Timurlular Sonrası Maveraünnehir Bölgesinin Hakimi: Şeybanî (Özbek) Hanlığı (1500-1599)
Timurlular Sonrası Maveraünnehir Bölgesinin Hakimi: Şeybanî (Özbek) Hanlığı (1500-1599), Abdülkadir Macit, 17 Ekim 2015 Cumartesi, 17.00
İLEM’in ev sahipliğinde Abdülkadir Macit, “Şeybani Hanlığı (1500-1599)” adlı doktorasının sunumunu gerçekleştirdi. Macit, Osmanlı Devleti’ni ilmi ve tasavvufi olarak besleyen bir kaynak olarak Şeybani Hanlığı’nın ilim camiasının istifadesine sunulması ihtiyacının bu tezin hazırlanmasının esasını teşkil ettiğini ifade ederek sunumuna başladı. Nitekim bu kaynak, 16. yüzyılda bu manada dışarıya ihraç yapan konumdan büyük oranda uzaklaşmıştır yani inkıraza uğramıştır.
Sunumda öncelikle Şeybani Hanlığı’nın tarihsel süreç ve coğrafya itibariyle nereye tekabül ettiği ele alındı. Bu minvalde Şeybani Hanlığı tarihsel olarak sırasıyla Abbasiler, Harzemşahlar, Moğollar, Timurlular’dan sonrasına tekabül ederken coğrafya olarak Maveraünnehir bölgesinde varlığını sürdürmüştür. Komşu devletleri ise Horasan’da Safeviler, Hind Alt Kıtasında Babürlüler, Sibirya’da Ruslar ve Altın Ordu Devleti’nin küçülmüş hali olarak Kırım Hanlığı, Anadolu, Balkanlar, Bilad-ı Şam ve Mısır’da ise Osmanlı Devleti idi. Şeybanilerin 1599’da yıkılışından sonra ise bölgeye Astırahanlılar hükümran olmuş ve 18. asrın ortalarına kadar bunu devam ettirmişlerdir. Bu tarihten sonra ise Rus işgali söz konusudur.
Bu genel girişten sonra beş başlık üzerinden sunuma devam edildi. Bunlar şu şekildedir:
Öncelikle “Özbek” kavramının anlam karşılıkları üzerinde duruldu. Bunun Özbek Han, etnik köken, hâkimiyet toprakları gibi altı farklı karşılığı olduğu ifade edildi.
İkinci başlıkta ise hanlığın siyasi tarihi ele alındı. Şöyle ki Moğollar Deşt-i Kıpçak’a (Kıpçak bozkırı) gelmeden önce Kıpçaklar buraya egemendi. Ruslar ise Moskova’da bir knezlik/prenslikti. Moğollar buraya geldikten sonra Cengiz Han’ın oğlu, Cuci Han’ın oğlu Batu Han tarafından Altın Ordu Devleti teşkil edildi. Şeybani Hanlığı’nın başlangıcı Deşt-i Kıpçak’a yerleşmiş olan Ebul Hayr Han’ın liderliğindeki Özbek varlığına kadar götürülür. Muhammed Şeybani Han’la beraber Timurluların tasarrufunda olan Maveraünnehir’e gelirler ve Buhara ile Semerkant’ı ele geçirip devletlerini kurarlar.
Üçüncü başlıkta dış ve iç mücadeleler ele alındı. Timurluların yıkılışı akabinde bölgeye egemen olan Şeybani Hanlığı, Safevi ve Babürlüler ile siyasi ve askeri mücadele içerisine girer. Bu minvalde özellikle Safeviler ile olan mücadelede Osmanlılarla işbirliğine gitmişler bu da yoğun diplomatik ilişkilere vesile olmuştur. Hatta Kanuni Sultan Süleyman, Abdullah Han’a Safevileri her iki taraftan sıkıştırma teklifinde bulunmuştur. Hanlığın yıkılışına kadar olan süreç, faaliyetleriyle ön plana çıkmış olan Şeybani Han, Ubeydullah Han ve Abdullah Han üzerinden ele alınır. Safeviler ile yoğun savaşların söz konusu olduğu hanlıkta bu üç handan her biri sırasıyla yaptıkları Merv, Cam ve Ribat-ı Puryan muharebelerini kaybetmişlerdir. Timurluların devamı mahiyetinde olan ve Buhara ile Semerkant’ın düşüşü akabinde Babür Han önderliğindeki ordularıyla Hint coğrafyasına giden Babürlüler de Safeviler ile işbirliğine gitmişlerdir. Aslında Safeviler, Babürlüleri çıkarları doğrultusunda kullanmışlardır. Nitekim savaştan galip olarak ayrılmaları halinde onlara eski topraklarını vadetmişlerdir.
