Sosyal Politika Kurumu Olarak Karz-ı Hasen Ve Sosyal Bankacılık Denemesi

Sosyal Politika Kurumu Olarak Karz-ı Hasen Ve Sosyal Bankacılık Denemesi, Cengizhan Salih, 12.04.2014 Cumartesi, 16.30

Sosyal politika kurumu olarak karz-ı hasen ve sosyal bankacılık denemesi başlıklı sunumda Cengizhan Salih; faizin ekonomik, sosyal ve psikolojik etkilerine dikkat çekerek bunun alternatifi olarak karz-ı hasen’i temellendirmeye çalıştı.

Faizin çağlar ötesi bir veba olduğunu düşünecek olursak, sosyal bir bankacılık denemesi olarak karz-ı hasen uygulamasının ne kadar değerli olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Karz-ı hasen, faizsiz borç vermek ve misliyle geri almaktır. Dolayısıyla ticari olmayan kredilerin haricinde, yoksul ve düşük gelirli olan insanların mikro çaplı yani ihtiyaç kredilerini karşılamak maksadıyla tercih edilmektedir. Mevcut akademik çalışmalar içerisinde ve bankacılık uygulamalarında yer almayan bir konu olması hasebiyle hem teoride hem de pratikte zor bir konu olduğuna dikkat çekmek yerinde olacaktır.Sosyal Politika Kurumu Olarak Karz-ı Hasen Ve Sosyal Bankacılık Modeli Denemesi afiş

Sosyal devlet anlayışı gereği devletler karz-ı hasen aracılığıyla ihtiyaç sahibi olan kesimin kredi talebini faizsiz bir şekilde karşılama imkânına kavuşabilir. Devlet, karz-ı hasen enstrümanını kullanarak hem bu ihtiyaca cevap verebilir; hem de yoksulluk, gelir dağılımı, işsizlik, üretim ve tüketim gibi parametreler üzerinde ciddi anlamda pozitif etkiler meydana getirerek sosyal refah seviyesini yükseltme imkânına sahip olabilir.

Modern devlet için tanımlanan en önemli işlev, iktisadî ve sosyal refah seviyesini yükseltmek için gelir dağılımında adaletin sağlanması, fırsat eşitliğinin tanınması ve herkes için yaşanabilir bir ortam hazırlamasıdır. Günümüz dünyasında gelir dağılımını bozan ve adaletsiz hale getiren en önemli faktörlerin başında ise faiz bulunmaktadır. Aynı zamanda mevcut adaletsizliğin önüne geçebilmek için sağlıklı bir toplumsal yapı geliştirmek faizin varlığını ortadan kaldırmak yahut etkisini azaltmak için en önemli şarttır. Zira fakirlik azalıp, sosyal yapıdaki düzelme ilerledikçe faizler kendiliğinden düşecek ve bir gün gelip ortadan kalkacaktır.

Ticaret, kâr payı ve kiranın faizle karıştırıldığı günümüzde faizin sosyal ve psikolojik zararlarının kesinlikle küçümsenmeyecek bir yapıya sahip olduğunu göz önünde bulundurarak ekonomik zararları karşısında karz-ı hasen uygulamasının pratikteki karşılığına dikkat çekmek gerekmektedir. Özellikle düşük gelire sahip insanların bağış almak yerine çeşitli finansman kuruluşlarından borç almalarını sağlayarak, kendi işlerini kurup çalışarak hayatlarını kazanmalarına olanak veren mikro kredi, düşük gelirli kişiler için oldukça avantajlı bir sistem olarak ifade edilmektedir. Bu sistem yoksulluk sınırının hemen üzerinde bulunan kesim ile tamamen muhtaç olan kesim arasında bulunan insanların faizsiz bir şekilde borçlanarak ihtiyaçlarını karşılayabilme imkânı vermektedir ki bu kesimde bulunan insan sayısı dünya üzerinde yaklaşık 5 milyar kişiden oluşmaktadır. Bu yapıdaki kredilere ihtiyacı olan insan sayısının fazla olması sistemin işlemeyeceğini yahut büyük zararlara yol açacağını düşündürebilir. Ancak pratik hayattaki uygulama örneklerini inceleyecek olursak; 1970’li yıllarda ortaya çıkan mikro kredi sistemi, 2006 yılı itibariyle 111 ülkede 3.133 mikro kredi kuruluşu ile yaklaşık 114 milyon müşteriye ulaşmış durumdadır.  Söz konusu mikro kredilere geri dönüş oranı %95-98’dir. Bu oran toplumsal yapı içerisinde yalnızca iktisadi aksaklıkların önüne geçilmesini değil aynı zamanda sosyal ayrışma ve zıtlaşma tehlikesini bertaraf etmek için çok basit ama aynı zamanda çok güçlü bir enstrüman olduğunu göstermektedir.

Faiz ve faize dayanan kredileşme sistemi özellikle gelişmemiş ülke ekonomilerinde enflasyonist bir ortam meydana getirmektedir. Enflasyonist ortam ise Sabri Orman hocanın deyimiyle ‘enflasyon zenginleri’ ve ‘enflasyon fakirleri’ni ortaya çıkaracaktır. Toplumsal yapı içerisinde ekonomik olarak gerçekleşen bu kutuplaşma sosyal ayrışmanın da temelini oluşturmaktadır.  Faiz gelirini elinde tutan çok küçük bir zümre, elinde bulundurduğu kredi gücü ile çok büyük bir kesimin emeğini ve maddi gücünü kendi zenginliğine bağımlı kılarak daha da güçlenmektedir. Devlet düzeyinde gözetilen makroekonomik politikalar ve piyasa dengesini gözetmek maksadıyla borçlanma talebi de yine kredi gücünü elinde bulunduran sermaye sahibi zümre tarafından karşılanmaktadır. Devletin aldığı bu borcun faiziyle birlikte geri ödenmesi gerektiğinde borç yine toplumun büyük bir kesiminden vergiler aracılığıyla toplanmaktadır. Yani en alt ve orta kesim gelir grubundan sürekli olarak en üst gelir grubuna yani sermayeyi elinde bulunduran ve bunu başka kesimlerle paylaşmak niyetinde olmayan zümreye adaletsiz bir gelir aktarımı güçlenerek sürmektedir.

Karz-ı hasen üzerinden modellemeye çalışılan sosyal bankacılık modeli, üretime yönelik küçük çaplı faizsiz krediyi vermeyi hedef almakla birlikte, yine miktarı otoritelerce belirlenecek olan ihtiyaç/tüketim kredisini de faiz olmadan kullandırmayı hedeflemektedir. Günümüze kadar geçen süre içerisinde, çeşitli finansal uygulamalarını denemiş ve sosyal adalet anlayışında da yeterince tecrübe ve donanım elde etmiş bulunmaktayız. Kendi sosyal dokumuza uygun ve medeniyet birikimimizden ilham alarak; ahlaki değerler ışığında insanlık temelli yeni ekonomik modellere, uygulamalara ihtiyaç duymaktayız. Karz-ı hasen’e dayalı sosyal bankacılık modelinin yüzünün bu maksada dönük olması hasebiyle, insanlığa sosyo-ekonomik açıdan önemli faydalar sağlayacağına inanılmaktadır.

Leave a Comment