Yeni Medyanın Siyasal İletişime Etkileri

Yazar: Recep Tayyip Bayram

20. yüzyılın son otuz yılında ortaya çıkan ve gelişen internet, 1990’lı yıllarla birlikte toplumsal hayatın her alanında yer edinip, gündelik yaşamlarımızda iletişimden ekonomiye, sağlıktan eğitime etkisini giderek arttırmaktadır.

İletişim teknolojilerindeki gelişmeler klasik liberal dönemin kitle iletişim araçlarından farklı olarak, iletişimin bilgisayar dolayımıyla gerçekleştiği bir kanalı ortaya çıkarmıştır. HTML tabanlı web siteleri ve bilgisayar araçlı iletişim formları olan “yeni medya” kanallarının, toplumların siyasal süreçlere katılımına etkisi, 20. yüzyılın kitle iletişim araçları olarak tasnif edilen ve geleneksel medya araçları olarak adlandırılan gazete, radyo ve televizyona göre farklılık göstermektedir.

Liberal kuramcılara göre medya, yasama, yürütme ve yargı organlarından sonra demokratik siyasal sistemlerin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi için dördüncü güç unsurudur. 20. yüzyılda iktidarların medya ile olan ilişkileri; basın özgürlüğü ve kamuoyunu kimin belirlediği gibi tartışmalar iktidarların demokratik yönetimleri konusunda karnelerini oluşturmaktaydı. Geleneksel medya araçlarına yönelik yapılan eleştirilerde; iletişim alanının güç sahiplerinin kontrolünde olduğu, gündemin iktidar odaklı dizayn edildiği ve enformasyonun belli bir denetime tâbi tutulmasının demokratik siyasal sistemler için bir sorun olduğu görüşü savunuluyordu.

Bilgisayar dolayımlı kitle iletişim araçlarının ise 21. yüzyıl liberal anlayışıyla paralel olarak “katılımcı demokrasiye” geçiş için bir araç olacağı düşüncesi çokça tartışıldı. Bu görüşü savunanlar; bilgisayar dolayımlı iletişim araçlarının bilgiye ulaşım konusunda birçok olanak sağlaması ve buna bağlı olarak hükümet çalışmaları ile ilgili seçmenlerin daha geniş bir bilgi ağına sahip olmalarını demokratik sistemin işleyişine olumlu yönde etki edeceğini düşünürler. Ayrıca yeni medyanın fonksiyonel özelliklerinden olan iletişimin çift yönlü olması ve bunun sonucu olarak herkesin kendi görüşlerini ifade edebilmesi ve bu görüşlerin başkaları tarafından değerlendirilmesine imkân sunması, bilgisayar dolayımlı iletişim araçlarının 21. yüzyılda demokrasilere getirmiş olduğu kazanımlar olarak yorumlandı.

Robert Dalh “Demokrasi Üzerine” adlı kitabında demokrasi için beş standart belirlemiştir: Etkin katılım, oy kullanma eşitliği, bilgi edinebilme, gündem kontrolü ve siyasal süreçlere yetişkinlerin dahil olması, Dalh’ın çalışmasında demokrasi için belirlediği beş kriterdir. Etkin katılım, bilgi edinebilme ve gündemi toplumun belirlemesi yeni medyanın demokrasilere katkısı olarak yorumlanabilir.

1995 yılında Avrupa Komisyonu “Enformasyon Topluluğu“ konulu G7 Bakanlar Kurulu Konferası’nda belirlenen projelerden birisi olan e-devlet uygulamaları[1] da dijitalleşmenin siyasal iletişime getirdiği kazanımlardan birisi olarak yorumlanmaktadır. “Devlette şeffaflaşma” ilkesiyle birlikte vatandaş ve devlet arasındaki iletişimin ve etkileşimin genişlemesi, işlemlerin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi kamunun topluma daha verimli bir hizmet sunmasını sağlayarak bürokratik hantallığın önüne geçmiştir. Bu yönüyle de dijitalleşme devlet vatandaş arasındaki bilgi akışını ve devletin vatandaşa yönelik hizmetine katkı sağlamıştır. E-devlet, Beyaz Masa vb. tarzda birçok uygulama, iletişim teknolojilerinin gelişmesine bağlı olarak devlet-vatandaş iletişiminin gelişmesi açısından büyük bir kazanımdır.

Dijitalleşmenin demokrasilere getirmiş olduğu kazanımların yanında aşılması gereken birçok sorun da vardır. Yeni medya araçlarının, iktidar sahipleri tarafından rahatlıkla izlenebilmesi ve kişiye ait bilgiye ulaşımın önündeki gizliliğin kalkması sonucunda özgürlükten ve mahremiyetten söz etmek mümkün değildir. Bunun yanı sıra yeni medyanın yapısal olarak dezenformasyonun yayılmasına müsait bir ortam olması da demokrasiler ve siyasal sistemler için tehlikeli bir durumdur.

Yeni medya ile birlikte her insan bilginin üretilmesi veya bilginin yayılması sürecine dahil olabilmektedir. Bu durum, geleneksel kitle araçlarında enformasyonu üreten ve yayan insanların mesleki bir formasyon eğitimine sahip olarak etik kurallarına uymaları durumunun yeni medyada bilginin dolaşımına hizmet eden insanlar içinde geçerli olup olmadığı sorununu tartışmaya açmaktadır.

Dünyada kabul gören medya etik kurallarına göre, medya yoluyla yapılan paylaşımlarda; “kimsenin ırk, cinsiyet, sosyal düzey ve dini inançları sebebiyle kınanamayacağı düşünce ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı,  genel ahlak anlayışını, dini duyguları ve aile kurumunun temel dayanaklarını sarsıcı paylaşımların yapılamayacağı açıkça belirtilmektedir. Bununla birlikte, kişinin kendisi dahi paylaşsa özel hayatın kamuyla paylaşılmaması, şiddet ve zorbalığı özendirici paylaşımların yapılmaması”[2]basın etik kuralları kapsamındadır. Yeni medya araçlarını kullanan kişilerin, mesleki formasyon eğitiminden uzak olması nedeniyle çoğu zaman bu kurallara uyulmamaktadır.

Farklı kimliklerin sunumunda rol oynayarak demokratik sistemlere kazanımlar getirmesi beklenen yeni medya, ihlal edilen medya etik kuralları nedeniyle toplumsal çatışmaların gerçekleştiği alanlardan birisi haline gelmiştir. Bu durum, ulusal ölçeklerde toplumsal bölünmelerin derinleşmesine, küresel ölçekte ise uluslararası iletişimde diyalog kanallarının kapanmasına neden olan faktörlerden birisidir.


[1] Övünç Meriç, “Yeni Medya ve Dijital Demokrasi: Siyasal Yaşamdaki Görünümleri Olarak ABD Örneği” Dicle Üniversitesi 1. Uluslararası “Siyasal İletişim Demokrasi ve Yeni Süreçler” Sempozyumunda “Yeni Medya ve Dijital Demokrasi: Kuramsal Tartışmalar” adlı yayınlanmış bildiri, 2013.

[2] Nurettin Güz,  “Teknolojik Gelişmeler ve Haberde Etik Sorunlar” II. Uluslararası İletişim Sempozyumu Kırgızistan- Türkiye Manas Üniversitesi, 2012.

Leave a Comment