Sanal Cennet, Gerçek Cehennem

Yazar: Şule Dilevser Kılıç

İnsan, fıtratı gereği sürekli kendini gerçekleştiren bir varlıktır. İnsanın, kendini gerçekleştirebilmesi içinse hayatında birtakım maddi ve manevi koşulların sağlanmış olması gerekmektedir. İnsan, bazen bu koşulları hazır bir şekilde ve uğraşmadan bulurken; bazılarını ise hedefleri doğrultusunda oluşturmak için gayret sarf eder. Peki, sürekli kendini gerçekleştirmek için çabalayan bir varlık için; etrafını bazen zoraki bazen de kolaylıkla saran koşullar ne ifade ediyor?

İşte tam da bu noktada modern toplumların teknolojiyle iç içeliği, içinde bulunduğu koşullardan muzdarip olan modern bireylere yeni imkanlar sunmaya başladı. Hatta, teknoloji onlara istedikleri koşulları kendilerinin oluşturabileceği bir evren inşa etmeye başladı bile. Bu evrene de meta (ötesinde) ve universe (evren) kelimelerinin birleşimi olan “Metaverse” dendi. Metaverse modern bireylere, fiziksel dünyanın ve bedenimizin sağladığı sınırlı imkanların üstüne çıkabileceğini düşündürmeye başladı. Yani isminden de anlayacağımız gibi “evren ötesilik” kendini doyurmakta zorlanan modern birey için yeni tüketim alanları sağlayacaktı. Böylelikle de kendine yeni tüketim alanları bulan modern birey, Metaverse’ün kendisine sağladığı bu imkanlarla kendiliğini güçlendirecek böylece de kendi “ideal benliğini” gerçekleştireceği bir evren tasavvuru oluşturmasında modern bireye yardımcı olmaya başlayacaktı.

Her ne kadar Metaverse, evini (yurdunu) yitirmiş modern bireye bir anlamda ev (yurt) sunuyormuş gibi gözükse de aslında modernitenin daha doğrusu modernleşmeyle ortaya çıkan kapitalist sistemin devamlılığını sağlamak adına oluşturulan küresel bir çevrim içi pazardan başka bir şey değildi. Kapitalizmi besleyen lüks markalar, anında bu projeye ayak uydurup modern bireyin Metaverse’de kullanımına sunabilmek için yeni kıyafetler arabalar vs. tasarlamaya başladı. Tabi ki o evrene uygun eşyalardı bunlar. Öyle ki, bu eşyalar Metaverse evreninde satılmaya başladığında sadece bir kişinin günlük 150 bin dolarlık alış-veriş yaptığı söyleniyor. Kısacası bu evren tüketmeyi çok seven modern bireyin tatmini için tasarlanmıştı ve meyvelerini yavaştan toplamaya başlamıştı.

Metaverse, modernitenin daha doğrusu modernleşmeyle ortaya çıkan kapitalist sistemin devamlılığını sağlamak adına oluşturulan küresel bir çevrim içi pazardan başka bir şey değildi.

Yukarda anlattıklarımla beraber sistem her ne kadar modernleşme için mükemmel tasarlanmış bir sistem gibi gözükse de işin rengi değişmeye başlamıştı. Ta ki bitcoin çıkarılan maden ocaklarının artık kendi kendine yetmemeye başlamasına dek. Oluşturdukları evrenin artık, oluşturanlarının da güçlerinin üstüne çıkmaya başlayana değin. Sistem, öyle bir hal almaya başladı ki dünya üzerinde bu evrene sermaye sağlayacak, enerji pompalayacak tedarikçi kalmadığından dolayı kendi kendini yemekle sömürerek bu ihtiyacını karşılar oldu. İnsanlığın geleceği noktayı şu kurguyla anlatmaya çalışayım: Aslında kurgumuzda da yer alacak birey çift kişilikli fakat Metaverse’de oluşturduğu kişilik ve fiziki(gerçek) dünyada oluşturduğu kişilik farklı. Tabi ki kurgumu, durumun gelebileceği en üst seviyeye göre oluşturmaya çabalayacağım.

Kurgumuzdaki modern birey içinde bulunduğu şartlar altında kendi ideal benliğini geliştirmemiş daha doğrusu geliştirememiş birisi olsun. Birey, Metaverse’ü keşfettiği andan itibaren kendini bu evrende devamlı avatarını geliştirirken ve sosyal çevresini istediği şekilde şekillendirirken bulacaktır. Onun için de bir sürü alım satım işlemi yapacaktır. Modern birey yavaş yavaş artık kendi oluşturduğu evrende mutlu olduğunu, kendini her koşulda tatmin ettiğini düşünerek, başarılı olduğunu vehmedecektir. Ama modern bireyin unuttuğu bir nokta vardır. Öbür yandan da fiziki(gerçek) dünyada hayat su gibi akıp gitmekte ve günlük hayatını idame ettirebilmesi için gündelik ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. Fakat modern birey için kendine haz veren bu evrenden çıkıp, gerçek dünyaya dönmek artık bir işkence haline dönüşmüştür.

Kendini, oluşturduğu bu evrene kaptıran modern birey artık fiziki dünyasında yapması gerekenleri yapmadığı için işler hiç de yolunda gitmemeye başlamıştır. İlk başlarda öğün sayısını düşürüp tek öğüne indirgeyen birey artık sadece nefes almasına yetecek kadar yemek yemektedir. Uyku desen ancak bir- iki saattir. Dışardan bakıldığı zaman sadece iskeleti kalmış bir insan…

Metaverse, ilk başta her ne kadar insanlığın ilerlemesi ve modern insanın daha mutlu olabilmesi için tasarlanmış gayet masum bir proje gibi gözükse de aslında tüketim toplumunun o evrene de taşınması için bir projeden ibarettir. Lüks markalar için adeta yeni bir pazar alanıdır. Modern bireyin gözünde her ne kadar “güvenli cennet” tasviri çizse de durum yukarıdaki çizdiğimiz tablodan başka bir şey sergilemeyecektir.

Tabi ki, metaverse teknolojinin ilerde gelebileceği nokta için bize bir ipucu sağlasa da bu proje kendi kendini imha etse de; kapitalizm kendini tamamlayacak başka projelerle bize geri dönecektir. Bu yolda asla eli kolu bağlı durmayacaktır. Sonuçta kendi oluşturduğu sistemi en iyi kendisi bilmektedir ve yine kendisi onu besleyip güçlendirecektir.

Batı bu sefer kendi ağına kendi düşmüş olsa dahi her yerde “ALEM BUYSA KRAL BENİM” demeye, krallığının güçlü bir şekilde hüküm sürdüğünü ilan etmeye devam edecektir. Fakat Batı bunu derken biz de “BEN YERYÜZÜNDE ALLAH’IN HALİFESİYİM” diyerek gerçeği onların kaç tane olduğunu bilmediğimiz yüzüne çarpmaya devam edeceğiz.

Not: Yazıda kullanılan görseller yapay zeka ile üretilmiştir.

Şule Dilevser Kılıç

İstanbul Üniversitesi, Sosyoloji bölümünde 3.sınıf, İlem Kademe programında I. Kademe öğrencisidir. Kültür, sanat ve sosyal bilimlerle ilgilenmektedir. Hobi olarak spor yapmakta ve fotoğraf çekmektedir. Ayrıca toplumsal araştırmaları takip etmekte ve yazılar yazmaktadır.

Leave a Comment