Fromm’un Özgürlük Paradoksu

Yazar: Melike Bars

23 Mart 1900 Almanya doğumlu Erich Fromm Musevi kökenli, Amerikalı bir psikanalist, sosyolog ve filozoftur. İnsancıl yaklaşımın önemli temsilcilerinden olan yazar Heidelberg ve Münih Üniversitelerinde toplum bilim ve psikanaliz eğitimleri görmüştür. 1992 yılında Heidelberg Üniversitesi’nde doktora öğrenimini tamamlamıştır. Ayrıca Columbia, Yale, Michigan, New York gibi üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalışmıştır. Yazarın önemli kitapları arasında Yeni Bir İnsan Yeni Bir Toplum, Sevme Sanatı, İnsan Olmak Üzerine, İtaatsizlik Üzerine, Özgürlükten Kaçış, Psikanaliz ve Din zikredilebilir. Bu yazıda incelenmeye çalışılacak olan Özgürlükten Kaçış isimli kitap ise toplumsal psikoloji alanına bir katkıdır.

Erich Fromm

“Özgürlük Bir Ruhbilimsel Sorun Mu?” başlıklı bölümde yazar bazı sorulara cevap aramaktadır. Özgürlüğün insan doğasıyla ilişkisine, insansal deneyim olarak özgürlüğün ne olduğuna, özgürlüğün tanımının yalnızca dış baskının olmamasıyla ilişkili mi yoksa aynı zamanda bir şeyin varlığıyla mı ilgili olduğuna, özgürlüğün bütün toplumlarda benzer şekilde mi yoksa bazı toplumlarda farklı şekillerde mi yaşandığına, özgürlüğün ağır bir yüke dönüşebileceğine ve bazı insanlar için tehdit unsuru haline gelebileceğine ve buna benzer konulara dair sorular sormuş, kitap boyunca da bu sorular çerçevesinde ilerlemektedir. Yazar, bu bölümde insan doğasının insan evriminin bir ürünü olduğunu vurgulamakta ve aynı zamanda insan doğasında belirli yasaların bulunduğunu belirtmektedir. Bu yasalardan biri de soyutlanmayla törel yalnızlıktan sakınma gereksinimidir. Yazara göre, bu durum ortaya çıktığında muhakkak doyurulmak istenmektedir.

Fromm’a göre normal kişi topluma iyi uyum sağlamak adına kendi benliğinden vazgeçmektedir.

İkinci bölüm olan Bireyin Ortaya Çıkışı ve Özgürlük Kavramı başlığında ise Fromm bireyin “ilk bağlar” dediği insan gelişiminin bir parçası olan organik bağlardan bahsetmektedir. Bu ilk bağlar, özgürlük kavramı açısından oldukça önemlidir. Yazara göre bir insanın büyüdüğü oranda özgürlük ve bağımsızlık arayışı artmaktadır. Fakat bu meselenin çıkmaz bir yönü vardır ilk bağlarından koptuktan sonra birey, birey olma yolunda adımlar atar; yazarın deyimiyle us’ u ve eleştirel yetileri gelişmektedir. İlk bağlar, bu gelişimin ve özgürlük arayışının karşısında bir engeldir, birey ilk bağlarından ne kadar koparsa özgürlük arayışına o kadar yakınlaşmaktadır. İlk bağlar, bireyin yalnızca toplumsal veya dinsel topluluk içerisinde var olmasına izin vermektedir, aksi takdirde birey, ilk bağlardan koparsa müthiş bir yalnızlık çekecek ve baskı altında bulunacaktır. Diğer bir taraftan toplumla veya dinle bütünleşen insan yalnızlık çekmeyerek kendini güvende hissedecektir. Yani özgür birey yalnızdır, güvensizdir ama insani açıdan gelişimi hızlıdır; özgür olmayan birey ise yalnız değildir, toplumla özdeşleşerek kendisini güvende hissetmektedir.

