Küresel Güvenliğin Perde Arkası

Yazar: Fatma Revza Fındık Boztekin

Prof. Dr. Berdal Aral

Hukuk ve insan hakları alanında dersler veren Prof. Dr. Berdal Aral’ın Uluslararası Hukukta Meşru Müdafaa Hakkı ve Üçüncü Kuşak İnsan hakları Olarak Kolektif Haklar adlı kitapları bulunmaktadır. Bunların yanı sıra, Türkiye’nin dış politikası alanında Türkçe ve İngilizce olarak yayınlanmış makaleleri vardır.

Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Berdal Aral; BM güvenlik sistemine İslami bir bakış açısı sunduğu Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme kitabını kaleme almıştır. Bu kitapta İslam dünyasının maruz kaldığı savaşlar, terör, askeri darbeler, insan hakları ihlalleri ve topraklarından göç etmek zorunda bırakılan milyonlarca insandan bahsedilmektedir. Bu noktada Birleşmiş Milletler’in İslam dünyasının yaşadığı bu olaylar karşısında genellikle sessiz ve çekimser kaldığı görülmektedir. Bu yazıda Birleşmiş Milletler’in yanlı ve iki yüzlü tutumu örnekler ile yakından incelenecektir.

Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme-BM Güvenlik Sistemi ve İslam Dünyası adlı kitabın önsözünde yazılış amacı olarak iki sebepten bahsedilmektedir. Bunlardan birincisi, İslam dünyasının BM örgütü ile ilişkilerini özellikle Güvenlik Konseyi bağlamında bütüncül olarak ele alan Türkçe bir eserin olmamasıdır. Diğer bir neden ise, ülkemizde, İslam dünyası üzerinde oynanan ‘küresel oyunlar’ sıkça şikayet konusu yapıldığı halde bu konuda eserlerin bulunmamasıdır. Yazar bu iki sebep üzerinden yola çıktığı eserinde çeşitli olaylar üzerinden İslam dünyası ve BM ilişkilerinin detaylarını okuyucuya sunmaktadır. 

  • Kitap İçeriği

Kitabın ilk bölümünde Birleşmiş Milletler’in başlıca organlarından bahsetmekte ve ayrıntılı bir anlatımla BM’yi tanımlanmaktadır. Sonrasında ise BM’nin kurucu antlaşmasını, Soğuk Savaş sonrasında BM’nin yetki alanındaki değişimleri anlatılmaktadır. Okuyucuya Birleşmiş Milletleri detaylıca tanıtan yazar aynı zamanda Birleşmiş Milletler ile İslam dünyasının arasındaki ilişkiyi gözler önüne serer. Bu ilişkiyi oluşturan birçok olay, savaş ve işgallerin nasıl şekillendiği de görülmektedir.

Soğuk savaş sonrasında BM Güvenlik Konseyi’nin kendisine mesele edindiği konular artmıştır. Bu konu kitapta şöyle ifade edilmektedir:

  • İç savalara müdahale; kitle imha silahları bulundurduğu veya elde etmeye çalıştığı gerekçesiyle bir ülkeye karşı yaptırım uygulama; uluslararası terörizme karşı uluslararası antlaşmalara benzer bir formatta kaleme alınmış kararlar kabul etme; savaş suçlarını ve insanlığa karşı suçları yargılamak için geçici nitelikte uluslararası ceza mahkemeleri ihdas etme; askeri zorlama tedbiri (savaş yetkisi) çerçevesinde işgal ettiği topraklardan çıkarılmış bir devletin ihtilaf halinde olduğu bir devletle olan sınır anlaşmazlığını o ülkeye dayatma; aynı ülkeyi savaş tazminatı ödemeye mahkum etme; yönetime el koyan cunta mensuplarının ülkeyi terk etmesini talep etme; kitlesel insan hakları kıyımlarına ve açlığa son vermek için belli bir ülkeye yönelik insani müdahalede bulunma; iç savaşın ya da genel olarak silahlı çatışmaların hüküm sürdüğü ülkelerin, çatışma sonrasında geçici olarak BM’ce yönetilmesi; savaş ya da insanlığa karşı suç işledikleri gerekçesiyle bazı faillerin yakalanması için ilgili ülkelere yönelik askeri güç kullanım yetkisi verilmesi; davranışlarıyla uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye attığını iddia ettiği ülkelere karşı askeri, iktisadi, diplomatik ve mali yaptırımların uygulanması.

Görüldüğü üzere BM’nin genişleyen yetki alanları dünya düzenini değiştirmeye yönelik adımları içermektedir. BM’nin kuruluş amacı I. Dünya savaşında yaşanan büyük facialardı. BM evrensel olma tutumuyla dünya barışını korumayı hedeflemektedir.  Kurulduğu noktadan sonra ise kitapta da bahsedilen yetkilere ulaşmıştır. Bu yetkilerin arka planında birçok ülkenin içişlerine karışma, uluslararası savaşlarda fırsatı eline alıp karar verme yetkisine sahip olma, dünyanın bekçiliğini eline alan bir politika benimseme bulunmaktadır. Bu sayede az gelişmiş ülkeler de BM tarafından adeta işgal altına alınmıştır. İlerleyen bölümlerde Soğuk Savaş sonrasında uluslararası düzeyde güvenlik kavramının ‘sivilleşme’ açısından bir değişim yaşadığından bahsedilmektedir.

BM’nin elinde bulundurduğu bir diğer önemli güç ise BM Güvenlik Konseyi’nin sürekli üyelerinin hepsinin nükleer silahlara sahip olmasıdır. Bu silahların kaldırılması ise söz konusu değildir. Bu silahlar dünya barışı için kullanılmamakla beraber diğer ülkeler için bir tehdit oluşturmaktadır.

