Yitik Hazinenin Kaşifi: Fuat Sezgin (1924 – …)

Yazar: Abdulkadir Macit

92 yaşına rağmen ışıltıları hiç kaybolmayan gözlerin aydınlattığı, alimin ciddiyetini yansıtan samimi bir çehre. Boş konuşmaktan hazzetmeyen, yılı 365 gün yaşayan bir azim ve irade insanı. Hedefe ulaşmada engel tanımama, en zor dil engellerini bile inanılmaz bir hız ve kolaylıkla aşma. Ömrünü, tarihin tozlu arşivlerinde saklanmış kendine ait değerleri bulmaya adama ve bu uğurda ağarmış saçlar… O, oryantalist Alman hocası tarafından kulağına fısıldanan gizli hazineyi bulmak için ömrünü bilim tarihine adayan bir ilim adamı.

Sezgin’in çalışmaları, 19 yaşındayken (1943) Arap Dili ve Edebiyatı (Şarkiyat Enstitüsü) bölümüne kabul edilmesi ve 33 dil bilen Ritter ile tanıştıktan sonra başlar. Fuat Sezgin, hocasının kendisini talebeliğe kabul etmesini şöyle anlatıyor: “Bana, kaç saatimi okumaya ayırdığımı sordu. ‘Öğleden önce 4, öğleden sonra 4 ve akşamdan sonra 4 olmak üzere 12 saat’ dedim. Bu vaktin doktora diploması almaya ve kitap telif etmeye yeteceğini; ama bir ilim adamı olmaya yetmeyeceğini söyledi. Ne kadar vakit ayırmam gerektiğini sorunca ‘Bütün vaktini ayırman lazım.’ dedi.”

1947’de fakülteyi, 1951’de doktorasını bitirir. 1954’te ise “Buhari’nin Kaynakları” isimli çalışmasıyla doçent olur. Öğrenciliği sırasında İslam araştırmacıları için çok meşhur olan Carl Brockelmann’ın (1868-1956) 5 ciltlik ‘Arap Edebiyatı Tarihi’ isimli eserini okur. Sezgin, ulaştığı yazılı kaynakların çoğunun eserde yer almadığını görünce yazarlar ve eserlerle ilgili kapsamlı bakış sunacak yeni çalışmasını kafasında olgunlaştırmaya başlar.

Bu maksatla Fuat Sezgin, 1957-1958 yılları arasında birkaç kez Almanya’ya gider. Aynı zamanda Türkiye’de Zeki Velidi Togan ile İslam Bilimleri Araştırmaları Enstitüsü’nü kurar. Bu süre zarfında ‘İslam Bilimleri Tarihi’ adlı kitabını da asistanlarıyla birlikte hazırlamaya başlar.

27 Mayıs darbesinden sonra 147 tane üniversiteden atılan  “Zararlı Profesör!” arasında olduğu için Almanya’ya gider. Frankfurt Üniversitesi’nde Brockelmann’ın eserinin tamamlanması gerektiği düşüncesiyle yoğun bir çalışma içine girer. Frankfurt Üniversitesi’ndeki bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası ‘Arap-İslam Kültür Çevresinde Tabii Bilimler Tarihi’ alanı olmuştur. Bu alanda 1965 yılında habilitasyon çalışmasını (bazı Avrupa ve Asya ülkelerinde en yüksek seviyeli akademik sınav) yapar ve profesör olur. Henüz İstanbul’da iken başladığı 7.-14. yüzyıldan itibaren gelişen Arap-İslam Edebiyatı Tarihi çalışmasına Almanya’da da devam ederek, oryantalist çalışmalar için kaynak eser haline gelmiş ve hala aşılamamış 13 ciltlik eserinin ilk cildini 1967 yılında yayınlar. Hocasına ilk cildi gecikmeli olarak gönderir ve ondan gelecek cevabı merakla beklemeye başlar. Sezgin’e gelen ve eşi tarafından saklanan cevabi mektupta “Hiç kimse böyle bir kitap yazmadı. Bunu sizden başka hiç kimse yazamaz!” ifadeleri yer almaktadır.

Kitabının yayımlanması ve düşüncelerinin destek görmesiyle Fuat Sezgin’in önü daha da açılır. Alman Araştırma Cemiyeti, kitabını finanse eder. Bu sayede Kral Faysal Vakfı’ndan İslami Bilimler Ödülü’nü 1978 yılında alan ilk kişi olur. Bu ödül vesilesiyle Arap dünyasını gezip akademik camia ve bakanlıkların desteğini kazanır. İlerleyen yaşına aldırmadan ‘İslam Bilim Tarihi’ ile ilgili olarak fizik, kimya, biyoloji, hayvancılık, veterinerlik, ziraat, tıp, astronomi, coğrafya gibi bilim dallarına ait eser veya orijinal aletlerin varlığını duyunca dünyanın neresinde olursa olsun peşine düşer. Çok sayıda dil bildiği için tercümana ihtiyaç duymadan bulduğu her eseri bizzat inceleyen Sezgin, altmışın üzerinde ülkenin kütüphanelerinde bizzat çalışmalar yapar. Bunun neticesinde yaklaşık 400.000 cilde yakın yazma eseri tetkik eder. Bu ülkelerdeki birçok kütüphanenin tozlu raflarındaki eserleri gün yüzüne çıkarıp araştırmacıların ulaşabileceği kaynaklar hâline getirir. Bu ve başka desteklerle Sezgin, 1982 yılında J.W.Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arapİslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’te buranın müzesini kurar. Enstitüye bağlı olarak kurduğu müzede çok büyük bir kütüphane ve Arapça el yazmaların mikrofilm koleksiyonu ve 1300 kadar tıpkıbasımı bulunmaktadır. Ayrıca belgelerdeki çizimler ve anlatımlardan yola çıkarak, yaklaşık o zamanlar kullanılan 800 bilimsel objeyi yeniden tasarlayarak müzeye dönüştürdüğü enstitüsünde sergilemektedir.

