Ülfet Molası
İlem’in gelenekselleşen dönem arası kamplarından en sonuncusu Şubat ayının ikinci haftası gerçekleşti. Yüreği güzel, bir otobüs dolusu insanla Balıkesir-Susurluk istikametine doğru öğle namazına müteakip yola çıkıldı. İlem’in yolculukları farklıdır; yoğun ve verimli bir dönemin ardından birikmiş sohbetlerin mekânı yolculuk edilen otobüs olur. Otobüste başlayan sohbet kamp boyunca devam eder; bunlar lakırdıdan uzak dost meclisleri gibidir. Aslen uzun, hoş sohbetlerin vesilesiyle kısa olan yolculuk tamamlandıktan sonra kampın yapılacağı alana intikal edildi. Kamp alanı, mütevazı gönüllerin nazarında lüks bir konuma sahipti. İkişer ve dörder kişilik odaları, bir arada hasbihal etmeyi düşünen dostlar için üzücü oldu. Bu esefin telafisi, kamp alanına gelişin bir iki saat akabinde gerçekleşen tanışma toplantısı ile oldu. Kimsenin birbirine üstün olmadığını ifade eder biçimde büyükçe bir daire çizilerek ortak salona yerleşildi. Kampın muhafızları olan danışman ablalarımız, kendilerini tanıtarak tanışma merasimini başlatmış oldular. İlem’e sevdalı olanların gönülleri, danışman ablaları bir parça daha fazla tanımakla muhabbet ile doldu. Birçok meşguliyetleri olan bu ablaların gayretleri, biz gençlerin çalışma azmini kuvvetlendirdi. Ardından öğrenciler kendilerini tanıtmaya başladılar. Yoğun ders dönemlerinde sadece sima olarak tanıdığımız insanların ufacık da olsa serüvenlerini dinlemek, bu çetrefilli yollarda yalnız olmadığımızı, aslında kavgası olan gençlerin o kadar da az olmadığını bizlere göstermiş oldu. Özellikle İlem’in geçen yaz döneminde gerçekleştirdiği İlem Yaz Akademisi programının öğrencileriyle kademe öğrencilerinin aynı kampta buluşması bu halkanın günden güne genişlemesinin verdiği saadeti pekiştirdi. Bu halkanın genişlemesi, hakikat yolcularının çoğalması, yarın İlem’in, ilmin, hakikatin emin ellerde olacağının bir işareti olarak akıllarımızda kaldı.
Yorgun geçen bir günün ardından tanışma faslının kalan kısmı bir sonraki güne bırakılarak, kampın ilk günü tamamlanmış oldu. Kampın ikinci gün sabahı, yürüyüş faaliyeti ile başladı. Havanın soğukluğu ve yolculuğun verdiği yorgunluktan olsa gerek, yürüyüşü az fakat öz bir kadro ile gerçekleştirdik. Soğuk ve tertemiz havada yapılan yürüyüşü kahvaltı takip etti. Kahvaltının akabinde, kampımızın temasını oluşturan “toplumsal hafıza” üzerine “Beş Kırık Kamera” adlı belgesel seyredildi. Guy Davidi ve Emad Burnat’ın yönetmenliğini yaptığı belgesel, bir yönetmenin beş ayrı kamerayla Filistin meselesine nasıl şahitlik ettiğini işliyor. Filmin kritiğini muhterem hocamız Sayın Hilal Görgün ile gerçekleştirdik. Film kritiğine, kampımızın temasına uygun olarak “Toplumsal Hafızanın Dönüşümü” konusu eşlik etti. Hilal hocamızın Filistin meselesinin tarihi seyrine ilişkin bizleri bilgilendirmesi, filmin kritiği ve toplumsal hafızanın dönüşümü meselesini anlama noktasında bir hayli müstefit oldu. Filmin kritiği ve toplumsal hafızanın dönüşümü meselesinin değerlendirmesi zannımca bir başka yazının kapsayacağı genişliktedir. Bu anlamda kampın son gününde gerçekleşen kitap tahlilini de düşünerek kapsamlı bir sonuç cümlesi zikretmek daha faydalı olacaktır. Bu verimli tahlilin ardından serbest etkinliklere belirli bir vakit tayin edildi. Serbest etkinlikler kısmı, kamp öğrencileri ve ablalarının muhabbetlerine muhabbet kattıkları nadide anlara şahit oldu.
Kampın ikinci gününün akşamında kestane ve meyve eşliğinde tanışma faslı kaldığı yerden devam etti. Tanışma faslına, öğrencilerin icra ettiği birtakım enstrümanlar da eşlik etti. Farklı hikâyelerin duyulduğu tanışma faslı bütün güzellikleriyle uhuvvet paydasına artılar ekledi. Kampın son günü, toplumsal hafıza temasına bağlantılı olarak “Şairin Filistini” adlı kitabın tahlili ile devam etti. Edward Said’in önsözüyle Mourid Barghouti’ye ait bu eser, Filistin meselesinin şairane bir amaç gütmeden bir şairin dilinden dökülenlerden oluşuyor. Hilal hocamızın da eklediği önemli bir husus bu eserin şairanelik adına kaleme alınmamış olmasıdır; kalemin mürekkebi yürek olunca söylenenlerin tesiri şiirin sınırlarını aşmaya yeterlidir. Toplumsal hafıza temasına bağlı olarak bir kitap bir seminer bir belgesel üçlemesi kampın son gününde bu şekilde tamamlandı. Bu üçünden hareketle, Filistin meselesi örneği üzerinden toplumsal hafızanın hızlı dönüşümü, bu hafızanın korunmuyor oluşuyla ilişkilendirildi. Toplum adına adımlar atabilmek, toplumu bulunduğu yerden ileriye götürebilmek toplum hafızasının diri tutulmasıyla mümkündür. Bu diri tutma faaliyetinde toplumdan her kesimin yapacakları vardır, önemli olan toplum hafızasını oluşturan unsurların aktarılmasında insaflı olunmasıdır. Şahsi emeller uğruna art niyetlerin güdülmemesi, toplumdan her kesimin aynı görevi farklı yollarla sırtlanıyor olması, yapılan işlerin bu bilinçle yapılması insaflı olmanın unsurlarıdır. Bu birlikteliğin sağlanması diri bir hafızanın habercisi olacaktır. Toplumsal hafızanın diri tutulması Aliya İzzetbegoviç’in, “Affedin ama unutmayın” sözlerinde sarih bir şekilde ifadesini bulmuştur. Dün başına ne geldiğini bilmeyen bir toplumun, yarın ne ile karşılaşacağını tespit etmesi bir hayli zordur. Kampımızın temasına binaen bu kadarını söylemek yeterlidir sanıyorum.
Tahlilimizin nihayete ermesinin ardından İlem dostları olarak İstanbul’a doğru yol aldık. Eşsiz sohbetlerle ikmal olan dönüş yolculuğumuz, bir dahaki kampta buluşmak üzere İlem Fıstıkağacı durağında son buldu. Ezcümle, İlem’in tatili olarak adlandırdığımız bu kamplar, tatilin kelime kökünü oluşturan âtıllıktan berîdir. Müslüman’ın tatili olmaz çünkü Müslüman âtıl olmaz. Bu idraki bütün gönüldaşlarına yaşatan İlem’e selamlar olsun!