Kadim Tarihin Ev Sahipliğinde Birlikteliğin En Güzel Veçhesi: İLEM 2019 Afyon Kampı

8-10 Şubat tarihleri arasında Afyonkarahisar İlim Yayma Cemiyeti yurdunda gerçekleştirdiğimiz üç günlük kamp bizler için çok güzel dostlukların filizlenmesine vesile oldu. Kamp, ilk dakikasından son anına kadar birçok birlikteliğin oluşmasını ve güzelliklerin doğmasını sağladı. Öncelikle, Afyon’a varana kadar gerek bizimle seyahat eden hocalarımızla gerekse arkadaşlarımızla farklı farklı konular hakkında konuştuğumuz, şakalaştığımız yaklaşık altı saat süren ve dolu dolu geçen bir yolculuk oldu. Yol boyunca mola yerlerinde hocalarımızın ısmarladığı sıcacık çaylar hem havanın soğukluğunu unutturdu hem de muhabbetimizi daha da koyulaştırdı. Afyon’da kalacağımız yurda varmamız ile birlikte kampın heyecanı iyice bizi ele geçirmeye başlamıştı. Odalarımıza yerleştikten ve biraz dinlendikten sonra tanışmak için bir araya geldik. Fakat bu tanışma sadece isimlerin, okulların vs. söylendiği kısa bir tanışma değildi. Bizzat herkesin hayat serüvenini, hayatındaki kırılmaları, düşünce yapısının nasıl şekillendiğini anlattığı ve yaklaşık dört saat boyunca gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren harika bir tanışma toplantısıydı. Böylelikle kamptaki tüm arkadaşlarımızı yüzeysel bir şekilde tanımak yerine kendi hayat tecrübelerini dinlediğimiz ve çok daha yakından tanıyıp onların hayatlarına nüfuz edebilme imkânı bulduğumuz bir tanışma gerçekleştirmiş olduk.

Ayhan Çitil Hoca ile tahlil.

Kampımızın ikinci günü sabah namazını kılıp yurdumuzun yakınındaki çayda kısa bir yürüyüşe çıktıktan sonra Afyon’un meşhur kaymağı ve sucuğuyla kahvaltımızı yapıp güne başladık. Ardından kampın benim için en heyecan verici kısmı olan Ayhan Çitil Hoca ile yapacağımız tahlile sıra geldi. Kamp başlamadan bize dağıtılan ve okuduğumuz Ayhan Çitil Hoca’nın İLEM Kitaplığı’ndan çıkan Kavram Geliştirme: Sosyal Bilimlerde Yeni İmkânlar kitabında yer alan “Sahne Kuramına Giriş: Çağdaş Sosyal Bilim Anlayışlarının Eleştirisi” makalesinin üzerine üç saate varan bir söyleşi gerçekleştirdik. Mevcut sosyal bilimlerin varlık dairesi içinde özneyi ve nesneyi nasıl değerlendirdiği ve bu değerlendirmenin dini bir ontolojik ve epistemolojik kavrayışa sahip bir Müslümanı ne gibi sorunlara sürüklediği soruları tahlilimizin temel noktasını oluşturuyordu. Ayhan Hocamızın açıklamaları ve örneklendirmeleriyle makale daha da netleşti ve derinleşti. Ayhan Hocayla söyleşi hem mevcut sosyal bilimlerin bizi sürükleyebileceği yanlışların farkında olmamızı sağladı hem de Müslümanca bir sosyal bilim inşasının temellerini nereye dayandıracağımız ve bunu nasıl gerçekleştirebileceğimiz konusunda bilgilendirdi ve heyecanlandırdı. Tüm arkadaşlarımızla beraber derin bir düşünce yolculuğuna çıktığımız bu tahlilden sonra yine hep beraber eğleneceğimiz ve dinleneceğimiz Afyon’un meşhur kaplıcalarından birine doğru yola koyulduk. Kaplıca saatleri arkadaşlarımız ve abilerimizle sıcacık suya hayret etmek ve eğlenmek ile geçti. Adeta kaynayan su, her birimizin rahatlamasına vesile olurken, tesisin saunası, havuzları ve hamamı bizlere farklı aktiviteler imkânı sunuyordu. Kaplıcadan çıkan herkesin büyük havuzda toplanması ile unutulmaz su topu müsabakası başladı. Keyifli dakikalar sürdükten sonra hepimiz kaplıcanın ve yüzmüş olmanın verdiği huzur ile tesisten ayrıldık. Havuzun ardından bizleri 2009 yılında vefat merhum yönetmen Ahmet Uluçay’ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmi bekliyordu. Ahmet Uluçay’ın aslında biraz da kendi hayat hikâyesini anlattığı film Ahmet Uluçay’ın hayatına biraz daha temas edebilmemize vesile oldu. Filmin ardından arkadaşlarımızla daha da eğlenceli vakit geçirebilmek için saatlerce oynadığımız vampir-köylü oyunu ise neşemize neşe kattı ve aramızdaki muhabbeti bir adım öteye taşıdı.

Kampın son gününe daha güneş doğmadan Afyon sokaklarına atılarak başladık. Hedefimiz 1277 tarihli Afyon Ulu Camii’nde sabah namazını eda etmekti. Yaklaşık sekiz asırdır, tepesinde yükselen Afyon Kalesi’nin himayesinde Müslümanları buluşturan kırk ahşap sütun üzerine bina edilmiş ve Selçuklu mimarisinin eşsiz bir örneğini yansıtan Ulu Camii, İslam Medeniyetinin günümüze tevarüs eden izlerini teneffüs etmemize vesile oluyordu. Ulu Camii’nin ardından klasik Osmanlı evlerinden oluşan Afyon’un eski sokaklarında dolaşırken medeniyetimizin bir başka veçhesini de görme imkânımız oldu. Yine bu sokaklarda Cumhuriyet’in erken dönem âlimlerinden biri olan Said Nursi’nin evini görmemiz bu medeniyet içindeki ilmi ve sosyal sürekliliği net bir şekilde görmemizi sağladı. Tekrar yurda döndüğümüzde bu sefer Ahmet Uluçay’ın Küller ve Kemikler kitabının tahlilini hep beraber yaparak hem Uluçay’ın sinema anlayışını yakalamaya hem onun hayatına biraz daha nüfuz ederek kendimize pay çıkarmaya çalıştık. Sanat ve sinemanın bizler için ne ifade ettiği, mevcut toplumsallıkta nereye oturtmamız gerektiği gibi sorulara cevap aramaya çalıştık. Bu güzel tahlilin ardından dönüş için hazırlanmaya başladık. Dönüş yolculuğumuz yine gelirken olduğu gibi bolca samimi muhabbetin ve gülümsemelerin eşliğinde fakat bu sefer kamp boyunca oluşmuş olan daha sıkı ünsiyet bağlarıyla gerçekleşti. Kampın sonunda artık hem arkadaşlarımızdan ayrılmanın getirdiği bir hüzün hem de tatlı bir yorgunluk vardı.

Tüm bu kamp boyunca birlikteliğin birçok boyutunu beraber tatmış olduk. Tahlillerimizde birlikte düşündük, oyunlarımızda birlikte eğlendik, gezilerimizde birlikte hayret ettik ve yeri geldi yine birlikte dinlendik. Tüm bu birlikteliğimiz belki de bir ömür boyu devam edecek hayat serüvenimiz için de güçlü bir yoldaşlığın temellerini atmış oldu. İLEM’e böylesi güzel bir kampı gerçekleştirdiği için çok müteşekkirim. Allah bizleri doğru yoldan ayırmasın ve hep beraber kılsın inşallah.

Leave a Comment