İslamcı Dergileri Görseller Üzerinden Okumak

Yazar: Hüseyin Arslan

3 Mart 1924 tarihi Cumhuriyet Türkiye’si için önemli bir kırılma noktasıdır. Bu tarihte Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiş, Şeriyye ve Evkaf Vekaleti ile birlikte halifelik kaldırılmıştır. Böylece yasal olmasa da fiilen laiklik uygulanmaya başlanmıştır. Bir süre sonra muasırlaşma yolunda atılan adımlar sonucunda laiklik, dini tahakküm altına alma ve inkılapları halk nezdinde meşrulaştıracak bir kurum olarak algılanmıştır. Bu dönemde yapılan uygulamalar her ne kadar dışlayıcı/katı/aktif laiklik adı altında değerlendirilse de resmi ideoloji dini tekrar tanımlamaya çalışmış ve onu vicdana hapsetme amacına matuf olarak hareket etmiştir. 1946 yılında çok partili hayata geçiş ile mevcut iktidar Müslümanların dini taleplerini göz önünde bulundurmaya başlamış ve 1950 yılında Demokrat Parti’nin (DP) iktidar olmasıyla birlikte söz konusu taleplerin bir kısmı karşılığını bulmuştur. Uzun bir dönem bu talepler imam hatip okullarının, camilerin, Kur’an kurslarının açılması; ezanın Arapça olarak okunması gibi mevzulardan oluşmaktaydı. 1960 darbesinden sonra yürürlüğe giren 1961 Anayasasıyla birlikte bir özgürlük havası ülkeyi kaplamıştır. Gerek sol gerek İslamcı gerekse de milliyetçi düşünceler kamusal alanda git gide daha fazla görünürlük kazanmaya başlamıştır.

1960 yılından itibaren İslamcılık düşüncesi dergiler, yayınevleri, düşünürler, sivil toplum mekanları ve siyasi partiler aracılığıyla kamusal alanda kendini duyurmaya başlamıştır. Lütfi Sunar editörlüğünde ve küratörlüğünde hazırlanan “Kamusallaşan İslam: Görsellerle 1960-1980 Arası Toplumsal Tezahürler” başlıklı kitap görseller eşliğinde İslamcı dergilerin İslamın kamusallaşma pratiğini incelemektedir. Alev Erkilet, Ammar Kılıç, Ayşen Baylak Güngör, Büşra Bulut, Lütfi Sunar, Mahmut Hakkı Akın, Mehmet Erken, Necdet Subaşı ve Vahdettin Işık’ın birer makalesinin yer aldığı kitaptaki görsel seçimini Lütfi Sunar, Büşra Bulut ve Yusuf Enes Sezgin yapmıştır. Söz konusu kitabı önemli kılan etmenlerden biri 1960-1980 arası İslamcı dergilerde yer alan düşünceleri görseller eşliğinde sunmasıdır. Görselleri bu kadar önemli yapan durum, konjonktürel nedenlerden dolayı dile getirilmeyecek mevzuları bize aktarmasıdır. O dönem Türk Ceza Kanunu’nda yer alan 163. maddeden dolayı birçok düşünürün fikirlerini Erbakan’dan mülhem “kuş dili” ile ifade ettiklerini söyleyebiliriz.  Bu durum görsellerin kıymetini bir kez daha arttırmaktadır. Onlar adeta bir yapısöküm metodoloji yoluyla dönemin ruhunu yorumlama imkanı sunarlar. Görseller hazırlanırken İslamcı Dergiler Projesi (İDP) veri tabanından yararlanılmıştır.

1960-1980 yılları arasında İslamcı dergiler Müslümanların küresel sorunlarıyla ilgilenmiştir.

