Toplumsal Değişme ve Hukuk İlişkisi
Toplumsal Değişme ve Hukuk İlişkisi, Ömer Faruk Ocakoğlu, 30.04.2014 Cumartesi, 18.00
Ömer Faruk Ocakoğlu “Kodifikasyondan Resepsiyona Aile Hukukundaki Değişmeler ve Toplumsal Etkileri” başlıklı doktora çalışmasının sunumunu İLEM’de gerçekleştirdi. Sunumun genelinde, toplumsal alan ve hukuki alan arasındaki “merkezi bir kesişme noktası olarak” aile hukukunun Osmanlı son dönemlerinden Cumhuriyet’e kadar geçen sürede yaşadığı değişimlerinin sosyolojik perspektiften incelemesi gerçekleştirildi. Ocakoğlu, Tanzimat sonrasında yaşanan değişimlerin hukuki yapılanma ile ilişkisini ve toplumsal algıdaki seyrini işlediği sunumunu; “toplumsal değişim ve hukuk ilişkisi”, “Osmanlı son dönemlerindeki hukuki değişimlerin kuramsal ve kurumsal seyri” ve “aile hukukundaki değişmeler” olarak üç başlık altında gerçekleştirdi.
Öncelikle toplumsal değişmenin kavramsal değerlendirmesini yapan Ocakoğlu; toplumsal değişme kavramının 19. yüzyıl öncesi negatif anlamının ve 19. yüzyıl sonrasının pozitif değer yüklü anlamının yanı sıra, zamanla her şeyin iyiye doğru gitmediğinin anlaşılmasıyla nötr bir kavram olarak da ele alındığını ifade etti. Bunun yanında değişimin dışsal bir aktörün katılımı ile “toplumsal değiştirme” şeklinde de gerçekleştirilebildiğini aktardı. Ocakoğlu’nun “toplumsal değiştirme” olarak kavramsallaştırdığı durum Tanzimat sonrası değişimleri anlayabilmek ve hukuk ile ilişkisini kurmak adına önemli bir referans oluşturmuştur. Ocakoğlu, ardından bu alanın önemli aktörlerinden Marx’ın sınıf çatışması temelindeki,iktidara sahip olanların yönetme ve manipüle etme amaçlı hukuk okuması, Durkheim’in aktörlerin arasındaki ilişkiyle hukukun değişen ve toplumu dönüştüren işlevsel okuması ile Weber’in toplumsal yapı ve değişimlerin arkasındaki zihniyet dünyasına referansta bulunan yorumcu toplumsal değişme okumasına değindi. Ocakoğlu, üç okumanın da Batı eksenli olmasına dikkat çekmesiyle birlikte Weber’in özellikle kuruluş dönemleri itibariyle hukuki üretici olarak gördüğü “karizma”sını, diğer düşünürlere kıyasla Tanzimat sürecinin yeni bürokratik yapılanmasını anlamak açısından kısmen karşılığı olan bir okuma olarak değerlendirip dönemin toplumsal değişimini de bu perspektiften inceledi.
Osmanlı’nın son dönemlerindeki değişimlerin tarihsel ve hukuksal değerlendirmesinin yapıldığı ikinci başlık altında modern hukuki yapının topluma, kavramlarıyla ve kurumlarıyla nasıl girdiği anlatıldı. Ocakoğlu’nun değerlendirmesine göre, modern öncesinde “devlet”, “hukuk” ve “yasa” üst üste çakışmayan kavramlarken Fransız Devrimi ile devletin merkeziyetçi yapısı, bu üç alanın üst üste gelmesini sağlamıştır. Bu ise devletin hukuk yapma geleneğini arkasına alan bir faaliyet anlamını taşır. Bu sayede devlet yasa yapma merci olarak; mutlak uyulması gereken, diğer bütün hukuk yorumlarını dışlayan bir güce kavuşmuştur. Osmanlı İmparatorluğu da, batılılaşmayı kaçınılmaz bir proje olarak algılaması ile İslam hukukunda karşılığı olmamasına rağmen bu üç alanın üst üste oturduğu bir hukuki değişim sürecinin içerisine girmiştir. Bu noktada Ocakoğlu, geç modernleşmenin ürünü olarak içerisine girilen aceleciliği, sürecin devlet eliyle ve hukuk ile değiştirilmesinin nedeni olarak değerlendirerek, yukarıdan/dışarıdan getirilen hukuki değişimin ise varlığını yasadan alması ile uygulayıcısının da kendisi gibi; karşı konulamaz, sadakat bekleyen tavrına işaret etti. Özellikle bu beklenti noktasında; kendilerine uymamız gereken kodların, kendilerini temellendirdikleri, onlara uymamız gereken şeyi salık verenin ne olduğunu hiçbir zaman anlatmaya yetmeyeceğine dair değerlendirmesi ise hukuki yapının meşruluğunun sorgulanması adına bu bölümde ele alınan önemli analizlerinden biriydi. Genel olarak bu başlık altında Osmanlı’da hukuki değişimin devlet, yasa ve hukuk ayrımının Tanzimat sonrasında adım adım; bir yandan kodifikasyon bir yandan resepsiyon yolu ile nasıl değişime uğratıldığı konuşuldu.
Üçüncü ve son başlığında, Tanzimat’ın hukuki değişiminin aslında aile hukukunun değişmemesi üzerine kurulu olduğu iddiasıyla yola çıkan Ocakoğlu, aile hukukundaki değişmelerin diğer alanlara kıyasla daha geç bir tarihte ve başlangıçta dolaylı olarak gerçekleştirildiğini aktardı. Bunun arkasında diğer hukuki alanlara kıyasla bu alanındaki değişimlerin çok daha büyük oranda toplumsal dinamiklerle ve dolayısıyla toplumsal tepkilerle karşı karşıya kalması gösterilmiştir. Bu başlık altında aile hukukundaki değişimlere yer verilirken bu değişimlerin uygulamasının toplumsal olarak çeşitli zorluklarla karşılaştığı, toplumdan gelen yasaların değiştirilmesine yönelik isteklerin ise “kesinlikli” olarak kabul edilmediğine ve zaman içerisinde kanunun toplumsal alanda uygulanmamasına rağmen varlığını sürdürmekte direttiğine dair değerlendirmelerde bulunuldu.
Toplumsal yapıya bağlı olmakla birlikte onu değiştirebilen bir güce sahip olan hukuk, daha önceki hukuki ve toplumsal sahayı dönüştürürken, yeni bir toplumsal düzen de oluşturur. Ömer Faruk Ocakoğlu’nun sunumunu yaptığı tezi, toplumsal değişimin arkasındaki hukuki değişimin işlevini ve bu ilişkiyi göstermesi adına önemlidir. Buna ek olarak içeriğinin zenginliğinin yanı sıra Tanzimat sonrası toplumsal dönüşümlerin hukuk reformları ile ilgisini görmemiz ve bunun üzerine düşünmemizi sağlaması açısından da oldukça verimli bir çalışma olmuştur.