Ulus-Devlet’in Geleceği

Ulus-Devlet’in Geleceği, Ozan Erözden, 30 Nisan 2015 Perşembe, 18.00

“Ulus-devletin geleceğini konuşmak için öncelikle ulus-devletin ‘ne’liği üzerine konuşmak gerekir. Öncelikle neyden bahsetmekteyizdir ki, bunun bir geleceği olsun veya olmasın.” Ozan Erözden bu sözler ile başlıyor konuşmasına. Sunumu, içeriği küreselleşme tartışmaları ile şekillenen bir muhteva içerse de, esas olarak ulus-devletin tam olarak ne olduğu, tarihte nasıl şekillendiği ve günümüze kadar nasıl ve ne şekilde geldiğine ilişkin bir kritik, konunun geleceğine ilişkin tartışmayı da sağlıklı bir seviyeye taşımış oluyor. Ozan Erözden şu şekilde sürdürüyor sözlerini: “Genel olarak ulus-devlet denildiğinde Türkiye’de çağrışım uyandıran karşılığı daha çok üniter, tek ulus etrafında örgütlenmiş tekil bir yapıdır. Öncelikle Türkiye’de buna ilişkin bir yanlış çağrışım olduğunu belirtmek gerekir çünkü ulus-devlet denildiğinde sadece üniter yapılanmalar anlaşılmamalıdır. Farklı örgütlenmeler söz konusu olabilmektedir, buna örnek olarak federal örgütlenme biçimleri gösterilebilir. Üstelik bu tür federal yapılanmalar yalnızca tek bir ulus etrafında değil, bünyesinde birçok ulus barındıracak şekilde örgütlenmesi söz konusu olabilir. Bu bize ulus-devletin örgütleniş biçimlerinde söz konusu olan farklılıkların ayı zamanda farklı hukuk sistemleri ile de mümkün olabileceğini ifade etmektedir.Ulus-Devlet’in Geleceği

Buna göre ulus-devletler farklı devlet sistemlerinde, birden fazla ulus etrafında ve farklı hukuk sistemlerinde örgütlenebilir. Peki, bu durumda ulus-devleti ulus-devlet yapan nedir sorusu gündeme gelmektedir. Ulus-devlet denilen şey aslında tam olarak adına modern devlet dediğimiz yapılanmadır. Bu yapılanma esas olarak tarih içerisinde kendisini farklı bir noktadan başlatarak oluşmuştur. Modern devlet belli bir toprak parçası üzerinde, belli insan grupları üzerinde, egemenlik yetkisinin kullanılması ile kavramsallaştırılan bir yapılanmadır. Bu bir kurumsallaşma süreci ile birlikte oluşmuştur, özel olarak kişiler üzerinden bir oluşum gerçekleşmez. Kurumsallık kişilerden bağımsız olarak yapılanmanı sürekliliğini ifade etmektedir. Dolayısıyla egemenlik iddiası ile karşımıza çıkmış ve kurumsallaşmış bir yapılanmadır.

Erözden sözlerini devlet tartışmasından hareketle farklı bir boyuta taşımaya çalışarak konunun egemenlik boyutunu gündeme getiriyor. Buna göre devletin birincil unsuru olarak egemenlik iddiası modern bir fenomen olarak karşımıza çıkmaktadır, modern devlet yapılanmasının öncesine kadar egemenlik kavramının literatür karşılığı görülmemektedir. Erözden sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “Burada kast edilen egemenlik kavramı hukuk ve siyaset bilimindeki teknik karşılığı bakımından dikkate alınmalıdır. Gündelik dildeki egemenlik kavramı iki şahıstan birinin diğeri üzerinde üstünlük kurması olarak anlaşılabilirken, siyaset bilimindeki karşılığı kamusal alana ilişkin olarak açıklama getirir. Bu anlamıyla egemenlik bir coğrafya, bir sınır ve burada yaşan insanlar için kural koyabilme yetkisidir. Bu yetki aynı zamanda koyduğu kuralları değiştirebilir, tevil edebilir. Bu anlamıyla hukukun kaynağı olarak egemenliğin oluşması modern siyasal düşüncenin bir ürünüdür.”

Ulus-devletlerin geleceğine ilişkin tartışmalarda ve bugün uluslararası ve ulus aşırı yapılanma tartışmalarında konunun kilit noktası olarak egemenlik karşımıza çıkmaktadır. Uluslararası antlaşmaların geçerli olabilmesinin temel şartı olarak egemen devletlerin iradi olarak antlaşmaları imzalaması ile söz konusu olmaktadır. Bugüne gelindiğinde üstün kuralların egemenlik kuralları ile aşılamayacağına ilişkin adımların atılması söz konusu olurken bunun kaynağı olarak uluslararası hukukun egemenlikleri aşan ifadeleri söz konusu olmaktadır.

Leave a Comment