Kitaptaki ilk makale Vahdettin Işık’ın kaleme aldığı “Temel Kavramlar ve Düşünceler” başlığını taşımaktadır. Makale okuyucuyu Kemal Tahir’in “Biz Batı’yla er-geç hesaplaşacağız” ifadeleriyle karşılamaktadır. Işık, makalenin başında Batılılaşma/Modernleşme/Çağdaşlaşma tartışmalarına değinmektedir. Tartışmalar “işgal ve parçalanma” olgusuyla “İslami değerlerin kifayeti” meselesi etrafında gündeme gelmektedir. Söz konusu tartışmaların merkezinde ise pozitivizmin bir ideoloji olarak benimsenmesi yer almaktadır. 1960 yılından itibaren yayın hayatına başlayan dergiler belli bir “üstat” figürü etrafında şekillenmiştir. Dergilerdeki yazılar incelendiğinde milliyetçilik anlayışının İslam ile uyumlu olacak şekilde dile getirildiği fark edilmektedir. Nitekim Nurettin Topçu’nun “Türklüğü Müslümanlıktan ayırmak, insanı ruhundan ayırmaktan başka bir şey değildir” ifadesi bu durumun tezahürüdür. Işık, Türkiye’deki İslamcılık düşüncesinin 1970’li yılların ikinci yarısından itibaren diğer ülkelerdeki İslamcı düşüncelerle tanışmaya başladığını belirtir. Bu tanışmayla birlikte “mustazaf, inkılap ve tağut” gibi kavramlar dillendirilmiştir. Milli Görüş Hareketi’nin de ortaya çıkması sonucunda Müslümanların iktisadi, siyasi ve estetik söylemleri gün yüzüne çıkmış ve bir medeniyet tasavvuru gelişmeye başlamıştır. Bazı düşünürler medeniyet kavramına sahip çıkarken İsmet özel gibi bir kısım düşünürler medeniyet kavramına eleştiriler getirmiştir. Işık, makalesinde İslam ve Bilim tartışmalarının yanı sıra maddiyatçılığın karşısına konumlanan maneviyatçılığa da değinmektedir.

Mahmut Hakkı Akın, “Siyasi Tezahürler” başlıklı yazısıyla kitaba katkıda bulunur. Akın, dönemin siyasi ve sosyolojik anatomisiyle birlikte okuyucuya bir analiz sunmaktadır. Özellikle iç göçler sonucunda kentleşmenin yaygınlaşması toplumsal değişimlere neden olmuştur. Akın’a göre sol ile komünizmin, komünizm ile din düşmanlığının bir algılandığı dönemde CHP’nin “ortanın solu” söylemi, DP’nin devamı olduğunu söyleyen Adalet Partisi’nin (AP) sağ ve İslamcı kesimin oyunu almayı kolaylaştırmıştır. Akın, akabinde MTTB ve Akıncılar Hareketi’ne değinir. 1969 yılında siyasi hayatta kendine yer bulmaya başlayan Milli Görüş Hareketi, AP’yi renksiz ve liberal, CHP’yi sola konumlandırmıştır. Milli Görüş Hareketi ile birlikte İslamcılar bürokrasinin çeşitli kademelerinde görevler almaya başlamış ve kamusal alanı dizayn eden yasama ve yürütme erklerinde roller üstlenmişlerdir. Necip Fazıl Kısakürek, 1977 seçimleri itibariyle “Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslüman” sloganını benimseyen MHP’yi desteklemiştir. Necip Fazıl’ın MSP’yi değil de MHP’yi destekleme gerekçesi MSP’nin CHP ile ittifak kurması ve referans olduğu kişilerin milletvekili adayı yapılmamasıdır. 1960-1980 yılları arasında İslamcı dergiler Müslümanların küresel sorunlarıyla ilgilenmiştir.

Alev Erkilet’in “Dünya Değişirken İslam Birliği” başlıklı makalesi İslam Birliği fikrinin nasıl ortaya çıktığıyla başlar. 1970’li yıllara kadar İslamcı dergiler ümmet fikrinden ziyade var olanı koruma ve diğer fikirlerle (özelikle Komünizm ve Siyonizm) mücadeleye önem vermişlerdir. Daha sonra işlenen ümmetçilik fikri ile “esaretten kurtulma/kurtarılma” teması ön planda yer almıştır. Hasan el-Benna’nın “Müslümanlar İslam bayrağı altında tek bir devlet olmalıdır” cümlesi birçok derginin kapağında yer almıştır. İslam ülkelerinin bir araya gelmesi için hükümet yetkilileri teşvik edilmiştir. Özellikle MSP’nin birçok hükümette koalisyon ortağı olması İslam Birliği fikrinin kamusal alanda daha gür bir şekilde dile getirilmesini sağlamıştır. Ayrıca İslamcı dergiler, İslam ülkelerindeki liderlerin İslam Birliğine liderlik yapamayacağını ve bu nedenle Türkiye’den çıkacak bir lidere duyulan ihtiyacı belirtmişlerdir. Erkilet, dergilerde dile getirilen ABD, NATO, SSCB ve sömürgeciliğe yönelik sert eleştirilere makalesinde yer verir. Dergilerde göze çarpan bir diğer tema ise Filistin meselesidir. İsrail’in Filistin’de yaptığı katliamlar sürekli olarak eleştiri konusu edilmiş ve Siyonizm ile mücadelenin önemi dile getirilmiştir. Bunların yanında Eritre, Filipinler, Moro, Suriye, Afganistan ve İran’da yaşanan direnişlerle ilgili birçok yazı kaleme alınmıştır. İran İslam Devrimi, bazı dergiler tarafından destek görülürken bir kısım dergiler tarafından ise mezhep merkezli eleştirilere neden olmuştur.

