Aliya’nın Perspektifinden İslami Bir Uyanış

Tüm dünyada İslam’ı savunuşu ve ülkesi adına mücadelesiyle tanınan Aliya İzzetbegovic, 1925 yılında Bosna’da doğdu. 1970 yılında ünlü İslam Bildirisi, 1980 yılında Doğu Batı Arasında İslam eserlerini tamamladı. Devlet başkanlığı görevinde Sırplara karşı savaş verirken II. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’da yapılan en büyük toplu insan kıyımı ve belgelenmiş ilk soykırım olan 1991-1995 yılları arasında gerçekleşen Srebrenitsa katliamına tanıklık etti. Tüm hayatını, Bosna halkı adına, inançla bağlı olduğu davası uğruna bir savaş vererek geçiren İzzetbegovic, aynı zamanda birçok konferansta konuşmalar yapmış, çeşitli mecralarda yazılar yazmış ve bu yazıları bağlamında 10 eser yayımlamıştır. Aliya İzzetbegovic’in “İnancı ortaya koyan, onu teyit eden ve varlığını test eden ameller olmadan salt inançla İslam olmaz” cümlesi, mücadeleyle geçen hayatının özeti mahiyetindedir.  2003 yılında vefat eden İzzetbegoviç bugün kendi halkı tarafından “Baba” olarak anılırken dünyanın birçok yerindeki aydınlar ve Müslümanlar tarafından “Bilge Kral” olarak anılmaktadır. Bu yazı, Bilge Kral Aliya’nın İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri adlı eserini ele alacaktır.

İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri kitabı 1967-1981 yılları arasında, yazarın çeşitli zamanlarda yazmış olduğu 13 farklı konudaki makalelerinden oluşmaktadır. Kitap baştan sona içerik olarak bir uyum ve birbirini tamamlayan sıralı konular halindedir. Konuları genellikle önce soru halinde okuyucuya ileten yazar, böylece okuru da düşünmeye teşvik etmiş ve onunla birlikte çözüme gitmiştir. Yazar, okuyucunun zihninde bir fikrin temelini atıp kitap boyunca o temelin üzerine fikir inşası ve fikrin eleştirel bakışını meydana getirmektedir. Aliya, kitaptaki çalışmalarında; İslam toplumlarının sorunlarına değinerek, ülkesinde yaşanan soykırım, savaş ve yönetim sorunları içinde hem birey hem toplum olarak yapılması gerekenleri ve asıl hedeflerini ele almaktadır. Kitapta daha çok İslam coğrafyasının oluşturduğu tablo üzerinden analizler yapılırken, yazar bu analizler üzerinden farklı yorumlarda bulunmaktadır. Tüm İslam aleminin bir an önce harekete geçerek birlik olup gelecek nesillerin de fikri anlamda cihat bilinciyle yetişmesi kitapta ana fikir olarak karşımıza çıkmaktadır. Kitabın geneli her ne kadar toplumsal, bütünleyici bir yapı oluşturmak isteniyor gibi bir imaj çizse de fikri anlamda daha derine indiğimiz zaman yazarın her insanda olmasını istediği Müslüman bir zihin inşası amaçlanmaktadır. Bu amaç, makalelerinde açık bir şekilde görülmektedir. Dönemin şartları ile yazarın yaşadıkları da ele alınınca, yazarın temel amacına göre konuların çok iyi seçildiği anlaşılmaktadır. Çünkü okuyucu her makalede (yazarın yaşantısına hakim bir okuyucuysa) yazarın karşılaştığı sorunlar karşısında kendisini nasıl yetiştirdiğini ve tüm Müslümanlara ısrarla yaptığı değişim çağrısını okura da çok iyi iletebildiğini görebilecektir.

Kitabın tamamını ele aldığımız zaman Aliya, makalelerinde konulara fazlasıyla hakimdir. Kitap yazıldığı döneminden bağımsız geniş bir alanda düşünüldüğünde makalelerin günümüz sorunlarına da değebilecek kadar etkili bir bağlamı vardır. Yazarın her cümlesi adeta kendi hayatımızda da karşılık bulmamız için yazılmıştır. Metinlerde genellikle “okur bu dediğimi nasıl daha kolay anlayabilir?” veya “Bu konunun etkisini okura nasıl daha fazla geçirebilirim?” tarzında soruları yazarın kendisine çokça sorduğu görülmektedir. Kitaptaki metinlerin amacı ve Aliya’nın anlatmak istediği şey basit dil kullanımıyla okura rahatlıkla geçebilmektedir. Üslup bakımından kitap, her düzeyde anlaşılabilecek bir kolaylığa fakat aynı bağlamda bir o kadar da fikri yoğunluğa sahiptir. Genel olarak kitabın akıcılığıyla öne sürülen argümanların akla yatkın olması, kitabı ilgi çekici ve okur üzerinde etkili kılmaktadır.

Kitap kullandığı kaynaklar açısından değerlendirildiğinde kitabın tamamına yayılmış Kur’an ayetleri açıkça görülürken alıntılanan ayetler de hadislerle zenginleştirilmiştir. Aliya, İslam’ı “Kur`an edebiyat değil, hayattır; dolayısıyla O’na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır” şeklinde benimsemektedir ve okuyucunun da bu şekilde benimsemesini istemektedir. Bu amaçla okuru genellikle Kur’ana yöneltirken hayatımızı oluşturan eylemlerimizin de yine Kur’an ve Peygamber eksenli olmasını tavsiye etmektedir.  Aynı zamanda makale içeriğine göre konuyla ilgili gereken araştırmalarla birlikte okumaların da titizlikle yapıldığı, verilen kaynakların çokluğuyla açıkça görülmektedir. İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri kitabında kullanılan kaynaklar literatürdeki kaynaklarıyla örtüşmesiyle birlikte aynı zamanda kitaptaki değerlendirmeler, diğer kaynaklara olan bakış açımızı da genişletmektedir. Metinlerde verilen her anti düşünce çeşitli argümanlarla kanıtlanmış bir şekilde okuyucuya sunulmaktadır.

