Bir Çiftlik Yaratmak

Orwell G. (2017). Hayvan Çiftliği. İstanbul: Can Yayınları.

“Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar öbürlerinden daha eşittir.”

George Orwell 20. Yüzyılın başında Hindistan’da doğmuş bir İngiliz’dir. Kısa bir süre Hindistan’da kalan Orwell ailesiyle birlikte anavatan İngiltere’ye dönmüştür. Bir dönem Hindistan’da İmparatorluk polisi görevi yapan Orwell, çeşitli sebeplerden dolayı bu görevinden istifa etti. 1945’te yayımlanan ilk kitabı Hayvan Çiftliği, ve 1984 adlı kitabları iki önemli eseridir. Orwell 1950 yılında Londra’da ölmüştür.

Bu kitap 20. Yüzyılın başlarında Avrupa’ya ve Büyük Britanya’ya etki eden Sovyetler Birliği’ne ve komünizme karşı bir propaganda şeklinde okunabilir. Kitapta hayvanların insanlar gibi gelişim gösterdiği ve iradelerinin olduğunu görmekteyiz. Hayvanlara insan özelliği atfedildiği için fabl yöntemi kullanılmıştır denebilir. Kitap, çiftlikteki hayvanlar bir şekilde içlerinde bulundukları sömürü düzenine başkaldırıp kendileri için adil ve eşitlik içinde yaşanılması hedeflenen bir ütopyanın hayalindedirler. Çeşitli hayvan türlerinin olduğu bir çiftlik aynı zamanda Hz. Nuh’un gemisi çağrışımını yapmakta olup medeniyetin yeniden doğuşu mesajını okuyuculara vermektedir (s. 64).

Domuzların önderliğinde çiftlikteki isyanda başarılı olan hayvanlar istedikleri refaha ulaşabilmek için çeşitli aşamaları uygulamaları gerektiğini bilmektedirler. İlk olarak bir marş yazılması ve bunun bütün hayvanlar tarafından ezberlenmesi ve belli periyotlarda tekrarlanması gerektiği uygun görülür. Bu marş hayvanları bir arada tutan bir ülkü olarak algılanabilir. Ortak benlik hayvanları bir arada tutup, bir toplum olarak algılanmalarındaki altyapıyı hazırlamaktadır. Akabinde ise yedi maddelik emirler uygulanmak üzere tüm çiftliğe duyurulur. Bu ise John Locke’un “toplumsal sözleşme” fikrini desteklemektedir diyebiliriz. Fakat zaman ilerledikçe gücü elinde bulunduran domuzlar bu emirlere uymayıp ihtiyaç olunduğunda (domuzlara göre) bu kuralları değiştirmeleri kendileri açısından bir sorun teşkil etmemektedir. Çiftlikteki her hayvanın eşit haklardan yararlanması anlayışı yerini monarşiye ve yozlaşma bırakmaktadır. Kitapta aşama aşama anlatılanların bu süreç, aslında Stalin düzenine karşı bir eleştiri ve propaganda şeklinde okunabilir. İyi niyetlerle başlayan bir düzenin, bir ütopyanın, devam edemeyeceği Hayvan Çiftliği’nde gösterilir.

Başta bahsedilmesi veya tanımlanması gereken olgu “toplumsallaşmadır”. Çünkü çiftlikte hayvanların birer ayrı cins ve gruptan “tek bir” olma serüveninden bahsedilmektedir. Nitekim, Giddings’ın Toplumsallaşma Kuramı adlı kitabından yapılan alıntıya göre “topluluk içinde yaşayan kişilerde bir toplumsal karakterin veya toplumsal mentalitenin gelişmesi, toplumsallaşma idi.” şeklinde açıklanır (Alkan, Ergil, 1980, s.2). buradan da anlaşılacağı üzere marş ve emirler ile kendilerine ortak bir mentalite oluşturdular, denilebilir. Orwell kitabında çeşitli yerlerinde geçen “Tek düşmanımız İnsan’dır.” (s.24), birbirlerine “yoldaş” kelimesi kullanmaları (s.26), yedi emrin duyurulması (s.27), hayvanların milli marşı (s.28) vs. gibi birçok durum çiftlikte gerçekleştirilmesi istenen bir psikolojiye altyapı sağlamayı amaçlar. Kitabın ilerleyen bölümlerinde hayvanların tek bir vücut halinde tek bir amaç uğruna çalışmaları toplum olgusunun varlığını göstermektedir. Örnek olarak, insanları çiftlikten kovduktan sonra domuzların önderliğinde hayvanların hepsi hasatların verimini artırarak özverili bir biçimde çalıştıkları görülmektedir (s.45). Yani, toplum olma psikolojisi hayvanların bir arada uyum içinde, bir amaç uğruna çalışmalarına olanak sağladığını düşünmekteyim. Fakat, bir süre sonra çiftliğin lideri konumuna geçecek olan Napoleon, tavrını ve zihniyetini değiştirir. Toplumun eşitlik anlayışı tedricen başta lider olmak üzere değiştirilir. Kurallardan biri olan “Hiçbir hayvan, hiçbir hayvanı öldürmeyecek.” manipüle edilir, “Hiçbir hayvan, hiçbir hayvanı ‘sebepsiz’ yere öldürmeyecek.” (ss 79-80) şeklini alır; Lider Napoleon, köpekleri birer silah olarak kullanmak suretiyle topluma korku salar (s. 74). Bu tür gelişmeler çiftlikte hedeflenen eşitlikçi bir anlayıştan bir ütopyadan “Önder Napoleon” (s.81) ‘in arzularını ve emirlerini yerine getirildiği bir düzene evrilir. Sonuç olarak en başta hayvanların kendileri için verdikleri emek, daha sonraları önder için verilen emeğe dönüşür. Toplumun psikolojisindeki birlik, eşitlikçi anlayış çürür, harab olur.

