Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar – haz. Ertuğrul Düzdağ
Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar (1. Cilt), haz. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yayınları, İzmir, 2012, 399 s.
Ertuğrul Düzdağ tarafından kaleme alınan Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıraları 4 ciltten oluşmaktadır. Bu hatıraların oluşumu kısaca şöyledir: Üstad, Medine-i Münevvere’de iken daha önce O’nun eserleri üzerinde çalışmış olan Ertuğrul Düzdağ 1992 yılında Medine’de Üstad’ın evinde iki ay kadar kalarak kendisiyle uzunca görüşmeler yapar. Binlerce soruyla bütün hayatını anlatmasını sağlar. Sonunda yetmiş beş saatlik kayıt ile bunları zapteder. İstanbul’a gelince daktilo edilmesi sonucu bin üç yüz sayfalık bir hatırat ortaya çıkar.
Değerlendirmesini yapacağım eser, bu bin üç yüz sayfanın derlenmesi sonucu oluşmuş hatıratın 1. cildidir. İlk cilt olması hasebiyle kitabın birinci kısmı Ali Ulvi Kurucu’nun çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği Konya hatıraları ile başlar ve Ezher’de okuduğu Kahire yıllarıyla devam eder. İki kısımdan oluşan bu eserle Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarına güzel bir giriş yapılır. Ana iki kısma ayrılmasına ek olarak bu kısımların içerisinde belirli başlıklarla kitap, konu bütünlüğü korunarak başlıklara ayrılmıştır. Bu başlıklar, Üstad’ın hatıralarında geçen kişileri sınıflandırarak o kişileri daha ayrıntılı tanıtmaktadır. Fakat bu sınıflandırmalar sırasında belirli kişilerle olan hatıralar toparlanırken, kitabın bütününde çok fazla zaman kaymaları olmaktadır. Bunun sebebi de başlıktaki kişilerle alakalı farklı zamanlarda yaşanmış birçok hatıranın peş peşe aktarılmasıdır. Kitabın ilk kısımlarında alışılmadığından dolayı biraz kafa karıştırıcı olsa da sayfalar ilerledikçe yerine oturtulabilmektedir.
Hatıralar, Ertuğrul Düzdağ tarafından yazılmış olmasına rağmen sanki Üstad’ın elinden çıkmış bir otobiyografi havasında birinci kişi ağzıyla yazılmıştır. Böylelikle samimi bir dil elde edilmiş ve okuma akıcılaşmıştır.
Birinci kısımda Konya’da geçirdiği gençlik yılları anlatılırken, yeri geldikçe ileriki yıllarda bulunduğu Medine ve Mısır’daki hayatına göndermelerde bulunulmuştur. Ama ayrıntılara yer vermekten ve konunun çok saptırılmasından kaçınılmıştır.
Kitap, hatıra olması sebebiyle Ali Ulvi Kurucu’nun yaşadığı döneme, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarına önemli bir tarihi kaynak niteliğindedir. Ve Üstad’ın hayatında önemli yeri olan şahsiyetlerin de yaşadığı çağa (kendi yaşadığı dönemden birkaç yıl öncesine) delil olmaktadır. Bu kaynaklar sayesinde okuyucuya, birinci kişi ağzından kesin bilgiler ulaşmaktadır.
Üstad Ali Ulvi Kurucu’nun yetiştiği ortamdaki önemli şahsiyetlerin ayrı başlıklar altında ayrıntılı olarak anılarla dile getirilmesi okuyucuda merak duygusu uyandırmaktadır. Örneğin birinci kısımda Babası Hacı Veyis-Zade İbrahim Efendi ile olan anıları anlatılırken yer yer dedesinin ve amcasının adı geçer. Onların da, Üstad’ın hayatında önemli yeri olduğu anlaşılır fakat o başlık altında konu bütünlüğü bozulmaması için onlar hakkında ayrıntılara yer verilmez. Daha sonraki başlıklarda ayrıntılı olarak bu etkin şahsiyetlere tek tek değinilir ve anılar o başlık altında toplanır.
