Yapay Zeka ve Yapay Zekanın Hukuki Kişiliği Meselesi

Yazar: Feyzanur Yaya

Bilgisayar biliminin bir alt dalı olarak kullanılan yapay zeka kavramı, insanlara özgü problem çözme yeteneğinin, makinelerce gerçekleştirilebildiği inanların yapabildiklerini taklit edebilen makineler olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca yapay zeka insanlara ait karakteristik özellikleri sergileyen akıllı sistemlerle ilgilenen bilgisayar biliminin bir dalıdır. Gelişen teknoloji bize gösteriyor ki yapay zeka sayesinde otomobiller kendi kendine gidebilir, dijital asistanlık yapabilir, hatta Siri, Amazon Alexa gibi chatbotlarla sohbet edinilebilir.

Yapay zekanın sadece eşya veya köle olarak değerlendirilmemesi gerekir. Yapay zeka bir kişi olarak değerlendirilmelidir.

Yapay zeka insanlarca henüz kavranamamaktadır. Bunu insanlar bilimkurgu filmlerinin ötesine geçemeyen bir teknoloji olarak ele alsalar bile bundan fazlasıdır. Yapay zeka hayatımızın tamamına işlemiş vaziyettedir. İnsanların yapay zeka kavramını anlamlandıramamasının temel sebeplerinden biri de somut olarak bir görselle ilişkilendirememesidir. Yapay zeka denildiğinde akıllara robot gelmektedir ancak robot insan biçiminde olmayan bir taşıyıcı iken, yapay zeka robotun içerisindeki bilgisayardır. Dolayısıyla yapay zeka dediğimiz şey her zaman bir robot görünümü olmak zorunda değildir.

Yapay Zeka Varlıklarının Kişilik Sorunu

Kişilik kavramı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nu ilk kitabı olan kişiler hukukuna aittir. Türk hukuku uyarınca kişiler hukuku alanında bilinen iki tür kişilik bulunmaktadır. Bunlar gerçek kişilik ve tüzel kişiliktir. Gerçek kişiler, insanlardır. Tüm haklara ve borçlara ehil olmak bakımından hiçbir ayrım gözetilmeksizin yalnızca insan olması sebebiyle hakların ve borçların süjesidir. Dolayısıyla her insanın hak ehliyeti var ve bu ehliyet sağ ve tam doğmak koşulu ile ana rahmine düştüğü andan itibaren edinilmektedir. Tüzel kişiler, insanlar dışında kalan ve kendilerine kişilik yöneltilmiş kişi veya mal topluluklarıdır. Yani tüzel kişiler insan olmamakla birlikte toplumsal hayatın gerekleri nedeniyle kendilerine hukuk düzenince kişilik verilmiş kişilerdir. Tüzel kişiler kendilerine tanınan kişiliğin sonucu olarak borç altına girebilirler, mülk edinebilir, sözleşme ilişkisi içerisine ve sözleşmesel sorumluluk altına girebilirler. Medeni hukuk tüzel kişileri belirli bir amaca özgülenmiş kişi toplulukları olan dernekler ile belirli bir amaca özgülenmiş mal toplulukları olan vakıflardır.

Yapay zeka türlerinin ve robotik bilimin gelişmesiyle beraber insanlar ve makineler arasındaki etkileşim daha farklı ve daha karmaşık bir hal almıştır. Bu etkileşim beraberinde birçok hukuki sorun ve düzenlenmemiş hukuki alan meydana getirmektedir. İnsanlar yapay zeka ile etkileşimde bulundukça yapay zeka kullanımından doğan zararlar ortaya çıkmıştır ve çıkacaktır. Bu zararlar bizlere hem borçlar hukuku kuralları ile çözülemeyeceğini hem de var olan hukuk anlayışının yetersizliğini göstermiştir. Doktrinde ise öncelikle yapay zekanın sebep olduğu zararlardan sorumluluğunun nasıl belirleneceğinin yanı sıra, yapay zekanın nasıl belirleneceği sorusu akıllara gelmek mecburiyetindedir.

Yapay zekanın hukuki statüsüne ilişkin ortaya atılan ilk görüş eşya görüşüdür.

Bugün bir makinenin hukuki statüsünün ne olduğunu ve akıllı makinelerin kişi olup olmadığını sorgulamak, ilk bakışta anlamsız gelebilir. Ancak makineler eşya olarak kabul edilir ve gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetinde yer alırlar. Akıllı ve giderek gelişen ve bulunduğu çevreye adapte olan makineler ve milyar dolarlık bir yapay zeka sektörü bir arada düşünüldüğünde yapay zeka konusu ile ilgilenen hukukçuların uzun süredir yapay zekanın hukuki statüsünü tartışıyor olması teknolojik çağın gereklerindendir.

