Havasını soluduğumuz şu zamanlar, bireysel hayat döngümüzü dijitale dökmeye doğru yönelten bir süreç. Yavaş yavaş farkında bile olmadan derslerimizi, etkinliklerimizi, alışverişlerimizi, dostlukla içilen çay sohbetlerimizi ve hatta gezilerimizi bile sanal alemde yapmaya başladık. Bu durumdan ne yazık ki kaçışımızın olmadığını gün geçtikçe daha net gördük. “Eskiden daha güzeldi” demenin bir faydası olmadığını fark ettiğimizde, içinde bulunduğumuz şartları daha iyiye dönüştürebilme, sanalı kendimize avantaj olarak sunma şansını yakaladık.
Dijital şartları nasıl daha iyi kullanabiliriz düşünceleriyle 6 arkadaş, gönül coğrafyalarımıza dalıp çıkarken, belki okuyucularımıza keşfedilmemiş bir kıta sunarız hissiyatıyla, yeni döneme ayak uydurmak insanlara dokunabilmek için ne yapabiliriz diye düşündük. Sosyal medyada, sitelerde, bloglarda karşımıza çıkan uzun yazılardan sıkıldığımızın farkına vardık. Zaman kavramı beşerin en kıymetlisi, bizde bunu göz önünde bulundurarak, vakitleri israf etmeden kısa ve öz şeyler ortaya çıkaralım, evde otururken okuyalım, izleyelim, kahve içerken müzik dinleyelim, dergilerle tanışalım, beğendiğimiz sayfaları paylaşalım, gitmeyi özlediğimiz yerleri anlatalım istedik ve hazırlıklara başladık.
Kitaplıklarımızın başına geçip kitaplarımızı taradık, film listelerimizi açtık filmlerimizi yeniden karıştırdık. Müziklerimizi tekrardan dinledik, unutamadığımız parçaları seçtik. Sosyal medyalarımızı, bağlantılarımızı kontrol ettik, paylaşıma açmak istediklerimizi not aldık. Gitmeyi çok sevdiğimiz, manzarasına doyamadığımız ve çok özlediğimiz mekanları hatırımıza getirdik. Dergilerimize elimiz değdi ve bunların her birini yazıya dökelim istedik.
Nasıl yapmalıyız? Sorusuna; klasikten uzak, uzun uzadıya gitmeyen, yazarken zevk aldığımız ve şahsına münhasır yazılar ortaya çıkarmak istediğimiz konusunda ortak bir karara vararak işe koyulduk. Şimdilerde biz, ayda bir düzenli formatta okurumuza yeni keşifler sunmak için içeriklerimizi bir araya getiriyoruz. Önünüze gelen çalışmamızın işleyiş mekanizması bu şekilde. Geriye kalan tek şey sayfayı ilerletip içeriklerimizle tanışmanız.
Güzel vakit geçirmeniz ve faydalanmanız dileğiyle, Değerli Okurlarımız…
Genel Yayın Yönetmeni: Kübra Taşdemir
Editör İşleri: Elif Saylan
Kendi Halinde Yazarlar: Elif Saylan, Esra Kamacı, Hatice Uysal, Kevser Betül Kurar, Rabia Yıldırım.
Ağustos ayı isim olarak Türkçeye Latinceden geçmiştir. Latince kökeninde Roma İmparatoru Caesar Augustus’a ithafen “Augustus Menilis” yani “Augustus’un ayı” anlamına gelmektedir. Türk kökeninde ise “Harman Ayı” olarak anılmaktadır. Rumi takvimin ve Roma takviminin altıncı ayına denk gelir. Miladi takvimde ise sekizinci aydır. İslam dininde özel bir yeri olan “Aşure” günü ile Hristiyan dinindeki Romalıların “Mukaddes hacı yürüyüşü” Ağustos ayındadır.
