Alplerin Kıyısındaki Dornbirn ve Bregenz

Yazar: Ahsen Demirel

Her hikaye bir yolculuk ile başlar.

Uzun yıllar sadece zihnimde hayalini canlandırabildiğim yurt dışı hikâyemi ilk defa 2019 yılında Avusturya’da iki haftalık bir seyahat ile gerçekleştirdim. İçinde en güzel anılarımın olduğu yolculuk hikayemi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Avusturya seyahatim ilk olarak İsviçre’ye adım atmam ile başladı. 25 Nisan sabahı İsviçre’ye gitmek üzere havalimanına doğru yola koyuldum. Dış hatlar, bagaj teslimi, pasaport kontrolü derken uçağımızın kalkacağı piste geldim. Sırtımda çanta, elimde pasaportum ilk kez tek başıma uçağa binecek ve bilmediğim bir ülkenin farklı kültürdeki insanlarıyla iç içe girecektim. Çok heyecanlıydım, hâlâ o heyecanı hatırlıyorum. İlklerin hissiyatı insanda derin bir iz bırakır.

Avusturya / Dornbirn

Kulağımda müzik, elimde kitabım, manzaramda karlar ile kaplı Alpler; zihnimde hayallerim, bedenimde heyecan, yüzümde gülümseme… Yalnız başımaydım. İşte o an yaşadığımı, var olduğumu hissediyordum. İnsanın hayatı hissetmesi için olduğu yerden uzaklara gitmesi gerekir mi? Belki hayır belki evet. Ancak, hayallerine uçtuğun yolda hayatın sana güzel şeyler getirdiğini fark ediyorsun. Uçaktan dışarı baktığım zaman 2019 yılının güzel olacağını hissetmiştim. Çalıştığım, emek verdiğim, sabrettiğim bir seneydi ve bunun ne için olduğunu biliyordum.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp uçak yolculuğumun sonuna geldiğimde farklı bir dünyaya ayak bastığımı iner inmez hissetmiştim. Sonrasında İsviçre’den Avusturya’ya doğru arabayla yola çıktım. Avusturya’da her sene düzenlenen Kültür ve Kitap Fuarı’nda görev alacaktım. Kalacağım yer olan Avusturya’nın batısında bulunan Dornbirn’e doğru giderken yolların tertemiz, yemyeşil; binaların mimari açıdan estetik olduğunu söylemeden geçmek istemiyorum.  Arabadan inip şehri gezmeye koyuldum. Sokakları sakindi, ana caddelerde insanlar, arabalar o kadar azdı ki yürürken kendi ayak seslerimi, ağaçların hışırtısını duyuyordum. Caddelerin ve sokakların ruhu insanların sakinliğiyle uyum içerisindeydi. Tertemiz havayı solurken merkeze doğru yaklaştığımda bir kalabalık beklerken, kalabalıktan ziyade sessizlik hakimdi.

Avusturya / Dornbirn

Kalacağım eve doğru giderken Dornbirn sokaklarında kayboluyordum. Dornbirn Avusturya’nın kuzey batısında yer alan ve yoğunlukla Türklerin de olduğu bir şehir. Dornbirn meydanında ilk karşılaştığım yapı şehrin en önemli kiliselerinden biri olan Saint Martin Kilisesiydi. Bu şehirde kilise çanlarını rahatlıkla duyabilirsiniz. Bu çan sesleri beni Avrupa’da olduğumu hissettiren ilk etkenlerden bir tanesiydi.

Şehre gün batımı hâkimken kafelerdeki insanlar yavaş yavaş evlerine doğru yola koyulmaya başlamışlardı. Sokakların ve kafelerin boş olması beni şaşırtmıştı. Ülkemizde sosyal hayat 18.00’den sonra başlarken burada bu saatlerde sosyal hayat durma noktasındaydı. Dornbirn’de gezerken acıktığımızı hissedip Avusturya’nın yerel mutfağından çıkan Şnitzel’i yemeye gittik. Avusturya’da yenilmesi gereken ilk lezzetlerden birisinin Şnitzel olduğunu düşünüyorum. Tatlımızı yemek için de çok sevimli bir Alman kadın tarafından işletilen Cafe Konditorei Danner’e gittik. Yemeğin ardından burada kahvenizi içerken bir yandan tatlınızı yiyebilir; aynı zamanda Avusturya kültürünü, mekânın ruhu ve müzikleriyle hissedebilirsiniz.

Avusturya / Dornbirn

Dornbirn’de geçen ilk günümde yol yorgunu olsam bile şehirdeki sakinlik ve temizlik bedenimdeki ve ruhumdaki yorgunluğumu almış gibiydi. Bunu da eve vardığımda balkondaki, tablo gibi bir gün batımını gördüğümde fark ettim. İnsanların sakinliği, adeta şehre yansımış gibiydi.

Dornbirn’de ikinci günümde gidiş-dönüş biletimi alarak Bregenz’e gitmek için trene bindim. Trendeyken gördüğüm manzaralar ağaçlarla kaplı yollar ve güzel mimariye sahip evlerden oluşuyordu. Bregenz’e iner inmez kendimi markete attım. Fesleğenli labnemi ve kruvasanımı aldım ardından bir parka oturup tenime değen o temiz rüzgarı ve kulağıma gelen kuşların cıvıltısını hissetmenin huzurunu yaşadım.

