Gönüllerin Neşesi Birliğin Muştusu: Kurban Bayramı

Yazar: Sude Nur Tugay

“Bu sabahın yazına,

Kalkın Hakk’ın niyazına,

Abdest alın ey komşular!

Bayram, sabah namazına.”

Sözlükte “yaklaşmak, Allah’a yakınlık sağlamaya vesile olan şey” anlamına gelen kurban, insanın Allah’a yaklaşmasına ve O’nun rızasını kazanmasına vesile olan bir ibadettir. Zira Allahu Teala “De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi alemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam, 6/162) buyurmuştur. Kurban, Allah’a ve O’nun emirlerine bağlılığın göstergesi, kulluğun bir ifadesidir. Kevser suresinde de “Şimdi sen Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (Kevser, 108/2) buyrulmuş; ibadetlerin ve kurbanın yalnızca Allah için olduğu vurgulanmıştır.

Hz. Peygamber (s.a.v.) bayram günü kesilen kurbanın Hz. İbrahim’in sünneti olduğunu buyurmuştur. (İbn-i Mâce, Sünen; Ahmed b. Hanbel, Müsned; Hâkim, Müstedrek) Kurban kesen kimse Hz. İbrahim gibi Rabbine itaatini ve O’nun rızasını kazanmak için her türlü fedakarlığa katlanacağını göstermiş olur.

Hac Suresi’nde “Unutmayın ki, o kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Sizden Allah’a ulaşacak olan tek şey takvanızdır…” (Hac, 22/37) buyrulmuştur. O halde kurban, belirli özelliklere sahip bir hayvanı kesmekten ibaret değil; Allah’a yaklaştıran bir ibadet, emirlerine boyun eğiş, kulluğun ifadesi ve daha nice nimetlere nail olmanın vesilesidir.

Kurban, çok kıymetli bir ayda ve çok kıymetli bir mevsimde yerine getirilen bir ibadettir. Peygamberimiz (s.a.v.) Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan salih amelin önemini vurgulamış (Buhâri, Îdeyn, 11.) ve arefe günü tutulan oruç için “Geçmiş bir yılın ve gelecek bir yılın günahlarına kefaret olur.” (Müslim, Sıyam 196, 197.) buyurmuştur.

Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm, hepsi alemlerin Rabbi olan Allah içindir. (Enam, 6/162)

Zilhicce ayı Hac ayıdır. Arefe günü Arafat’ta hacı olan Hacılar Rabblerinin bağışlamasına nail olurlar. Haccın her bir menasiki de kulluğun ifadesi, Allah’a yakınlaşmanın vesilesidir. Rabbinin huzuruna gelen, onun müjdesine nail olan kul, kurbanını da keserek bir adım daha Rabbi’ne yakınlaşır.

Kurban ibadeti insanların yardımlaşmasına ve toplum içerisinde olumlu duygular ekilmesine vesile olur. Hz. Peygamber, kurban etinin üçe taksim edilip, bir bölümünün kurban kesmeyen yoksullara dağıtılmasını, bir bölümünün akraba, tanıdık ve komşularla paylaşılmasını, birinin de evde bırakılmasını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Dahâyâ, 10).

Gönülleri Şenlendiren Ah O Eski Bayramlar!

Osmanlı döneminde Kurban Bayramı sevinci, arife günü atılan top atışlarıyla başlar, son günün ikindi vaktinde atılan top atışlarıyla biterdi. Bayram namazının yaklaşmasıyla birlikte evin erkekleri bayramlıklarını giyerek en yakındaki camiye giderlerdi. Bayramlarda mutlaka ailece konu, komşu ve kabristan ziyaretleri yapılırdı.

Kurban eti aile efradına, fakirlere, eş ve dosta dağıtılmak üzere üçe bölünürdü. Kurban Bayramı’nda bolca tüketilen et, sindirim sistemini bozduğu için imkanı olan her hane, vücudu dengelemesi adına “Turunç Reçeli” bulundururdu.

