Kanlı Münih Olimpiyatları

Bir koşucu “ Ben zamanımı doldurdum, büyüklerim beni zorladığı, koşmamı istedikleri için koşuyorum derken bir diğeri “belki ben 15. gelebilirim” diyorsa; bisikletçiler başarı için değil de tecrübe kazanmak için yarıştıklarını ifade ediyorlarsa Münih olimpiyatlarına katılan kafilenin aslında bir spor kafilesi değil de bir turist kafilesi olduğu anlaşılmaktadır.

İslamcı dergilerin Türkiye’nin katılmış olduğu Olimpiyat müsabakalarına bakışını çoğunlukla sporcularımızın almış oldukları mağlubiyetler ve olaylı geçen müsabakaların oluşturduğu görülmektedir.  Türkiye’nin neredeyse çoğu olimpiyat yarışmasından boynu öne eğik olarak dönmesi İslamcı dergilerde sert eleştirilerine neden olmuştur. Nitekim Yeniden Milli Mücadele dergisinde çıkan bir yazıda 1976 Montreal müsabakalarında Türk sporcularının başarısızlığının müsebbibinin sporun milli bir devlet politikası haline getiremeyen politikacılar olduğu vurgusu yapılmıştır. Her başarısızlığın ardından gerekçeler hazırdır. Ya yönetici sporcuyu yada sporcu yöneticiyi suçlar ve hep sporun gelişmesinin önündeki maddi imkansızlıklardan ve tesis yetersizliğinden yakınılır. Bu kısır döngü böylece devam eder. Ancak, sorunun kökenine hiç inilmez. Nitekim, asıl mesele Türkiye’nin bir ideal ve inanç etrafında birleşmiş milli bir devlet politikasının olmamasıdır. Büyük başarılar büyük ideallerle var olur. Bugüne kadar toplumumuzun fertlerine hangi ülküler aşılanmıştır? Sporla ilgili olarak devlet politikasının bir temeli olarak hangi büyük ideali ortaya koyduk ki ve sporcumuzdan fedakarlık ve başarı bekleyelim. Bu bağlamda, Olimpiyat yarışmalarındaki içler acısı durumumuzun nedeninin, toplumu harekete geçirecek idealler ve milli hedefler içeren geniş kapsamlı bir spor politikasının olmaması olduğu vurgulanmıştır.[1]

1972 Münih ve 1976 Montreal Olimpiyat müsabakalarındaki genel olarak başarısızlığımız herkesi üzmüştü. Fakat, bir spor 1972_nyt-front-pagedalı var ki bundaki başarısızlığımız İslamcı dergileri derin hayal kırıklığına uğratmışa benziyor. Bu da ata sporumuz Güreştir. Nitekim Vesika dergisinde çıkan bir yazıda Spor denilince Müslüman Türk’ün aklına tek şeyin geldiğini oda Güreş olduğu ifade edilmiş, asırlarca sırtı yer gelmemiş bir toplumun evlatlarının Güreşteki içler acısı durumunun üzüntü ve hayret verici olduğu vurgulanmıştır. Kel Aliçoların, Kurt Dereliler’in ve Yaşar Doğular’ın ruhlarının mezarda galeyan içerisinde olduğu, olimpiyatlarda Türk’ün minderden kaçan ve sırtı yere gelen görüntüsü küçük düşürücü olduğu belirtilmiştir. Ancak yazarlara göre güreşteki bu başarısızlıkların tesadüf olmadığı. hep birlikte dönüp arkamıza baktığımızda bizlere büyük başarılar kazandıran cihan pehlivanlarının yaşadıkları hayatın, çektikleri sefaletin içler acısı durumu onlara verdiğimiz değeri göstermesi açısından ibret vericidir. Bu durum aslında  spora ve sporcuya verdiğimiz değer göstermesi açısından trajiktir. Yeniden Milli mücadele dergisindeki diğer bir yazı da ise Münih olimpiyatlarındaki güreşçilerimizin ve boksçularımızın almış oldukları hezimetin nedenlerinin doğru irdelenmesi gerektiği ifade edilerek, milletini temsile giden sporcu harbe giden bir komutan gibidir. Zafer vadeden hiçbir kumandan düşmanın kendisinden üstün olduğunu, zaten kaybedeceğimize yönelik olarak herhangi bir söylem ve eylemde bulunmaz. Ancak 1972 olimpiyatlarında Türk sporcularından ifadeleri hayret vericidir. Bir koşucu “ Ben zamanımı doldurdum, büyüklerim beni zorladığı, koşmamı istedikleri için koşuyorum derken bir diğeri “belki ben 15. Gelebilirim” diyorsa; bisikletçiler başarı için değil de tecrübe kazanmak için yarıştıklarını ifade ediyorlarsa Münih olimpiyatlarına katılan kafilenin aslında bir spor kafilesi değil de bir turist kafilesi olduğu anlaşılmaktadır. Olimpiyatlardaki var olan başarısızlığımızın nedenini kişilere yüklemekten daha ziyade spora yönelik anlayış ve zihniyetimizdeki noksanların düzeltilmesinin daha isabetli olacağı vurgulanmıştır. Sporda milli mesuliyet idrak edilmedikçe zafer hayaldir. Yani sporcularımıza taşıdıkları mesuliyeti idrak ettiremezsek mağlubiyetimizin vazgeçilmez olacaktır. Olimpiyatların uluslararası arenada milletler açısından saygınlık ve güç elde etme gibi hususiyetler dikkate alınarak devletin milli bir spor politikası ortaya koyamaması halinde durumun bundan sonrada değişmeyeceği ifade edilmiştir.[2]

