Beğeni ve Haz Arasındaki Gerilim: Türkiye’de Kültürel Eşitsizliğin Yansımaları

Beğeni ve Haz Arasındaki Gerilim: Türkiye’de Kültürel Eşitsizliğin Yansımaları, Özgür Arun, 23. 01. 2016, 17.00

İlmi Etüdler Derneği (İLEM) İhtisas Çalışmaları kapsamında düzenlenen Gündelik Hayatta Toplumsal Değişimin Yansımaları başlıklı seminer dizisinde Özgür Arun’un Beğeni ve Haz Arasındaki Gerilim: Türkiye’de Kültürel Eşitsizliğin Yansımaları başlıklı sunum gerçekleştirdi.

Kimler beğenir kimler haz duyar?

Beğeniler sıradan insanların sahip olacağı şeyler değildir. Üst sınıfların beğenileri, alt sınıfların ise hazları olur. Tüketim alanında toplumsal olarak inşa edilmiş, eğitilmiş olana dair olan beğeniler basitçe bir ürünü almakla ve onu tüketmekle ilişkili değil aksine bilerek, sosyal anlamlarının farkında olarak yapılan pratiğe dair tutumlardır. Beğeni tutumu, beğeni sahibinin sınıfsal pozisyonları hakkında bilgi vericidir. Kişinin patates yemeği yerken de klasik müzik konseri dinlerken de bu beğeni ile olan sınıfsal uyumunu görürüz. Bourdieu’nün, Heretik Yayınları aracılığı ile “Türkçe söyleyenine” sahip olduğumuz Ayrım kitabında, bu tahlillerine yer verdiğini Özgür Arun konuşmasının kavramsal bölümünde bizlere iletti. Habitus kavramı bütün tavrımızdaki, gittiğimiz klasik müzik konserinde orada ilk defa olmadığımıza dair sınıfsal terbiye olduğunu belirtmiş ve kavramın kriz anını ise o klasik müzik konserine ilk defa gidenin davranışlarıyla kendini fark ettirdiği an olarak açıklamıştır.

Beğeni piyasasından oluşan teorik model ile Arun, kendi araştırmalarında orta sınıfın beğeni alanı genişledikçe eşitlikçi bir toplum oluşurken daralmaların tam tersi etki oluşturduğuna dikkat çekmiştir. Bir sınıfı tanımlayarak diğer sınıfı zımnen tanımlamalardan uzak duran Arun, saha araştırmalarında karşıt olmayacak şekilde konumlanan sınıfların varlığını çalışmalarının ilgi odağına almıştır. Araştırmaları üzerinden yaptığı haritalamada sınıflardan söz edildiğinde karşımıza neler çıktığına dair televizyon programı tercihleri üzerine çalışmıştır. Televizyon izleyicilerinin dağılımını yaş, cinsiyet gibi demografik bilgiler ışığında kültürel, ekonomik ve sosyal sermaye değişkenleri üzerinden incelemiştir. Bourdieu’nun analizlerini bu coğrafyada incelemeye aldığımızda bazı boşluklar oluşmaktadır. Ev kadınları bu boşluklardan biridir. Sınıf tartışmalarında ev kadınları nereye koyulacaktır? Ev kadınlarının sosyal sermayeleri nelerden oluşuyor ve repertuarları nelerdir? Bunun yanında Arun, başka bir tartışma alanından da bahsetmiştir. Hepçiller ve Tekçiller. Hepçiller hem popüler hem de seçkin ürünleri takip edebiliyorlar. Tüketmeseler de beğeni repertuarları hakkında bilgi sahibidirler. Arun, Hepçillerin farklı alanlarda, akademik, sağlık gibi alanlarda varlığından bahsedebilmek için yeni çalışmalar yapmanın gerekliliğine değindi. Hepçiller grubunun kültürel sermayesi yüksektir. Televizyondaki beğenileri belli bir kültürel sermaye gerektiren programlardır. Tekçiller ise kültürel sermayesi düşük ve popüler olana rağbet edenlerdir.

Arun çalışmalarında, incelenmesi gereken muhafazakâr ideolojiye sahip bir başka grubun varlığından bahsetti. Bu grup da beğenilerinde seçicidir. Türkçe bir programı izledikten sonra yabancı bir programı ya da müziği dinlememektedir. Beğenilerinde ayrımlar net ve istikrarlıdır.

Türkiye toplumunda beğeni, kültürel sermaye repertuarlarının, Batı toplumunun repertuarlarından farklı olarak yapılması gerekecektir. Bourdieu’nun Ayrım kitabı üzerinden Fransız toplumuna dair beğeni repertuarları ile bu coğrafyadaki repertuarların farkının bilincinde olmak ve yeni çalışmaların bu temel üzerinde yapılması gerekliliği seminerde vurgulanan noktalardan biri oldu.

Bourdieu’nun analizinde açıklanamayan, kavramsal olarak boşluklar barındıran çalışmalarda sosyal sermayeye farklı bir anlam getirilmelidir. Örneğin arkadaş toplantıları, gün organizasyonlarına katılan kadınlar alt sınıftan olup sosyal sermayelerinden bahsedebiliyoruz. Repertuarlarında sinema, tiyatro olmayan bu grup elemanları arasında sosyal sermayeleri yüksek kadınların varlığından söz edebilir, o kadınlar gibi olmaya çalışan diğer ev kadınlarından bahsedebiliriz.

