Darülfünun’da Ahlak Dersleri ve Ders Kitapları
Darülfünun’da Ahlak Dersleri ve Ders Kitapları, Melek Yıldız Güneş, 3 Ekim 2015 Cumartesi, 17.00
Melek Yıldız Güneş, Darülfünun’da Ahlak Dersleri ve Ders Kitapları isimli yüksek lisans tezinin sunumunu İLEM’in ev sahipliğinde gerçekleştirdi. Güneş’in çalışması Osmanlı modernleşmesinin yükseköğretim alanına dair bir inceleme olması açısından önemlidir. Batılı tarzda bir öğretim tesis etmek amacıyla kurulan Darülfünun, yükseköğretim alanında Osmanlı için bir kırılma olarak görülmelidir. Ahlak dersleri bu kırılmayı açık bir şekilde göstermektedir. Ahlak eğitimi, talebenin bilgi eylem sürecine intikal ederek onun ahlak anlayışını şekillendiren bir eğitim sürecidir. Talebe yükseköğretimde bu eğitimi alarak bunu topluma taşımaktadır. Bu bağlamda Darülfünun’da yeni bir eğitim tarzı söz konusudur. Bu yeni eğitim tarzıyla ahlak eğitiminin üniversite düzeyinde nasıl üretildiği bu çalışmayla ortaya konulmuştur.
Sunumu iki aşamada ele alan Güneş, ilk aşamada tarihsel olarak ahlak derslerinin akışını aktardı. İkinci aşamada ise Darülfünun’daki ahlak derslerinde okutulan ders kitapları ve ders hocalarını paylaştı. Bu şekilde hem ahlak dersinin isimlendirmesi hem de konu içeriği bakımından ahlak derslerinin dönüşümünü müşahede etme imkanımız oldu.
Darülfunun’un tarihi sürecine bakıldığında 1900 yılı öncesinde Darülfünun açısından istikrarlı bir dönem söz konusu değildir. Bu sebeple 1900 yılı öncesinde yapılan çalışmalar teşebbüs olarak ele alınmıştır. Darülfünun ilk olarak 1846 yılında Meclis-i Vala’da gündeme getirilmiş, sonraki yıllarda halka açık konferanslar ve umumi dersler verilmiştir. Darülfünun’un esas açıldığı süreç 1900 yılında başlamış ve 1933 Darülfünun reformuna kadar devam etmiştir. Ahlak derslerinin tarihi süreci bu yıllar esas alınarak incelenmiştir.
1900 yılında müstakil bir ahlak dersi olmamakla beraber Emrullah Efendi’nin hikmeti nazariye dersinde ahlakın konu edildiği söylenebilir. 1912 yılında uygulamaya konulan bir nizamname ile 1913 yılında okutulacak ahlak derslerinin Ulum-ı Şer’iye ve Ulum-ı Edebiye şubelerinde okutulmasına karar verilir. Ulum-ı Şer’iye şubesinde hem ilm-i mantık ve ahlak diye bir ders takımı hem de ahlak-ı şer’iye ve siyer adıyla bir ders mevcuttur. Bu iki türlü ahlak dersi gösteriyor ki hem dine dayalı hem de felsefenin bir cüzü olarak ahlak dersi okutulmaktadır. 1914 senesinde medreselerin ıslahı dolayısıyla Ulum-ı Şer’iye şubesi gereksiz olduğu iddiasıyla kapatılmıştır.
1918’den başlayarak 1933’e kadar sağlam talebe rehberleri mevcuttur. Bu talebe rehberleri hangi derslerin okutulduğu, dersleri hangi hocaların okuttuğu ve derslerde hangi konuların işlendiğine dair tafsilatlı bilgiler vermektedir. Bu sebeple bu yıllardaki ahlak derslerine dair malumat daha fazla ve daha ayrıntılıdır.
Bu dönemde ön plana çıkan bir isim olan Mehmet İzzet Bey, 1933 yılına kadar darülfünun ahlak dersi hocası olarak bilinmektedir. Mehmet İzzet Bey Kant’ın amelî felsefesiyle eğitime başlamış. Kant’ın ahlak felsefesinden etkilenerek eğitime başlaması Batılı tarzda eğitimin Darülfünun’u nasıl etkilediğini göstermektedir. Bu bağlamda 1920 yıllarında içtimaiyat bakış açısıyla ahlak dersinin işlenmesi gündeme gelmiştir. 1922 yılından sonra içtimaiyat tamamen derslere dahil edilmiştir. Milliyet nazariyeleri, milli hayat, içtimaiyatta cürüm ve ceza, mesuliyet ve sıdk gibi konular içtimai bakış açısıyla ahlak derslerinde işlenmiştir.
1924 yılında medreseler kapatıldığında İlahiyat bölümü, Darülfünun bünyesinde çalışmaya başlamıştır. Böylece ahlak dersleri edebiyat ve ilahiyat fakültelerinde birlikte okutulmaya başlanmıştır. Muhtelif felsefe sistemlerine göre nazari ahlak, aile ahlakı, içtimai hayat ve ahlak, ahlak felsefesi ve tarihi ahlak derslerinde işlenen konulardır.
