Filistin’de İsrail Yerleşimleri ve Ortadoğu Barışı
Filistin’de İsrail Yerleşimleri ve Ortadoğu Barışı, H. Zehra Kavak, 10 Ocak 2015 Cumartesi, 16.30
Filistin… Müslümanların zihninde kimi zaman bir politik meta, kimi zaman da halisane niyetlerle ömürlerin adandığı topraklardır. Halisane niyetlerle yapılan bir yüksek lisans tezinin sunumu için toplandık İLEM’de. Sunumu gerçekleştiren H. Zehra Kavak. Konumuz: İsrail Filistin meselesi üzerine, tez konusu da “İsrail ve İsraillilerin Yerleşim Algısı ve Barış Süreci”. Çalışma sürecinde 2 defa bölge ziyareti gerçekleştirilmiş ancak sahada araştırma yapılmamış. Tabi haklı gerekçeleri var zira bunu yapmak Müslüman iseniz mümkün değil gibi neredeyse…
Gayet verimli ve bilgi yüklü geçen, duygusal altyapıya, reflekslere sahip olduğumuz ama tam olarak tanımadığımız, tanımaya çalışmadığımız topraklar Filistin toprakları. Süreç her geçen gün daha da tehlikeli bir hâl alıyor. Filistinliler nezdinde Barış Sürecinde halledilmeyi bekleyen 4 konu var. Doğu Kudüs’ün statüsü, 7 milyonluk Filistinli mülteci sorun, Filistin-İsrail sınırları ve Yahudi yerleşimciler. Özellikle de Yahudi yerleşimciler/işgalciler sorunu kritik ve bu sorun halledilmedikçe barışın gerçekleşmesini beklemek hayal. Zira işgal hızla devam ediyor ve Filistinliler Utanç Duvarı’nın ardında bir hayata tecrit ediliyor.
Sunum kavramsal bilgilendirmeler ile başladı. “Yerleşim birimi nedir? Outpost(Yerleşke) nedir? Yerleşimci kimdir?” gibi. Yerleşim Birimi: İsrail hukukuna göre meşru yerleşim yerleridir. İlk yerleşim birimleri 1967’de Altı Gün Savaşları’ndan sonra kuruldu. Günümüzde ise Batı Şeria’da 600.000 yerleşimci; bunlardan 200.000 tanesi Doğu Kudüs’te!
Outpost (Yerleşke): Aşırı dindar, ideolojik Yahudilerin boş alanlarda, dağda, Filistinlilerin arazilerinde; baraka, kulübe kurup yaşadıkları yerlerdir. Buralara yerleşen fanatik Yahudiler bunu “ulvi” amaçlarla yapıyor. İdeolojilerden ötürü evlerini bırakıp bu barakalara, kulübelere gelip yerleşiyorlar. Burada Lütfi Sunar hocamız, Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” metaforu ile “Kolonizatör Yahudiler” şeklinde bir benzetmede bulundu. Hızla devam eden işgalin ideoloji sahiplerinin sosyolojik tabanına inmek meseleye bakış açısını muhakkak daha da sağlam temeller üzerine inşa edecektir. Aşırı dindar Yahudilere göre Tanrı’nın iki arzusu var: İsrail’e yerleşmek! İsrail’de yaşamak! İsrail hükümeti bu yerleşkelerin gayri hukuki olduğunu kabul ediyor. Ancak bunları yıkmak, yerleşenleri çağırmak gibi bir şey yapmıyor.
Yerleşimci: Bir bölgeye kalıcı olarak yerleşmek için giden kişidir. İsrailli yerleşimci ise Filistin toprağına kalıcı yerleşim için giden kişidir. İsrail 2005 yılındaki istisna hariç yerleşimcileri geri çekmemiş, var olan yerleşimin birimlerini hep korumuş. Outpost/yerleşke’leri ise boşaltmamış hiçbir zaman. Yerleşimciler üçe ayrılıyor; ekonomik motivasyonlu, ideolojik motivasyonlu ve ultra Ortodoks Yahudi yerleşimciler.