Yazar, Reform Çağında Özgürlük isimli bölümü Orta Çağ Geçmişi ve Rönesans ve Reformasyon Dönemi olarak iki başlıkta ele almaktadır. Orta Çağ’da bireysel özgürlükten söz edilemeyeceğine değinen Fromm, eski zamanda yaşayan insanların toplumdaki bütünün bir zinciri oldukları için hayatlarında kuşkunun yer edinmediğini ve bireylerin diledikleri yaşam tarzını seçme lüksüne sahip olmadıklarını vurgulamaktadır. İnsanların güven ve aidiyet duygusu gelişmektedir ve yazara göre bu durumdan dolayı eski çağlarda daha az rekabet olmaktadır. Fakat Orta Çağ’ın sonlarına doğru ekonominin yön değiştirmesiyle bu durum da değişti. Bireysel ekonomik girişimciliğin önem kazanmasıyla birlikte rekabet de artmaktadır. Paralı sınıf ortaya çıktı ve bireysellik toplumun birçok alanında bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Orta Çağ yapısının yıkılmasıyla ise çağdaş birey doğmaktadır. Bu yeni dönemde daha önce de belirtildiği gibi birey birtakım boyunduruklardan kurtulmakta ve birtakım özgürlükler elde etmektedir. Bununla birlikte kendini güvende hissetmesine ve ait olma duygusuna neden olan bağlardan da uzaklaşmaktadır. Birey artık daha kuşkucu bir hale bürünerek hiçlik ve yalnızlık duygularıyla mücadele etmeye başlamış ve bir anlam arayışına girmektedir. Reformasyon Dönemi başlığında Fromm, Luthercilik ve Calvincilik’ten bahsetmektedir. Birey, bu dönemde özgürlüğe kavuşmakta fakat bir ikilemin içine de düşmektedir. Birey, yapayalnız ve kaygılıdır. Luther’in din bilimi bireyin içine düştüğü yalnızlık ve şüphe duygularını dile getiriyordu. Luther’in bu duruma çözümü şudur: Eğer tümüyle Tanrı’ya boyun eğersen, bireysel yalnızlıktan ve hiçlik duygusundan kurtulursun, böylece Tanrı katında yer alabilirsin. Fromm, Luther’in çözüm önerisini şöyle değerlendiriyor: Luther, insanları kilise boyunduruğundan kurtarırken daha büyük bir boyunduruğa mecbur bırakıyordu. Çünkü Tanrı bireysel benliğin yok edilmesinde ısrarcıydı. Ayrıca bu bölümde Lutherciliğin ve Calvinciliğin ufak farklarına da değinilmektedir.

Özgür birey yalnızdır, güvensizdir ama insani açıdan gelişimi hızlıdır; özgür olmayan birey ise yalnız değildir, toplumla özdeşleşerek kendisini güvende hissetmektedir.

Kitabın dördüncü bölümü Çağdaş İnsan Açısından Özgürlüğün İki Yönü meselesidir. Yazar bu bölümde çağdaş toplumun insanı aynı anda iki yönde nasıl etkilediğini anlatmaktadır. Bu iki yön şudur: Çağdaş toplumda birey özgür, bağımsız, eleştirel ve kendine yeterlidir. Ama aynı zamanda çok daha yalnız, kaygılı ve şüphecidir. Fromm, bu bölümde kapitalizmin etkisinden de bahsetmektedir, kapitalizmin bireye yeni bir özgürlük getirdiğini vurgulamaktadır. Kapitalizm, özgürlüğün artmasında etkili olmuş, insanı geleneksel bağlarından koparmaktadır. Bireyin yalnızlaşma sürecinde doğrudan etkisi olmaktadır. Çünkü kapitalist ekonomi, bireyi kendi ayakları üzerinde durmaya itiyordu. Fromm buraya bir eleştiri getirmektedir, yazara göre kapitalizm insanı ekonomik amaçların bir aracı haline getirmektedir. Fakat Fromm’a göre birey bunun farkında değildir, birey kendini kapitalizmin bir fedaisi olarak görmez, tersine buna bencillik ve kişisel çıkar dürtüsü olarak bakar. Fromm bu durumu bir çelişki olarak görmektedir. Bu bölümde insanların birbirleriyle olan ilişkisine de değinilmiş, çağdaş dünyada insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde dolaysızlık ve insani özelliklerini yitirdiklerini dile getirmektedir.

Beşinci bölüm Kaçış Mekanizmalarında yazar ruh çözümleme sürecinde incelenen bireyler hakkındaki gözlemlere değinmektedir.  Burada normal ve nevrotik kavramları üzerinde durmaktadır. Fromm’a göre normal kişi topluma iyi uyum sağlamak adına kendi benliğinden vazgeçmektedir. Fakat nevrotik kişi benliğini teslim etmemekte ısrarcıdır ve bunun için savaşmaktadır ama yine de tam anlamıyla başarılı olamamaktadır. Yazar bu bölümde soyutlanmış bireyin güven duygusu sorunu nedeniyle ortaya çıkan kaçış mekanizmalarından bahsetmektedir. Bunlar yetkecilik, yıkıcılık ve robot uyumluluğudur. Bu mekanizmalar özgürlükten kaçış mekanizmalarıdır. İlk olarak yetkeciliği ele alan yazar burada bireyin benlik yoksunluğu sebebiyle ve dahi yitirdiği bağların yerine geçecek ikincil bağlar aramak için benini kendisi dışında başka bir şeyle yakınlaştırması eğilimidir. Bunun çok daha ilerisi ve en görünür biçimi mazoşist veya sadist isteklerin ortaya çıkmasıdır. Yazar burada mazoşistliğin ve sadistliğin nedenlerini, çeşitlerini ve ileri boyutlarını anlatmaktadır.