Haset ve Şükran - Melanıe Kleın
Çocuk psikanalizine ışık tutan Melanie Klein aynı zamanda nesneler psikolojisinin öncüsüdür. Çocuğun anne (emziren) ile rolüne sıkça vurgu yaptığı gibi haset ve şükranı da bu kapsamda açıklıyor. Kitabı okurken özellikle kıskançlık ve haset arasındaki farkları, tanımlarını ve şükranı günlük hayattan örneklerle ele alışı, konuyu daha anlaşılır kılmış.
Kişiliğin oluşumunda erken çocukluğun önemi psikanalizce ortada, peki ya bebeklik özellikle emme dönemi neyi ifade ediyor? Bu soruya cevap arayanların başvuracağı kaynaklardan biri Melanie Klein.
Felsefeye Hazırlık Felsefi Yazı Yazmak - Lewis Vaughn
Lewis Vaughn’un kaleme aldığı, Ahmet Yıldız’ın Türkçeye kazandırdığı eser, felsefi makaleleri okumak ve yazmak niyetindeki herkes için el kitabı niteliği taşımaktadır.
8 bölümden oluşan eser, felsefenin nasıl okunacağına cevap vererek başlar, argüman tanımı ve yorumlanması, içerik/biçim kuralları, bir tezi savunmak, yanılgılı akıl yürütmeden kaçınmak, kaynakları doğru kullanabilmek ile devam eder ve etkili cümleler yazmak, doğru kelimeleri tercih etmek ile de son bulur.
Eser içerisindeki örnekler ve yazarın örnekleri en yalın hali ile değerlendirmesi ile gerçek bir başlangıç kitabı sayılabilir.
Hızlı tekrar bölümleri, örneklendirme sistemi, başlıkların sistematik ilerliyor oluşu kitabın felsefi makale okumak ve yazmaktan uzak olan fakat işin ucundan tutmak isteyen öğrenciler için önemini göstermektedir.
Bilgelikler Divanı - Ahmet Özalp
Behçet Necatigil şiiri, “Bir durum, bir sorun üzerinde ölçülü konuşan, susunca da bizim düşünmemizi bekleyen bir olgunluk” olarak tanımlar. Ahmet Özalp’in yayına hazırladığı Bilgelikler Divanı, Necatigil’in tanımındaki şiire en uygun şiir türü olan hikemi şiir türünde sayılabilecek mısra ve beyitlerden hazırlanan bir derlemedir. Bu seçki, Türk Divan Edebiyatının klasik ariflerinin, şairlerinin ve aşıklarının; Necatigil’den alıntılarsak “bilgelik burcundan” söyledikleri şiirlerin Nabi ekolü anlayışına uygun olarak derlenmesi ile oluşturulmuştur. Nabi ekolü anlayışı, Nabi’nin deyişiyle “edeb, ahlak, emsal-i hikmet, ibret” noktaları gözetilerek derlenen mısra ve beyitlerin son seslerine göre elifba sırasınca düzenlenmesini kapsar. Klasik şiirlerin sunumunda önemli bir sorun olarak ortaya çıkan dilin anlaşılabilirliği sorunu, bu seçkide mısra ve beyitlerin “yeniden şiirleştirme” yoluna gidilerek orijinallerinin altında yer almasıyla aşılmaya çalışılmıştır.
Klasik şiiri genç kuşaklara aslıyla birlikte anlaşılır biçimde tanıtması ve günümüz okur yazarını klasik Türkçeyle tanıştırması bakımından bu eser iki önemli işleve sahiptir.
A Beautıful Day ın the Neıghbourhood - Marıelle Heller
Fred Rogers ve gazeteci Llyod Vogel arasındaki ilişkiyi esas alan A Beatiful Day in the Neighbourhood, gerçek hayat hikayesinden esinlenen bir filmdir. IMDb puanı 7.3 olup yönetmenliğini Marielle Heller üstlenmiştir. Tom Hanks’in canlandırdığı Fred Rogers, uzun yıllar yaptığı televizyon programıyla çocuklarla diyalog kuran, onlara rehberlik eden ve Amerika’nın sevilen televizyon kişilikleri arasında bulunan bir isimdir.