tarihi_olaylar_munih-jpg_770086952_1443020899Münih olimpiyatlarında yaşanan olaylar İslamcı dergilerin de ilgisini çekmiştir. Komünist Filistinli gerilla teşkilatlarına mensup bir grubun Olimpiyat köyündeki İsrail kampına girerek Kampta bulunan İsrailleri rehin alması, daha sonra Alman resmi makamları ile komünist gerillalar arasında yapılan pazarlığın sonuçsuz kalması ile Alman güvenlik kuvvetlerinin düzenlemiş oldukları operasyon neticesinde on bir İsrailli sporcunun, dört teröristin ve iki alman polisinin ölmesi sonucu yaşanan hadiseler dünya kamuoyunu şoke etmiştir. İslamcı dergiler yaşanan hadiselerin tasvip edilecek hiçbir yanının olmadığı hususu vurgulanmış, Ancak dünya kamuoyunda Arap gerillalar olarak dünya kamuoyuna takdim edilen komünist gerillaların yaptıkları bu şiddet hareketini bütün Arap ve Müslüman dünyaya mal edilmesinin kabul edilemez olduğu ifade edilmiştir. Aynı şekilde İsrail sporcuları saldırıya uğradı diye  Ortadoğu’daki Arap-İsrail anlaşmazlıklarında İsrail’in haklı olduğu düşüncesinin yanlışlığı vurgulanmıştır. Diğer taraftan bu tür şiddet hareketlerinin modası geçtiği ve İsrail’in zulmünü meşrulaştıracağı ve sorunu yabancı ülkelerin müdahalesine açık hale getireceği ifade edilmiştir.[3]

1980 Moskova olimpiyatları ise 1979’da Sovyetlerin işgalini meşrulaştıracağı gerekçesiyle İslamcı dergiler tarafından Türkiye’nin boykot etmesi gerektiği hususu dile getirilmiştir. Ancak Amerika’nın öncülük ettiği bu boykot girişimine bazı dergilerin ihtiyatlı yaklaştığı görülmektedir. Nitekim Hicret dergisinde çıkan bir yazıda Amerika’nın derdinin “Olimpiyat madrabazlığı yaparak şeytanca parsa toplama girişimi” olarak görülmüştür. Afgan mücahitlerle yapılan röportajda: “Bizim halkımız Olimpiyatlardan anlamaz. Biz bombardımanlar altında yaşıyoruz. Milyonlarca Afganlı Muhacir, dağlarda, çöllerde yaşıyor. Çocuklarımız açlıktan, çıplaktan kırılıyor. Savaşacak mermi bulamıyoruz. Bu Amerikalılar aptaldır. Bu planlarla bizi yanlarına çekeceklerini mi düşünüyorlar ? Olimpiyatların bizim hayatımızda hiçbir anlamı yoktur. Bu bir madrabazlık ve Şeytanca parsa toplama işlemidir” denmiştir.[4]

Kaynakça:

“Bir Olay Bir Yorum, Olimpiyatlarda Başarısızlığımız ve Milli Politika Özlemi.” Yeniden Milli Mücadele 7, no. 340 (1976): 16.

Bulaç, Ali. “Bombardımanı Biliriz Olimpiyad’ı Bilmeyiz!..” Hicret 0, no. 18 (1980): 16.

“Erek’in Tv Konuşması ve Sporumuzun Geleceği.” Yeniden Milli Mücadele 7, no. 341 (1976): 16.

“Güreşimiz Bu Hallere Mi Düşecekti?” Vesika 1, no. 18 (1976): 5.

“İşgal Mi Önemli, Olimpiyad Mı?” Hicret 1, no. 16 (1980): 11.

“Olimpiyat Hadisesinin Asıl Suçluları Kimdir?” Yeniden Milli Mücadele 3, no. 137 (1972): 6.

“Olimpiyatlardaki Hezimeti Doğru Değerlendirelim.” Yeniden Milli Mücadele 3, no. 136 (1972): 16.

[1] “Bir Olay Bir Yorum, Olimpiyatlarda Başarısızlığımız ve Milli Politika Özlemi,” Yeniden Milli Mücadele 7, no. 340 (1976): 16; “Erek’in Tv Konuşması ve Sporumuzun Geleceği,” Yeniden Milli Mücadele 7, no. 341 (1976): 16.

[2] “Güreşimiz Bu Hallere Mi Düşecekti?,” Vesika 1, no. 18 (1976): 5; “Olimpiyatlardaki Hezimeti Doğru Değerlendirelim,” Yeniden Milli Mücadele 3, no. 136 (1972): 16.

[3] “Olimpiyat Hadisesinin Asıl Suçluları Kimdir?,” Yeniden Milli Mücadele 3, no. 137 (1972): 6.

[4] “İşgal Mi Önemli, Olimpiyad Mı?,” Hicret 1, no. 16 (1980): 11; Ali Bulaç, “Bombardımanı Biliriz Olimpiyad’ı Bilmeyiz!..,” Hicret 0, no. 18 (1980): 16.

Leave a Comment