İç mücadelelerde ise hakimiyette ortaklık esasına dayanan veraset sistemi merkezi bir konuma sahiptir. Çünkü bu Şeybanilerin inkıraza uğramasının esasını teşkil etmektedir. Ülüs yahut İnçu da denilen bu sistemde devlet bölgelere ayrılmış, her bölgede aile içinden bir han söz sahibi olmuştur. Adeta devlet içinde devlet olmuşlardır. Bu da her birinin hanlar hanı olmak için yarışa girmelerine neden olmuştur. Yani hanlık dış mücadelelerin yanında iç mücadelelerle de uğraşmak durumunda kalmıştır. Sözgelimi Osmanlılar Abdullah Han’a Safevilere karşı kullanması için bir topçu birliği gönderir. Abdullah ise bunu ailesine karşı kullanır.
Macit, dördüncü başlıkta ise idari yapıyı ele alır. Aslında veraset sistemi, kurultay, hanlar hanlığı ve töre birbirlerinin mütemmim cüzleridir ve Cengiz Han’ın yönetim sisteminin devamı niteliğindedir. Tezin önsözünde de belirtildiği üzere kurultay, sistemin sürdürücü meclisi iken hanlar hanı kurultayı temsil etmektedir. Töre ise kurultay faaliyetlerinin muharrik unsurudur. Dolayısıyla bu iç mücadelelerin önüne geçmek için sistemin köklü bir şekilde değiştirilmesi gerekiyordu. Çünkü Ebul Hayr hanedanından yaşça en büyük yani ekber olan kimse “eşitler arasında birinci” vasfıyla han seçiliyordu. Nitekim Abdullah Han, bu ekberiyet sistemini kaldırmış ve oğlunu kendisine veliaht tayin etmiştir. Yukarıda bahsi geçen veraset sistemine göre hanlar hanının ikamet ettiği yer aynı zamanda başşehir kabul edilirdi. Abdullah Han yurt sistemi denilen bu sistemi de kaldırıp yerine Buhara’yı daimi başkent yapmıştır. Yine şeriatın tatbikine dair yazılı olarak yapılmış tartışmalara dair duyarlılığını da hissettirmiştir. O bütün bunları merkezi devleti güçlendirmek için yapar ancak vefatından sonra kurultayda onun oğlunu veliaht tayini kabul görmemiştir. Her han kendi idari merkezinde hanlar hanlığını iddia etmiş, bu da aralarında iktidar mücadelesinin yaşanmasına neden olmuştur. Nihayetinde bu durumdan istifade eden Astırahanlılar Maveraünnehire hükümran olmuşlardır.
Son başlıkta ise iktisadi yapı ele alındı. Bu ise ticaret, zanaat ve hayvancılık merkezli idi. 16. asra kadar İpek ve Baharat Yolları canlılığını korurken bu asır itibariyle ticaret sükût etmiş ve ziraat inkişaf etmiştir. Macit, bunu ise üç nedene bağlar. Bunlar devletin küçük hanlıklara bölünmesi ve Safevi ile Babürlüler ile olan mücadeleler, kara ticaret yollarının önemini kaybetmesi; Seyhun ve Ceyhun gibi nehir yataklarının mecrasının değişmesidir. Sözgelimi Herat’ta toplumsal yapıda bozulma olmuş ve dolayısıyla yağmacılık baş göstermiştir. Yine altın ve gümüşün değerinin düşürülmesi, 1586’daki para buhranı, ticaret merkezi olan şehirlerin boşatılması, ribat ve kervansarayların terkedilmesi, vakıflar ile medreselerin varidatının düşmesi Şeybani Hanlığı’nın iktisadi yönden inhitatının göstergelerindendir.
Macit, sunumunu tezinin Şeybani Hanlığı’nın siyasi, idari, askeri ve iktisadi yönünü içerdiğini, bunda sonra ise dini, ilmi ve ictimai hayatının çalışılacağını ifade ederek bitirmiştir.