Edebiyatımızın Bir Zemin Metni Olarak Kur’an-ı Kerim

“Kur’an ve Edebiyat” seminer dizisinin ikincisi, “Edebiyatımızın Bir Zemin Metni Olarak Kur’an-ı Kerim” başlıklı sunumuyla Doç. Dr. Dursun Ali Tökel tarafından 3 Nisan 2018 tarihinde İLEM’de gerçekleştirildi. Kur’an-Edebiyat ilişkisinin incelenmesi çok verimli ve zengin bir alan olmakla birlikte Kur’an’ın biçimsel yönü ile ilgili çalışmaların da eksikliğinden dolayı konunun giriftliğine dikkat çeken Tökel’in, bu minvalde İLEM’de “Divan Şiirinin Kur’anî Kaynakları” ve “Edebiyat Aynasında İman, İslam ve İhsan” başlıklı dersler verdiğini de belirtmek gerek.

Tökel, konuşmasına öncelikle Northop Frye’ın Büyük Şifre adlı kitabına vurgu yaparak başladı ve daha sonra Klasik edebiyat/Eski edebiyat/Divan edebiyatı/Türk İslam edebiyatı gibi isimlerle nitelendirilen Osmanlı dönemi edebiyatının Kur’an-ı Kerim ile kurduğu bağı, bu dönem metinlerinin temel referanslarının Kur’an ve kültür/gelenek olduğunu ve bu referansların metin içinde ne şekilde ve hangi alanlarda tezahür ettiğini, beyitlerden ve çeşitli anekdotlardan örneklerle açıkladı.

Her toplum ve kültür kendi edebiyatını oluşturur; kutsal metinler, kültürün yansıması olan edebî metinlerin referans aldıkları temel kaynaklardır. Tökel de bu olguya vurgu yaparak konuşmasının başında Frye’ın yukarıda bahsi geçen Büyük Şifre adlı kitabına uzunca yer verdi. Frye bu kitapta “Batı edebiyatı Kitab-ı Mukaddes’e ne borçludur?” sorusunun cevabını vermekte, Batı edebiyatındaki arketiplerin, sembollerin ve Batı edebiyatının retorik yapısının temel referansının Kitab-ı Mukaddes olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Frye, bu teorik iddiasının pratik karşılığını da örneklerle desteklemekte, Batı edebiyatında kullanılan mevcut kavramların kökenlerini Kitab-ı Mukaddes’e dayandırmaktadır. Örneğin “Çıkış’taki devrim kavramı” gibi. Bu temellendirmeyi yapmak için Kitab-ı Mukaddes’in biçimsel yönünü, dil özelliklerini, Kitab-ı Mukaddes’te kullanılan kavram ve sembolleri, başlangıç ve bitişindeki mantıksal çerçeveyi detaylıca incelemiş ve edebiyata nasıl kaynaklık ettiğini somut örneklerle göstermiştir.

Tökel’in mutlaka okunması gereken kitaplar arasında zikrettiği Mina Urgan’ın İngiliz Edebiyatı Tarihi adlı kitabı da Frye’ın işaret ettiği temellendirmeyi destekler nitelikte. Urgan, Yunan mitolojisi ile Kutsal Kitap’ı bilmeden İngiliz edebiyatını anlamanın imkânsız olduğunu, İngiliz yazarlarının da sürekli Yunan mitolojisine ve Kutsal Kitap’a değindiklerini belirtmektedir. Dünyanın en eski kitabı olan Tevrat’tan etkilenmeyen kitabın hemen hemen olmadığını söyleyen Tökel, Batı’nın alegorik dilinin Tevrat’tan geldiğini, Batı’nın ürettiği ne kadar metafor varsa bunların İncil’den alındığını ifade etmektedir. Tevrat’ta alegorik yapı hâkimken İncil çok daha sembolik bir metindir. Tökel’in belirttiğine göre son kitap Kur’an-ı Kerim’in dili ise ikisinin karışımıdır; hem metaforik hem semboliktir.

Bu tarz çıkarımların ehemmiyetine dikkat çeken Dursun Ali Tökel, klasik dönem metinlerinde, eserlerin bilhassa dibacelerinde, Kur’an’ın kutsal metin olmasının yanında edebî bir metin oluşuna dair çok fazla göndermelerin mevcudiyetinden bahsetmektedir. Bu gözle bakıldığında, mesela neden Yusuf Sûresi “Ahsenü’l-Kasas” olarak nitelendirilmektedir sorusunun cevabı aranabilir, hikâye söyleme geleneği içerisinde kıssadaki anlatım teknikleri ve üslup incelenerek teorik bir çatı oluşturulabilir. Bu yönüyle, “Kur’an sûrelerinin ‘iç dikiş’le birbirine bağlı olması gibi beyitler arasında da aynı iç dikiş vardır”.