Ekonomik motivasyonlu yerleşimciler: İsrail hükümeti kendilerine tarafından iş, eğitim, sağlık, mortgage gibi imkânlar sağlanan yerleşimcilerdir. İdeolojik motivasyonlu yerleşimciler: Yerleşke kuran dini, ideolojik, siyonist amaçlı yerleşimcilerdir. (Resmi-gayri resmi yerleşimciler) Ultra Ortodoks Yahudiler: askerlik yapmazlar. Kurtuluşun siyasi faaliyetlerle değil; dinî faaliyetlerle, dua ile olacağını söylüyorlar. Bu yerleşimciler, hangi motivasyonla gelirse gelsinler zihinlerinde ki amacı: “Büyük İsrail Devleti”ni kurmaktır.
İlk Yerleşim Kuruluşları:
1887’de Basel’deki Dünya Siyonist Kongresi ile Yahudi’lerin Filistin’e göçü fikri ortaya çıktı. 1917’deki Balfour Deklarasyonu ile İngiltere vatansız Yahudilere vatan vaat etti. 1948’e kadar Filistin’e Yahudi göçleri oldu. 1948’te İsrail devleti ilan edildi, ilk yerleşim birimi ise 1967 savaşından sonra kuruldu Batı Şeria’da kuruldu: Kfar et Zion yerleşim birimi. 1967 savaşında İsrail topraklarını iki katına çıkardı; bu savaşta Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze ve Golan tepelerini işgal etti. Zehra hocamızın aktardığına göre İsrail 1967 savaşını Tanrı’nın kendilerine yardımı olarak görüyor. Bu savaşta kazandığımız yerleri kaybetmemeliyiz düşüncesindeler.
2005 yılında İsrail ilk defa barış süreci ve bazı politik hesaplarla Batı Şeria’da 4, Gazze’de 21 yerleşim birimini (8 bin kişi) boşalttı. Hâli hazırda ise İsrail’in Filistin topraklarında inşa ettiği 125 yerleşim birimi var. Batı Şeria’daki Filistinli nüfusu 2 milyon kişi. Batı Şeria’daki yerleşimci sayısı 200 binlerde iken, 15 yılda 3 kata çıktı ve şu an 600 bin!
Yerleşim birimleri Utanç Duvarı’nın iç hattında… Yani İsrail artık Utanç Duvarı’nın iç hattını kendi toprağı yaptı. Batı Şeria’daki 600 bin yerleşimcinin, 75 bini Utanç Duvarı’nın dışında…
Bu bilgilerden sonra tezin araştırma konusuna gelelim: Yerleşimciler Filistinlileri nasıl görüyor? Yerleşimciler yerleştikleri toprakları nasıl görüyor? Yerleşimciler kendilerini nasıl görüyor? Soruları tezin temelini oluşturuyor. Bu sorulara din adamları; devlet adamları, bürokratlar, siyasetçiler ve halk nezdinde cevaplar aranmış çalışmada.
İsrail’in İlk Yerleşim Birimi, Batı Şeria, Kfar et Zion Yerleşim Birimi 1967
Filistinlilere Bakış:
Filistinlileri doğal düşman olarak görülüyorlar, aramızda sonsuz bir savaş var düşüncesindeler. Tevrat’ta da bu sonsuz savaşın zikredildiğini iddia ediyorlar. Araplar bizim büyük hedefimize engel diyerek Filistinlilere yaptıkları her şeyi mubah görüyorlar. İşgalcilerden Filistinlilerle hiçbir şekilde ilişki kurmayan olduğu gibi kısmî ilişkiler kuran işgalciler de söz konusu. Ama kısmî ilişkiler olsa dahi genel geçer durum maalesef Filistinlilere herhangi bir insani değer yüklememeleri gerçeğidir.
