Felsefeye Türkiye’den Bakmak IV

Yerli bir düşünce oluşturma imkânının gereklerini ve Cumhuriyet dönemi düşünce faaliyetlerini kabaca ele aldığımız önceki yazılardan sonra, buna imkân oluşturabileceğini düşündüğümüz bir düşünürden bahsetmek ve eserlerini anmak uygun olacaktır. Lisans eğitimini Fizik alanında tamamlayan ve sonrasında Yüksek Lisans ve Doktorasını Felsefe alanında devam ettiren Prof. Dr. Yalçın Koç’tan.

1999 yılında emekli olana kadar yaptığı Akademik çalışmaları bir kenara, emekliliği sonrasında kaleme almaya başladığı ve ilki “Anadolu Mayası” olan eserleri, Batı düşüncesinin kendi içindeki çıkmazları sergilemesi, başka bir düşünce yapısı içinde bunlara nasıl cevaplar verilebileceğini göstermeye çalışması açısından önemli bir adımdır. Aynı zamanda Türkiye’nin önemli Fizikçi ve Mantıkçılarından biri olması, Koç’a düşünce tarihini ele alırken hem bilimsel açıdan ortaya çıkan sıkıntıları, hem de bir mantık örgüsü içinde değerlendirildiğinde ortaya çıkan sorunları görmesi ve göstermesi açısından büyük katkılar sağlamıştır. Belli alan ve Filozoflara ilişkin yorumları, düşünce tarihi içinde yeni ve özgün fikirlerdir. Bu özgünlüğü, yaklaştığı konulara sadece evvelce bahsi geçen batı merkezli düşünce içinde yaklaşmıyor olması, aksi olarak üstü örtük bir şekilde bahsettiği ve Anadolu Mayası olarak andığı düşünce yapısı ile yaklaşmasıyla ortaya çıkmaktadır. Bu yaklaşım, doğru ya da yanlış, düşünce tarihine farklı bir bakış açısı getirmektedir.

Genel olarak Felsefe tarihine baktığımızda, filozofların hareket noktasında şüphe ve kendilerinden önceki felsefecilerin / felsefelerin eleştirilerini görmekteyiz. Her ne kadar amaç doğruya veya hakikate ulaşmak olsa da, dönüp baktığımızda felsefe tarihi yanlışların tarihi olarak da okunabilmektedir. Bu açıdan yaklaştığımızda, Yalçın Koç’un eserlerinde ele aldığı düşünceler, doğru ya da yanlış olarak değerlendirmekten öte, bir düşünce yaklaşımına açtığı kapı ve imkan çerçevesinde ele alındığında daha yararlı olacak gibidir. Her şeyden önce, belli bir konu hakkında fikir üretmekten çok, nasıl fikir üretileceğini belirtmeye çalışıyor olması ve bütünlüklü bir yaklaşım içinde bulunuyor olması, sistemli bir düşünce geliştirmenin, üstelik yerli bir düşünce geliştirmenin önemli bir adımıdır.

Düşünce tarihi hesaba katıldığında, çok yeni sayılacak bu düşüncelerin henüz yeterince ilgi görmemiş olması, üstünde olumlu ya da olumsuz eleştirilerin yapılmamış olması bir yere kadar makul görülebilir. Ama bir düşünce geleneği oluşturulmak isteniyorsa, hareket noktası olması açısından kesinlikle yok sayılamayacak düşüncelerdir. Maalesef Türkiye’de birçok çevrede henüz aşılmamış olan ideolojik tanımlamalarla kişilere yaklaşım alışkanlığı, bugüne değin sağda solda Koç hakkında yapılan yorumlarda da kendini göstermektedir. Bir futbol takımı taraftarı gibi kendisini sevenler ve karşı çıkanlar arasında söylediklerinin üstü örtülmektedir. Oysa tarafsız bir yaklaşım ile değerlendirmek, söyledikleri üzerinden bir düşünce geliştirmek, düşünce dünyamıza büyük katkı sağlayacaktır. Bu açıdan, Koç’un eser üretmeye devam etmesi, aynı zaman da onun gibi bir yaklaşımla başka insanların yeni çalışmalar ortaya koyması, düşünce dünyamızın gelişmesi için çok yararlı olacaktır.

Son olarak ilgilisi için Yalçın Koç’un bugüne değin kaleme aldığı eserleri zikretmek gerekir.

– Anadolu Mayası

– Thelogia’nın Esasları

– Theogonia’nın Esasları

– Theographia’nın Esasları

– Nazari Musiki’nin Esasları

– Nazari Mantık’ın Esasları

– Tarih ve Nazariyat

Leave a Comment