Özellikle üzerinde durulan noktalardan biri de bu konuda istatistiksel verilere duyulan ihtiyacın olmasıydı. Tökel’e göre, Kur’an’daki kıssaların, Kur’an ilimlerinin (tecvit, tefsir, hat, esbab-ı nüzul) ve ayetlerinin Divan şiirinde nasıl kullanıldığını, bunların kültürle ilişkisini, sûrelerin metaforik göndermelerinin neler olduğunu-göstergebilimden yararlanarak- incelemek için elimizde istatiksel verilerin olması gerekmektedir.

Her kültür kendi kelimelerinin içini doldurduğu, kelimelerin manasına kültür ve gelenek karar verdiği için sanat, kültürün olduğu yerde anlaşılır. İmge, sanatçının seçtiği kendine özgü somutlamalardan oluşmaktadır. Soyutu somutlama peşinde olan Divan şairi, bu somutlamaları kutsalından, kültüründen, sosyal hayattan seçer. Bu bağlamda şairin dünyasına hâkim olmak için somutlamalarına malzeme veren kültüre, kutsal kitaba vakıf olmak ve bunların şiirdeki karşılıklarını bilmek gerekmektedir. Aksi takdirde bu şiirin hayattan kopuk ve anlaşılmaz olduğu yanılgısına düşülebilir. Bu doğrultuda Tökel de meseleyi derinlemesine tartışarak, söz konusu ilişkiyi beyitlerdeki örneklerle açıkladı.

Kur’an sûreleri beyitlerde farklı formlarda karşımıza çıkmaktadır. Mesela Kur’an’ın içine gül koyma kültürü Aşık Çelebi’nin Saklanursa hattun içinde n’ola gül-gûn ruhun/Konılur evrâk-ı Mushaf içre ey meh-pâre gül beyitinde görülebilir. Farklı renklerde Kur’an yazmak, tefe’ül, abdestsiz Kur’an okumama geleneği gibi unsurlar Kur’an ve geleneğe ait inanç gösterenleriyle şiirde yer almaktadır. Karamanlı Nizamî’nin Kaddünle zülf ü agzuna eyler işareti/Kur’anda her ne yirde elif lâm u mîm ola ve Ahmed Paşa’nın Mushafda kadd ü zülf ü dehânın mı gördü kim/Dil tıflı okuduğu elif-lâm-mimdir beyitlerinde yer alan huruf-u mukattalar maşuğun niteliklerine gönderme yapmaktadır (elif-boy, lam-saç, mim-dudak). Bir diğer örnek olan, Nazmım ahbaba olur Kevser ü İhlas münif/Düşmene Tebbet-i varun u yahud Kariadır beyitinde kültürel öğeye gönderme yapan, musibet getirdiğine inanılan tebbeti tersten okuma (tebbet-i varun) unsuru yer almakta, ayetler de içerik ve anlamlarına münasip şekilde (Kevser ve İhlas-ahbab/Tebbet ve Karia düşman için) kullanılmaktadır.

Tökel’in çıkarımlarına göre şairler ayetlere olumsuz bir davranışı düzeltmek için eleştirmek, hiciv, üstünlüğünü isbat, muhatabını etkileyerek meşru bir menfaat elde etmek, bir delille çıkar sağlamak isteyenleri daha güçlü delille susturmak ve kendi olumsuz görüşüne destek gibi maksatlarla şiirlerinde yer vermişlerdir. Daha fazla divan taranarak bu maksatlar çoğaltılabilir, en çok hangi ayetlerin ne amaçla hangi şairler tarafından kullanıldığı incelenebilir.

Bu tür çıkarımlarda bulunmak, Kur’an’ın dili, üslubu ve kavramları hakkında yorum yapabilmek, kıssaların biçimsel özelliklerini, bu özelliklerin kültüre, edebiyata nasıl yansıdığını incelemek için Kur’an-ı Muciz-i Beyan hakkında somut, istatistiksel çalışmalara ihtiyaç olduğu aşikâr. Bu çerçevede yapılan çalışmaların da katkısıyla Kur’an’ın edebî metinlere biçim ve içerik açısından nasıl kaynaklık ettiği, Kur’an’ın gelenek içindeki kurucu rolü daha iyi anlaşılacaktır.

Leave a Comment