Sosyal Psikoloji Perspektifiyle Siyasi İdeolojiler

Yazar: Esra Kamacı

Sinan Alper ve Onurcan Yılmaz tarafından kaleme alınan Sağcılığın ve Solculuğun Psikolojisi: Farklı Dünyaların İnsanları isimli eser, Türkçe literatürdeki önemli bir eksiği kapatma görevi görüyor. Sosyal psikoloji başta olmak üzere psikolojinin en temel kuram ve yaklaşımları çerçevesinde sağcı ya da solcu olmayı anlamlandırıyor ve siyasi ideolojilerimizin birçok özelliğimizden, çevremizden ne denli etkilendiğini gözler önüne seriyor. Kitap, var olan kuramları bir konu etrafında tartışıyor ve bunu yaparken de güncel örneklerden yola çıkıyor. Çoğumuzun tanık olduğu bu gündem olaylarını bir kuramı anlamaya çalışırken incelemek okuyucu açısından konunun anlaşılırlığını da arttırıyor.

Toplam 9 bölümden oluşan kitap, her bölümde siyaset psikolojisinin en temel karşılaştırmalarını bizlere sunuyor. Bu 9 bölümden ayrı olarak giriş bölümünde sağcılığın ve solculuğun sosyal psikolojinin ideolojileri neden ele aldığını açıklıyor. Sağcılar ve solcular arasında psikolojik bir fark olmadığını iddia eden düşünürler olmasına rağmen, son dönem çalışmaları ideolojik eğilimlerin kişilik ve çevreden, psikolojik süreç ve faktörlerden yoğun bir şekilde etkilendiğini bize kanıtlıyor. Tüm bu çalışmalar da sosyal psikolojinin ideolojileri konu yelpazesine almasını sağlıyor. Bu süreci ve çalışma alanı olarak siyaset psikolojisinin neden var olduğunu anlatan giriş bölümünün ardından, Yaşam Öyküsü Kuramı’nın açıklandığı birinci bölüm ile karşılaşıyoruz. Yazarlar, bu bölümde gebelik sürecinde çevrenin bebeği nasıl etkilediğini ve bunun hem psikopatolojilerde hem de normal gelişimin nasıl şekilleneceğinde büyük etkisinden söz ediyor. Ardından, evrimsel psikolojinin söylediği gibi geçmişimizde, yaşadığımız çevrede yoğun stresörler mevcutsa kişinin “hızlı yaşam stratejisini” kullanacağını, aksi takdirde “yavaş yaşam stratejisini” tercih edeceğini görüyoruz. Bu stratejiler, kişinin çocuk sayısı, ne zaman evleneceği gibi tercihleri etkilediği gibi, ideolojik eğilimini de belirliyor. Kurama göre, hızlı yaşam stratejisinin temel olduğu yaşamlarda kişiler, statükocu ve geleneksel olana bağlı oluyorlar. Bu durumda sağcı olarak nitelendirilen bir kişilik profili ortaya çıkıyor.

Sağcılar ve solcular arasında psikolojik bir fark olmadığını iddia eden düşünürler olmasına rağmen, son dönem çalışmaları ideolojik eğilimlerin kişilik ve çevreden, psikolojik süreç ve faktörlerden yoğun bir şekilde etkilendiğini bize kanıtlıyor. Tüm bu çalışmalar da sosyal psikolojinin ideolojileri konu yelpazesine almasını sağlıyor.

İkinci bölümde ise, beyin bölgelerindeki farklar açısından sağcıların ve solcuların karşılaştırıldıkları çalışmalara yer veriliyor. Ayrıca, Büyük Beşli olarak anılan, kişiliğin 5 boyutu açısından da bu iki grup karşılaştırılıyor. Dışa dönüklük, öz disiplin, değişime açıklık, uyumluluk ve duygusal dengesizliğin kişiliğin beş faktörü olarak anıldığı bu kuramda, sağcılar öz disiplin açısından yüksek iken solcular değişime açıklık açısından yüksek puanlar alan kişiler olarak betimleniyor. Bölüm 3’de ise sezgisel düşünme ve analitik düşünme açısından karşılaştırılan sağcılar ve solculardan, sağcılar sezgisel düşünme ile karakterize kişilikler olarak karşımıza çıkıyor. Bu bölümde yazarlar bu iki düşünme şeklini açıklamak adına bizlere birçok soru ve cevap örneği sunuyor. İlerleyen bölümlerde bu iki grup olumsuzluk açısından da karşılaştırılıyor, sağcılar risklere ve tehditlere daha hassas kişiler oldukları için olumsuzluk açısından da daha yüksek alan kişiler olarak yorumlanıyor. Bunun yanında bir tehdit söz konusu iken toplumun sağcılaştığı da görülüyor. 2016 ABD seçimleri örneği ile sunulan bu teoride, tehdit algımızın yüksek olduğu durumlarda geleneksel olana sığındığımız çıkarımı yapılıyor.