Yaşlılık üzerine çalışmalarında Türkiye’de yaşlılar ve gençler arasında aynı seviyede hacimli kültürel sermayeye sahip olsalar da beğenilerin farklı olabildiği ortaya çıkmıştır.

Türkiye’de kültürel eşitsizlikler üzerine başka bir çalışmada, düşük kültürel sermayeden yüksek kültürel sermayeye doğru yörüngesel gidildiğinde düşük olanların sosyal yaşama dair hobileri olmayan hatta daha ileri bir iddia olarak hobi nosyonu olmayan gruplar çıkmıştır. Devlet ile olan ilişkisi inanç düzeyinde olup devletin emeklilik sistemine, sağlık sistemine inanan insanlardır bu insanlar. Kültürel sermayeleri oldukça düşük seviyededir. Diğer taraftan kültürel sermayeleri yüksek grubun devlet bağlılığı ve inancı düşüktür. Orta ve yüksek kültüre ait gruplar arasındaki gerilim, Bourdieu’nun bahsettiği gibi çalışmalarda önemli bir yer edinmiştir. Orta sınıfın üst sınıf olma çabasına dair gerilimler kendini hissettirmektedir.

Bourdieu sosyolojinin evrenselliği için İslam coğrafyasında çalışmalar gerekmektedir. Arun, bu konuda saha araştırmalarının eksikliğine ve literatürde Orta Doğu coğrafyası üzerine çalışmalarda boşluk olduğuna da değindi.

Farklı Sonuçlar, Bourdieu Sosyolojisinin Çalışmadığı Alanlar ve Yapılması Gerekenler

Arun’un çalışmaları ve bulguları üzerine dinleyicilerden gelen sorulardan edinilen şu izlenim dikkate değerdir. Yapılan çalışmalar Bourdieu sosyoloji ve kuramlarına yerleştirilmeye mi çalışılıyor yoksa artık Bourdieu sosyolojisinde geçen beğeniler bağlamında toplumsal sınıflar arası farklara dair sınırlarının kalktığı ve melezleştiğini söyleyebilir miyiz? Bu farklılık literatürde yeni dolaşıma giren Hepçillerin varlığı üzerinden geçerliliğini mi yitirdi yoksa yeni çalışma alanları mı açtı?

Arun bu sorulara cevaben şu bulgulara yer vermiştir. Benzer kültürel hacimlere sahip yatayda olan iki grubun beğenileri farklı olabiliyor. Benzer seviyede hacimli kültürel birikime sahip olan bireylerde kurama göre aynı beğeniler olması gerekirken farklı sonuçlar çıkabiliyor.

Ekonomik sermayenin diğer sermayelere dönüşümü kolaydır fakat bu durum habitusta kriz yaratmaktadır. Klasik müzik konserine gidecek kişi ekonomik sermayeye sahiptir ama ilk kez orada oluşu ile kendini ele verişi belirgindir.

Bourdieu sosyolojisinin çalışmadığı alan olarak müzik beğenileri üzerinden bakılabilir ya da müzik aletleri üzerinden. Bu sorulara cevap bulabilmemiz için Arun’a göre öncelikle beğeni repertuarlarını iyi belirlememiz gerekmektedir. Türkiye coğrafyasında beğeniler üzerinden ayırım yapabilmemiz için kesin olarak beğeni repertuarlarını belirlemek ve hangi beğeniler hangi sınıfsal tabakaları kesin olarak işaret ediyor tespit etmek gerekecektir.

Kıta Avrupa’sında sınıflar arası ilişkilerde kilit rol oynayan sağlam beğeni repertuarları, bu coğrafyada yaşayan insanlar için nelerdir belirlenmeli ve sonrasında bunlardan hangilerinin melezleştiğini, hangilerinin her şeye rağmen ayırımın sabit elemanları olduğuna bakılmalıdır.

Arun’un Bourdieu sosyolojisine getirdiği eleştirel duruşta bu coğrafyanın kendine has inceleme alanlarının varlığına dikkat çekmiştir. Geleceğe dair umutları çok az olan yaşlılarda beğeni ve sermaye ilişkisi ya da sağlıkla ilişkileri üzerinden değerlendirilmeden yaşlıların beğenileri ve sınıfsal konumları incelenmelidir. Diğer taraftan ev kadınlarının arkadaş toplantıları içinde kurdukları ilişkiler ile sosyal sermaye kavramına getirebilecek yeni açılımlara dair görüşleri kayda değerdir.

Son olarak Arun’a göre teorilerin araştırmaları açıklayamadığı alanlarda tekrar teoriye dönüp hesaplaşılmalı ve uymayan yerlerde neden sorusu eşliğinde farklı araştırma yöntemleri ile geri dönüş yapılmalı. Alt sınıfa dair araştırma yapıldığında üst sınıfa dair bu sınıfın araştırmanın tersi olduğu sonucuna gitmektense üst sınıfa dair ayrı ve yeni çalışmalar yapılmalıdır.

Leave a Comment