Bregenz’de sabah saatlerinde yürürken kafelerin boş olduğunu, sokaklarda arabadan daha çok park edilmiş motosiklet ve bisiklet olduğunu gözlemledim. Dornbirn’e kıyasla Bregenz daha merkezi ve daha kabalık bir şehirdi. Bregenz’de sanat ve kültürel faaliyet alanı olan müzeler, mağazalar daha çok bulunuyordu.

Avusturya / Bregenz

Şehrin merkezinden biraz uzaklaşıp Konstanz Gölü’ne doğru yürümeye başladım. Bu şehri özel kılan ve gittiğimde mayıs ayında henüz kurulma aşamasında olan, 1946 yılından beri her yıl Temmuz-Ağustos aylarında düzenlenen Bregenz Festivali’ne gittim. Göl üzerine kurulan, opera ve konserlerin yapıldığı bu eşsiz festivale denk gelemediğim için üzülmüştüm. Bregenz yolculuğum burada bitmişti ve Dornbirn’e dönmek için trene doğru yola koyuldum.

Dornbirn’e tekrar geldiğimde bu sefer Alplere gitmek için teleferiğin olduğu bölgeye doğru yürümeye başladım. Dornbirn’e gelen herkesin teleferik ile Alplere çıkması hayatında yaşayabileceği en güzel tecrübelerden biri olacaktır. Teleferikte Almanca konuşan yerliler ve yukarıya doğru yükseldikçe bütün şehri ve Alpleri gören heyecanlı ben vardık. En yükseğe çıktığımızda bir restoran ve ormana doğru giden bir yol vardı. Havası o kadar temiz, doğası o kadar dokunulmamış bir güzellik içindeydi ki insanların buraya gerçekten değer verip koruduğunu görmüştüm. Alpler ’den akan o serin suları elimdeki şişeme doldurmuştum. Orada dikkatimi çeken bir başka şey ise gençlerden ziyade yaşlıların doğa yürüyüşü yapıyor olmasıydı. O kadar hızlı ve dinamik bir şekilde yürüyüş yapıyorlardı ki yaşam enerjileri gözlerinden anlaşılmaktaydı. Biraz yürüyüş yapıp temiz havayı soluduktan sonra teleferikle tekrar şehir merkezine indim.

Dornbirn’in merkezine geldiğimde şehirde kurulmuş bir pazar vardı. Bu pazar bildiğimiz yerel pazarlardan farklı olarak Avrupa ülkelerinin bir araya geldiği, kültür alışverişi noktasıydı. Özellikle Fransa’nın olduğu stanttaki çantalar ve ekmekler çok dikkatimi çekmişti. Stantlarda süt, ekmek, peynir, et; takı ve giysi gibi birçok şey satılmaktaydı. Avusturya’nın küçük bir şehrinde birçok ülkenin kültürünü görme imkanını bu sayede elde etmiştim.

Şimdi size çalışmış olduğum fuarda edindiğim tecrübelerden bahsetmek istiyorum. Gitmiş olduğum fuar; Türk Girişimcileri tarafından düzenlenen Kültür ve Kitap fuarıydı. Burada Türk yemeklerinin yapıldığı, Türkçe kitapların satıldığı, Türk kültürünü yansıtan takı ve giysilerin olduğu çeşitliliklerle dolu bir ortamdı. Fuara bir sürü Türk-Alman vatandaş gelmekteydi. Avusturya’da yaşayan Türk vatandaşı bir kız ile çalışmaya başlamıştım. Çalıştığım insanların dillerini öğrenmeye çalışmanın bana çok fazla şey kattığını düşünüyorum. Bu fuarda insanlara kendi ülkemdeki ürünleri, oranın kültürü ile harmanlayıp paylaşmanın heyecanını taşıyordum.

Fuarda denk geldiğim kadarıyla Avusturya’da yaşayan Almanların disiplin anlayışlarını, sosyal ve iş alanlarına yansıttıklarını gördüm. Kurallara uyulan, herkesin birbirine saygı duyduğu, ırkçılığı hiçbir şekilde hissetmediğim Dornbirn kenti hakkında bunları söylemek istiyorum. Dornbirn’in bana kattığı deneyimler dışında umarım bende şehre veya insanlara dair izler bırakabilmişimdir. Dünyanın neresinde olursanız olun, önyargısız ve samimi olduğunuz taktirde, karşınızdaki insanlar ne kadar mesafeli olursa olsun, bir içten gülümsemenin o bağı kurmanıza yetecek güçte olduğu inancındayım. O yüzden nerede olursanız olun hikayenizde gülümsemeniz ve içtenliğiniz her zaman sizinle olsun.

Ahsen Demirel

1999 yılında İstanbul’da doğdu. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde Sosyoloji bölümünden mezun olmuştur. Aynı zamanda İLEM 3. Kademe öğrencisidir. Piyano, bağlama gibi enstrümanlar, fotoğrafçılık, futbol ve badminton ilgi alanları arasındadır. “Düş Kütüphaneleri” ve “Gönül Bağı Kütüphaneleri” gibi çeşitli sosyal sorumluluk projelerinde aktif görev almış/almaya devam etmektedir. 2019 yılında ise Avusturya’da “Kültür ve Kitap Fuarı” Almanya Ladenburg’da Halk Oyunları Topluluğu ile görev almış bu sayede farklı Avrupa ülkelerini ve kültürlerini yakinen görme imkanına sahip olmuştur.

Leave a Comment