İkinci ana konu ise liderlik psikolojisi. Kitapta önemli role sahip olan domuz cinsi, kitap boyunca baskınlık gösterir. Domuzlar her zaman en akıllı, en başarılı ve takımın beyni olurlar. Bu durum değerlendirildiğinde bir domuzun çiftliğin lideri olmasına şaşırılmamalıdır. Çeşitli kabiliyetlere sahip olan Napoleon ise lider konumunda karar merci olarak fonksiyon gösterir. Kurnaz bir domuz olan Napoleon’un ilk hamlesi en yakın rakibini saf dışı bırakmak olur. Türlü entrikalarla Snowball’un çiftlikten atılmasını sağlayan Napoleon, gücü tek elde toplamayı başarır (ss 65-70). Bir lider olarak yapılması gereken bir şekilde meşruiyetini güçlendirmek ve daim kılmaktır, denebilir. Napoleon, köpekleri kullanarak yaratmış olduğu korku, çiftlikteki hayvanların hepsini emrine almasını sağlar ve onları kendisine karşı gelinmeyecek bir konuma sokar. Yel değirmeni projesiyle çiftliğin enerjisini tüketmekte ve lidere olan güveni sarsmaktadır. Bir şeylerin yapılmasını uygun gören lider, yaveri Squealer’ın desteği ile halka algı yönetimleriyle yapmak istediği şeyleri empoze edip, kendisine karşı itirazları sözcü sayesinde bastırabilir ve liderliğinin sorgulanmasına veya meşruiyetinin sorgulanmasına fırsat vermez (s. 79). Kuralları birer birer değiştiren Napoleon’a itirazlar gelir. Fakat kurnaz lider, hayvanları korkutarak ve onları manipüle ederek oyalamayı ve kandırmayı başarır. Bir diğeri, kitabın belli bölümlerinde Snowball’ın çiftlik üzerindeki etkisine rastlanmaktadır. Bunun sonucu olarak Napoleon’un lider refleksi olarak vermiş olduğu bir tepki olarak idamlar verilebilir (ss 98-99). Napoleon’un gücünü sarsma hedefiyle yapılan eylemler, lider tarafından sert bir şekilde bastırılır. Güç tekrardan liderin elinde toplanır. İlerleyen bölümlerde de Napoleon’un gücünü pekiştirdiği görülür. Bir lider olarak gücü elinde tutma isteği ona yapılmaması gereken, atılmaması gereken adımları attırır.

Temelde ele alınan toplumun yani çiftliğin psikolojisi ile zaman içerisinde hayvanların mekandaki değişimle beraber içinde bulundukları duruma verdikleri veya veremedikleri tepkileri gösteriyor diyebiliriz. Hayal edilen ütopyadan yavaş yavaş uzaklaşan çiftlik hayvanları, bulundukları durumdan yer yer rahatsız olsalar da bir şekilde bastırılır. Zaman içinde değişen kuralların, düzenin ve mentalitenin çiftlik üzerinde nasıl değişime neden olduğun görülmektedir. Çiftlik esasında bir lider etrafında dönüşen, yozlaşan, bir toplum anlayışıyla bizleri selamlamaktadır. Bir diğeri liderlik psikolojisiyle, Napoleon’un geçirmiş olduğu evrim gözler önüne serilmektedir. Gücü elinde tutma adına, kendini haklı göstermek ve liderliğin meşruiyetini devam ettirmek için elinden gelini yapmıştır. Kendi gücüne güç katan Napoleon bir süre refah içinde yaşamış olsa bile en sonunda ölür. Sonuç olarak çiftlik, kurulan ilk düzeni ile arzu edilen ütopyanın devamlılığını sağlayamamış ve gücü elinde bulunduran lider tarafından değiştirilmeye zorlanmıştır. Güç kimdeyse, ona itaat edilir.

Leave a Comment