına İslam’ın dönüşünü düşleyen o çocuklardan biriyim.” (Komutan Hattab’ın Cevher Dudayev’le yaptığı röportajdan…)

“Mücadelesi Tarihe Kazınan İnsanlar” köşemizde bu ay kısa bir şekilde bahsettiğimiz isim Cevher Dudayev oldu. Cevher Dudayev’in hayatını kısa bir video olarak izlemek için YouTube’da GZT – Mecra kanalını ziyaret edebilirsiniz.

2021 yılında insani yardım faaliyetleri kapsamında Mali’de bulunan Burak Berberoğlu anlatıyor; “Ülke içinde göç etmek zorunda kalan ihtiyaç sahiplerine kumanya ulaştırıyorduk. Eski bir okula geldik. Onlarca aile buradaki sınıflara sığınmış. (…) İbrahim amca yatağında oturmuş, elindeki deftere bir şeyler yazıyordu. “Hiç okula gitmedim. Okuma yazmayı kendi kendime öğrendim. 2016’da yaşadığımız yerde çatışmalar başlayınca birkaç parça eşya alarak evimizi terk etmek zorunda kaldık. (…) Elhamdulillah, 4 yıl sonra başımızı buraya sokabildik. Allah sizden razı olsun, kumanyaları getirip tek tek bize teslim ettiniz. Burada çalışacak bir işimiz de yok. Sadece yardımlarla idare edebiliyoruz,” deyince onları bizzat ziyaret etmemizin ne kadar önemli olduğunu anladım. Buraya, İbrahim amca gibi gözlerden uzakta, her haline şükreden yüreklerle hemhal olmaya gelmiştik. Ziyaretimiz onlara umut olmuştu.”

Ramazan yaklaştı. Hazırlıklar yapılıyor. Evler temizleniyor, evlerin çeşitli maddi eksiklikleri gideriliyor, iftar ve sahurda yenmek üzere farklı türde besinler alınıyor. Ramazanı en iyi şekilde geçirebilmek adına ev halkımız için en iyisini düşünüyoruz ve istiyoruz, ama bazen unutabildiğimiz bir gerçek var. Müslümanlar olarak evimiz sandığımız fiziki mekan ile sınırlı değil, hakeza ailemiz de öyle. Dünyanın dört bir yanında milyonlarca kişi Ramazan’ı bekliyor ve bu insanların büyük çoğunluğu Ramazan’a bizim imkanlarımız ile hazırlanamıyor. Aile üyeleri her koşul ve şartta birbirinin refahını düşünür, bu durum Ramazan’da da geçerlidir. Ramazan’da üzerimize düşen manevi görevlerden biri de ailemizin hiç görmediğimiz ve muhtemelen göremeyeceğimiz üyelerini koruyup kollamaktır.

Burak bey yukarıda yer verilen alıntıda “…onları bizzat ziyaret etmemizin ne kadar önemli olduğunu anladım.” demişti, fakat herkesin buna imkanı olmayabiliyor. İşte; her ne kadar nostaljinin egemen olduğu muhabbetlerde teknolojinin sürekli bizden götürdüklerinden bahsedilse de, bu noktada teknolojinin hiç çaba gerektirmeksizin bizden binlerce kilometre uzaklıktaki aile üyelerimizin hayatına dokunma kudreti devreye giriyor.  İHH İnsani Yardım Vakfı, her yıl olduğu gibi bu Ramazan da hatırlanmayı bekleyen ihtiyaç sahiplerine ulaşmak için yola çıkıyor ve bize de soruyor; “Ramazan’ı birlikte yaşatmaya ne dersiniz?”

“İftar soframız ne kadar kalabalık olursa, bereketi de o kadar çok olur. Peki hiç gitmediğiniz bir yerde sofra kurmak ister misiniz?”

“İftar bağışınızla, sizin için farklı coğrafyalarda sofralar kuruyoruz. Bazı bölgelerde yüzlerce kişiyi aynı sofra etrafında misafir ederken, bazı bölgelerde ihtiyaç sahiplerinin evine sıcak yemek ulaştırıyoruz.”

“Geçtiğimiz yıl desteğinizle, 709 bin 695 kişiye iftar ve sahur için yiyecek ulaştırdık.”

“Kumanya paketleri dünyanın dört bir yanında sıcacık yemeklere dönüşüyor. Anneleri, bugün ne pişireceğim derdinden kurtarıyor, aileleri iftar ve sahur sofralarında bir araya getiriyor.”

“Geçtiğimiz yıl 303 bin 288 aileye kumanya ulaştırdık. Bu kumanyalardan 1.5 milyondan fazla kişi faydalandı. Desteğinizle, bu Ramazan da sofra kurmalarına vesile olalım.”

2021 yılında yardım faaliyetleri kapsamında Sudan’da bulunmuş olan Sinan Demir anlatıyor; “Eric Didan ile bayramlık hediye etmeye gittiğimiz okulda tanıştık. 4 yıl önce babasını kanserden kaybedince 1,5 yaşında yetim kalmış. Diğer çocuklardan farklı bir ışıltısı vardı. Sıra ona geldiğinde çok heyecanlandı. Hediyesini verdiğimizde gözlerindeki ışıltıyı görmeliydiniz. Biraz sonra bayramlıklarını giyip geri geldi. Bir köşeye geçip oturdu. Arkadaşları konuşurken Eric, iki eliyle yeni çantasını sımsıkı tutuyor, bayramlık elbisesine bakarak gülümsüyordu.”

Nasimi - Sami Yusuf

Sizleri, İranlı-İngiliz müzisyen Sami Yusuf’un, Nesimi’nin “Sığmazam” şiirinden bestelenen ritmi ve tınısı insanı farklı bir aleme davet eden şarkısını dinlemeye davet ediyoruz. Canlı performansı 43. Unesco Dünya Mirası Komitesi açılış töreninde gerçekleştirilen eser, bu performans ile çok ses getirmiştir. Divan edebiyatının Yunus Emre’si Nesimi’nin sözlerinin Sami Yusuf ve müthiş orkestranın sesleri ile harmanlanmasını sizlere sunuyor, keyifli dinlemeler diliyoruz.

Çeçen Ağıdı/Çeçen Marşı - Ali Dimaev

İçkerya Çeçen Cumhuriyeti Marşı, “Ölüm ya da Özgürlük” 1992 yılında kabul edilmiştir. Marşın sözleri Abuzar Aydemirov’a, müziği ise Ali Dimayev’e aittir. 21 Nisan 1996 yılında Şehit düşen Cevher Dudayev ve onunla vatanı uğruna savaşmış tüm şehitlerin ruhları şad olması dileğiyle.

“Kartal yuvalarında süt emzirmiş analar,

Yalçın kayalıklarda at koşturtmuş atalar.

Lailaheillallah

Analar doğurmuştur, halk için, vatan için,

Emre amade olduk, hepimiz onlar için.

Lailaheillallah

Dağların şahinleri yetiştirilmiş özgür,

Tehlikeden zorluktan, mağrurane kurtulur.”