Dergiler, okuyucularına yönelik bir tarih şuuru kazandırma çalışarak yeni bir tarih anlayışı inşa etmeye çalışmışlardır.

“Toplumsal Meseleler ve Değişim” başlıklı makalesinde Necdet Subaşı, toplumsal yaşamın Kemalist müfredat tarafından şekillenmesine dergilerden büyük eleştiriler getirildiğini ve dergilerde “ahlak ve maneviyat”ın öncelenmesi gerektiğine dair yazıların yer aldığını ifade eder. 70’li yıllardan itibaren Kemalizmin yozlaşmışlığına dair eleştirilerden vazgeçilip daha radikal yapılanma yani İslam Devleti vurgusu ön plana çıkmıştır. Ayrıca başta Necip Fazıl olmak üzere birçok mütefekkir gençlere yönelik seminerler vermiş ve onların bilincinin şekillenmesinde önemli bir payı olmuştur. İmam hatip okullarında yaşanan artış, Müslüman kadının kamusal alanda daha fazla görünürlüğünün artmasıyla birlikte toplumsal bir değişim yaşanmaya başlanmıştır. Subaşı makalenin sonunda “öteki”ye (Komünizm, Siyonizm, Masonlara ve misyonerlere) bakışa ve Türkiye’den Avrupa’ya giden işçilerin inançlarını nasıl muhafaza edildiğine değinir.

Lütfi Sunar, “İslami Oluşumlar ve Kurumsallaşmalar” başlıklı makalesine modernleşmenin devlet-toplum ilişkisini nasıl değiştirdiğine ve cemaat-cemiyet oluşumunun tarihsel sürecine değinerek başlar. MNP ile birlikte cemaat yapıları, dini ve gençlik grupları yeniden konumlandırılmıştır. Bu dönem Büyük Doğu Fikir Kulubü, Malatya Kültür Derneği, ÖNDER gibi örgütlenmelerin yanında dergiler ve yayınevlerinin merkezlerinde düzenlenen konferanslar fikirlerin yayılmasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Şule Yüksel Şenler’in etrafında İdealist Hanımlar Derneği gibi hanım aktivist örgütler kurulmuştur. Ayrıca Akıncılar Hareketi, İslami siyasal talepleri daha açık ve net dile getirdiğinden yaygın bir örgütlenmeye sahip olmuştur. Sunar’a göre bu dönem radikal taleplerde bulunan İslamcı dergiler de yayın hayatına başlamıştır.

Dergilerde göze çarpan bir diğer tema ise Filistin meselesidir. İsrail’in Filistin’de yaptığı katliamlar sürekli olarak eleştiri konusu edilmiş ve Siyonizm ile mücadelenin önemi dile getirilmiştir.

Ammar Kılıç, “İslam’ın İktisadi Yüzleri” başlıklı yazısı ile kitaba katkı sağlar. 1960-1980 arasında İslamcı dergiler hem Kapitalizme hem de Sosyalizme eleştiriler getirip İslami bir iktisadi düzen önermişlerdir. Ancak bu teklif teorik bir zemine dayanmaktan ziyade ayet, hadis ve tarihsel tecrübenin tekrar dile getirilişi şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde Anadolu Sosyalizminde olduğu gibi Sosyalizm bir doktrin olarak ele alınmaktan ziyade kavramsal anlamı ön plana çıkarılarak “içtimai, toplumsal ilişkilere, cemaat şuuru”na vurgu yapılmıştır. Hak-İş gibi işçi sendikalarının kuruluşu desteklenmiş emeğe önem verilmiş ve faizin ortadan kaldırılmasına yönelik birçok makale kaleme alınmıştır. Kılıç, yazısında bu makalelere geniş bir şekilde yer vermektedir. Dönemin dergilerinde özellikle zekatın toplumsal hayat için önemine ve diğer iktisadi sistemlerden daha insani özellikler taşıdığına dair ifadeler yer almıştır.