Kitap Ali Ulvi Kurucu’nun çocukluk yılları ile başlar. İlk olarak ismi ile ilgili hatıralarını anlatır ve anılarıyla ailesini tanıtır. Ali Ulvi Kurucu henüz bir buçuk yaşındayken annesi Sare Hanım vefat eder. Daha sonra babası Hacı Veyis-Zade İbrahim Efendi, Üstad’ın teyzesi Aliye Hanım ile evlenir. Kendisini asıl büyütenin O olduğunu söyler. Aliye Hanım’dan iki kardeşi olur: Muhammed Nuri ve Ahmet Ziya. Babası İbrahim Efendi, Konya’nın meşhur âlimi Hacı Veyiszade’nin oğludur. Üstad’ın üç halası ve bir amcası vardır. Amcası Hacı Veyiszade Mustafa Efendi, dedesi Hacı Veyiszade ve babası İbrahim Efendi, Üstad’ın yetişmesinde çok büyük öneme sahip şahsiyetlerdir. İlk mektep dönemine Konya’da başlayan Ali Ulvi Kurucu küçük yaşta hafız olur. Bu süreç ve daha sonrasında ders aldığı Hafız Ali Efendi, Zekai Hoca, Hafız Kani Karaca gibi şahsiyetlerle olan hatıralarını; babasının, amcasının, dedesinin ne kadar önemli ve dönemin zorluklarına katlanan, nasıl bir hayat yaşamış âlim şahsiyetler olduklarını, öğrenim sürecini, içinde bulunduğu ve yetiştiği ortamı, o zamanlar, ezanın Türkçe okunması, polis baskınları, kaçak okunan dersler gibi Müslümanların yaşadıkları sıkıntıları; dönemin siyasi olaylarını; ilim tahsili için hicret etmelerindeki etkenleri ve vesileleri; medrese tahsilini; Medine’ye hicretleri sırasında vize almada ve yolculukta yaşadıkları sıkıntıları sonrasında Medine’ye ilk varışlarını; amcasının Konya’da kalmasını ve orada yaptığı üstün hizmetleri anıları çerçevesinde anlatarak hayatının ilk yıllarını okuyucuya sunar.
Devamında Mustafa Runyun ile görüşmelerini ve ilim tahsili için Ezher’e gidişi ile Kahire’deki hayatına geçiş yapılır. Ezher’de okuduğu süre içerisinde yakın ahbap oldukları Mustafa Runyun ve Ali Yakup Bey ile beraber yaşadıkları hatıralardan ve onların yer yer keyifli yer yer hüzünlü anılarından bahsederek bu şahsiyetleri ayrıntılı tanıtır. Sonrasında ders aldığı hocası Yozgatlı İhsan Efendi ile münasebetlerini, beraber yaptıkları derslerini çeşitli anılarla aktarır. İhsan hocasından öğrendiği kadarıyla Mehmet Akif (Ersoy) ile ilgili anılardan da bahseder. Şiire olan tutkusunu, şairliğini, İhsan Hocasıyla yaptığı edebiyat derslerini, bu derslerde işledikleri bazı şiirleri de okuyucuya sunar.
Kitap, Ali Ulvi Kurucu’nun hatıralarının ilk cildi olması sebebiyle kitap burada son bulur. Hikâye yarım kalmıştır ama ikinci cilt ile devam etmektedir.
Kitap; oldukça etkileyici, kimi zaman hüzünlendiren, kimi zaman ibretler içeren ve çoğu zaman bizim için örnek teşkil eden hatıralarla dolu. Bu hatıralar oldukça ders verici. Örneğin, karakolda bile ders verecek kadar öğretme aşığı olan Hacı Veyis Efendi’nin öğrencisine, cami görünce salâvat getirmesini tavsiyede bulunması (s.164) hepimize bir hatırlatmadır.
Kitabın birinci kısmında bazı göndermeler dışında genellikle Üstad’ın Konya hayatı dolu dolu anlatılmaktadır. Fakat ikinci kısımda anlatılan Kahire yıllarında, ayrıntılar ve göndermeler sebebiyle biraz Kahire’den uzaklaşılmıştır. Burada geçen senelerin Konya’da geçen yıllardan daha az olması da önemli bir etkendir. Bu beklentimin sebebi kitabın ayrıldığı bölümlerdir. Hatırata bütüncül açısından bakıldığında o kadar göze çarpmamaktadır.