Yapay zekanın hukuki statüsüne ilişkin ortaya atılan ilk görüş eşya görüşüdür. Bu görüşe göre bu tür varlıklar açısından kişilik görüşüne ihtiyaç duyulmamalıdır. Bu görüş taraftarlarına göre, yapay zeka varlığın otonom hale gelmesinde kaynaklanan hukuki sorunlar, onlara kişilik tanınarak ya da sorumluluk yüklenerek çözülmek zorunda değildir. Ortaya çıkabilecek sorunlar, kullanım alanlarına bağlı olarak verilecek sınırlı hak ve sorumlulukların verilmesiyle ve belirli sigorta sistemlerinin entegre edilmesiyle ortadan kaldırılabilecektir. Dolayısıyla yapay zekanın eşya olarak kalmaya devam etmesi gerektiğini savunurlar. Eşya olarak kalması demek ise herhangi bir gerçek veya tüzel kişinin mülkiyeti dahilinde olması demektir.

Bir diğer görüş ise köle görüşüdür. Burada yapay zekanın yukarıda anılan eşya görüşünü göz önüne alarak basit bir eşya olarak nitelendirmez ancak eşya statüsü dışında başka bir statüyü de kabul etmezler. Bu görüşü savunanlar yapay zekayı insanların kölesi olarak görmektedirler. Dolayısıyla yapay zekanın hukuki statüsünü kölelik olarak düzenlenmesini öngörürler. Buradaki esas problem ise çağdaş hukuk sisteminde kölelik kavramının bir daha kullanılmayacak şekilde terk edilmiş olmasıdır. Köle olarak kabul edilen yapay zekanın eşya olması fikri sadece politik olarak tekrar etmekten öteye geçmeyen ve bu sebeple eşya teorisindeki aynı sebeplerle reddedilmelidir.

Her iki teoriye göre atlanılan şey aslında kişiliğin yalnızca gerçek ve tüzel olabileceğidir. Yapay zekanın sadece eşya veya köle olarak değerlendirilmemesi gerekir. Yapay zeka bir kişi olarak değerlendirilmelidir. Ancak yapay zekanın tüzel kişilik olarak görülmesi akla daha yatkındır. Yapay zeka ile onu yaratan kişi arasındaki ilişki az çok bir dernek ve bu derneğin yönetim kurulu üyeleri arasındaki ilişkiyi andırır. Ancak tüzel kişilik ve genel olarak yapay zekaya tüzel kişilik verme fikri eleştirilmiştir. Bu doğrultuda yapay zekanın hukuki statüsüne dair tartışmalarda Avrupa Parlamentosu tarafından bir rapor ile seyir değiştirmiştir.

Yapay zeka hayatımızın tamamına işlemiş vaziyettedir.

Avrupa Parlamentosu, 27 Ocak 2017 tarihinde, yapay zekanın gelecekte yaratacağı problemlerin çözümüne yönelik hukuki bir dayanak oluşturmak amacıyla bir dizi tavsiye ve öneriler içeren Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu Robotik Tavsiye Raporu’nu (Rapor) yayımlamıştır. Bu rapor yapay zekaya yönelik kişilik statüsünü öneren ilk resmi belgedir. Bu rapor doğrultusunda alışılmışın dışında yapay zekaya tüzel ve gerçek kişilik kavramından başka ‘elektronik kişilik’ verilmesi gerektiğini önerilmiştir. Rapor doğrultusunda uzun vadede robotlar için özel bir hukuki statü verilmesini tavsiye eder. Rapora göre robotlara elektronik kişilik verilmesi ile birlikte robotlar sebep oldukları zararlardan sorumlu olabilecek ve robotların da bir kişiliğe sahip olduğu, robotların otonom kararlar aldıkları veya üçüncü kişilerle bağımsız bir biçimde iletişime geçtikleri diğer durumlarda doğrudan göz önünde bulundurulabilecektir.  Elektronik kişilik kavramı yalnızca yapay zekaya tanınan yeni bir kişilik türü olarak sadece robotik bilimi bakımından değil kişiler hukuku bakımından da yeni bir çağın habercisi olmaktadır.   


Feyzanur Yaya
1998 yılında Kocaeli’de doğmuştur. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Bilim Tarihi ve ÇAP Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisidir. Halihazırda Kocaeli’de Polat Hukuk ve Danışmanlık Bürosunda stajyer öğrenci olarak çalışmaktadır.

KAYNAKÇA

Bak, Başak. (2008). Medeni Hukuk Açısından Yapay Zekanın Hukuki Statüsü ve Yapay Zeka Kullanımından Doğan Hukuki Sorumluluk. TAAD. Temmuz.

Bozkurt Yüksel, Armağan Ebru. (2007). Robot Hukuku. TAAD. Ocak.

Güner, Cemil. (2020). Yapay Zekanın Verdiği Zarardan Doğan Sözleşme Dışı Sorumluluğa Uygulanacak Hukuk. Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi. 8/15. s. 229-272.

Kara Kılıçarslan, Seda. (2019). Yapay Zekanın Hukuki Statüsü ve Hukuki Kişiliği Üzerine Tartışmalar. YBHD. 4/2. s. 363-389.

Dülger, Murat Volkan. Yapay Zekalı Varlıkların Hukuk Dünyasına Yansıması: Bu Varlıkların Hukuki Statüleri Nasıl Belirlenmeli?. Terazi Hukuk Dergisi. 13/142. s. 82-87.

Leave a Comment