 Kitap, günümüzde çokça konuşulup yalnızca konuşulmakla kalan “Ne olacak bu gençliğin hali?” gibi genel sorulara okuyucunun zihninde yeni bir saha açmaktadır. Bu konumda genel olarak neslin, İslam toplumlarının ve insanlığın değişimine sebep olan sorunlar ile bunlara İslam tarihinden ve çeşitli medeniyetlerden örneklendirmeler yapılarak çözümler sunulmaktadır. Bazı kısımlarda ise yazar, kendi yaşantısından konuyla bağlantılı örnekler vererek sorunların cevaplarını, okuyucuyu geçiştirme fikrinden uzak, ayrıntılı bir şekilde dile getirmektedir. Yazar sorarken sorun olarak nitelendirdiği konuların her biri üzerinde titizlikle durarak hem asıl olan sorunu hem de bu soruna nerede ve nasıl çözümler aramamız gerektiğini okuyucuya kaynaklarıyla birlikte örnekler vererek göstermektedir. Ele alınan diğer konulardan biri ise, makalenin yazıldığı zamanda olduğu gibi günümüzde de hâlâ tartışma konusu olan feministlik ve anneliktir. Aliya kadına olan yanlış bakış açısını, yine alanında uzman kişilerin sunduğu araştırmalar üzerinden okuyucunun gözleri önüne sermektedir. Aliya, muhatabına kadının değerini anlatırken konuyla ilgili düşüncelerini herhangi bir aşağılamadan ve klişeden uzak bir biçimde yapmaktadır. Kitaptaki diğer makalelerde; Kudüs meselesi, Hicret, Kur’an nasıl okunmalı ve anlaşılmalı, İslami devrim, İslam’ın şartları, Müslümanların yetiştirilme tarzı, Hz. Muhammed, Müslüman halklarının milli kurtuluş mücadeleleri konularında değerlendirmeler yapmaktadır. Yazarın toplumda oluşan genel fikirlere yaklaşımı, din üzerinden lanse edilen alışılagelmiş düşünceleri tadil ederken bunları Kur’an üzerinden örnekler vererek yapmaktır. Yazar, tadil ettiği düşünceleri aslına çevirmeye çalışıp kalıplaşmış düşüncelerden uzak, berrak bir zihinle Kur’an’ın önderliği üzerine kurulmuş doğru eleştirel bakışlara ek olarak, eylemlerin de olması gerektiğini savunmaktadır.

İslami Yeniden Doğuşun Meseleleri kitabı, İzzetbegovic’in, dünyaya ve İslam toplumlarının sorunlarına değindiği eserlerinden yalnızca bir tanesidir. Aliya, yazdığı her cümleyi yalnızca kitap yazmak için değil aynı zamanda her bir cümlesini kendi hayatında uyguladığı ve okuyanların da hayatlarında uygulamalarını istediği için yazmıştır. Aliya, yaşamının her döneminde, kuvvetli bir şekilde bağlı olduğu inancını savunmaktan ve İslam adına savaşmaktan beri durmamıştır. Yazarın; “İslam korkakların değil cesur ve atılgan Müslümanların omuzlarında yükselecektir” derken cesaretini, “Her şeye kadir olan Allah`a yemin ederim ki köle olmayacağız” derken mücadelesini, “Ölmeye hazır olan insanlar, ölmeye hazır olmayanlara karşı galip gelirler” derken ise asla pes etmediğini açıkça görmekteyiz. Aliya’nın, devlet yönetimindeyken bile “İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah’ın önünde hesap verecektir” sözünden tevazuu ve Allah’a olan teslimiyetini asla bırakmadığına şahitlik ederiz. Fikir adamı olan Aliya, konferanslar verirken, yazılarında İslam toplumlarının genel sorunlarını ele alırken, inancı nedeniyle hapse atılırken ve hatta halkı büyük bir soykırımla yok edilirken bile yılmamış; “Bizi toprağa gömdüler fakat tohum olduğumuzu bilmiyorlardı” diyerek davası adına her türlü eylemini, fikrini ve inancından aldığı cesaretini dünyanın gözleri önüne sermiştir. Hayatının her karesini tüm Müslümanlara örnek olacak şekilde yaşayan İzzetbegovic’in, tahlilini yaptığımız bu kitaba ek olarak yayınlanan tüm kitaplarının da dikkatle okunmasını tavsiye ediyoruz. Bilge Kral Aliya’nın da dediği gibi “Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım”.

Elif Saylan.
1999’da Elazığ’da doğdu. Üsküdar Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü 3. sınıf ve Adli Bilimler 2. sınıf öğrencisidir. Yanı sıra İLEM 1. kademe öğrencisi olarak eğitim programına devam etmektedir. Lisans bölümünün dışında farklı branşlardan okumalar da yapmaktadır. Bilim, edebiyat, sinema, müzik, tiyatro, tarihi yapılar ve sanatsal çalışmalar ilgi alanlarının birkaçıdır.
Leave a Comment