Fuat Sezgin’in İslam bilim dünyasına dair çalışmaları elbette karşılıksız kalmaz. 1980’de Frankfurt Am Main Goethe Plaketi, 1982’de Almanya 1. Derece Federal Hizmet Madalyası, 2001’de Almanya Üstün Hizmet Madalyası, 2004’te İran İslami Bilimler Kitap Ödülü ve 2009’da Hessen Kültür Ödülü kendisine layık görülür. İstanbul Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda, 2008’de açılan ‘İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi’ ile kendi insanı Fuat Sezgin’i yeniden tanıma fırsatı bulur. Müslüman bilim adamlarının buluşlarının 140 kadarının kopyası ile 500’ün üzerinde çeşitli eser bu müzede sergilenmektedir. Eser sayısı artırılmakta olan müzede astronomi, coğrafya, deniz bilimleri, saat teknolojisi, geometri, optik, tıp, kimya, fizik ve mekanik, savaş teknolojisi ve mimarlık dallarında eser ve aletler sergilenmeye devam etmektedir.

Aşağılık Kompleksinden Kurtulmalıyız

Prof. Sezgin’e göre Müslümanlar birkaç asırdır bir aşağılık kompleksi içinde yaşamaktadır. Ancak bu durum karşısında yapılması gereken temel gaye, müthiş bir şekilde gelişen ve 800 yıl akıl tarihinde büyük bir rol oynayan bir medeniyetin mensubu olan insanların, bütün bunların nasıl olduğunu düşünmesi ve bu medeniyeti geliştiren insan tiplerini tanımasıdır. Fakat yanlış biçimde üstünlük duygusuna da kapılmamak gerekmektedir. Sadece “biz bu kadar üstünmüşüz” deyip sonra da bir kenara oturmak doğru değildir. Aksine Müslümanlar Biruni’yi, İbni Sina’yı, Cabir İbn-i Hayyan’ı, İbnü’l-Heysem’i tanımalıdır. Ona göre Müslümanlar bunları araştırdığında bir insanın tek başına neler yapabileceğini, insanın yaratıcılığını göreceklerdir. Bu çalışmalar -ilk olarak- öncelikle Türklerin ve genel olarak Müslümanların, mensubu oldukları medeniyetin ne kadar yüksek olduğunu görmelerini sağlayacaktır. Sonra bu eserlerin görücülerinin de çoğalmasıyla Müslümanlardaki aşağılık duygusu ve Avrupa medeniyetinin yanlış algılanması ortadan kalkacaktır. Nihayetinde Müslümanların içinden, daha ziyade Türkiye’den birçok çalışkan, üretken insan çıkacaktır. Binaenaleyh Avrupalılar nasıl 10. yüzyıldan 16. yüzyıla, hatta 17. ve 18. yüzyıla kadar İslam bilimlerinden buldukları bütün müspet bilimleri, pozitif unsurları aldılarsa, bu üretken insanlar hiç korkmadan bugün Avrupalıların ulaştıkları bizde olmayan bütün unsurları, bütün buluşları almak için bir yarış içerisine girmelidir. Ona göre Japonlar biz Müslümanlar kadar bilimsel geçmişe sahip değillerken müthiş şeyler yaptıkları halde Müslümanlar hala yerlerinde saymaktadır.

Eserleri

Fuat Sezgin’in eserleri saymakla bitmez. Bütün ciltleri tek tek sayıldığında Coğrafya, Tıp, Matematik, Astronomi, Müzik, Felsefe gibi orijinal eserlerin tıpkıbasımlarını ve bu konuda araştırmalar yapmış Batılı bilim adamlarının çalışmalarının yeniden basımlarını içeren 1300 cilt civarındaki eser Sezgin’in ömrünün ne kadar bereketli olduğunu ortaya koyuyor. Bunların haricinde “Geschichte des Arabischen Schriittums (GAS)” adıyla dünyada tanınan 13 ciltlik eseri; Wissenschaft und Technik im Islam (İslam’da Bilim ve Teknik) adlı 5 ciltlik katalog çalışması; devam eden Zeitschrift für Geschichte der Arabisch-İslamischen Wissenschaften isimli dergi çalışması da önemli çalışmalarındandır.

Leave a Comment