6. Bölüme geldiğimizde temelde Sistemi Meşrulaştırma Kuramı çerçevesinde sağcılığın ve solculuğun açıklandığını görüyoruz. Bu kurama göre insanın 3 temel ihtiyacı bulunuyor; epistemik ihtiyaç, varoluşsal ihtiyaç ve ilişkisel ihtiyaç. Epistemik ihtiyaç insanın belirsizliğe yer vermeme ihtiyacını; varoluşsal ihtiyaç tehditlerden korunma ihtiyacını; ilişkisel ihtiyaç ise yakın ve değer verdiğimiz insanlar ile aynı fikirde olma ihtiyacımızı temsil etmektedir. Sistemi meşrulaştırma kuramının sunduğu bu 3 ihtiyaç türü de sağcı kişiler de daha fazla görülmüştür. Nitekim geçmiş bölümlerde solcuların değişime açık olduğu ve sağcıların geleneksel olana bağlı ve değişim istemeyen kişiler olduğu da yazarlarca belirtilmiştir. Fakat burada okuyucunun aklına şu soru gelebilir: Sistemi meşrulaştırma kuramının bahsettiği bu 3 ihtiyaç solcu bireylerde olmuyor olsaydı, organizasyon kurma ve tehdit durumlarında kurulan bu organizasyona sığınma eylemi hem solcu hem sağcı kişilerce yıllardır sistematik olarak uygulanıyor olur muydu? Solcu olarak tanımlanan grupların da sağcı olarak tanımlanan grupların da benzerleri ile bir arada bulunma ve potansiyel tehditlerde limanlarına çekilme davranışlarını gündemde de görebiliyor. Dolayısıyla özellikle bu kuram çerçevesinde politik organizasyonlar ve işlevleri daha detaylı olarak ele alınmış olsaydı, gündemdeki bu davranış ritüelleri daha anlaşılır olabilirdi. Bu kurama göre, bu ihtiyaçlar doğrultusunda içinde bulunduğumuz sistemi meşru görüyoruz. Dolayısıyla sağcı özellikteki bireylerin sistemi meşru görme eğilimleri daha fazla oluyor. Yazarların da belirttiği üzere bu noktada meşru görülen bir sistemi değiştiremeyeceğiz yanılgısına kapılabiliriz, fakat mevcut düzen insanın bu 3 ihtiyacını karşılayamadığı takdirde değişme kapalı sağcı topluluk da yeni bir ideolojiye alan verebilir.

Epistemik ihtiyaç insanın belirsizliğe yer vermeme ihtiyacını; varoluşsal ihtiyaç tehditlerden korunma ihtiyacını; ilişkisel ihtiyaç ise yakın ve değer verdiğimiz insanlar ile aynı fikirde olma ihtiyacımızı temsil etmektedir.

Ahlaki Temeller Kuramının ele alındığı 7. bölümde, sağcıların tehlikeli bir ortamda başvurulan bir ideoloji olduğu bilgisiyle uyumlu olarak ahlak kurallarını geliştirdiklerinden söz edilmektedir. Yazarlar, ilerleyen sayfalarda günlük hayatta sıklıkla rastladığımız bir duruma açıklık getiriyor, günlük hayat pratiklerinde ölümü hatırlamak da bizleri sağcılaştıran bir yöntemdir. Bu durum mekan ve yapı isimlerinde karşılaştığımız bir durumdur. Halka ölümü hatırlatan bu imgelerin sunulması ile otoritenin değişmesi Dehşet Yönetimi Kuramına göre halkın sağcılaştığı için istemeyeceği bir durum haline gelmektedir. 

Görüldüğü üzere kitap, Türkçe kaynaklardaki önemli bir eksiği dolduruyor. Alana hakim olmayan kişilerce de okunabilir olan kitap, örneklendirmeleriyle de besleyici nitelikte. Fakat sağcı ve solcu tanımlamaları ardında büyük bir tarihi barındırıyor. Okuyan kişinin sağ ve sol kavramlarına yüklediği değerler, konunun bilimsel alt yapısından bağımsız olarak verilen bu verilerin yanlış değerlendirilmesine sebep olabilir. Bu nedenle sağcılık ve solculuğun bir siyasi partiden daha fazlası olduğu, muhafazakarlık, devrimcilik gibi kimlik belirten ifadelerde okuyucu ile ortak düzleme gelinmesi daha doğru anlamaya ve anlaşılmaya olanak sağlayabilirdi. Bunun yanında, küçük hacimli bu kitapta kuramlar ve ideolojiler arasındaki ilişki birçok değişken dışlanılarak anlatılmış. Bir kitap dahilinde tüm değişkenlerin detaylıca ele alınması mümkün olmasa da bu duruma işaret etmek de özellikle bu kitabı bir giriş kitabı olarak değerlendiren kişiler için konuyu daha anlaşılır kılabilirdi. Kitap içerisinde çoğu kurama yer veriliyor, buna rağmen rahat okunuyor. Gündemle ilişkilenmesinin yanı sıra kuramların olabildiğince net anlatılması da bu rahatlığı sağlayan unsurlardan.

Görüldüğü üzere kitap, Türkçe kaynaklardaki önemli bir eksiği dolduruyor. Alana hakim olmayan kişilerce de okunabilir olan kitap, örneklendirmeleriyle de besleyici nitelikte. Fakat sağcı ve solcu tanımlamaları ardında büyük bir tarihi barındırıyor.

Genel itibarıyla kitap, ideolojilerin psikolojik alt yapısını anlamak adına güzel bir başlangıç kitabı. Kaynakçası hacimli olan bu kitabı okuyup seven kişilerin, kuramlara dair detaylı okumalar yapması konuyu daha anlaşılır kılabilir.

Alper, S., Yılmaz, O. (2020). Sağcılığın ve Solculuğun Psikolojisi: Farklı Dünyaların İnsanları, Nobel Yayınları, Ankara.

Esra Kamacı 
1999 yılında Sakarya’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümünden 2021 yılında mezun oldu. ÇAP öğrencisi olarak devam ettiği sosyoloji bölümünde son sınıf öğrencisidir. İLEM 3. Kademe öğrencisi olarak eğitim programına devam etmektedir. 
Leave a Comment