“Yayın Dünyası: Kültür ve Edebiyat” başlıklı yazısında Ayşen Baylak Güngör, dergiciliğin ortak bir kültür ve hafıza oluşturmasındaki önemine değinir. Güngör bu dönemde dergilerin yaşadığı dağıtım ve bayi sorununa yazısında yer verir. Ayrıca dergiler okuyucuları için belli bir şuur için okunması gereken kitap listeleri yayınlamışlardır. Böylece ortak bir düşünce zemininin oluşmasına önem vermişlerdir. Dergiler okuyucularından gelen yazıları ve sorulan sorulara yönelik cevaplar yayınlamıştır. Büyük Doğu gibi birçok dergi devlet tarafından defalarca kapatılmıştır. Bununla birlikte dergiler gönüllü olarak birbirinin reklamını yapmışlardır. Bazı dergiler ise kendi aralarında atışmışlardır. Birçok dergi aynı zamanda belli bir yayınevi tarafından yayınlandığından bazı eserler kisve-i tab’a bürünmeden belli kısımları dergilerde yayınlamıştır. Diriliş, Mavera, Edebiyat gibi dergiler daha çok edebi metinler yayınlamıştır. Bu dönem Milli Sinema adı altında birçok İslamcı mütefekkirin eseri tiyatro ve sinemaya uyarlanmıştır.

Mehmet Erken, “Gündelik Yaşam” başlıklı makalesinde bu dönem yayınlanan ilmihallerin okuyuculardan gelen sorular ve istekler çerçevesinde kaleme alındığını belirtir. Sabah namazı ve Ayasofya mitingi buluşmaları ön plana çıkan önemli faaliyetlerdir. Birçok Müslüman tüccar hem İslamcı dergilere hem de İslamcı sivil toplum örgütlerine destek vermiştir. Özellikle Sabahattin Zaim’in “Mahmutpaşa burjuvazisi” olarak tanımladığı iş adamları entelektüel faaliyetleri önemli oranda desteklemiştir. Küllük Kahvesi, Marmara Kıraathanesi ve Beyaz Saray Kitapçılar Çarşısı entelektüel faaliyetlerin gerçekleştiği mekanlardır.

Lütfi Sunar editörlüğünde ve küratörlüğünde hazırlanan “Kamusallaşan İslam: Görsellerle 1960-1980 Arası Toplumsal Tezahürler” başlıklı kitap görseller eşliğinde İslamcı dergilerin İslamın kamusallaşma pratiğini incelemektedir.

Kitabın son bölümü olan “Tarihi Okumak ve Yeniden Yazmak” başlıklı makale Büşra Bulut tarafından kaleme alındı. Cumhuriyet dönemiyle birlikte muasırlaşma adı altında tarih yeniden inşa edilmiştir. Müslümanların kamusal alanda sözlerini duyurmaya başlamalarıyla birlikte resmi ideolojinin tarih anlayışına yönelik eleştiriler getirilmiştir. Dergiler, okuyucularına yönelik bir tarih şuuru kazandırma çalışarak yeni bir tarih anlayışı inşa etmeye çalışmışlardır. Bulut makalesinde bu ilişkiyi daha çok “versus” çerçevesinde değerlendirir. Tabiri caizse “Ulu Önder” karşısına “Ulu Hakan”, “İstanbul’un İşgalden Kurtuluşu” karşısına “İstanbul’un Fethi” yerleştirilir. Mehmet Akif Ersoy ve Çanakkale Zaferi ise her kesim tarafından sahiplenmiştir. Yine Ayasofya’nın camii olarak açılmasına yönelik makale ve eylemlerin yoğunluğu bu dönemde artmıştır.

“Kamusallaşan İslam: Görsellerle 1960-1980 Arası Toplumsal Tezahürler” başlıklı kitabın her bölümü içerikle uygun bir şekilde görsellerle donatılmış ve kitapta görsellerle ilgili “hap bilgilere” yer verilmiştir. Bu anlamda 1960-1980 arasında yaşanan tartışmaları belli temalar çerçevesinde görseller eşliğinde okumayı sağlamaktadır.

Kamusallaşan İslam: Görsellerle 1960-1980 Arası Toplumsal Tezahürler, Ed. Lütfi Sunar, İLEM Yayınları, 352 sayfa.

Leave a Comment