İLEM Öğrencileri Evde Kaldıkları Günleri Değerlendiriyor
Tüm dünyaya hâkim olan salgın sebebiyle hepimizin evlerinde kalması gerektiği bir dönemdeyiz. İlk haftalar belirsiz bir şekilde devam ederken, salgının kısa bir sürede bitmeyeceği anlaşıldı ve uzun bir süre evde kalacağımız gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. Bu gerçek de bizi işlerimizin ev ortamında yapılabileceği alternatiflere yönlendirdi; online eğitimler, home-office toplantılar, sosyal medya canlı yayınları vs. gündemimiz haline geldi. Tabi tüm bu alternatiflerin günlük hayatımızdaki alışkanlıklarımızı da zamanla değiştireceğini düşünenler olduğu gibi karantina dönemi biter bitmez her şeyin eski haline döneceğini düşünenler de mevcut. İlem Blog ekibi olarak hep beraber ilk defa tecrübe ettiğimiz bu yeni dönem ile ilgili bir yazı serisi başlattık. İLEM öğrencilerinin evdeki tecrübelerini bizlerle paylaşmasını istedik ve onlara şu sorular yönelttik;
- Koronavirüs sebebiyle bir süredir evlerimizdeyiz. Bu süreçte eski alışkanlıklarınızdan, zevklerinizden değişenler oldu mu? Olduysa neler değişti?
- Sürekli ertelediğiniz fakat bu dönemde yapma fırsatı bulduğunuz şeyler var mıdır?
- Mevcut sürece kadar olan mecburiyetlerimiz bir anda hayatımızdan çekildi. Bu süreçte hayatınızdaki “önceliklere” dair düşünceleriniz değişti mi? Neler değişti?
Gelen cevapları da sizlerle paylaşmak istedik.
Haşem Gözgü, İLEM Eğitim Programı II. Kademe Öğrencisi
Dünyayı etkisi altına alan korona ister istemez beni de etkiledi. Aslında yapmak istediklerimi dönem içerisindeki yoğunluktan dolayı yapamıyordum. Bu boşluk bana yapmak istediklerim için büyük bir fırsat oldu. Mesela izlemem gereken film ve belgesel listesi oluşturmuştum. Aynı şekilde okuma listesi de oluşturmuştum. Bu durumlardan dolayı onlara vakit ayırabiliyorum. Haftada bir kez film izleyebiliyordum. Bunun sayısı bayağı arttı. Daha çok müzik dinler hale geldim. Yazın yapmak için hazırladığım programlar şu an ki önceliklerim oldu. Mesela yabancı dil noktasında kendimi geliştirebileceğim bir plan hazırlamıştım. Bu durumların neticesinde o programı öne çekebildim ve başladım. Günlük yaşamın verdiği sorumluluklar ve mecburiyetler nedeniyle ailemle olan diyaloglarım azalıyordu. Karantinadan dolayı ailemle diyaloglarım, sohbetlerim arttı. Aramak isteyip sonradan arayamadığım insanlarla konuşma fırsatım oldu. Bazı şeylerin hayatımızda ne kadar çok beyhude olduğunu, uğraşlarımızın neler olup olmaması gerektiğini bir nebze kavramış oldum.
Kübra Taşdemir, İLEM Eğitim Programı II. Kademe Öğrencisi
Bir süre alışamadım. Alışmaya çalışırken beni zorlayan durum evde olmak değil, istediğim zaman sevdiklerimle görüşememek oldu. Her gün saatlerce yolda vakit geçirdiğim, sürekli bir koşuşturma içerisinde olduğum dönemin ardından şu an en çok varlığıma zaman ayırıyorum. Yaşamı anlamlandırmak için okuduğum her satırı, öğrendiğim her bilgiyi zihnimde dolaştırdığımı fark ettim. Böylece okumak yerine şu günlerde daha çok yazmayı tercih eder oldum. Yazmak beni medyanın sancılı gündeminden uzaklaştırıyor.
Hepimiz bir şeylerden uzak kaldık. Ben üstüne bir de kitaplarımdan da uzak kaldım. İlk günlerde bu beni üzse de teknoloji çağının içerisinde kendime bir disiplin kurmam gerektiğini anladım. Bu durum aslında hep ertelediğim ama hep de yakalamak istediğim bir gerçekmiş. Kitaplarla kurduğum iletişimin somut varlığı ile olması gerekmediğini, içinde akan tüm kelimelerin bende yine de vuku bulabileceğini idrak etmiş oldum. Mesafenin hiçbir önemi olmadığına inandım çünkü sevdiğim her ne varsa ne kadar uzak olursa olsun her zaman aynı hissettirdiğini anladım. Benim için hayat kalbimin dokunduğu her şey oldu. Şu süreçte beni oldukça mutlu eden durumsa, her birimiz yeni bir yaşamın başlayacağına inanıyoruz.
Büşra Tamak, İLEM Eğitim Programı I. Kademe Öğrencisi
Distopyalar, aslında gerçekleşmesi o kadar da muhal olmayan tasarılardır. Çünkü bu sürece girildiği anda kendimi bir distopyada gibi hissettim. İlk vaka açıklandıktan sonraki gün, dışarıdaki insan azlığı, ekseriyetle maske takan insanlar, herkesin birbirine şüpheyle bakması vs. gibi toplumsal değişiklikler bir anda beni bir filmin ortasına çekti. The Flu, bu filmi, Çin’de virüs ilk kez yayılmaya başladığında izlemiştim. Özetle, filmde nezle belirtileri gösteren bir virüs ve bunun pandemiye dönüşme tehlikesi konu edilmişti. Filmin de etkisiyle olacak, covid-19’un bütün dünyaya yayılması düşüncesi beni çok ürkütmeye başlamıştı. Ne yazık ki öyle de oldu. Her şeye rağmen, kendi distopyamı yaşıyorken bile, dezavantajı, avantaja nasıl çevirebilirim diye çabalıyorum. Bu gayret beni her ne kadar Titanik batarken çalmaya devam eden orkestrada gibi hissettirse de bize düşen sabır ve sebattır. Hayatı sevdiğimi fark ettim. Dışarıyı, yaşamayı, çok basit şeyleri bile, “değerli yolcularımız, gelecek tren 8 araçlıdır…” Bununla birlikte, kontrolün bizde olmadığını fark ettim, acziyetimizi anladım. Bu yüzden beni tefekküre sevk edecek işlerle meşgul olmaya çabalıyorum. Planlı yaşantıma ara verdim, saati saatine belli olan işlerim artık yok, bu sayede daha çok kitap okuyabiliyorum, belgesel izliyorum, yarıda bıraktığım dizilerime devam ediyorum, yemek yapmayı öğreniyorum. Google amcanın sunduğu evde öğrenme hizmetiyle, evde kodlamayı öğreniyorum, bu benim için çok güzel bir fırsat. Her zaman kodlamayı öğrenmek istiyordum fakat alanım olmadığı için korkuyordum ve nerden başlayacağımı bilmiyordum. Online erişime açılan kaynakları değerlendirmeye çalışıyorum. Özetle, her şeye rağmen öğrenme sürecimi sekteye uğratmamaya gayret ediyorum. Temennim, herkesin bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmasıdır. İnşallah en kısa sürede…