“İşsizlik Hakkı” Üzerine Düşünmek

İşsizlik Hakkı, Ivan Illich, Yeni İnsan Yay., 2011, s. 96

“İşsizlik Hakkı” Ivan Illich’in modern toplumsal düzeni eleştirdiği kitaplarından biridir. Kısa bir şekilde özetlenirse, son yüzyıla kadar insanların günlük hayatında ihtiyaç duydukları şeyleri ve bunların temini konusunda bireysel yeteneklerinin yeterliliği ve buna karşın son yüzyılda geliştirilen ürünler ve uzmanlık alanlarıyla beraber insanların yeteneklerinin giderek daha kısırlaşması, kendilerine yetememeleri konularını ele alır. Farklı meslek gruplarının zamanla geçirdiği değişiklikler, bunlarla insanların münasebetleri, evvelce ihtiyaç olmayan ve aslen yapay bir şekilde ihtiyaç haline getirilmiş bir çok ürün ve hizmetin eleştirisi yapılmaktadır.

Bu yazıda maksadımız Illich’in eserini anlatmak olmadığından teferruatlı olarak bu konuların bahsi geçmeyecektir. Daha ziyade eserden hareketle, orada değinilmiş bazı konuların yaşadığımız topluma ilişkin hatırlattıkları üzerine kısa kısa değinilecektir.

Düşünce zenginliği, felsefi faaliyetlerin yoğunluğu bir toplumda herkesin bunları bilmesi ya da bunları üreten insanlar olmasını gerektirmez, ama felsefe ya da inanç, toplum seviyesinde kültürel bir zenginliğin oluşmasına sebeptir. Bu tür faaliyetlerin çokluğu, büyüklüğü nispetinde de kültürel zenginlik çeşitlenecek ve büyüyecektir. Bunların başında dili zikretmek yanlış olmayacaktır. Günümüz toplumu için düşünürsek dilsel zenginliğimiz, kelime dağarcığımız açısından – hatta farklı şiveleri de buna dahil edebiliriz – giderek daha da kısırlaştığımız görülmektedir. Günlük yaşantımızda giderek daha az kelimeyle iletişim kurmaya, dahası düşünmeye çalışıyoruz. Televizyon, radyo vb. kitle iletişim araçlarının yoğun kullanımı neticesinde daha çok ortak gündemimiz fakat daha az kendi gündemimiz, gerçek bir gündemimiz olmaktadır. Sıkça duyduğumuz ve tam olarak hayatımızda yer etmeyen sınırlı kelimeler, giderek hayatımızda olan kelimeleri dışlamaktadır. Örneğin doğada ve yaşadığımız ortamlarda bir çok bitki, kuş türü vb. varlıkların ismi yerine genel isimlerle yaşantımıza devam ediyoruz. Önemsiz gibi duran bu ayrıntı, ister istemez düşüncemizi sınırlar niteliktedir.

Yine bir zenginlik olarak müziği ele alalım. Örneğin halk müziği olarak adlandırılan türkülere baktığımızda, yöresel zenginlikleri görebiliriz, melodisinden, sözlerinden, kullanılan sazlardan bunları tanıma imkanına sahibiz. Bugün için ise popüler müzik olarak adlandırılan eserlerde böylesine bir zenginlik görmek zordur. Daha genel, herkese aitmiş gibi duran ve fakat bir yere ait olmayan türde müzikler gibidirler.

Aynı şekilde toplumun estetik algısını gösteren yöresel süslemeler ve özellikle kıyafetler ele alınmalıdır. Coğrafyadan kaynaklı bazı fiziksel etkilerin şekillendirmesi dışında farklı farklı şekilleri ve süslemeleri görmek mümkündü. Bunlar basit birer veri gibi görünmekle beraber, kendi içinde düşünce zenginliklerini, hayatı yorumlama biçimlerini barındırmaktadır. Şimdi ise daha genel, fabrikasyon ürünlere maruz kalmış durumdayız.

Benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Illich eserinde daha teferruatlı olarak farklı bir çok örneği vermiş ve açıklamıştır. Orada bahsi geçen örneklerin ve bizim burada daha dar kapsamlı olarak verdiğimiz örneklerin temelde ortak bir noktası vardır. İnsanlar, yakın bir zamana kadar ihtiyaçlarını belirleyebilecek, onları bir şekilde karşılayabilecek yeterlilikteydi. Günümüz insanına ise ihtiyaçlar bir şekilde verilip hemen devamında bu ihtiyaçları karşılayabilecek ürünlerde sunulmuştur. Bu kolaylık, kişileri çözüm üretme yetisinden, bireysel yetenekleri geliştirme gücünden yoksun bırakmıştır. En basitinden en karmaşık olan düşünceye kadar, bütün düşüncelerin birer ihtiyaçtan kaynaklandığını, birebir hayatın içinden çıktığını inkar etmek mümkün değildir. Doğduğu andan itibaren insanın sürekli verili ihtiyaçlar ve verili çözümlerle yetiştiğini düşünürsek, basitten karmaşığa doğru herhangi sağlam bir düşünce üretemeyeceğini kabul etmek yanlış olmayacaktır. Bu anlamda, çağdaş anlamıyla “İş” sahibi olmamak ve “İşsizlik Hakkı” hem kültürel zenginliğe, hem de düşünce zenginliğine kapı açacaktır.

Leave a Comment