Ailesiyle ve işiyle yaşamın akışında birtakım çıkmazlar yaşayan Llyod ile Rogers’ın bir röportaj için yollarının kesişmesiyle ikilinin ilişkisi baslar. Rogers’ın gözlemleri, seçtiği kelimler, Llyod’a yaklaşımı ve daha birçok ögesiyle film, baştan sona bir terapi seansının akışını anımsatmaktadır.
Öfke, nefret, boşanma, ölüm, iyilik, sevgi, dostluk, ilişkiler gibi insanın hayatını kuşatan temalara naif ama gerçekçi bir pencereden değinilmiştir. İzleyicinin kendi yaşamına dair farklı perspektifler bulacağı bu iç ısıtan aile filmine listenizde bir yer vermenizi öneriyoruz.
Yaşamaya Değer (Le Herısson)
Yönetmenliğini Mona Achache’nin yaptığı, Muriel Barbery’in Kirpinin Zerafeti adlı romanından uyarlama Fransız dram komedi filmidir. Paloma 11 yaşında zeki, dış dünyayla arası açık bir kız çocuğudur. 12. yaş gününde kendini öldürmek istemekte ve bunun için ilaç almaktadır. Doğum gününe kadar geçecek olan bu yüz altmış beş günü kameraya çekecektir. Bu zaman süresi içerisinde Renee ve Bay Kakuro Ozu ile tanışır. Renee yaşadıkları apartmanın kapıcısıdır. Kendi halinde ve pek başkalarıyla iletişim kurmayan bir karakterdir. Paloma ile aralarında geçecek olan muhabbet, siz değerli izleyenlerin oldukça ilgisini çekecek izlerken aynı zamanda filmin içerisinde bulunan cümleleri not almak için filme kısa bir ara vereceksiniz.
Filmi izlerken hem 11 yaşındaki bir çocuğun yaşamına, olaylara ve hatta dünyaya nasıl baktığına hem de insanların dışarıdan görünenden çok aslında görünmeyen ama ona ait olan tarafına şahit olacaksınız.
Ousama Ranking - Anime Serisi
Ranking of Kings (Kralların Sıralaması) isimli anime serisi, Sosuke Toka isimli Manga ilustratörünün Manga serisinden uyarlanan ve 2021 Kasım’da yayınlanmaya başlamış olan bir seridir. Ghibli tarzı çizimlere sahip olan bu oldukça yeni anime serisini, anime fanları için muhakkak izlenmeli kılan özelliği ise enfes hikayesinin kurgusu içinde klişeleri ustalıkla işleyerek sıradışı bir hikaye ortaya koymasıdır. Üstelik yalnızca anime fanlarına yönelik değil, animelerden pek hazzetmeyen insanların dahi birkaç bölüm sonra kendilerini kaptırdıklarını vurguladıkları bir seri. Sağır, dilsiz ve ilk bakışta oldukça güçsüz olan ana karakter Bojji’nin sevimli haliyle izleyicin duygularına hitap ettiği; aile ve dostluk, sadakat ve ihanet, zorluk ve kararlılık temalarının hikayeye yedirildiği sürükleyici bir anime. Animenin en olumlu iki özelliği, karakterlerin mutlak iyi veya mutlak kötü olmamaları bakımından gerçekçi bir anlatı sunması. İkinci olumlu özellik ise, istisnasız her yaş grubuna hitap edebilecek içerikler barındırmasıdır.
Daha küçük yaşlardaki izleyiciler, çizimlerdeki zenginliğe kapılıp hikayeyi ana hatlarıyla takip edebilirken yetişkin izleyiciler detayları ile birlikte animenin hikayesinin akıcılığına kapılabilir. Anime, eğlenceli ve heyecanlı olmasının yanı sıra zaman zaman fazla drama yapılıyor olması açısından olumsuz değerlendirilebilmektedir.