Yerleşimcilerin Filistin Topraklarına Bakışı:
Yerleşimciler Filistin toprakları için üç bin yıl önce bizim atalarımız burada yaşadı, burası atalarımızın toprakları, burada yaşamak bizim doğal hakkımız diyorlar. Ve biz bu kutsal hedefin taşıyıcısıysak İsrail hükümeti muhakkak bizim arkamızda olmalı, destek olmalıdır diye bakıyor halk. Bu toprakları Yahudi olmayanlara bırakamayız. Örneğin İsrail hükümeti çekilme kararı aldığında Hahamlar 10 Emir’e karşı gelindiği yönünde açıklamalar yapıyorlar. Bu açıklamalarla yerleşimciler ve bazı askerler geri çekilmelere karşı geliyorlar. İsrail kurulduğundan beri Knesset’in 2/3’si her zaman yerleşim birimlerini destekleyen kişilerden olmuştur. Yerleşim inşaatları devlet politikası olarak destekleniyor.
Kendilerini Nasıl Görüyorlar?
“Biz burada yabancı değiliz, burası atalarımızın toprağı, burası bizim anavatanımız ve tarihi-doğal hakkımız” düşüncesi söz konusudur. Bu çerçevede yapılan motivasyonlarla 2014 yılı İsrail’e en fazla göçün yapıldığı sene olmuş. 2014’te 26.500 kişi İsrail’e göçtü. Bunların 7 bini Fransa’dan, 6 bini ise olağanüstü durumların yaşandığı Ukrayna’dan. Resmi politika olarak uygulanan Aliyah faaliyetleri çerçevesinde İsrail EXPO fuarları ile göç teşviki yapılıyor. Kimileri ekonomik motivasyonlarla (eğitim, sağlık, iş), kimileri ise dini motivasyonlarla (Şabat/Cumartesi tatili) göçe teşvik ediliyor.
Uluslararası Hukukta Yerleşim Birimlerinin Yeri:
Yerleşim birimleri, IV.Cenevre Sözleşmesi; Savaş Zamanında Sivillerin Korunmasına Dair Sözleşme’deki Tehcir, Kitle Halinde Cebren Nakil ve Tahliye hükümleri çerçevesinde işgal toprağı ve illegaldir. (Madde 49: Himaye gören şahısların, işgali altındaki topraklardan şagil devletin kendi topraklarına veya işgal edilmiş olsun olmasın başka bir devletin topraklarına ferdi olarak veya kitle halinde cebren nakilleri veya tehcirleri, her ne sebeple olursa olsun, yasaktır. Şamil devlet, işgal ettiği topraklara bizzat kendi halkının bir kısmını tehcir veya nakledemez.) Buna göre Filistinli sivillerin topraklarından sürülmesi ve buralara Yahudilerin yerleştirilmesi hukuka aykırıdır. Birleşmiş Milletlerin aldığı kararlarda da yerleşimler illegal ilan edilmektedir fakat bu kararların yaptırım gücü soru işaretidir. Filistin’in UNESCO’ya kabulünden, BM’ye gözlemci devlet olarak kabulü… Bu durumlarda İsrail’in verdiği ilk tepki her zaman yeni yerleşim birimleri inşaatı olmuştur. Bu konu hep koz olarak kullanılmıştır.
Sonuç olarak Gazze’ye yapılan son saldırıların ardından ziyaret etme fırsatını bulduğum Filistin toprakları ile ilgili çok verimli bir sunuma şahit olduk. Tek başıma yaptığım ziyarette tabi sorgulardan kontrol noktalarına bin bir zorluk yaşadım. Bölgeye ziyarette bulunmak ve ardından bu sunuma şahitlik etmek şunu daha da iyi fark ettirdi: biz Müslümanların artık bu konuya dair gerek hukuksal, gerekse tarihsel, sosyolojik ve psikolojik olarak çok iyi çalışmaları ortaya koyması gerekiyor. Zirâ orada Müslüman varlığını istemeyenler, Mescid-i Aksâ’daki “statükoyu” bozmak isteyenler tüm bu alanlara dair çalışmalarını olağanca sür’atiyle gerçekleştirmektedirler. Evet, şâirin de dediği gibi “Filistin bir sınav kağıdı, her mü’minin önünde…”