BM’nin yetki alanı ve gücü artmakta ancak dışarıdan denetim ve sınırlamaya maruz kalmamaktadır. Buradan hareketle kitapta da bahsedilen Soğuk Savaş sonrasında dünyanın daha az güvenli hale gelmesi aslında BM’nin kendine atfettiği görevlerin gerçekçi olmadığını göstermektedir. BM elinde bulundurduğu yetkileri amacına yönelik kullanmak yerine birçok haksızlık karşısında sessiz kalmayı tercih etmiştir. Özellikle İslam dünyasının yaşadığı felaketler BM tarafından önemsenmemekte ve çözüm bulma arayışına sebep olmamaktadır.

Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme kitabının ilerleyen bölümlerinde önemli bilgilere yer verilmektedir. Örneğin uluslararası gelir eşitsizliği üzerinden yoksulluğa bakıldığında dünya nüfusunun en zengin %20’sinin küresel gelirin dörtte üçünü elde ederken, en yoksul yüzde 40’ının küresel gelirin sadece yirmide birine sahip olduğunu aktarır. Bu bilgiler ışığında okuyucunun ilgisi artmakta ve küresel sorunlara daha gerçekçi bakmaktadır.

BM’nin elinde bulundurduğu bir diğer önemli güç ise BM Güvenlik Konseyi’nin sürekli üyelerinin hepsinin nükleer silahlara sahip olmasıdır. Bu silahların kaldırılması ise söz konusu değildir.
  • BM Üye Sorunu

Kitapta ele alınan bir diğer önemli konu ise BM’nin daimi olan 5 üyenin arasında neden bir İslam ülkesinin yer almadığı sorusudur. Bu beş üye gerçekten de tüm insanlığı temsil edebilen üyeler midir? Mesela Afrika kıtasına temsil hakkı tanınmamıştır.

BM’nin tüm insanlığın barış ve refahı için çalışması gerçekçi bir tutum olmaktan çıkmaktadır. Birçok ülkenin daimi üye olmaması aynı zamanda birçok ülkenin çıkarlarından da uzaklaşıldığını göstermektedir. Bunların yanı sıra ABD’nin BM’deki konumu oldukça önemlidir. ABD birçok olayda kendi istediği şekilde kararlar almış ve Güvenlik Konseyi de uyum sağlamak durumunda kalmıştır.

İslam ülkelerinin BM’nin uzmanlık kurumlarında görev almamalarına karşın ABD’nin tüm dünyayı ilgilendiren böyle bir kurumu adeta istediği gibi yönetmesi oldukça tepki çekicidir. Dünyada yaşayan Müslüman kesimin varlığı bu kadar genişken onlara söz hakkı tanınmaması hem yazarın hem de bu kitabı okurken okuyucunun dikkatini çekmektedir. Bir diğer ilgi çeken konu ise BM’nin daimi üyeleri arasında hiçbir İslam ülkesi olmamasına rağmen BM’de çıkan kararların yarısının İslam dünyasını ilgilendiren kararlar olmasıdır.

  • Son’a Doğru

Berdal Aral kitabın sonunda bahsettiği bu sorunların önüne geçmek için çeşitli öneriler sunmaktadır. Yazar, “Birleşmiş Milletler Güvenlik sistemi nasıl İslam Dünyası açısından daha yararlı bir hale getirilebilir?” sorusuna yanıt aramaktadır. Yazarın soruya karşı sunduğu çözümlerden birisi Güvenlik Konseyi’nin yapısının değişmesi gerektiğidir. Başka bazı temsilcilerin de BM’de yer alması gerekmektedir. Özellikle İslam dünyasından en azından bir ülkenin de BM üyesi olması gerekmektedir. Bir diğer önerisi ise, Güvenlik Konseyi herhangi bir şekilde etkili bir karar aldığı zaman Genel Kurul’un da üçte iki çoğunluğuyla bunu onaylaması gerekir, onaylamıyorsa bu karar kabul edilmemelidir.

BM’nin daimi üyeleri arasında hiçbir İslam ülkesi olmamasına rağmen BM’de çıkan kararların yarısının İslam dünyasını ilgilendiren kararlar olmasıdır.

Sonuç olarak Küresel Güvenlikten Küresel Tahakküme kitabı Birleşmiş Milletler’in İslam dünyasındaki önemli etkilerini anlamak açısından oldukça değerli bir kitaptır. Kitabın sunduğu veriler sayesinde okuyucu konuyu daha net bir şekilde anlayabilmektedir. Küresel dünyayı doğru okumak için BM Güvenlik Sistemi’ni de doğru okumak gerekmektedir.

Kitapta da görüldüğü üzere Birleşmiş Milletler özellikle İslam dünyasına karşı taraflı tutumuyla aslında dünya barışından uzaklaştığını göstermektedir. Yazarın çabası da bu gerçekleri ortaya çıkarma yönündedir. Sadece bu alanla ilgilenenlere değil herkese hitap eden kitabın dili oldukça akıcıdır. Kitapta bahsedilen sorunlar çerçevesinde okuyucu düşünmeye ve belki de çözüm aramaya başlayacaktır. Çünkü İslam coğrafyasında Güvenlik Konseyi tarafından mağdur edilmeyen ya da Güvenlik Konseyi’nin kayıtsız kaldığı bir müdahalenin mağduru olmayan ülke çok azdır.


Fatma Revza Fındık Boztekin

Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi (Fransızca) bölümünden mezun olmuştur. İLEM Kademe Mezunudur.


Leave a Comment