Emin Yoğurtçuoğlu, Kuş Dedektifi
Emin Yoğurtçuoğlu, kuş gözlemcisi, fotoğrafçı, rehber ve yaban hayatı uzmanıdır. Sosyal medya hesapları üzerinden paylaştığı fotoğraflar ve kısa videolar ile kuşları anlatıyor takipçilerine. Doğa, kuşların türleri ve yaşamları hakkında kısa bilgiler de aktarıyor. Günlük yaşantınızda başınızı biraz da göklere doğru çevirmek, gürültünün içerisinde seslerini duyurmaya çalışan kuş cıvıltılarına kulak vermek ve yaban hayatı uzmanı tarafından doğanın düzeni hakkında bilinçlenmek için Emin Yoğurtçuoğlu’nu yer aldığı farklı platformlar üzerinden takip edebilirsiniz.
Barış Özcan ile 111 Hz - Podcast
Birçok insanın YouTube videolarından tanıdığı bir isim olan Barış Özcan’ın en az videoları kadar kaliteli olan Podcasti “Barış Özcan ile 111 Hz”, Barış Özcan’ın her zamanki sarih ve sürükleyici anlatımıyla hem klasik hem güncel bilim, sanat, tasarım ve teknoloji içeriklerini anlattığı bir yayındır. Haftada bir yayınlanan ve her bölümü yaklaşık 20 dakika süren bu podcastin tanıtım bölümünde geçen “Görüntüden arındırılmış sesin gücüne yaslanacağız” cümlesi kanalı açıklar niteliktedir. Teknoloji-Sanat-Bilim hikayelerini kendi sesi dahil olmak üzeri birçok sesten faydalanarak anlatan Barış Özcan, anlatılanlarla dinleyenleri geleceğe dair hayal kurmaya teşvik eder. Farklı alanlarda güncel olarak bilgi sahibi olmak isteyen ama bunun için fazla vakti olmayanların kısa ve özet bir formatta dinlemeleri için ideal bir yayındır.
Bi’tanıdık Blog
Bi’tanıdık Blog, Müslüman kadınların fikir ağı olarak kendisini tanımlayan bir girişim. Tesettür hikayeleri, başarılı Müslüman kadınların sosyal görünürlüğü gibi meseleleri ele alan Bi’tanıdık, Müslüman kadınlar özelinde tüm Müslümanların kendisinden iz bulabileceği hikayeleri içinde barındırıyor. Tanıdık Sorular, Hadi Anlat, Benim Hikayem gibi kategoriler bağlamında içerik üreten Bi’tanıdık Blog, okuyucularına da kendi hikayelerini anlatabileceği bir alan sunmaktadır.
Mustafa Çelebi Sanat Atölyesi
İsmini kurucusu Mustafa Çelebi’den alan sanat atölyesi, Büyük Çamlıca Camii’nin avlusunda yer almaktadır. Mustafa Çelebi, Hasan Çelebi’den hat meşki ve Rikkat Kunt’tan tezhip dersleri almış başarılı bir sanatkardır. Sanat atölyesinde hat, tezhip, minyatür, seramik, porselen boyama, sanat terapi ve güzel sanatlar hazırlık gibi uzun soluklu devam eden atölyeler bulunmaktadır. Ek olarak özellikle yaz dönemlerinde açılan kısa süreli bilimsel bitki ressamlığı veya çocuklara yönelik sanat atölyeleri de alternatifler arasındadır. Camii avlusunun içerisinde yer almasının ambiyansı, gül bahçesi manzarası, eğitimcilerin ustalığı ve sanatın terapötik yönüyle atölyeler insan ruhunu dinlendirecek bir zaman sunuyor katılımcılarına. Aktif atölyelere dair bilgi almak için web sitesi veya instagram sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Dirimart – Park Chul | Jeong Hyun Sook
Dirimart, Gallery Dado işbirliğiyle hayata geçirdiği Park Chul | Jeong Hyun-Sook sergisi ile yaz sıcağında dışarıda bunalan İstanbul gezginlerine alternatif oluyor. Bu sergi ile Park Chul | Jeong Hyun-Sook ilk defa İstanbul açılışını yapıyor. Seul’le kültürel bir değiş tokuş başlatma girişimlerinin ilk adımı olan sergide iki sanatçının yakın tarihli işlerinden bir seçki izleyiciyle buluşuyor. Her iki sanatçı da sanatlarını; geçmişin geleneksel bağını şimdinin çağdaş ve modernitesiyle harmanlayarak yorumluyor. Dirimart’ta gerçekleşecek sergi 7 Ağustosa kadar takipçilerine açık olacak.