1926 senesinde ahlak ve içtimaiyat dersleri birlikte okutulmaya ve zikredilmeye başlanmıştır. Böylece ahlak ve içtimaiyatın iç içe geçtiği bir süreç başlamış oluyordu. Örflerin tekamülü, ahlak ve içtimaiyat, hukuk’ta tekamül, içtimaiyatta usul, içtimaiyatın mevzuu, içtimaiyatın ruhiyattan ve diğer içtimai spekülasyonlardan ayrılması, içtimai vakaların tetkiki, içtimai enmuzeclerin tesisi gibi konular ele alınmıştır. 1933’te Darülfünun’un kapatılmasıyla bu tarihi süreç sona ermiştir.
İkinci aşamada ise ahlak derslerini okutan hocalar ve ders kitapları ele alınmıştır. İncelenen ilk ahlak dersi notu Emrullah Efendi’nin dersinde birinci sınıf bir talebenin aldığı nottur. Bu ahlak notuna bakıldığında irade meselesi, ilm-i ahlakın fıkıhla, ilm-i ilahi ile münasebatı, tarik-i tesis ve tedvini, ilm-i ahlakın taksimi, ilm-i ahlak-ı ameliye, ilm-i ahlak-ı şahsi, hüviyet-i ahlakıyye, vezaifi şahsiyye şeri gibi konulara değindiği görülür. Klasik İslam ahlak düşüncesine has bir yaklaşım burada sergilenmemektedir. Hatta vazife, vezaif kelimesini kullanması bir şekilde Kant’ın vazife kavramından etkilendiğini göstermektedir. Bu açıdan klasik İslam ahlak anlayışından bir ayrılışın vuku bulduğu söylenebilir. Diğer bir ahlak dersi hocası olan Babanzade Ahmed Naim Bey de Ahlak-ı İslamiyye adlı eserinde Kant’ın tesis ettiği akla dayalı ahlak anlayışı ile evrensel olarak gördüğü İslam ahlak anlayışını farklılıkları ve uyumlulukları bakımından mukayese etmiştir. Kant’ın akla dayalı ahlak anlayışını müeyyideleri bakımından zayıf görmektedir. Ona göre ahlaki müeyyide en güçlü olarak dinde vardır. Buna göre Babanzade’nin dine dayalı bir ahlak anlayışını savunduğu söylenebilir. Mehmet Kamil Miras’ın da Ahlak-ı Şer’iye Dersleri isimli eserinde hem aklı naslarla ele alması hem de vazife kavramını sıklıkla kullanması Kant’ın ahlak felsefesinden etkilendiğini göstermektedir. Ancak o da Babanzade Ahmed Naim Bey gibi dine dayalı bir ahlak anlayışını savunmaktadır. Darülfünun’da mantık derslerine giren Halil Nimetullah Öztürk ahlak dersinde de müderrislik yapmıştır. Bunun sebebi içtimai bakış açısıyla ahlak alanına yaklaşmasıdır. Mehmet İzzet Bey, Darülfünun’daki ahlak derslerini okutan ve şekillendiren en önemli isimdir. Ahlak ile ilgili pek çok eseri vardır. Ahlak konusunda 1919 yılında ilk derslere girmeye başladığında Kant’ın ahlak anlayışını ortaya koyan bir eseri tercüme etmiştir. Daha sonra Abel Rey’in Felsefe ve Ruhiyat adlı eserinden amelî ahlak konusunu tercüme etmiştir. Milliyet nazariyeleri ve milli hayat adlı eserinde dönemin toplumsal kimlik anlayışını milliyet kavramıyla tetkik ederek bir topluluğa ait unsurlar olarak ırkın, toprağın, iktisadın, lisanın, seciyenin ve ananenin milliyete esas teşkil edemeyeceğini ortaya koymakta ve böyle somut şeylerle toplumun kimlik anlayışının, milliyet kavramının oluşturulamayacağının, ancak bir milliyeti o toplumun mefkuresinin meydana getirebileceğini savunmaktadır. Eser, iddialarıyla Darülfünun’daki talebelere yepyeni bir ahlak anlayışını sunmaktadır. Bu müderrisler dışında Necmettin Sadık Sadak, Max Bonofaus ve İsmail Hakkı Baltacıoğlu gibi ahlak dersi hocaları mevcuttur. Bu hocaların müşterek noktası içtimai bakış açısıyla ahlaka yaklaşmaları ve bu türden eserler okutmalarıdır.
Ahlak derslerinin tarihsel süreci ve müderrislerin ahlak anlayışları incelendiğinde görülüyor ki Darülfünun’daki ahlak dersleri zaman içinde ciddi dönüşümlere uğramıştır. İlk yıllarda ahlak derslerinde Batılı ahlak teorilerine yer verilmiş olsa da dine dayalı bir ahlak anlayışı önem taşımaktadır. Ancak 1920’li yıllardan sonra içtimai bakış açısının özelde ahlak derslerinde genel olarak Darülfünun’da etkili olduğu görülmektedir. İçtimaiyata dayalı ahlak anlayışı derslerin isimlerine tesir etmiştir. Bu tarihlerden sonra dine dayalı bir ahlak anlayışı gündeme gelmemiştir. Dine dayalı ahlak anlayışı yerini içtimaiyata dayalı ahlak anlayışına bırakmıştır. Dolayısıyla Darülfünun sürecinde toplumsal bir ahlak anlayışının inşa edilmeye çalışıldığı, yani o dönemin arayışlarının içtimaiyat fikriyle tatmin edilmeye çalışıldığı görülür.