Fromm’a göre birey kendisi ve yaşamdaki yeri ile ilgili kuşkuları yenmeli ki dünya ile bir bağ kurabilmeli ve kaybettiği o güven duygusunu tekrar kazanabilmelidir.

Yazara göre mazoşist veya sadist istekler bireyin dayanılmaz yalnızlık ve güçsüzlük duygularından kaçmak için ortaya çıkmaktadır. Yani yazarın ifadesiyle, bu bireyler özgürlük yükünden kurtulmayı istemektedirler. Diğer bir kaçış mekanizması olan yıkıcılıkta da birey yalnızlık ve güçsüzlükten kurtulmak istemektedir. Birey, burada kendisi dışındaki dünyanın yok olmasını ister çünkü dışarıdaki dünyaya kıyasla kendini güçsüz hisseder. Yıkıcılıkta hedef, nesnenin yok edilmesidir. Yazara göre bu bazen cana kıyma noktasına da varabilir. Üçüncü mekanizma robot uyumluluğudur. Burada ise birey kendi bireysel benliğinden vazgeçmektedir artık ve bir robot haline gelmektedir. Çevresinde de kendi gibi binlerce robot görür ve kendini yalnız hissetmez, fakat artık benliğini de kaybetmiş durumdadır.

Altıncı bölüm olan Nazizm Psikolojisinde Fromm, Nazizm’i bir ruhbilimsel sorun olarak görür ve Nazizm’in ekonomik ve siyasal bir sorun olduğunu söyler. Önceki bölümlerde sadizm ve mazoşizmden bahsedilmektedir. Yetkeci kişinin bu eğilimlere meyletme sebebi de soyutlanma karşısında tek başına ayakta duramamasından kaynaklıydı. İşte Nazi ideolojisinde de mazoşist bir yön olduğunu belirten yazar, kitleler söz konusu olduğunda bunun daha çok ortaya çıktığını vurgulamaktadır. Nazizm benliğini kaybetmiş bu bireylere onların hiçbir şey olmadıklarını acımasızca tekrar tekrar dile getirmektedir. Birey önemsiz olduğunu kabul etmeli ve kendisini daha üst bir güce teslim etmelidir.

Kitabın son bölümü ise Özgürlük ve Demokrasi başlığıdır. Bu bölümde önemli bulduğum nokta yazarın bütün bunlara karşı sunduğu çözüm önerisiydi. Fromm’a göre birey kendisi ve yaşamdaki yeri ile ilgili kuşkuları yenmeli ki dünya ile bir bağ kurabilmeli ve kaybettiği o güven duygusunu tekrar kazanabilmelidir. Fakat bu demek bireyin kendi dışında daha üst bir güce teslim olması demek değildir. Bireyin bulacağı bu yeni güven, dinamik olmalı ve kaynağı insanın kendiliği olmalıdır. Ayrıca yazar bu bölümde faşizmin değil, gelişmiş bir demokrasinin insan için daha saygın olduğunu ifade etmektedir.

Eski zamanda yaşayan insanların toplumdaki bütünün bir zinciri oldukları için hayatlarında kuşkunun yer edinmediğini ve bireylerin diledikleri yaşam tarzını seçme lüksüne sahip olmadıklarını vurgulamaktadır.

Fromm’un Özgürlükten Kaçış kitabı tam olarak bir paradoksu gözler önüne sermektedir. Yazar, özgürlüğün iki yönüne değinmektedir çağdaş bireyin özgürleştikçe daha büyük buhranlara kaydığını, kendine, benliğine yabancılaştığını, güçsüzleşip yalnızlaştığını ve bu durumda da daha farklı boyunduruklara itildiğini meselenin birçok yönüyle ele almaktadır. Bu çıkmazda çözümü yüksek ve gelişmiş bir demokraside görmektedir. Özgürlüğün ve bireyin ortaya çıkışının tarihini çözümlemek adına okunması gereken ufuk açıcı bir kitaptır. Fakat kitapta yazarın yer yer tekrara düşmesi okuyucu adına bir dezavantaj olabilir. Öyle ki bu değerlendirme çalışmasında bile kimi yerlerin tekrar olduğu görülecektir.

Fromm, E. (2019). Özgürlükten Kaçış. (Ş. Yeğin, Çev.) İstanbul: Say Yayınları.

Melike Bars
1999 yılında Diyarbakır’da doğdu. İstanbul Üniversitesi İngilizce İlahiyat bölümü son sınıf öğrencisidir. Ayrıca İlem 3. Kademe öğrencisi olarak eğitim programına devam etmektedir.
Leave a Comment