Pera Müzesi - “Ve Şimdi İyi Haberler”
Pera Müze’si 7 Ağustos’a kadar “Ve Şimdi İyi Haberler” sergisi ile bizleri bekliyor. Toplumsal cinsiyet, etnik köken, din gibi kavramların medyadaki ve sanat dallarındaki dönüşümünü ele alan sergi, sosyal medyanın da etkisini incelemeye acıyor. Son 150 yılın sanat tarihini teknolojideki ve medyadaki değişimlerin ışığında ele alan sergiyi incelemek için Pera Müzesi’ni 7 Ağustos’a kadar ziyaret edebilirsiniz.
Müze: Beykoz Cam ve Billur Müzesi
Osmanlı döneminde Beykoz’da kurulan cam fabrikası Beykoz Cam ve Billurat Fabrika-i Hümayunu bugünkü müzeye ismini vermiştir. Sultan Abdülaziz’in paşalarından olan Abraham Paşa tarafından inşa ettirilen binalardan günümüze U şeklindeki yapısıyla ahır binası ulaşmıştır. Milli Saraylar tarafından restore edilen taş bina yaklaşık 360 dönüm ve çok çeşitli bitkiden oluşan görkemli bir bahçenin içinde yer almaktadır. Müze tarihi kazılar sırasında bulunan veya başka koşullarda günümüze kadar ulaşan cam eşyaların sergilendiği alan, kafeterya, kütüphane, çocuklar için atölye alanı ve hediyelik eşya bölümlerinden oluşmaktadır. Müze, cam sanatının tarihi gelişiminin etkileyici yolculuğuna çıkmak için ziyaretçilerini çağırıyor. Müzenin bahçesi ise şehirden bir nebze kaçabilme fırsatı ve bitki çeşitliliği ile adeta bir botanik bahçesi niteliğinde olan bitkileriyle seyir zevki yüksek bir manzaraya davet ediyor.
Pazartesi günleri dışında ziyarete açık olan Beykoz Cam ve Billur Müzesi detaylı bilgi edinmek için Milli Saraylar Başkanlığı’nın internet sitesine göz atabilirsiniz.
Nedir Bu James Webb?
Uzay çağı dediğimiz bir çağdayız ve kimi zaman çoğumuz gökyüzüne bakıp evreni sorguluyoruz. Ama bu evrende ne zaman bizim algıladığımız gibi işleyebilir ne de mekan zamandan ayrı düşünülebilir. Bunun en net açıklamasını bir teleskop üzerinden yapalım: James Webb teleskobu…
-James Webb kimdir?
Kendisi 1961-1968 yılları arasında NASA’nın yöneticiliğini yapmış bir bürokrattır. 2002 yılında üzerinde çalıştığı bir teleskopa adını vermiştir.
-Peki James Webb teleskopu nasıl çalışıyor ve ona niçin “zaman makinesi” deniyor?