Zengin kimseler, hanımı, çocukları, yakın akrabaları, vefat etmiş yakınları ve gücü yetmeyip kurban kesemeyen komşuları adına kurbanlık hediye ederdi.

Şimdi sen Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! (Kevser, 108/2)

Osmanlı’da bayramdan önce çeşitli hediyeler dağıtılırdı. Padişah tarafından bayramdan önce tembihnameler yayınlanırdı. Bu tembihnamelerle birlikte konaklarda, evlerde ve saraylarda büyük bir temizlik başlardı. Tembihnameler toplumun ahlakını bozacak davranışlardan kaçınılması, vazifelilerin alması gereken tedbirler, sokakların temizlenmesi gibi maddeler içerirdi. Bayram gecesinde mahalle bekçileri sabaha karşı davullarını tokmaklayarak mâni söylerlerdi.

Osmanlı’da bayramların bilhassa çocuklar için ayrı bir yeri vardı. Bayramlık giysilerini, sabırsızlanarak ve heyecanla, bayramdan bir gün önce giyip sokakta dolaşan çocuklara “Arife Çiçeği” denilirdi.

Birliğin Muştusu Bayram Günleri

Eskiden sadece evin erkekleri bayram namazına giderken son zamanlarda anne-baba, çoluk-çocuk ailece bayram namazına gidilmeye başlandı. Böylelikle günümüzde güzel bir bayram geleneğinin neşv-ü nema bulduğunu söyleyebiliriz. Bayram namazı akabinde cemaat birbiriyle bayramlaşır; camiye gelen küçük çocuklar için hediye hazırlayanlar hediyelerini, ikramlarını verir.

Arife ve bayram günlerinde ailece mezarlık ve türbe ziyaretleri yapılır, ihtiyaç sahiplerine sadaka verilir.

Çocukların heyecanla beklediği anlardan biri yakın komşulara şeker toplamaya gitmektir. Kapı kapı gezmek, eve gelip neler aldığına bakmak, annelerden gizli şeker çikolata yemek, çocukların zihinlerinde kalan en güzel bayram hatıralarındandır.

Akrabalar, arkadaşlar, komşular birbirlerine bayram ziyareti yaparlar. Uzaktaki büyükler, yakınlar aranır, bayramlaşılır. Gönülleri hoş edilir. Sevgi ve muhabbetin yoğun olarak hissedildiği bu günlerde kalpler yumuşar, dargınlıklar unutulur, küsler barışır.

Bayramlar aramızda olmayanların hüznünü hissettiren, birlikte olmanın sevinç ve mutluluğunu yaşatan, bizleri duygudan duyguya götüren çok kıymetli günlerdir.

Unutmayın ki, o kurbanların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Sizden Allah’a ulaşacak olan tek şey takvanızdır… (Hac, 22/37)
Kurban Bayramı’na Öneriler

Yazımızı sonlandırırken bayramı daha güzel geçirmek için birkaç önerimiz olsun istedik.

Teşrik tekbirlerini unutmayalım.

Temiz kıyafetler giyinip güzel kokular sürelim.

Büyüklerimizi ziyaret edelim, uzakta olan yakınlarımızı aramayı ihmal etmeyelim.

Sevdiklerimize küçük hediyeler hazırlayalım.

Çocuklara harçlık verelim.

Şehirde küçük aile gezileri ve piknikler yapalım.

Tatlıyı da çok kaçırmayalım.

İyi Bayramlar 🙂
Sude Nur Tugay

İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sosyoloji bölümünde lisans eğitimine devam etmektedir. Aynı zamanda İLEM Eğitim Programı 2. kademe öğrencisidir. Siyaset sosyolojisi, meslek sosyolojisi ve sosyal bilimler felsefesi akademik ilgi alanları arasındadır. Vakit buldukça seyahat etmeye ve fotoğraf çekmeye çalışmaktadır.

Leave a Comment