Dünya’nın herhangi bir noktasından Ay’a baktığınızı düşünmenizi istiyorum. Ay’dan yansıyan ışık sayesinde Ay’ı görebiliyorsunuz. Ay ve Dünya’nın arasında yaklaşık 385 bin km. olduğunu düşünürsek Ay’ın görüntüsünü oluşturan ışıkların sizin gözünüze yani Dünya’ya ulaşması için bu 385 bin km. yolu kat etmesi gerekiyor. Bu yolu da 1.5 saniyede aşabiliyor. Demek oluyor ki Ay’a her bakışınızda onun 1.5 saniye önceki halini görüyorsunuz. Diğer bir deyişle Ay’da zaman Dünya’dan 1.5 saniye ileri oluyor. Şimdi de Güneş üzerinden durumu daha netleştirelim. Güneş Ay’a kıyasla Dünya’dan çok daha uzakta, yaklaşık 150 milyon km bir uzaklık… Güneş ışıkları bize sıcak yüzünü gösterebilmek için bu kadar bir yolu 8 dakikada kat ediyor. Bu Güneş’in tam 8 dakika önceki halini görebildiğimiz anlamına geliyor.
Buraya kadar anlaştıysak aynı mantığı James Webb teleskobuna uyarlayalım. Bu teleskobun Dünya’dan epey uzak bir noktaya (1,5 milyon km.) fırlatıldığını biliyoruz. Dünya’dan daha uzağa gitmiş bir cisim evrenin derinlerinde daha çok ilerlemiş demektir. O zaman bu teleskop bugün gözlemlediğimiz evrenin daha ötesini ve derinini gözlemleyecektir. Yukarıdaki Ay ve Güneş örnekleminden hareketle daha ötelerde zaman daha da gerilerde demektir. O kadar gerilerde ki bu uzaklığı zaman biriminden ifade ettiğimizde 13 milyar yıl yapıyor. Böylece biz James Webb’in çektiği bir fotoğrafa bakarken evrenin 13 milyar yıl önceki haline bakıyor olacağız, yani Yıldız’ların ilk oluşum sürecine… Biz bu fotoğrafa bakarken oradaki Yıldız’ların bir kısmı sönmüş, bazı galaksiler yok olmuş olacak…
-İşin Edebiyatı
Günün birinde ışık hızına yakın bir hızla uzaklarda bir gezegene gittiğinizi düşünün. Bizim de bir teleskopla Dünya’dan sizi izlediğimizi… Görüntünüzün bize ulaşması zaman alacağı için sizin birkaç yıl önceki halinizi yeni görebildiğimizi… Hayırlı olsun, sizin geçmişimize gitmiş olduk! İmkansız bir hayal mi diyorsunuz? O halde şunu söylemeliyim: Jules Verne Ay’a yolculuğu yazdığında yıl henüz 1865’ti. Hoşça kalın…
Altın Gün- Goca Dünya
Altın Gün, Türk ve Hollandalı üyelerden oluşan Anadolu rock folk grubudur. Amsterdam’da Jasper Verhulst’un kurduğu Altın Gün’ün sanıyoruz ki Türkiye’de ne ünlü şarkıları Goca Dünya’dır. Aslen Orhan Gencebay şarkısı olan Koca Dünya Erkin Koray, Neşe Karaböcek ve daha pek çok sanatçı tarafından da seslendirilmiştir. Altın Gün’ün de seslendirdiği Goca Dünya, geçmişle gelecek arasındaki köprüde bizleri bekliyor.
Fariğ Olmam Eylesen Yüz Bin Cefa Sevdim Seni
Şey Galib’e ait olan “Fariğ Olmam Eylesen Yüz Bin Cefa Sevdim Seni” isimli murabba eserinin musiki ile birleşmesinden oluşan bu şarkıyı Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu tarafından sunulmuştur. Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu’nun kurucusu Türk besteci, orkestra ve koro şefi, kanun sanatçısı, müzikolog, eğitimci Prof. Dr. Ruhi Ayangil’dir. Şarkı “Şeyh Galibe Saygı – Yalçın Tura’ya Armağan” albümünde yer almaktadır. Musiki aynı zamanda “Dilsiz” filminde de kullanılmıştır.